AKLI DISARIDA OLUP TURKIYE’YE SUFLE VERENLERDEN DEGILIZ

Sosyal Medyada Paylaş!

TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı Akademik Araştırma Enstitüsü (AAE) YouTube kanalına konuk oldu. Yaycı, Türkiye'nin Mavi Vatan Stratejisini anlattı. Aklı dışarıda olup da Türkiye’ye sufle vermeye çalışanlar olduğunu belirten Yaycı, “Eli ayağı dışarıda olup, aklı dışarıda olup Türkiye’ye üfleyenlerden, Türkiye’ye sufle verenlerden değiliz. Onların da aracısı asla olmadık, olmayız. Bizim derdimiz Türkiye!” dedi.

 

BİZİM DERDİMİZ TÜRKİYE

 

Bizim derdimiz Türkiye diyen Yaycı, 1Ben ve benim gibi insanlar saf vatansever, vatanperver. Yani biz ne şu’cu ne bu’cu ne ocu’yuz. Biz Türkiye’ci, Türk milletçi, Türk milliyetçisiyiz. Bizim derdimiz Türkiye. Bizim derdimiz Türk milleti. Pergelimizin merkezi de Ankara. Biz ne Rusya’ya yandaş olalım ne ABD’ye yandaş olalım ne Çin’e yandaş olalım ne Arabistan’a yandaş olalım falan diyenlerdeniz. Biz sadece ve sadece Türkiye’nin yanındayız, Türk milletinin yanındayız, onun yandaşıyız. Onun menfaatlerinin savunucusuyuz. Onun haklarının koruyucusu, kollayıcısıyız.” ifadelerini kullandı.

 

AKLI DIŞARIDA OLUP TÜRKİYE’YE SUFLE VERENLERDEN DEĞİLİZ

 

Aklı dışarıda olup da Türkiye’ye sufle vermeye çalışanlar olduğunu belirten Yaycı, “Eli ayağı dışarıda olup, aklı dışarıda olup Türkiye’ye üfleyenlerden, Türkiye’ye sufle verenlerden değiliz. Onların da aracısı asla olmadık, olmayız da.” dedi.

 

MAVİ VATAN 18 YILLIK BİR EMEĞİN ÜRÜNÜDÜR

 

Mavi Vatan konusunun hukuki ve teknik bir konu olduğunu ve birçok disiplinin bir araya gelerek 18 yıllık bir emeğin ürünü olduğunu belirten Yaycı, “Bu konu hukuki ve teknik bir konudur. Yani denizlerin önemsiz olduğunu kim söyleyebilir ki bugün dünyada? Denizlere hakim olan cihana hakim olur diyen bir büyüğümüz var bizim. Barbaros Hayrettin Paşa… Daha deniz, daha nehir diyen bir Oğuz Kaan’ımız var bizim. O nedenle ne bizim Atalarımız ne de bizler ne de bizden sonrakiler denizler önemsiz der. Ama önemli olan nerede, nasıl, ne kadar hakkımız var ve bu hakkımızı hukukumuzu nasıl koruyacağız? Bu sınırları nasıl çizeceğiz? Nasıl bir harita ortaya koyacağız? Mesele budur.” dedi.

 

YUNANİSTAN BİR ADALAR ÜLKESİ DEĞİLDİR

 

Yunanistan’ın hukuksuz tezlerine değinen ve bugün adına Türkiye’ye karşı savunduğu adalar ülkesi tezinin 1982 BMDHS çerçevesinde hiçbir devlete kabul ettirilemediğini ve Yunanistan’ın da Türkiye gibi bir yarımada devleti olduğunu belirten Yaycı, “Neden ben Yunanistan Doğu Akdeniz’de muhatap değildir diyorum? Sebebi şudur. Yunanistan kendisini Filipinler, Endonezya, Japonya gibi adalar devleti olarak kabul ettirmek ister. Yani sadece adalardan oluşan bir devlet olduğunu Türkiye’ye karşı iddia eder. Ama bu iddiasını 1982 BMDHS görüşmelerinde de gündeme getirmiş beni de Japonya, Filipinler, Endonezya vb. adalar devletleri gibi adalar ükesi olarak kabul edin ve benim sınırlarımı adalardan itibaren çizin demiştir. Yani adalarının etrafından en dıştaki adalar halkasından bir sınır çizilmesi, yani adaların arasındaki denizlerin de kara gibi kabul edilmesi ve bu kara gibi kabul edildikten sonra ölçümlerin o hattan itibaren yapılmasını ister. Bu öyle bir şeydir ki, siz o hattın içerisine girdiğiniz zaman karasına girmiş, toprağına girmiş gibi olursunuz. Meis adası, Rodos adası, Girit adası arasında yüzlerce millik deniz alanı vardır mesela. O deniz alanlarını da farz edin kara der ve buradan içeriye girdiğiniz zaman Yunan karasına girmiş gibi olursunuz demek ister. Bunu hiç kimseye kabul ettirememiştir Yunanistan 1982 BMHS’de. Hiçbir devlete kabul ettirememiştir. Ama gün gelmiş, bugün Türkiye’ye bunu kabul ettirmek istemektedir ve Türkiye’nin içerisindeki cahiller ve hainlerde ‘Yunanistan’ın adaları var. Bu adalardan itibaren MEB’i olmalıdır’ der. Halbuki Yunanistan Türkiye gibi bir yarımada ülkesidir. Adaları olan bir yarımada ülkesidir. Anakarası vardır. Japonya gibi değildir. Endonezya gibi değildir. Filipinler gibi değildir. Onların hepsi ada.” ifadelerini kullandı.

