1918 yılının sıcak yaz aylarında, Azerbaycan topraklarında sessizlik değil, silah sesleri yankılanıyordu. Sovyet-Bolşevik ve Ermeni Taşnak güçleri, Azerbaycan halkına yönelmiş amansız bir saldırı yürüterek bölgedeki Türk varlığını yok etmek istiyordu. Azerbaycan’ın merkezinde, şiirler ve halk hikâyeleriyle anılan Gökçay, Kafkasya’nın jeopolitik açıdan kritik noktalarındandır. Bakü’ye giden yollar üzerindeki konumuyla hem tarımsal hem de stratejik bir merkezdir. Çevresindeki dağlar ve akarsular, bu bölgeyi savunma ve ikmal açısından önemli kılmaktadır. Bu sebeple Bolşevikler bu bölgeye hakim olmak istiyorlardı.
Bu dönemde Azerbaycan’daki kardeşlerimize destek veren Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu olmuştur. 1918’de kurulan ordunun komutanlığına getirilen Nuri Paşa süratle hareket ederek Gökçay mevkiisine gelmiştir.
Bolşevikler ve Ermeni çetelerinden oluşan düşman ordusu 27 Haziran’da Osmanlı askerleri ve Azerbaycan gönüllülerinden oluşan Türk ordusuna karşın taarruz etmiş ve başarılı olamamıştır. 28 Haziran’da karşı taarruza kalkan Türk kuvvetleri, düşman kuvvetlerini Aksu’ya sürmeyi başarmıştır. 30 Haziran’da da düşmanın bütün kuvvetlerini bozup geri çekilmeye zorlamıştır, aynı zamanda 30 Haziran’da Türk kuvvetlerinin arkasına sarkmayı başaran Ermeni kuvvetleri ise Gökçay kasabasına girmeye çalıştıysa da gönüllü kuvvetler tarafından mağlup edilmiştir. Gökçay Muharabesi Türk kuvvetlerinin kesin zaferiyle sonuçlanmış, düşman kuvvetleri Aksu-Kürdemir Cephesi’ne çekilmiştir.
Gökçay Muharabesi’ndeki başarı Türk ordusunun moralini arttırmıştır. Bu zafer, sadece bir askerî başarı değil, aynı zamanda Bakü’nün kurtuluşunun da önünü açan stratejik bir gelişme olarak görülmektedir.
Gökçay, yalnızca bir coğrafi mekân değil, bir milletin namusunu savunduğu yer olmuştur. Orada dökülen kan, yalnızca bir toprak parçasını değil, bir milletin geleceğini yeşertmiştir. Ne yazık ki Gökçay Muharebesi, çoğu zaman tarih kitaplarının satır aralarında kaybolmuştur.
Bugün, o günlerin ruhunu yaşatmak ve bu kahramanlıkları gelecek nesillere aktarmak, hepimizin boynunun borcudur.