ASAM TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı 19 Şubat 2022 tarihinde Emre Diner moderatörlüğünde BBNTÜRK TV ekranlarına konuk oldu ve Rusya-Ukrayna krizine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Montrö Sözleşmesi’nin de iki taraflı dengeyi sağladığı belirten Yaycı, bu anlaşmanın İngiltere ve ABD’nin etkisiyle yazıldığını da açıklıkla belirtmek gerektiğini ifade etti. Yaycı, “Montrö aslında Rusya’nın Batı’ya, Akdeniz’e inişinin sınırlandırılmasıdır. Neden? Çünkü Rusya’nın yani eskiden Sovyetlerin tek donmayan denizi ve dışarıya açılabilen denizi Karadeniz’dir.” değerlendirmesinde bulundu.
ŞU ANDA KARADENİZ’DE BİR TANE AMERİKAN GEMİSİ YOK…
Kimsenin boğazlara yığıldığı ya da geçmeyi talep etmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Yaycı, “Bugüne kadar Türkiye’de yapılan algı operasyonu şu şekilde idi. Montrö Antlaşması Rusların işine geliyor. Rusyaları koruyor şeklinde idi. Halbuki Rusya imzacı 9 devletten 1 tanesi sadece. Her bir devletin de Montrö sözleşmesini fesih hakkı var. Bunların arasında Ukrayna var. ABD’nin tam etkisindeki. Gürcistan var. ABD’nin tam etkisinde. Romanya, Bulgaristan, Yunanistan var. İtalya, İngiltere, Fransa var. Ve bir de Türkiye ve Rusya var. Türkiye ve Rusya’yı çıkartırsanız diğer bütün hepsi ABD’nin etkisinde ya da Batı paktında olanlardır. Şimdi bunların hiçbir tanesi bugüne kadar Montrö Antlaşması’nın feshi ya da teadülü konusunda en ufak talepte bulunmadılar. Ama Türkiye’de yapılan algı sanki Batı bu Montrö Antlaşması’nı istemiyor, Rusya’da buna sarılmış vaziyette. Halbuki ters algı yapılıyor. Bunu söyleyenlerin arkasında ABD ve Batı’nın olduğunu gördük. Neden? Çünkü bugüne kadar ki tezlerinden bir tanesi şuydu. Efendim bir kriz, bir çatışma durumunda ABD, NATO ve Batı Montrö’yü delmek isterler, delerler, boğazlara yığılırlar, Karadeniz’e gemi doldururlardı. Bakın şu anda Karadeniz’de bir Amerikan gemisi yok. Şu anda Karadeniz’de bizim haricimizde bir NATO gemisi yok. Kimsenin de boğazlara yığıldığı ya da geçmeye talep ettiği gibi bir konuda söz konusu değil. Şimdi böyle bir bildirim yok. Böyle bir talep yok. Zavallı Ukrayna yalnız başına kalmış durumda. Ve üstüne üstlük şimdi ne oldu… ABD’nin eski merkez kuvvetler komutanı Ben Hodges dedi ki “Türkiye boğazları Ruslara kapatsın. Montrö Sözleşmesi’ne göre gemileri geçirmesin.” Bakın gördünüz mü? Aslında Montrö Sözleşmesi’nin arkasında kim varmış!” ifadelerini kullandı.
