ASAM TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, 6 Mart 2022 tarihinde KRT TV’de Saygı Öztürk’ün konuğu olarak Sisler Bulvarı programına katıldı. Rusya-Ukrayna Savaşı’na dair değerlendirmelerde bulunan Yaycı, “Batı Ukrayna’yı takviye edeceğine tahliye etti. Nasıl? ABD, Kanada ve İngiltere üçlüsü Rusya’nın aslında belalısıdır. Bu üçlü diğer batı devletlerinden farklı olarak Rusya’ya karşı hep net cephe gösterir kağıt üzerinde. Şimdi bunlar ilk olarak vatandaşlarını tahliye ettiler. Askerlerini tahliye ettiler Ukrayna’da daha hiçbir şey olmamışken. Ve diplomatik misyonlarını da Polonya’ya taşıdılar. Şimdi tahliye sorunu olmayan devletleri sayın deseniz ben size hemen ABD, İngiltere ve Kanada’yı sayarım. Yani tek tük vatandaşları kaldı. Onun dışında her şeyi tahliye ettiler. Ne oldu peki Ukrayna’ya? Ukrayna Batı’nın ipi ile kuyuya indi, Batı ipi de kuyuya attı, Ukrayna’yı kuyunun dibinde bıraktı görünümü vardır.” değerlendirmelerinde bulundu.
UKRAYNA-RUSYA SAVAŞININ TÜRKİYE ÜZERİNDE ÇOK CİDDİ BİR ETKİSİ VARDIR
Herkesin aksine Ukrayna Rusya savaşının Türkiye üzerindeki etkilerine değinen Yaycı, “Herkes Ukrayna-Rusya savaşını Ukrayna üzerindeki etkisi ya da Rusya üzerindeki etkisi ya da Avrupa üzerindeki dünya üzerindeki etkisine bakıyor. Biz de bunlarla meşgul oluyoruz. Halbuki Türkiye üzerinde çok ciddi bir etkisi vardır. Bir kere Rusya ve Ukrayna ile Türkiye’nin çok yakın ilişkisi vardır. Rusya Türkiye’nin ikinci büyük ekonomik partneridir. Biliyorsunuz bizim bir kere en önemli gelir kalemlerimizden bir tanesi, belki de en önemlisi turizmdir. Ee turizmde 5 milyon turist 3’ü Rusya’dan geliyor, 2’si Ukrayna’dan geliyordu. Ve biz de turizmle istihdam edilen insan sayısı aslında 2.5-3 milyon kişi civarında. Bunların da ailelerine falan bakınca 10 milyon kişiyi etkileyecek bir açmazla karşı karşıyayız. En azından turizm açısından baktığımızda. Gıda açısından baktığımızda buğday, yem, gübre bunlar da bizim için çok önemli kaynaklardı. Ama bakın bizi aslında savunma sanayii bakımından etkileyen çok önemli bir durum var. Bunu gündeme getirmemiz lazım bizim. Biz Ukrayna’yla MİLGEM anlaşması imzalamıştık. Ve biz bizdeki milli gemilerin benzerlerini Ukrayna için yapacaktık. Milyar dolarlık bir anlaşma. Ve bu anlaşma şu anda rafa kaldırılmış oldu fiilen. Yani teorik olarak kaldırılmasa da pratikte rafa kalkmış oldu. Türkiye’nin, savunma sanayiinin müthiş bir zararı söz konusu. Diğer yandan biz bizim savunma sanayiimizdeki en kilit sistem makine sistemleri, motor sistemleridir. Biz uçakların, gemilerin, helikopterlerin ve tankların motorlarını Ukrayna’dan alacak ya da Ukrayna ile birlikte yapacaktık. Yani savunma sanayiimizde en büyük eşiği, en büyük engeli aşmış olacaktık motor yaparak. Şimdi bu da maalesef gitti. Diğer yandan İHA/SİHA’lar… Onların motorlarını da biz Ukrayna’dan alıyorduk, alacaktık. Onlar da bizim için çok ciddi bir sıkıntıya girmiş oldu. Şimdi hem savunma sanayii açısından hem turizm açısından hem tarım ürünleri açısından hem de hammadde açısından demir çelikten tutun da kömüre kadar keresteye kadar birçok hammaddede ciddi bir sıkıntımız olacak. Bakın şimdi 15-16 tane gemimizi Azak Denizi’nde biz TÜRK DEGS olarak yayınladık. Bu yağ dolu gemilerimizi Rusların Azak Denizi dışına