AMIRAL YAYCI: "MADEM KIBRIS KIBRISLILARINDIR; O ZAMAN KIBRIS TURKLERI 5 VE 10 NOLU PARSELDE SONDAJ YAPMAYA BASLADIGINDA BATI NE DIYECEK?"

Sosyal Medyada Paylaş!

ASAM TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı TVNET ekranlarında Cüneyt Özdemir'in konuğu oldu. Doğu Akdeniz'deki son gelişmeleri değerlendiren Yaycı, “Türkiye aslında boru hattına karşı değildi. Türkiye kendisinden izin alınmasını istiyordu. Ama Yunan Rum ikilisinin derdi de boru hattı değildi.” değerlendirmesinde bulundu. Yunan Rum ikilisinin derdinin arkalarına ABD, İsrail, bölgesel ya da küresel birtakım güçleri alarak Türkiye’ye emrivaki yapmak olduğunu belirten Yaycı, Yunan Rum ikilisinin bu düşmanca, hasmane, bencilce tutumu nedeniyle bu boru hattı projesinin kadük olduğunu belirtti. Türkiye KKTC deniz yetki alanları ortak kullanım anlaşmasına ve Batı’nın Kıbrıs Kıbrıslılarındır söylemine de değinen Yaycı, “Batı Kıbrıs Kıbrıslılarındır demiyor muydu? Biz de Kıbrıs Türklerinin adanın etrafındaki sularda hakkı vardır demiyor muyduk? Diyorduk. O zaman Kıbrıs Türkleri gidip sözde 5 ve 10 nolu parselde sondaj yapmaya başladığı zaman Batı ne diyecek?” dedi…

 

EASTMED PROJESİ YUNAN VE RUM İKİLİSİNİN BENCİL TUTUMU NEDENİYLE KADÜK OLDU

 