MONTRÖ SÖZLEŞMESİ İKİ TARAFLI DENGEYİ SAĞLAR
Montrö Sözleşmesi’nin iki taraflı dengeyi sağladığı belirten Yaycı, “Birisi Karadeniz’in sadece kıyıdaşlara ait olduğu ve Karadeniz’de çok yüksek bir seviyede kıyıdaş olmayan devletlerin askeri güçlerinin/deniz güçlerinin olmasının engellenmesi. Bu önemli. Ama daha önemli husus Montrö Sözleşmesi yazılırken bu yazım büyük miktarda bunu açıklıkla söylemek lazım İngiltere ve ABD’nin etkisiyle yazılmıştır. Rusya’nın Batı’ya, Akdeniz’e inişinin sınırlandırılmasıdır. Neden? Çünkü Rusya’nın yani eskiden Sovyetlerin tek donmayan denizi ve dışarıya açılabilen denizi Karadeniz… Diğerlerinin hepsi donuyor. Sıcak deniz kavramı zaten oradan geliyor. Sıcak deniz demek Ruslar için donmayan deniz demek. Yani her an ulaşıma açık deniz demek. Diğer bütün denizleri kışın donar Rusların. Dolayısıyla giriş çıkış olmaz. Çok zor olur. Şimdi buzkıran gemileri ile falan oluyor. İşte onun için de zamanında Çılgın Petro, biz Deli Petro diyoruz ama Çılgın Petro, büyük bir devlet adamı. Çılgın Petro St. Petersburg gibi bir yeri inşa etmiştir/inşa ettirmiştir. Çünkü en az donan kışın limanı orasıdır. Ve oradan Rusya’nın içlerine işte ikmal malzemeleri gider. Şimdi düşünün Montrö olmasaydı, Montrö uçak gemisi geçişini yasaklıyor. Denizaltı geçişini yasaklıyor. Eğer Montrö olmasaydı ve geçişlerdeki sınırlamalar olmasaydı Rusya tek donmayan denizinde büyük tersaneler ve üsler inşa edip, buralarda gemiler yapmaz mıydı? Ve bu gemileri yapıp Karadeniz’den Akdeniz’e, Atlantik’e salmaz mıydı? Şimdi Kuzey buz denizinden gelmek zorunda. Kuzey buz denizindeki üslerinden gemi gönderiyor, Karadeniz’den gemi göndermek yerine. Akdeniz’e geliyorlar denizaltıları, işte bir tane uçak gemisi var o geliyor, nükleer gemileri geliyor, nükleer denizaltıları geliyor. Karadeniz’de bir şey yapamıyor. Ya bütün amaç aslında ağırlıklı amaç Rusya’yı sınırlandırmaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE, KARADENİZ’DE VE BÖLGEDE BARIŞ, İSTİKRAR VE GÜVENLİĞİN TESİSİNDE HEP YAPICI ROL ÜSTLENMİŞTİR
Türkiye’nin Karadeniz ve bölgedeki etkisine de değinen Yaycı, “Türkiye, Karadeniz’de ve bölgede barış, istikrar ve güvenliğin tesisinde hep yapıcı roL üstlenmiştir. Bakın Türkiye’nin şöyle bir özelliği vardır. Hiçbir komşusundan hiçbir talebi yoktur Türkiye’nin. Türkiye komşularından sadece şunu talep eder. Anlaşmalara uyun, hukuka uyun, benden de bir şey istemeyin. Ama maalesef bazı komşularımız ne hukuka uyarlar ne anlaşmalara uyarlar ve de üstüne üstlük Türkiye’den bir şeyler de talep ederler… Şimdi Türkiye buna rağmen hiç kimseye düşmanlık beslemez. Karadeniz’de de barış, istikrar ve güvenliğin öncüsü Türkiye’dir. Aslında Türkiye deniz alanında da Türk Deniz Kuvvetleridir. Çünkü Türk Deniz Kuvvetleri zamanında hep inisiyatifler geliştirmiştir. İşte Karadeniz Uyumu Harekatı. Karadeniz Sınır Güvenliği, Sahil Güvenlik Komutanlıkları Forumu. Karadeniz Güven Artırıcı Önlemler. Karadeniz Görev Gücü. BLACKSEAFOR. Bunların hepsi Türk Deniz Kuvvetleri’nin zamanında ve siyasi irade ile birlikte yaptıkları birtakım inisiyatiflerdir. Bunlar hem Karadeniz’in bir barış denizi olmasını hem de bir diyalog denizi olmasını sağlamıştır.” dedi.