çıkarmadığı bilgisini aldık. Şimdi bakın bu durum bizim ayçiçek yağı fiyatlarımızın da artmasına neden olacaktır derken ayçiçek yağı fiyatlarının da arttığını görüyoruz. Şimdi hakikaten bunların bizim üzerimizde çok ciddi bir etkisi var. Bir de jepolitik açısından bakarsak Karadeniz’de Türkiye’nin cumhuriyetin kuruluşundan beri Büyük Önder Atatürk’ün üzerinde hassasiyetle durduğu Karadeniz’de barış, istikrar ve güvenliğin lideri ülke Türkiye’nin barış, istikrar ve güvenliği sağlamada çok ciddi zorluklarla karşılaşacağını da görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE KARADENİZ’DE DAİMA BARIŞ, İSTİKRAR VE GÜVENLİĞİN MİMARI OLMUŞTUR
Türkiye’nin Karadeniz’de daima barış, istikrar ve güvenliğin mimarı olduğunu belirten Yaycı, “Türkiye Karadeniz Görev Gücü (Blackseafor), Karadeniz Uyumu Harekâtı, Sahil Güvenlik ve Sınır Muhafaza Komutanları Formu, Karadeniz’de Güvenlik Artırıcı Önlemler, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi hep Karadeniz’de bütün kıyıdaş ülkelerin bir masa etrafında hem savunma hem ekonomik açıdan toplayacak, hem de güvenlik açısından toplayacak inisiyatifler geliştirmiştir. Şimdi bunlar Montrö’nün yanı sıra Karadeniz’deki güvenlik, istikrar ve barışı pekiştirici ve geliştirici inisiyatiflerdi. Şimdi bunlarda maalesef Gürcistan’a Rusya müdahalesinde dayanabildiler ama Gürcistan’dan sonra Ukrayna’ya, Kırım’a müdahalesinden sonra Rusya’nın bunlarda çok ciddi şekilde intikaataya uğradılar.” dedi.
BATI UKRAYNA’YI TAKVİYE EDECEĞİNE TAHLİYE ETTİ
Batı’nın Ukrayna’yı takviye edeceğine tahliye ettiğini belirten Yaycı, “ABD Başkanı ve Batı Ukrayna’nın Ruslar tarafından işgal edileceği günü hatta saati söylediler. Çok enteresandır bu ve bugüne kadar Ukrayna’ya sözde destek veren Batı, NATO, ABD eğer bu ülkenin Ruslar tarafından işgal edileceğini biliyorlarsa ki bildiklerini açıkça ifade etti Biden bunu anons etti. O zaman şunu yapmaları lazım değil miydi? Burayı takviye etmeleri lazımdı. Onlara bir savunma gücü vermeleri lazımdı. Oradan müdahale etmeseler dahi silahla, sistemle, mühimmatla orayı takviye etmeleri lazımdı. Ve bunun çok daha öncesinden yaptırım uygulamaya başlamaları lazımdı Rusya’ya. Yani müdahaleden sonra yaptırımdan ziyade ‘ben senin niyetini biliyorum. Şimdiden yaptırıma başlıyorum ve Ukrayna’yı takviye ediyorum.’ demeleri lazımdı. Şimdi bu ikisi de olmadı. Ukrayna’yı takviye etmek yerine Ukrayna’yı tahliye ettiler. Düşünebiliyor musunuz? Batı Ukrayna’yı takviye edeceğine tahliye etti. Nasıl? ABD, Kanada ve İngiltere üçlüsü Rusya’nın aslında belalısıdır. Bu üçlü diğer batı devletlerinden farklı olarak Rusya’ya karşı hep net cephe gösterir kağıt üzerinde. Şimdi bunlar ilk olarak vatandaşlarını tahliye ettiler. Askerlerini tahliye ettiler Ukrayna’da daha hiçbir şey olmamışken. Ve diplomatik misyonlarını da Polonya’ya taşıdılar. Şimdi tahliye sorunu olmayan devletleri sayın deseniz ben size hemen ABD, İngiltere ve Kanada’yı sayarım. Yani tek tük vatandaşları kaldı. Onun dışında her şeyi tahliye ettiler. Ne oldu peki Ukrayna’ya? Ukrayna Batı’nın ipi ile kuyuya indi, Batı ipi de kuyuya attı, Ukrayna’yı kuyunun dibinde bıraktı görünümü vardır. Şimdi burada Ukrayna’dan vazgeçildiğini görüyoruz ve yaptırımlar konusu da enteresandır tabii.” ifadelerini kullandı.
