12 AĞUSTOS 2021 TARİHLİ BASIN YANSIMALARI

Sosyal Medyada Paylaş!

Wildfires have burned more than Turkey’s forests

Al Monitor

Cengiz Çandar

https://www.al-monitor.com/originals/2021/08/wildfires-have-burned-more-turkeys-forests

Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı’yı Türkiye’nin deniz alanlarını Libya’ya kadar uzatan tartışmalı Mavi Vatan Doktrini’nin yazarı olarak ifade eden Al Monitor, Yaycı’nın "Burada bir ihmal ya da rastlantı yok. Devlet, Yunan-PKK terörüyle karşı karşıya” ifadesini paylaştı.

Al Monitor ayrıca, Cihat Yaycı’nın 2 Ağustos'ta rejim yanlısı bir TV kanalı olan A Haber'e verdiği röportajda  ABD'nin de PKK'yı desteklediğini ima ettiğine değindi.

 

Yeniçağ Gazetesi

Denktaş’a Vefasızlık ve KKTC’deki Tehlikeli Başıbozukluk

Hüseyin Macit Yusuf

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/denktasa-vefasizlik-ve-kktcdeki-tehlikeli-basibozukluk-468166h.htm

Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRK DEGS) Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı önemli uyarılarda bulunmuştur. KKTC'de 2014 yılından bu yana yabancılara toprak satışının yasak olduğunu hatırlatan Tümamiral Cihat Yaycı, buna rağmen çeşitli yollarla özellikle de İsrail vatandaşlarına toprak satıldığını açıkladı. Yaycı Paşa konuyla ilgili açıklamasında toprak alımlarının bir ülkenin, devletin belli siyaseti ve kontrolü içerisinde yürütülmesi gerektiğine işaret etti ve devletin diplomatik saygınlığını devam ettirirken güvenlik ihtiyaçlarının da dengelemesi, devletin özellikle stratejik bölgelerin güvenliğinin sağlanması noktasında ekstra hassasiyet göstermesin önemine dikkat çekti.

Milli Gazete

KKTC ve Türkiye İçin Tehlikeli

https://www.milligazete.com.tr/haber/7597833/kktc-ve-turkiye-icin-tehlikeli

Milli Gazete’nin 9 Ağustos tarihli “Kıbrıs’ta silahsız işgal!” manşeti büyük yankı uyandırdı. Haberimiz, Kıbrıs medyasında manşette aynı başlıkla yer buldu.

Emekli Amiral Cihat Yaycı da, “2014’ten bu yana çeşitli vasıtalar ile yasak olmasına rağmen yapılan bu satışlar, güvenlik zafiyeti oluşturmasının yanı sıra istihbarat açısından da hem KKTC’yi hem de Türkiye’yi tehlikeye atabilecektir” ifadesini kullanarak, söz konusu satışın sakıncalarına dikkat çekti.

Milli Gazete, 9 Ağustos 2021 tarihli manşetinde, Türkiye için vatan toprağından farksız olan Kıbrıs’ın Siyonist işgalle karşı karşıya olduğunu duyurmuş ve “Arz-ı Mev’ud” hayalleri kuran İsrail’in Kıbrıs’ta sinsi planını devreye soktuğunu ifade etmişti. Kıbrıs’ın varlığı noktasında hayati bir konuyu gündeme getiren gazetemiz, iki bine yakın şirket üzerinden toprak edinen Siyonistlerin, KKTC’de 25 bin dönüm civarında toprak satın aldığını aktarmıştı. Milli Gazete’nin söz konusu manşeti özelikle KKTC’de büyük yankı uyandırdı. Haberimiz Kıbrıs medyasında manşette yer bulurken Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi kurucusu emekli Amiral Cihat Yaycı da konuya ilişkin olarak çok önemli değerlendirmeler yaptı.