ABD BOĞAZLARI BANA AÇ DEMİYOR. ABD BOĞAZLARI RUSYA’YA KAPAT DİYOR…
ABD ve Batı’nın Türkiye’yi ‘neden Türkiye Rus gemilerini geçirdi’ diyerek eleştirdiğini hatırlatan Yaycı, “Şimdi bakın ‘Türkiye neden Rus gemilerini geçirdi?’ diye ABD/Batı eleştiriyor. ABD’den gelen dikte bugüne kadar yapılan propagandayı, ters köşeyi halkımız görsün. ABD boğazları aç demiyor. ABD boğazları Rusya’ya kapat diyor. Bana aç demiyor. Rusya’ya kapat diyor… Ve Montrö hükümlerine aykırı olarak diyor hem de. Çünkü Montrö’nün 19. maddesi çok açık. Eğer bir savaş durumu söz konusu olursa, Türkiye savaşan değilse, Türkiye kendisinin de savaşa girmesini yakın görmüyor ise savaşan devletlere, sadece savaşan devletlerin savaş gemilerine ve ticaret gemilerine de savaş malzemesi taşımayacakları garanti edildiği durumunda sadece savaş gemilerine kapatır. Kimin savaş gemilerine kapatır? Savaşan devletlerin. Yani şöyle diyelim. Ukrayna ile Rusya arasında bir savaş var ise, savaş olur ise Ukrayna ve Rus gemilerine boğazlar kapatılır. Çok açık. Geçemez… Peki Ukrayna ile Rusya arasında bir savaş var mı şu anda? İlan edilmiş? Yok. Sadece söylemler var. O zaman Türkiye nasıl kapatacak? Türkiye nasıl kapatacak? Anlaşmaya uymasın mı? Anlaşma hükümlerini yerine getirmesin mi? Sonra ABD Montrö’nün imzacısı değil. Değil mi? Evet. O zaman bu talebi nasıl yapıyor? Daha sonrası diğer devletlerden, imzacı devletlerden kapatalım diye bir tanesinden bile talep gelmiyor? Yani enteresan tarafı şu. Netice itibariyle bir hukuksuz talepte bulunuyorlar Türkiye’ye karşı. Anlaşmanın maddesi açık. Savaş durumunda. Yarın bir gün savaş ilan edilirse -bakın çatışmada değil- savaş ilanı gerekli. Savaş olması için de bir savaş ilanı gerek. Yani taraflardan bir tanesinin ben şununla savaşıyorum demesi lazım. Yarın bir gün ufak tefek çatışmalar oldu veya çatışma oldu ama ne Rusya ne de Ukrayna savaş ilanında bulunmadı. O zaman yine gemileri geçer. Şimdi Rusya akıllılık ediyor. Diyor ki ‘yarın bir gün ben buraya gireceğim. Onun için girmeden önce gemilerimi ben Karadeniz’de toplayayım diyor. Bölgedeki gemilerimi. Ve bölgedeki gemilerini Karadeniz’e doğru çekiyor. Çünkü neden? Savaş çıkması durumunda geçiş yapamayacak. Buna da kimse engel olamaz. Niyeti bir somut veri hâline dönüştürmek mümkün değildir. Hukuk çok açıktır. Sözleşmeler çok açıktır.” değerlendirmesinde bulundu.