TELEVİZYONLARDA BEN UKRAYNA GENEL KURMAY BAŞKANI’NI HİÇ GÖRMEDİM
Televizyonlarda ben Ukrayna Genel Kurmay Başkanı’nı hiç görmedim ifadelerini kullanan Yaycı, “Ukrayna’nın düzenli ordusunu da görmedim. Ben Ukrayna’nın uçaklarını da görmedim, tanklarını da görmedim, piyade birliklerini de görmedim, topçu birliklerini de görmedim. Ama gördüğüm şey şudur. Belarus’tan 64 km’lik konvoy elini kolunu sallaya sallaya Kiev’e doğru yol alıyor. Ne bir mayınlama var ne bir bunlara doğru düzgün saldırı var ne başka bir şey var. Ve sadece Zelenski’yi ve çoluk çocuğu görüyoruz. Görülen o ki olan Ukrayna’nın zavallı sivil halkına olmuştur.” dedi.
RUSYA’DA ALLAH AŞKINA 7 TANE Mİ BANKA VARDIR?
Rusya’ya yönelik Batı merkezli yaptırımları da değerlendiren Yaycı, “Yaptırımlar konusuna gelirsek 7 tane Rus bankası swift sisteminden çıkarıldı. Rusya’da Allah aşkına 7 tane mi banka vardır? Niye tüm bankalar swift sisteminden çıkartılmadı? Peki Rusya’ya diz çöktürmek isteniyorsa Rusya’nın ekonomisine çok ciddi yaptırım uygulanması gerekmez mi? Rusya’nın ekonomik geliri petrol, doğalgaz ve uranyuma dayanıyor. Ve de diğer doğal kaynaklara dayanıyor. Üç tanenin hiçbir tanesine yaptırım uygulanmıyor. Kimse uranyum ithalatını durdurmadı. Kimse doğalgaz ithalatını durdurmadı. Kimse petrol ithalatını durdurmadı. Eurovision yarışmasına katılmasının engellenmesi. İşte Rus milli marşının okunmaması. İşte spor müsabakalarına katılmaması falan. Bunlar görünürde evet çok popüler, dünya kamuoyunun çok rahatlıkla hemen görebileceği, Rusları görmediği zaman ‘aa Ruslara yaptırım uygulanıyor’ denilebilecek şeyler. Ama bir asker olarak, bir uluslararası ilişkiler akademisyeni olarak şunu söylemem lazımdır ki bu tür yaptırımlar Rusya’ya diz çöktürmeye yetmez. Diz çökmez Rusya. Bir de Putin’de bunu açıkladı 8 senedir hazırlanıyoruz diye. 5 senedir Ruslar dolarlarını altına çevirdi. Ve şu anda Rus hazinesinde sadece %16 dolar var. Gerisi altın. Yani altınla ticaret yapabilecek seviyeye geldiler. Yani dolar olmuş olsaydı o zaman doları döndürmek zordu ama şimdi altınla ticaret yapabilecek seviyedeler. Uranyumu almaya devam ediyor Batı. Doğalgazı, petrolü almaya devam ediyor. Peki bunun ödemesini nasıl yapacak? Mutlaka bir şekilde yapacak.” ifadelerini kullandı.