 

YUNANİSTAN TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ’DE MUHATABI DEĞİLDİR

 

Doğu Akdeniz’e baktığımızda Yunanistan’ın anakarası var mı? Yok. O zaman Doğu Akdeniz’e kıyısı da yok demektir diyen Yaycı, “O zaman Türkiye MEB antlaşmalarını ya da ilanını Libya, Mısır, Filistin, İsrail, Lübnan, Suriye, KKTC ve çözümlenirse GKRY’yi dikkate alarak yapabilir. Ama MEB ilan edilebilir daha sonra antlaşmalara varılabilir. O nedenle Yunanistan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de muhatabı değildir. Muhatabı olarak alınması deniz hukukuna aykırıdır. Deniz hukukuna aykırı şekilde muhatap alınıp müzakare masasına oturmakta Türkiye’nin hak ve menfaatlerini riske etmek demektir.” değerlendirmesinde bulundu.

 

BİZİM ATALARIMIZDAN ALDIĞIMIZ DERS: DÜŞMANI KÜÇÜMSEME

 

Bizim Atalarımızdan aldığımız en önemli dersin düşmanı küçümsememek olduğunu ve etkili diplomasinin öneminden bahseden Yaycı, Türkiye’nin kalede duran diplomasiden kurtulması gerektiğini belirtti. Yaycı, “Bizim Atalarımızdan aldığımız çok büyük bir ders vardır. Düşmanı küçümseme. Bu çok önemlidir. Bizim Atalarımız böyle demiştir. Bizim bütün eski kumandanlarımız, devlet yöneticilerimiz öyle demiştir. Osmanlı Türk İmparatorluğu için Girit adası onun gücü ile kıyaslanabilecek bir yer mi? Bir tokatta alınabilecek bir yer değil mi normalde. Koskoca üç kıtaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğunu düşünün bir de adayı düşünün. Adayı biz 33 yılda aldık. Bir kere öyle küçümsemekle, hamaset yapmakla bu işler olmuyor. Elbette biz Yunanistan’dan üstünüz. Elbette 8.5 katıyız. Elbette adil bir savaş olsa biz zaten ezer geçeriz. Ama konu bu değil. Konu diplomasi. Bugün Ermenistan’ın bizim yanımızda esamisi mi okunur? Ama diasporasıyla sözde Ermeni Soykırımı’nı her tarafta kabul ettirdi ve bize de diplomatik yönden kök söktürüyor. Peki GKRY 5760 km2. Bizim küsuratımız yani. Adamlar öyle bir diplomasi uyguluyor ki bizi Seville haritasının içine tıktırdılar, AB’ye yaptırımlar uygulattırıyorlar üstüne bunların silahlı kuvvetleri bile yok.” değerlendirmesinde bulundu.

 

TÜRKİYE NEDEN BUNU YAPMIYOR?

