Son G7 zirvesinde Çin’in Kuşak Yol Projesine karşı ABD’nin geliştirdiği B3W Projesi (Build Back Better World) ABD Başkanı Biden tarafından ilan edildi. Her iki projenin rotasında ana merkezin “Türkiye” olması oldukça dikkat çekici bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı Kuşak Yol Projesi gibi Çin’in gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırım projelerinin benzerini hayata geçirmeyi planlıyor.
ABD’nin öncülük ettiği B3W Projesi’nin toplamda 40 trilyon dolarlık altyapı yenileme hedefi içerisinde ilerleyecek. Girişim, yollar, köprüler, havaalanları, limanlar, enerji santralleri inşa etmek için krediye dayalı finansman yoluyla küresel bir ağ kurmayı amaçlayan ortak bir işbirliği olan Blue Dot Network'ü temel alıyor. ABD Başkanı Joe Biden ise son G7 Zirvesinde bu proje kapsamında “Gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı projelerini finanse etmek için önümüzdeki beş yıl içinde 600 milyar dolar toplamayı teklif etti” Bu hamle Çin’in Kuşak Yol İnisiyatifine karşı koymanın en net ve güncel ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan birçok saygın ekonomistte Biden’ın açıklamalarının ardından ABD’nin bu projeyi hayata geçirmek için yeterli fizibilitesinin olmadığının altını çiziyor. Diğer yandan düşük gelirli ülkelere yönelik bir proje olarak sunulan bu girişimin “samimiyetsiz” ve “ABD-Çin rekabetinin keskinleştirilmesi” amacıyla ortaya atıldığına yönelik eleştirilerde birçok kesim tarafından dillendirilmeye başlanan bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan ABD’nin bu girişimi somut adım atmada da Çin’in oldukça gerisinde kalmış vaziyette. Her ne kadar Biden yönetimi, Angola gibi ülkelerde 2 milyar dolarlık bir güneş enerjisi yatırımı projelere fon sağlamış olsa da Çin, Kuşak Yol İnisiyatifi’nde oldukça ciddi ve somut projeleri hayata geçirmiş vaziyette. Pekin merkezli Sinosteel Ekonomik Araştırma Enstitüsü'nün baş araştırma görevlisi Hu Qimu, ABD Başkanı Joe Biden’ın ilan ettiği yeni girişimi “Çin’in Kuşak Yol Projesi’ni çitle çevirmeye çalışma hamlesi olarak” değerlendirdi. Altyapı alanında başka ülkelere yardım etme geleneği bulunmayan ABD’nin aniden böylesine kapsayıcı ve büyük fonları öngören bir projeyi hayata geçirmesi oldukça beyhude bir çaba olarak görülüyor.
Diğer yandan Çin’in denizaşırı pazarlarına yönelik hedefleri olan ABD girişimin sadece bu rekabet amacı doğrultusunda kapsayıcı ve geniş bir projelendirme meydana getirmesi de oldukça zor bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan; ABD’nin Çin karşısındaki en büyük dezavantajlarından birisi de ABD ekonomik yapısı gereği olası bir girişimde fonları özel firmalardan bulmak ve toplamak durumunda kalacaktır. ABD’deki şirketlerin kar politikaları ve ekonomik hedefleri düşünüldüğünde bu şirketlerin düşük gelirli ülkelere yönelik yatırım yapma ihtimali sorgulanabilir bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan ABD son yıllarda büyük altyapı projeleri hususunda oldukça tecrübesiz bir konumda. Örneğin Kaliforniya eyaletinin en önemli altyapı projelerinden olan hızlı tren projesi de henüz hayata geçirilebilmiş değil. Diğer yandan; ABD’nin böylesine bir projeyi hayata geçirmesi durumunda dahi en karlı çıkan ülkelerin başında yine Çin gelecektir çünkü küresel inşaat sektörünün en büyük tedarikçisi ve malzeme üreticisi olarak karşımıza Çin Halk Cumhuriyeti çıkmaktadır. G7 ülkelerinin de böylesine büyük bir fon ve iş birliği gerektiren bir girişimde başarılı olma ihtimali bir çok yönden zayıf gözüküyor. G7'nin küresel ekonomideki payı 1980'lerde yüzde 60'ın üzerindeyken, şu anda yüzde 40'a düşerken, grubun küresel ekonomik ve ticaret sistemini kontrol etme ve etkileme yeteneği azalmış vaziyette. G7 ülkelerinin ağır toplarından İngiltere dahi bu sene içerisinde %9 oranında daralma yaşadı. G7 ülkelerinin Ukrayna-Rusya savaşına verdikleri politik ve askeri tepkilerin yetersizliği de düşünüldüğünde böylesine büyük bir ekonomik girişimin G7 içerisinde karşılık bulmasının da oldukça zor olduğunu gözler önüne sarıyor.