BATI’NIN UKRAYNA’YI TAKVİYE ETMESİ LAZIMDI
Batı’nın Ukrayna’yı takviye etmesi lazımdı diyen Yaycı, “Asker gönderemiyorsa -ki o zaman doğrudan savaşan durumuna düşerdi- o zaman mühimmat, silah, sistem göndermesi lazımdı. Bugün omuzdan atılan silah göndermenin bir anlamı yoktur… Çünkü zaten bu silahların kişilere ulaşması çok zordur. Ulaşsa da artık atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Bunun çok daha önceden yapılmış olması lazımdı. Ben şunu bir asker olarak anlayamıyorum. Madem bu saldırının olacağı belliydi o zaman niye geçilecek yerlerde engeller oluşturulmadı, mayınlamalar yapılmadı, köprüler kaldırılmadı? Şimdi böyle bir durumda elini kolunu sallaya sallaya Rus tanklarının, Rus zırhlılarının, takviye konvoylarının gelmiş olmasını çok garipsiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
ZIPKIN GİBİ DELİKANLILAR DA KAÇIYORLAR…
Ukrayna’daki savaşı değerlendiren Yaycı, Zelenski’nin sivil halka silah dağıttığını ancak Ukrayna gençlerinin savaştan kaçtıklarını belirtti. Yaycı, “Meskun mahal çatışmaları diye geçiyor askeri literatürde. Bu sokak çatışmaları gerçekten zor. Bir de bizim TSK her zaman sivil halka ve vatandaşlarına karşı son derece hassastır. Şimdi bu hassasiyeti Rusların gösterip göstermeyeceğini bilmiyoruz Ukrayna halkına karşı. Yani Türk milleti, Türk Silahlı Kuvvetleri orada vatandaşlarımız vardı bizim teröristlerin yanı sıra aman bizim vatandaşlarımıza bir zarar gelmesin diye son derece hassas davranıyorlardı. Ama benim Rus silahlı kuvvetlerinin Ukrayna vatandaşlarına böylesine bir hassasiyet gösterip göstermeyeceği konusunda ciddi şüphelerim var. Şimdi Rusların bir de bu konuda çok sert bir tutum içerisinde olduğunu biliyoruz. Çeçenistan’da yaptıklarını da hatırlayalım. Çeçenistan’daki apartmanı tamamen çökerttiğini ve sadece çocukları indirin aşağıya dediklerini, anne babaları da orada imha ettiklerini/katlettiklerini de unutmayalım. Burada bize anlatılmayan bir taraf da var. Ben Ukrayna’daki dostlarımızdan, Ukrayna’daki bizim Türk vatandaşlarımızdan/kaynaklarımızdan öğrendiğimiz büyük bir endişe var aslında. Şimdi Zelenski sivil vatandaşlara silah dağıtıyor. Ve dışarıdan gelecek savaşçılara da silah dağıtıyor. Ve onlara vize, vesaire uygulamasını da kaldırdı. Gelin burada savaşın diye. Ne olmuş biliyor musunuz? Bu silah dağıtılan Ukrayna’lılar ve dışarıdan gelenler çeteler oluşturmuşlar halkı soyuyorlar. Halkı soyuyorlar, önüne geleni vuruyorlar, sokağa çıkmakta büyük korku yaşıyor Ukrayna’lılar ve ırza geçmeler başlamış… Tecavüzler başlamış… Şimdi halkı silahlandırmak demek, biliyorsunuz bizim Büyük Önderimiz Atatürk milli kuvvetler kurdu. Kuvayi Milliye kurdu. Ama bunların hepsi bir disiplin içerisindeydi. Başlarında komutanları vardı, disiplin içerisinde hareket ediyorlardı, emir komuta zinciri oluşturmuştu. Şimdi bunların başı boş… Ve beni bir kez daha Türk milletinin bir ferdi olmaya şükrettiren ve orada izledikçe Ukrayna’lılar adına çok üzüldüğüm bir konu vardır. Bakın Polonya sınırında Ukrayna’lılar Polonya’ya geçiyorlar. İşte AB’ye. Romanya’ya geçiyorlar, Macaristan’a geçiyorlar falan. Şimdi oradaki görüntüleri hatırlayalım. Belki halkımız fark etmedi ama biz halkımıza hatırlatalım bunu ve halkımızda Türk milleti olmanın gururunu onurunu bir kez daha hissetsin. O şu. Bunlar çoluk çocuk kadın erkek geçiyorlar gördüğünüz gibi. Zıpkın gibi delikanlılar da kaçıyorlar. Erkekler de kaçıyorlar. Ben bir yabancı televizyon kanalında iki gün önce şunu söyledim. Bizim Türk milletinde asla böyle bir şey olmaz. Bizim memleketimiz Allah muhafaza işgale kalkışılsa biz bırakın erkekleri, çoluk çocuk savaşırız. Zaten tarih boyunca da hep bunun örneği oldu. Bizim erkeklerimiz kaçmaz. Bizim erkeklerimiz direk cepheye giderler, kadınlarımız da onlara mühimmat taşırlar, mühimmat yaparlar. Kurtuluş savaşımızda da böyle olmuştur. Kaçanları da zaten cephedekiler vurur. Öyle bir şey olmaz yani biz de. Onun için tekrar Türk milletinin bir ferdi olmaktan şükrediyorum.” ifadelerini kullandı.