EastMed projesinin Yunan ve Rum ikilisinin düşmanca, hasmane, bencilse tutumları nedeniyle kadük olduğunu belirten Yaycı, “Yunan ve Rum ikilisi bu EastMed projesini Türkiye’ye karşı bir oldu bitti için destekliyorlardı. Yani arkamıza ABD’yi, İsrail’i şunu bunu alırız ve biz buradan boru hattını Türkiye sormadan, emrivakiyle geçiririz, dolayısıyla Türkiye’nin deniz yetki alanlarında istediğimiz gibi DeFacto elde ederiz görüşündeydiler. Ama Türkiye’nin kararlı tutumu buna müsaade etmedi. Bugüne kadar Türkiye boru hattının döşenmesi için, bilimsel araştırma yapılmasına kesinlikle müsaade etmedi ve bundan dolayı da gemiler geldiler; taban zeminini araştırmak için, derinliği araştırmak için, şunu araştırmak için hiçbir tanesine Türkiye en ufak taviz vermedi ve Türkiye buralarda boru hattının nasıl döşeneceğine dair bir plan yapılmasına dahi müsaade etmedi. Zaten şu da bir gerçek ki maliyet bir etken değildi. Çok büyük paralara mal olacaktı, astarı yüzünden pahalıydı. İlk önce İsrail’den serzeniş başladı. Eee Mısır’ı yanlarına çekmek istediler zaten Mısır’da para yok. Yunan ve Rum ikilisinde de zaten para yok. Onlar dışarıdan borçla geçinen devletler, devletçikler, yönetimlerden. İsrail bu işten soğuyunca, çekilince Amerika Birleşik Devletleri iki neden ortaya koydu biliyorsunuz. Bu birinci neden astarı yüzünden pahalıya geliyor dedi. İkincisi de Doğu Akdeniz’de gerginliklere neden oluyor, onun için istemiyorum dedi. Şimdi burada çok önemli bir konu var. Türkiye çok kararlı bir tutum sergiledi. Yani boru hattının döşenmesi için önceden birtakım analizler, birtakım tetkikler, birtakım araştırmalar yapılması lazım; bunun da gemiler vasıtasıyla yapılması lazımdı. Fakat Türkiye asla buna müsaade etmedi. Yani herhangi bir geminin kendisinden izin almaksızın bir araştırma yapmasına müsaade etmedi. Olayın aslı şudur. Türkiye aslında boru hattına karşı değildi. Türkiye kendisinden izin alınmasını istiyordu. Ama Yunan Rum ikilisinin derdi de boru hattı değildi. Yunan Rum ikilisinin derdi, arkamıza güçleri alırız, ABD’yi alırız, İsrail’i alırız, bölgesel/küresel birtakım güçleri alarak Türkiye’ye emrivaki yaparız ve Türkiye’nin deniz yetki alanlarını hiçe saydırırız ve istediğimiz hesaplamayla, ön görü ile bu deniz yetki alanlarına sahip oluruzdu. Türkiye’de dedi ki çok haklı olarak. Eğer siz burada boru hattı döşemek istiyorsanız ve bunun içinde araştırma yapmak istiyorsanız her ikisi içinde benim deniz yetki alanlarımın kullanımı, araştırılması, borunun döşenmesi için teamül hukukuna göre/deniz hukukuna göre benden izin almak zorundasınız. Bu çok net. Deniz hukukuna göre. Siz araştırma yapacaksanız bana müracaat edeceksiniz, ben de size evet diyeceğim. Müracaat etmediler. İzin almadan yaparız, burası Türkiye’nin değildir demek istediler. İkincisi Türkiye dedi ki siz araştırma yaptınız, benden müsaade aldınız, BMDHS teamül hukuku şekline/yapılageliş hukuku şekline dönüşmüştür, o zaman bu boruyu döşeyecekseniz de güzergâh için güzergâhı benden belirlememi isteyeceksiniz. Yani ben, bana uygun güzergâhı belirteceğim size. Ya da sizin ön gördüğünüz güzerhâhın uygun olup olmadığını size söyleyeceğim dedi. Hayır, biz sana sormayız. Seni takmayız, seni tanımıyoruz böyle davranış şekliyle, stratejisiyle Yunan Rum ikilisinin oldu bittilerine Türkiye bir devlet olarak müsaade etmedi. Bu araştırma yapılamayınca askıda kaldı. Zaten herkes biliyor ki bu son derece pahalı. Siz gazı oradan alıp, bu güzergahta taşıdığınız takdirde dahi velez ki Türkiye’yi de aştınız, geçtiniz zaten çok pahalıya geliyor. Rekabet edilebilir bir fiyat olmuyordu.”  İfadelerini kullandı.

 

TÜRKİYE BORU HATTINA KARŞI DEĞİLDİ

 

Türkiye’nin boru hattına karşı olmadığını belirten Yaycı, “Türkiye, kendisinden müsaade istenmemesine karşıydı.” dedi. Yaycı, “Avrupa’da bunun kötü propagandasını yaptılar. Türkiye Avrupa’ya gaz getirilmesine karşı dediler. Alakası yok konuyla. Konu şu. Benden müsaade iste ve bende sana yardımcı olayım. Dolayısıyla Yunan Rum ikilisinin bu düşmanca, hasmane, bencilce tutumu nedeniyle bu boru hattı onların yüzünden kadük oldu. Amerika’da dedi ki gerginliğe neden oluyor zaten bu. Bir de pahalı olunca İsrail gibi menfaatperest bir devlet dedi ki bu kadar pahalı şeye bende yatırım yapmam. Ee Yunan Rum ikilisinin bunu yapmaya zaten gücü yok, kapasitesi ve kabiliyeti de yok. Yanlarına Mısır’ı almaya kalktılar. Ee Mısır Yunan Rum üçlüsünün de zaten maddi kapasitesi yetmiyor. Dışardan destek alınması lazım. Olmuyor. Olmadı.” ifadelerini kullandı.

 

BORU HATTININ NEREDEN GEÇECEĞİ ÖNEMLİ DEĞİL. ÖNEMLİ OLAN KAYNAĞA SAHİP OLMAK!