VOLKAN GAZETESİNİN MANŞETİNDE YER ALDI

KKTC vatandaşı yapılan Siyonistler ve yerli işbirlikçiler aracılığıyla yavru vatanın adım adım işgal edilmesine ilişkin haberimiz KKTC’de yankı buldu. Haberimiz, adada yayın yapan Volkan gazetesinin manşetinde yer aldı. Söz konusu haberde,“Şehit kanıyla sulanmış topraklarımız para ile yabancılara satılıyor” ifadeleri kullanıldı.

 

MAGOSA’NIN İSKELE BÖLGESİ’NE DİKKAT ÇEKTİ

Özellikle Magosa’nın İskele Bölgesi’ndeki toprakların İsraillilere satıldığı ve hatta İsraillilerin bu bölgede çeşitli siteler kurduğuna dair iddiaların olduğunu kaydeden Cihat Yaycı, söz konusu iddianın doğruluğu halinde buradaki deniz üssünün varlığının tehlike altına gireceğini dile getirdi. Yaycı, Magosa İskele Bölgesi’ndeki toprakların yabancılara satışının en başta istihbarat açısından tehlike oluşturacağını aktarırken, askeri bölgelerin etrafında yer alan arsalar için mutlaka, “Yabancılara satılamaz” şerhinin konmasını gerektiğini vurguladı.

SİNSİ PLANIN İÇERİSİNDE GAZETECİLER DE Mİ VAR?

Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRK DEGS) Başkanı Cihat Yaycı, KKTC’de yabancıların toprak alımındaki kanuni boşlukların mutlaka giderilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yaycı, konuya ilişkin olarak vahim bir iddiayı da dile getirerek, “KKTC’de çok sayıda gazetecinin kâğıt üzerinde şirket sahibi olarak gözüktükleri dahi söylenmektedir. Gazetecilerin böyle yabancı ortaklı şirketlerde ortaklığının bulunup bulunmadığının mutlaka araştırılması gerekir. Eğer böyle ise; bunun içerisinde bir başka oyun var demektir. Hem kamuoyu yönlendirmesini bu gazeteciler yapacak, hem de bu gazeteciler yabancı şirketler ile ortak olacak. O zaman durum hakikaten KKTC’nin iç dinamikleri açısından tehlikeli bir hal almıştır. Buna çok dikkat etmek gerekmektedir” diye konuştu.almıştır. Buna çok dikkat etmek gerekmektedir” diye konuştu.

YAYCI, MİLLİ GAZETE’NİN MANŞETİNİ DOĞRULADI

Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (TÜRK DEGS) Başkanı Cihat Yaycı da Milli Gazete’nin “Kıbrıs’ta silahsız işgal!” manşetinin ardından açıklamalarda bulundu. Konuya ilişkin olarak önemli değerlendirmeler yapan Yaycı, KKTC’de 2014 yılından bu yana yabancılara toprak satışının yasak olduğunu fakat buna rağmen çeşitli yollarla özellikle de İsrail vatandaşlarına toprak satıldığının ifade edildiğini kaydetti. Yaycı, söz konusu durumun  güvenlik zafiyeti oluşturmasının yanı sıra istihbarat açısından KKTC ve Türkiye’yi tehlikeye atabileceğini söyledi.

 

Yeni Akit Gazetesi

Cihat Yaycı Paşa, kargaşa, karmaşa ve kaos havasıyla Türkiye ‘Serseri Devlet’ ilan edilmek isteniyor!

 

 

 

https://www.yeniakit.com.tr/haber/cihat-yayci-pasa-kargasa-karmasa-ve-kaos-havasiyla-turkiye-serseri-devlet-ilan-edilmek-isteniyor-1565675.html

 

TÜRKDEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı Paşa, ABD’nin Dedeağaç’taki hedefi ve Türkiye aleyhine düzenlenen “Help Turkey” kampanyasına ilişkin konuştu. Yaycı, “Help Turkey kampanyası ve son zamanlarda Türkiye’de yaşanan olaylarla Türkiye ‘Serseri Devlet’ ilan edilmek isteniyor. ‘Serseri Devlet’ ilan edilmek için kargaşa, karmaşa ve kaos havası Türkiye’de daha da yaygınlaştırılacak. Bütün bu oyunlara karşı Türkiye uyanık olmalı.” dedi.

