AB 25 MART 2021 ZİRVE BİLDİRİSİNE DAİR TUGAY ULUÇEVİK’İN DEĞERLENDİRMESİ

Sosyal Medyada Paylaş!

BAU DEGS Danışma Kurulu Üyemiz Büyükelçi (E) Tugay ULUÇEVİK’in “AB’nin dün açıklanan Bildirisi’nin muhtevası hakkındaki değerlendirmesi” aşağıda sunulmuştur.

AB 25 Mart 2021 Zirve Bildirisi hakkında Dışişleri Bakanlığımızca yapılmış olan açıklamanın birinci paragrafının ilk cümlesinde “birkaç üye ülkenin dar görüşlü iddialarının etkisinde ve Türkiye-AB ilişkilerine tek yönlü bakış açısıyla kaleme alındığının” doğru bir tespitle vurgulanmasının hemen ardından ikinci cümlede “Türkiye-AB ilişkilerini olumlu gündem temelinde ilerletme konusunda raporla ortaya konulan çabayı ve Zirve Bildirisine yansıtılmaya çalışılan söylemi memnuniyetle karşılıyoruz” denilmiş olmasını hayretle ve endişeyle karşılıyorum.

AB ile ilişkilerimizi onarma çabası içinde mutedil bir üslupla tepki gösterilmesi tercih edilmiş olabilir. Bununla beraber “dar görüşlü iddiaların etkisi altında tek yönlü bir bakış açısıyla kaleme alınmış” bir Rapor hakkındaki açıklamada yer verilemeyecek kelime “memnuniyet” kelimesidir. Bu ifade tepkimizi sıfırla çarpmaktadır. Bu yaklaşım tutumumuz hakkında ziyadesiyle düşündürücüdür.
Bildiride, gerginlikleri gidermenin (de-escalation) devam etmesi, Türkiye’nin buna ilişkin yapıcı tutumunu sürdürmesi ve Konsey’in önceki Bildirilerindeki şartların da baki kalması kaydıyla Türkiye ile AB arasında “olumlu gündemin” uygulanacağından ve Türkiye ile AB arasındaki ortak ilgi alanlarında işbirliğinin arttırılacağından söz edilmektedir. EU Konseyi’nin Haziran toplantısında alınabilecek kararlara kapı açık tutulmaktadır.

Kıbrıs konusundaki ifadeler ise, BMGS’nin halihazır iyi niyet görevi çerçevesinde ve BMGK’nin KKTC’ni varlığını yasadışı ve yok farzeden kararları temelinde bir müzakere sürecinin yeniden başlatılmasını dayatan mahiyettedir. Daha doğru ifadeyle, dayatmaktadır. Bir diğer dayatma da önümüzdeki 5+1 Konferansına AB’nin gözlemci olarak katılmasına ve AB’nin BMGS’nin iyi niyet görevine ilişkin olarak bir temsilci atamasına dairdir.

Önemli bir nokta da şudur: Ayrı bir paragrafta “Türkiye’den, uluslararası hukuka aykırı tahriklerini veya tek taraflı eylemlerini tekrarlamaktan kaçınmasını istiyoruz” denmekte ve “aksi takdirde AB kendisinin (AB’nin) ve üyelerinin çıkarlarını ve bölgesel istikrarı korumak için elindeki vasıtaları ve sahip olduğu seçenekleri kullanacaktır” ifadesine yer verilmiştir.

Yani Türkiye’ye” ya bu Bildiri’deki taleplerimizi yerine getirirsiniz ya da yaptırıma maruz kalırsınız” mesajı verilmektedir.
Türkiye’nin 4 milyon Suriyeli mülteciyi barındırması hakkında takdir ifade edilmekte ve hem Türkiye’deki, hem, Ürdün, Lübnan ve bölgenin başka yerlerindeki Suriyeli mültecilere yardımın finansmanı için Komisyon’a talepte bulunulacağı belirtilmektedir.

Yüksek Temsilci’den Çok Taraflı Doğu Akdeniz Konferansı hakkındaki çalışmayı ilerletmesi talep edilmektedir.
AB’nin ve Türkiye’nin kendi çevrelerinde barış ve istikrar olmasında ortak çıkarlarının bulunduğuna işaret edilerek, Türkiye’nin ve diğer aktörlerin Suriye, Libya ve Güney Kafkaslardaki krizlerin çözümü için katkıda bulunmaları istenmektedir.

Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları durumuna üç cümleyle değinilmiştir. Bu konularda diyalogun AB – Türkiye münasebetlerinin ayrılmaz parçası olduğu vurgulanmıştır.

AB Konseyi’nin 11 Aralık 2020 Bildirisi’nde “Türkiye’ye ilişkin konuların ve Doğu Akdeniz’deki durumun ABD ile eşgüdümünün yapılacağı” belirtilmişti. Şimdiki Bildiri de “gelişmeleri yakından takip edeceğiz ve ortaklarla (partners) eşgüdüm içinde bir yaklaşım belirleyeceğiz edeceğiz” ifadesine yer verilmiştir.