 

Türkiye’ye karşı sürdürülen sözde soykırım psikolojik savaşına değinen Yaycı Ermeni, Rum ve Yunan soykırım derken biz neden mezalim diyoruz dedi. Yaycı, “Ermeni, Rum, Yunan, Rus mezalim lafları geçer. Değil mi? Mezalim. Adamlar ne diyor? Soykırım. Yunan bile Pontus Soykırımı diyor. Batı Anadolu Küçük Asya Soykırımı diyor. Adamlar bizi işgale gelmiş, orada def etmişiz soykırıma uğramışlar güya… Peki şimdi biz neden mezalim diyoruz? Halbuki Ermeniler Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Türk’süz bir Doğu ve Güney Doğu Anadolu istemişler. Türksüz! Bütün Türkleri ve Müslümanları yakmışlar, kesmişler. Yunanlı Türksüz bir Batı Anadolu, Türksüz bir İstanbul istemiş. Türksüz bir Kıbrıs istemiş. Niye biz soykırım demiyoruz? Neden demiyoruz? Niye biz bunun iddiasını yapmıyoruz? Hala mezalim diyoruz… Yahu bundan bir kere kurtulup aktif, çok aktif, Türkiye’ye yaraşır şekilde aktif diplomasi yapmamız lazım bizim. Bu bizi küçültmez. Bu bizi büyütür. Hukuken ve diplomatik yönden elimizin güçlü olması lazımdır. Yahu bu uluslararası ilişkilerde bile böyledir. Tokat atacaksan bile zeminini hazırlayacaksın. ABD ile Afganistan’ın gücü kıyaslanabilir mi? ABD Irak’ın gücünü kıyas kabul eder mi? Suriye ile kıyas kabul eder mi? Etmez. Ama adamlar ne hazırlıyor biliyor musunuz? Zemin hazırlıyor. ‘Yok kimyasal silahı vardı, yok teröristleri destekliyordu, yok bilmem neyi destekliyordu’ üç sene beş sene pompalıyor ondan sonrada müdahale ettiği zaman ‘ya bunlarda haketmişti’ diyor. Sen şimdi GASA statüsündeki adaların askerileştirildiği ve silahlandırıldığı için uluslararası ceza mahkemesine müracaat etmezsen, uluslararası adalet divanına gidip vermezsen, Avrupa insan hakları mahkemesine gitmezsen, EGAYDAAK meselesinde egemenliği Yunanistan’a antlaşmalarla devredilmemiş ada, adacık, kayalıkların isimlerini açıklamazsan yarın bir gün adam sana bir şey yaptığı zaman sen napıyorsun dediğin zaman adam zaten kendi kendine böyle yaman hırsız olmuş. Adam o yaman hırsız rolü ile seni suçlu duruma düşürecek! Sen niye bunu yapmıyorsun?” değerlendirmesinde bulundu.

 

TÜRKİYE DİPLOMASİYE FIRSAT TANIYARAK NE KAZANDI?

 

Türk diplomasisinde son bir senedir zikzaklar olduğunu ve Türkiye’nin bu zikzakları çizdikce üzerine daha da çok binmeye kalkışan bir Batı diplomasisi yürütüldüğünü belirten Yaycı, “Müzakere diyip de şeytanın sağdan yanaşması ile bizi masada vermeye razı etmeye çalışanlar var. Şimdi diyorlar ki ‘biz diplomasiye fırsat tanıyoruz’ tamam fırsat tanıyorsun da çekildin. Ee ne oldu? AB geçen hafta dedi ki yaptırımları bir sene daha uzatıyorum. Ya kardeşim sen zaten gemileri çekmişsin, hiçbir faaliyetin yok, elini kolunu bağladığını da ilan etmişsin dünyaya. Eee? Yine uzatıyorum diyor. O zaman biz ne kazandık? Türkiye’yi bu durum daha büyük tehlikelere sokuyor. Adam yapacağını yapıyor zaten. Sen geri çekildikçe ‘bu diplomasiye alan açıyorum’ dediğin şeyi o adam zaten taviz olarak algılıyor ve ona göre hareket ediyor.” dedi.

 

TÜRKİYE KÜRESEL OYUN BOZUCU, BÖLGESEL OYUN KURUCU OLMUŞTUR

 

Benim sözüm bürokratlara diyen Yaycı, tüm bunlara rağmen Türkiye’nin geldiği noktanın küresel oyun bozucu ve bölgesel oyun kurucu olduğunu belirtti. Yaycı, “Türkiye küresel oyun bozucu, bölgesel oyun kurucu olmuştur. Karabağ’da küresel oyuncuların oyunlarını bozmuş kendi oyununu kurmuştur. Libya’da küresel oyuncuların oyunlarını bozmuş kendi oyununu kurmuştur. Katar’da küresel oyuncuların oyunlarını bozmuş kendi oyununu kurmuştur. Somali’de, Suriye’de ve Irak’ta da aynı şekilde. Ama son bir yıllık bu geri çekilme pozisyonu kim salık veriyorsa, kim bunlara önderlik ediyorsa ciddi bir şekilde bütün bu kazanımları bir iskambil kağıdı gibi devirir gider. Onun için çok dikkatli olmak lazım.” değerlendirmesinde bulundu.