 

Cihat Yaycı Paşa, Türkiye’de yaşanan son gelişmeler ve ABD’nin Dedeağaç’taki hamlesini değerlendirdi ve dikkat çeken uyarılarda bulundu. 

ABD tank ve helikopterleri kime karşı kullanacak?

“ABD’nin Dedeağaç’taki yığınağını Yunanistan’a hibe ettiği tanklar ve taarruz helikopterlerinin saldırı maksatlı olması açısından çok önemli.” diyen Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle ABD’nin Rand ve Atlantik Konseyi raporlarına dikkat çekmek isterim. ABD'nin Europe Defender 21 kapsamında bölgeye çıkarma yapmasına ilişkin olarak tatbikatın yapılmasından ve bölgeye ABD araçlarının çıkarılmasından ziyade, tatbikatın ardından bu zırhlı araçların Yunanistan'a hibe edilecek olması problem teşkil etmektedir. Bu araçlara Yunanistan'ın ihtiyaç duymadığını, ancak hibe edilecek olan tank ve helikopterlerin kime karşı kullanılacağı sorusuna dikkat çekmek isterim.”

Hedef Türkiye mi?

Bu NATO'nun Europe Defender savunması kapsamında yaptığı tatbikatlardan biri olarak söylendiğini fakat gerçeklerin bu yönde olmadığın ilişkin birçok işaretlerin varlığına dikkat çeken Cihat Yaycı, şöyle konuştu:

“Bu Rusya'ya karşı yapılan bir tahkimat olarak görünüyor. Burada tehlikeli olan durum şu: Getirilen malzemelerin, tank, ZPT'lerin ve taaruz silahı olan benzerlerin Yunanistan'a hibe ediliyor oluşudur. Yunanistan'a bunların hibe ediliyor olması müttefikliği yakışmıyor. Yunanistan'ın tanka neden ihtiyacı var? Tank bir savunma silahı değildir. Taarruz helikopterlerine neden ihtiyaçları var? Yunanistan bunlara neden ve kime karşı sahip olmak istiyor. Türkiye'nin böyle bir durumu yok. Türkiye'nin çevresi ateş çemberi. Yunanistan bunu neden istiyor? Bulgaristan'a karşı mı? Arnavutluk için mi istiyor? Makedonya için mi istiyor? Yoksa Türkiye için mi istiyor? Bu nedenle bir hibe sorunu vardır, hibe edilen teçhizatın taarruz nitelikli olmasıdır. "

“Türkiye’ye karşı ‘Serseri Devlet’ algısı oluşturulmak isteniyor”

Çok önemli bir ayrıntıya dikkat çeken Cihat Yaycı, “Bütün bu hamlelerle Türkiye ‘serseri devlet’ ilan edilmek isteniyor. Özellikle Türkiye'de son dönemde yaşanan olaylara dikkat çekmek gerekir, uluslararası alanda oluşturulmaya çalışılan ‘Serseri Devlet’ algısının planlanan senaryo içerisinde yer alabileceğini ifade etmek isterim. Bu noktada ‘Serseri Devlet’ algısı için Kargaşa, Karmaşa ve Kaos havasının kullanılmak istendiğini değerlendiriyoruz.” dedi. 

“Türkiye için Biden'ın ABD Başkan Yardımcılığı sırasındaki hedefi neydi ise, bugün de aynıdır”