MONTRÖ’NÜN ARKASINDAKİ GÜÇ ASLINDA BATI’DIR
Montrö’nün arkasındaki gücün aslında Batı olduğunu defaatle vurgulayan Yaycı, “Bu savaş aslında bugüne kadar Montrö konusunda yapılan propagandanın ters propaganda olduğunu göstermiştir. Çok net söylüyorum. Bugüne kadar Montrö Montrö denirken ‘Montrö’yü ABD delmek istiyor, NATO delmek istiyor, Batı delmek istiyor, burayı bir savaş alanına çevirmek istiyor ve bir kriz anında, bir çatışma anında, bir gerginlik anında buraya yığılır ABD gemileri, NATO gemileri Montrö olmasa’ diyorlardı değil mi? Ve Montrö’den son derece rahatsız Batı dünyası deniyordu. Başta ABD olmak üzere. Fakat Ukrayna’yı karada boşaltan Batı denizde de Karadeniz’i boşaltmıştır. Bir tane İngiliz gemisi var mı Karadeniz’de? Yok. Bir tane Amerikan gemisi var mı Karadeniz’de? Yok. Kanada gemisi var mı? Yok. Fransız gemisi var mı? Yok. Yani müracaat eden de yok geçeyim diye. Ve bu arada Rusya Ukrayna’yı işgal ediyor. Ve Batı destekli bir hükümet var Ukrayna’da. Yani bu durumda Karadeniz’e girmiyor kimse. Tonajı doldurmuyorlar. ABD, Almanya, NATO Montrö’nün uygulanmasını ve boğazların Ruslara kapanmasını talep etmiştir. Montrö’yü uygulayın, boğazları Ruslara kapayın denmiştir. Ama şu paradigmayı değiştirelim artık. Montrö’yü delmek isteyen ABD, NATO vs. değil! Montrö’nün arkasındaki güç aslında Batı’dır. Şimdi bunu fiili pratik olarak söyledim. Montrö’yü uygulayın, boğazları Ruslara kapayın diyen Batı, Türkiye’ye Montrö’yü uyguladığı için teşekkür eden Batı ve hiçbir gemisini bulundurmayan ve girme niyetinde de olduğunu dair hiçbir deklerasyon da bulunmayan Batı’dır. Eğer ABD ve Batı Montrö’den rahatsız olmuş olsaydı Montrö feshedilebilir miydi? Çok rahat feshedilebilirdi. Neden? Çünkü imzacı her devletin fesih hakkı var. Yani 9 imzacı devletten 1 tanesi dese ki ben Montrö’nün feshini istiyorum iki yıl önce. Montrö gider, fesh olur… Şimdi bunun tadili için yani hükümlerinde değişiklik yapmak için çoğunluk kararı gerekli. Eğer ABD, NATO, Batı rahatsız olmuş olsaydı hangi imzacı devletler vardı ve fesih isterlerdi. Bakın imzacı devletleri Batı’dan Doğu’ya doğru sayıyorum. İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan. Ortada sadece bir Rusya var ve Türkiye var bağımsız olarak kalan. Şimdi o zaman bugüne kadar istememişler. Montrö Montrö diye haykıranların arkasında ilk başı çekenlerin sanki ABD var.” dedi.