 

Boru hattının nereden geçeceğinin önemli olmadığını belirten Yaycı, “Boru hattının bizden geçip geçmemesi bizim için önemli değil. Boru hattının sizin üzerinizden geçmesi size stratejik değer katar. Jeopolitik öneminizi arttırır. Ama önemli olan burada boru hatlarının geçeceği güzergahta bulunmak değildir. Kaynaklara sahip olabilmektir. Yani biz kaynağa sahip olmayı hedeflemeliyiz. Doğu Akdeniz’de kimin doğalgazının bizden geçeceği konusu tartışmak yerine bizim o olması gereken kaynaklara nasıl sahip olacağımızın mücadelesini vermeliyiz.” ifadelerini kullandı.

 

TÜRKİYESİZ DOĞU AKDENİZ’DE HİÇBİR ŞEY OLMAZ

 

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hakkının da altında bir deniz yetki alanı istediğini milletimiz bilsin diyen Yaycı, “Türkiyesiz Doğu Akdeniz’de hiçbir şey olmaz. Türkiye değil Doğu Akdeniz’in, Akdeniz’in en uzun kıyısına sahip devletidir. Ve Türkiye güçlü bir devlettir. Türkiye oyun bozan, oyun kuran bir devlettir.”

 

TÜRKİYE KKTC ORTAKLIĞI ÇERÇEVESİNDE STRATEJİMİZ NE OLMALI?

 

Türkiye KKTC deniz yetki alanları ortak kullanım stratejisine de değinen Yaycı, “Bizim bu bölgede iki tane hedefimiz var. Birincisi KKTC’nin varlığının fiilen tanınması. İkincisi hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin deniz yetki alanlarındaki hidrokarbonlar, petrol ve doğalgazlardan hak ettiği payı alabilmesi.” dedi.

 

O ZAMAN NE YAPACAĞIZ?

 

O zaman ne yapacağız? diyen Yaycı;

 

1)    KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının (MEB) ortak kullanım anlaşmasını imzalasın. Bu şu demektir. KKTC sahibi olduğu alanda Türkiye’nin de hak sahibi olması demektir. Türkiye’nin hak sahibi olduğu alanda KKTC’nin de hak sahibi olması demek. Buradan çıkacak kaynaklardan belirli oranlarda her iki devletinde pay alması demektir. Bu sürdürebilir bir refah demektir KKTC içinde, gelecek nesilleri içinde. Neden? Çünkü 572 yıl Antalya Körfezinin açıklarında, Rodos’ta, Kıbrıs adasının açıklarında gazhidrat yatakları var doğalgaz ihtiyacını karşılayacak Türkiye’nin. Bundan Kıbrıs Türk’ü de pay alırsa, Kıbrıs Türk’ünü memnun etmez mi? Ve KKTC’nin sahip olacağı Mavi Vatan’ın 10 katı Mavi Vatan’a KKTC sahip olmuş olur. Çünkü Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan parçası KKTC’nin Mavi Vatanı olur.

2)    KKTC’ye sondaj ve sismik araştırma gemilerimizden bir yada birkaç tanesini bir süreliğine devredelim.

3)    KKTC’ye devredilen bu gemilere KKTC bayrağı asalım.

4)    Bu bayrak çekilmiş gemi ya da gemiler gitsinler 5 numaralı ve 10 numaralı sözde parsellerin yanında onlara bitişik yerde ilk etapta sondaja ya da sismik araştırmaya başlasınlar.

 

MADEM KIBRIS KIBRISLILARINDI; O ZAMAN KIBRIS TÜRKLERİ 5 VE 10 NOLU PARSELDE SONDAJ YAPMAYA BAŞLADIĞINDA BATI NE DİYECEK?

 

Yaycı, “Batı Kıbrıs Kıbrıslılarındır demiyor muydu? Biz de Kıbrıs Türklerinin adanın etrafındaki sularda hakkı vardır demiyor muyduk? Diyorduk. O zaman Kıbrıs Türkleri gidip sözde 5 ve 10 nolu parselde sondaj yapmaya başladığı zaman Batı ne diyecek? Kendi dediği ile ters düşmeyecek mi karşı çıksa? Kıbrıs Türkü de arayabilir, Kıbrıs Rum’u da arayabilir. Kıbrıs Kıbrıslıların değil miydi?” dedi.