Cihat Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye'de bir mülteci akımı var. Bir yandan orman yangınları, diğer yandan Suriye'deki ABD'nin 70 bin PKK'lıyı eğitme durumu var. ABD 70 bin PKK'lıyı 520 milyon dolarlık bir bütçe ile Kobani'de eğitiyor. Esas sorun budur. Bunların hepsi birleşince iç huzursuzluk çıkartma gayretleri, mülteci sorunları gündemde olmasını normal karşılamıyorum. Biden'ın şu veya bu şekilde Türkiye siyasetine müdahale edileceğinin göstergesidir bu durum. Bu minvaldeki söylemleri kendisinden de duyduk, okuduk. ABD gibi devletler hedef değiştirmez, yöntem değiştirir. Türkiye için Biden'ın ABD Başkan Yardımcılığı sırasındaki hedefi neydi ise, bugün de aynıdır. Değişen ve değişecek olan yalnızca yöntemdir. Bir daha 15 Temmuz benzeri bir kalkışma yaşanmayabilir ancak Türkiye'de kaos, kargaşa ve karmaşa ortamı oluşturulur. Ve bu 3K durumundan istifade eden birilerinin, düzeni sağlaması için göreve gelmesi bizzat halk tarafından talep edilir. Türkiye "serseri devlet" konumuna getirilmeye çalışılıyor. Serseri devlet durumuna düşürülen bir devlete BM ve diğer devletlerin müdahale etmesi meşru hale getirilir."

“Yaşanan hiçbir olay bu raporlardan bağımsız tutulamaz”

“Rand raporu ve Atlantik Konseyi’ndeki Türkiye detayı hep göz önünde bulundurulmalıdır.” diyen Cihat Yaycı Paşa, şöyle konuştu:

“Türkiye'ye uygulanan bu oyunun, Rand ve Atlantik Konseyi Raporları'nda uluslararası strateji olarak belirlenmiştir.

özellikle bu noktada CAATSA yaptırımlarının da bu planın bir parçası olduğuna işaret ettiği düşünülmelidir : Serseri devletler ya da öyle sunulmak istenen devletlere yapılan bu müdahaleler doğrudan müdahale olduğu gibi ambargo, yasak, kısıtlama şeklinde de olabilir. Buradaki oyun budur. Türkiye bir takım ambargolar ile karşılaşıyor zaten. CAATSA örneği burada tam yerindedir. Bu sadece ABD'nin hasımlarına uygulanır. Bugüne kadar NATO üyesi hiçbir devlete ABD  CAATSA uygulamamıştır. Dedeağaç'taki NATO adı altında toplanan o teçhizatlanmayı da düşünürsek, Türkiye'deki olası bir karmaşa, kargaşa ve kaos (3K)  durumunda bunların bölgeye müdahale etme olasılığı çok da düşük değildir. Bunların hepsini bir araya getirmek lazım. Şuna özellikle dikkat çekmek istiyorum: Herkes ve özellikle devleti yönetenler Rand Raporu ve Atlantik Konseyi Raporu'nu okusun. Bunlar rastgele yazılmış raporlar değildir. Bu raporlar onlarca yıldır ABD'nin yabancı ülkelere uyguladığı politikaların ana hatlarını ortaya koyar. Hemen her zaman da uygulanmıştır. Sonuçları da istediği gibi olsun diye gayret sarf edilmiştir. Bu raporların çok iyi okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Yaşanan hiç bir olay bu raporlardan bağımsız tutulamaz."

“Help Turkey kampanyası ‘Serseri Devlet’ algısının bir başka ayağıydı”

 Türkiye’ye karşı başlatılan “Help Turkey” kampanyasının hiçbir “masum” tarafının olmadığını belirten TÜRKDEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı Paşa, sözlerini şöyle tamamladı:

“Help Turkey diye bir kampanya başlatılmıştı. Burada şu yapılmak istendi: Türkiye acz içerisinde bir devlettir. Vatandaşlarının ne canını ne de malını koruyabilmektedir. Türkiye devlet otoritesinin kalmadığı, yetersiz kaldığı bir ülke olarak gösterilmek istendi. Bu ‘Serseri Devlet’ uygulamasının bir başka ayağıydı. Uluslararası İlişki uzmanları bunu iyi bilir. O bildiriyi okuyunca ‘Devlet bizi koruyamıyor, gelin siz bizi koruyun’ denmesi anlamına geldiği gayet açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Help Turkey uygulamasına ilk tepkiyi biz gösterdik, ancak sosyal medyadaki FETÖ/PKK uzantıları bu uyarılara karşı bizlere itibar suikasti yapmaya çalıştı. Söz konusu iletilere, kimlerin ne yazdığına bakılsa dahi bu konunun gerçekliği gayet açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.”