BU GERÇEKTEN TÜRKİYE’NİN TARAFSIZLIĞINA VE OBJEKTİFLİĞİNE BÜYÜK ZARAR VERİR
Montrö’nün 19. maddesinin net olduğunu belirten Yaycı, “Konumuzla ilgili olan kısım 19. maddedir aslında. 19. madde der ki savaş durumunda savaşan devletlerin gemisinin geçişine boğazlar kapatılır Türkiye tarafından. Türkiye’nin burada bir takdir yetkisi yoktur. Ortada bir savaş varsa Türkiye savaşan devletlerin gemilerine boğazları kapatmak durumundadır. Savaşan devletler bu durumda kim? Ukrayna ve Rusya. Türkiye’nin takdir yetkisi nerede vardır aslında bu cümlede. O da şu. Savaş olup olmadığına karar vermek durumundadır. Eğer Cemiyeti Akvam olmuş olsaydı halefi BM, Cemiyeti Akvam olmadığına göre bu konuda karar verecek olan Türkiye’dir. Peki savaş olduğuna Türkiye nasıl karar verir? Savaş olduğuna Türkiye aslında hukuken iki şekilde karar verir. Taraflar birbirine savaş ilan etmişse ortada bir savaş vardır. Türkiye 19. Maddeyi uygular. Ama gördüğümüz kadarıyla uzun zamandır iki devlette birbirine savaş ilan etmiş durumda değil. İkinci husus da BM’ye taraflardan bir tanesinin saldırı altında olduğunu bildirmesi gerekir. Yani ben bir saldırı altındayım, beni koru, bu saldırganı durdur diye bir talepte bulunmuş olması gerekir. İşte Ukrayna bu talepte bulundu. BM Uluslararası Adalet Divanı’na… Bu talepte bulunur bulunmaz Ukrayna, Türkiye dedi ki ortada bir savaş vardır ve ben boğazları kapatıyorum dedi. Rusya ve Ukrayna’nın savaş gemilerine kapattı. Şimdi Dışişleri Bakanı’nın açıklaması son derece yerindedir. Madde 19’u istinasız şekilde uyguluyoruz ve bu bizim için önemlidir dedi. Ve dünyadan da herkesten de takdir topladı. Fakat bazı Dışişleri Bakanı dışındaki bakanlar 20 ve 21. maddeyi de uyguladığımızı söyledi. Sanıyorum yanlışlıkla söylediler. Çünkü 20, 21. madde Türkiye’nin savaşa yakın durumda kendisini hissetmesi halinde boğazları diğer devletlerin savaş gemilerine kapatması anlamına gelir. O zaman Türkiye savaşa giriyorum ben, ben de bu savaşa dahil oluyorum mesajı verir. Ben tarafsızlığımı yitiriyorum, ben de savaşan devletlerden bir tanesi olmak durumunda kalabilirim, bana da bir saldırı olabilir demektir. Bu gerçekten Türkiye’nin tarafsızlığına ve objektifliğine büyük zarar verir.” dedi.
RUSLAR SAVAŞ ÇIKMADAN İHTİYAÇ DUYDUĞU BÜTÜN SAVAŞ GEMİLERİNİ ZATEN KARADENİZ’E GETİRDİLER
Peki 19. maddeyi Türkiye uygulayınca taraflara etkisi olmuş mudur ve Türkiye birileri tarafından karşı cepheye konmuş mudur? Ya da hasmane olarak algılanmış mıdır? sorularına yanıt veren Yaycı, “Rusya oyunu kendi kurdu. Hukuka meşru bir zemin olarak ilerlemeye çalışıyor. İşte vatandaşlarımı koruyacağım, Rusça konuşanları koruyacağım, orada bağımsızlık ilan edenler var onlar beni çağırdı onun için gidiyorum falan gibi böyle kağıt üzerinde meşruluk kazanma çabası içerisinde. Ve Montrö’yü de gayet iyi biliyor Rusya. 19. maddeyi bildiği için Ruslar savaş çıkmadan ihtiyaç duyduğu bütün savaş gemilerini zaten Karadeniz’e getirdiler. Yani biz boğazı kapattıktan sonra tek tük belki müracaatlar olabilir ama artık ihtiyaçları kalmadı. Bu birincisi. İkincisi Ukrayna’nın zaten doğru düzgün gemisi yoktu. Ukrayna şu anda zaten fiilen denizle bağlantısı kesilmiş, karaya kilitli bir devlet durumuna dönüştü. Üçüncüsü ortada bir deniz savaşı yok zaten. Yani bizim boğazları kapatmamız ya da tarafların savaş gemilerini geçirmememiz savaşın sonucuna bir etkisi yok. Çünkü bir deniz savaşı yok. O nedenle biz Montrö’yü hukuken kağıt üzerinde uyguladık. Uyguluyor muyuz? Evet, şeffaf şekilde uyguluyoruz. Uyguladığımız için biz yükülülüğümüzü yerine getirdik. Savaşa bir etkisi de yok.” ifadelerini kullandı.
MONTRÖ ŞU ANDA GÖRDÜĞÜMÜZ KADARIYLA BATI’NIN İŞİNE YARIYOR
Montrö kimin işine yarıyor sorusunu yanıtlayan Yaycı, “Montrö şu anda gördüğümüz kadarıyla yani barış zamanı özellikle ve kuvvet kaydırması bakımından Batı’nın işine yarıyor. Rusların sıcak deniz kavramı suyu sıcak olan deniz, yüzülebilecek deniz anlamında değildir. Ruslar sıcak denizi donmayan deniz olarak tarif ederler. Yani donmayan deniz. Çünkü Rusların bütün denizleri donar. Donmayan denizi neresidir? Karadeniz’dir.” dedi.
MONTRÖ OLMASAYDI NE OLURDU?
Montrö olmasaydı ne olurdu? sorusunu yanıtlayan Yaycı, “Ruslar tek donmayan deniz olan, tek sıcak deniz olan Karadeniz’de uçak gemisi yaparlardı, denizaltılar yaparlardı, nükleer denizaltılar yaparlardı. Yapıp yapıp bunları Akdeniz ve Atlantik’e salarlardı. Taa kutuplardan Atlantik ve Karadeniz’e getirmek durumunda kalmazlardı. Şimdi Montrö nedeniyle ne uçak gemisi geçirebiliyorlar ne de böyle hareket alanına gidip gelebilen denizaltılar geçirebiliyorlar.” ifadelerini kullandı.
RUSLAR GEÇ KONUŞURLAR AMA KONUŞTUKLARINDA SÖYLEDİKLERİNDEN DE GERİ DÖNMEZLER
Bu savaş ne zaman bitecek sorusunu yanıtlayan Yaycı, “Ben Rusları tanıyorum. Ruslar geç konuşurlar. Bakın dikkat edin bir olay olduğunda Ruslar hemen tepki vermezler. Aradan günler geçer herkes Ruslar ne diyecek diye bekler. Bakın Rus uçağı düştüğünde de iki üç gün Ruslar konuşmadı. Ruslar hiçbir şey demedi ve Ruslar daha kim tarafından düşürüldüğü bilmiyoruz gibi Türkiye ile kendi aramızda halledelim istediler. Ama bizden işte FETÖ’cuların etkisi ile birileri çıktı. Biz düşürdük dedi. Ondan sonra Ruslar tepkiyi koydular. Halbuki Rusların bu karşılaştığı gündelik olaylardan bir tanesidir. Sınırlarda uçakları düşer falan onlar kendi perde arasında hallederler. Ruslar geç konuşurlar ama konuştuklarında söylediklerinden de geri dönmezler. Mesela Suriye politikası. Suriye’de siz hiç Rusların 10 sene önce söylediklerinden geri adım attığına şahit oldunuz mu? Hiç geri adım atmazlar. Ukrayna konusunda da böyle. Ukrayna maalesef gitmiştir. Ukrayna’da Rusların siyasi ve askeri hedefleri çok açık. Bizzat Putin tarafından bu müzakerelerde açıklanmıştır. O da şudur. Diyor ki Ruslar tarafsız ve silahsız bir Ukrayna olacak. Ukrayna’daki yönetim değişecek yani Rusya’ya müzahir bir yönetim gelecek ve bana Kharkiv, Donbass bölgesi, Kırım bölgesi ve birkaç istediğim yer daha bana devredilmiş olacak. Bunları sağlarsan barış olur. Müzakeresi öyledir Rusların. Rusların şartlarını kabul ederseniz müzakere başarılıdır. Rusların şartlarını kabul etmezseniz müzakere başarısızdır. Müzakere anlayışı böyledir Rusların. Batı’da maalesef Rusya’ya Ukrayna’yı vermiştir. Vermiştir. Terk etmiştir. Ama uluslararası ilişkilerde böyledir. Hep perde arkasına bakmak lazımdır. Niye Ukrayna boşaltıldı? Niye Ukrayna böyle desteklenmedi ve Rusya’ya sanki terk edildi? Bu konuya da biraz geriden bakalım. Karabağ’da Rusya barış gücü kisvesi altında tek silah atmadan Karabağ’a yerleşti mi? Kafkasya’ya? Ve ucu açık bir anlaşmayla… Yani sürekli devam edecek. Oradan Rusya artık o tırnaklarını çekmez. Kazakistan’a bakalım peki… Kazakistan’da bir günde şiddet olayları başladı mı bir zam nedeniyle? İki gün içerisinde Türkiye’nin altı buçuk büyüklüğündeki coğrafyada bütün ülkeye yayıldı mı? Sonra o güne kadar adı var ama kendisi olmayan KGAÖ ortaya çıktı mı Rusya liderliğinde? Ve Ermenilerin çapulcu askerleri de dahil olmak üzere yaklaşık 1000 kişilik bir kuvvet Kazakistan’a geldi, Astana’ya indi… Her nasılsa bu 1000 kişi koskoca Kazak ordusunun kolluk kuvvetlerinin yapamadığını yaptı ve iki gün içerisinde Kazakistan’da olaylar yatıştı. Ve Tokayev’i de iki hafta önce Putin çağırdı, Kremlin’de fotoğraf verdi. Yani bundan sonra Kazakistan benim himayemde dedi.”
ABD VE RUSYA İKİ KUTUP OLUŞTURUYORLAR ŞU ANDA
Tıpkı Soğuk Savaş dönemindeki gibi ABD ve Rusya’nın iki kutuplu dünya düzenine dönüş çerçevesinde bir model oluşturduğunu belirten Yaycı, “Kazakistan şunun için önemliydi. Kazakistan Çin’in bir kuşak bir yol projesinin en önemli bacağı Kazakistan’dı. Rusya’nın Kazakistan’a müdahalesine hiç kimse ses çıkarmadı. Çünkü Çin’e karşı yapılıyordu. Bugün Çin’de Çin gazeteleri yazıyorlar yayınlıyorlar. En çok zarar gören biziz diyorlar. Rusya Çin’e karşı Çin’e sırtını döndü. Rusya’yı desteklerken Çin o da döndü. ABD ve Rusya iki kutup oluşturuyorlar şu anda. Bu savaş biter. Dünya Çin’e karşı iki kutuplu anlayışa döner tekrardan. Ve Karadeniz’de Rusya’nın sınırlarını artırması Türkiye’nin şahsi durumu için önemli değildir. Çünkü Türkiye 1986’da MEB ilan etmiştir. Bizim sınırlarımızın karşısında öteki tarafında komşuların kim olacağı değişir. Eğer böyle bir durum olursa. Ama Türkiye zaten Sovyetler döneminden çok bu konuda tecrübelidir. Pratiği vardır. Türkiye yine Karadeniz’de barış, istikrar ve güvenliği Ata’mızın zamanından beri nasıl tesis ettiyse devlet politikasıyla bugünde o politikanın devam ettirildiğini memnuniyetle görüyoruz. Bu ilkeler çerçevesinde hareket edilmektedir. Tarafsız ve objektif bir politikayla karşı karşıyayız. Bunu da takdir ediyoruz.” dedi.