HİÇ KİMSE YÜKSEK DEĞERLİ BİR GEMİSİNİ ÇATIŞMA VE KRİZ DURUMUNDA KARADENİZ’E SOKMAZ
ABD’nin ya da başkalarının Karadeniz’de neden gemisi yok? sorusuna yanıt veren Yaycı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Goeben ve Breslau yani sonradan Yavuz ve Midilli adını verdiğimiz iki Alman gemisi gidip Rus limanlarını bombaladı. ‘Efendim şimdi de bomlayabilir… ABD gemileri gelir, İngiliz gemileri gelir, bilmem şu gemiler gelir bombalarlar ve Türkiye’nin başı belaya girer.’ gibi böyle saçma sapan laflar söyleyen insanlar oluyor. Şaşkınlıkla karşılıyorum. Bir kere Birinci Dünya Savaşıyla şimdi arasında çok ciddi silah teknolojileri farkı var. Bu bir. İkincisi Montrö Sözleşmesi son derece açık, öyle bir durumda giren çıkamaz. Üçüncüsü bir kere öyle bir şey de olamaz. Neden olamaz? Sebebi şu. Artık silah teknolojileri öyle gelişti ki füzeler var. Birinci Dünya Savaşı’nda füze mi vardı? Top vardı. Bu füzeler karaya konuşlanmış üzere. Rusya’nın karaya konuşlu füzeleri değil Karadeniz’in bir uçtan bir uca dünyayı bir uçtan bir uca vurabilecek seviyede neredeyse. Kıtalararası füzeleri var. Şimdi Karadeniz’e bir ABD gemisi girse, böyle bir şey yapmaya kalksa anında Ruslar gemi bile çıkartmadan karadan vururlar zaten. Böyle bir durum söz konusu bile olamaz. Zaten böyle gidip de top atışıyla, bilmem ne atışıyla bir yerleri vurmak falan böyle bir şey söz konusu değil. Şimdi bu bir silah teknolojilerini bilmemek, iki hâlâ Birinci Dünya Savaşı kafasında olmak, üç denizciliği hiç bilmemek anlamına gelir. Hiç kimse yüksek değerli bir gemisini asla ve katta çatışma ve kriz durumunda Karadeniz’e sokmaz. Çünkü herhangi bir durumda anında vurulur. Şimdi dolayısıyla onun için hiçbir gemisi yok Batı’nın.” ifadelerini kullandı.
KAZAKİSTAN, BİR KUŞAK BİR YOL PROJESİNİN ADIMLARININ ATILDIĞI İLK YER
Yaşanan hegemonya mücadelesini Kazakistan’daki olaylarla da ilişkilendiren Yaycı, “Burada aslında şunu da görelim. Kazakistan’da bir senaryo ile böyle güya bir zam, zamdan sonra ülkenin tümüne yayılan bir halk ayaklanması, bu halk ayaklanmasını bastırmak için bugüne kadar varlık gösteremeyen KGAÖ, Ermenistan’ın 15 - 20 tane çapulcu askeri de dahil olmak üzere çok kısıtlı sayıdaki asker bir anda Rusların önderliğinde Kazakistan’a gidiyorlar ve bu çok az sayıdaki asker koskoca Kazakistan’daki bütün olayları çok kısa sürede bastırıyor ve olay bitiyor. Şimdi burada Batı’dan da ABD’den de en ufak bir tepki yok. Ondan sonra da Tokayev’i Rus Devlet Başkanı Putin çağarıyor, orada bir mesaj veriyor, resim çektiriyor, artık bundan sonra Kazakistan bizle beraber diyor. Kazakistan bundan önce Bir Kuşak Bir Yol teorisinin işte Nazarbayev ile birlikte Almata’da imzalandığı, ilk adımı atıldığı yer. Şimdi olay şu. Kazakistan’ın Çin ile iş birliğine Batı ile birlikte Rusya anlaşarak karşı koydu. Ve Rusya Batı ile birlikte Çin’e karşı iş birliği için birtakım pazarlıklar yapmış gözüküyor. Bu pazarlıklar karşısında aldığı yerlerde Kazakistan, Ukrayna… Bugün ufak bir provokasyon belirtisi oldu. Rus gazeteleri yazdı. Lugansk’a Ukraynalılar el bombaları ve roketlerle saldırdılar. Şimdi bu Ruslar için bir müdahale bahanesi idi. Şimdi Ruslar Donbass bölgesini alacaklar, Kırım’ın ilhakı masada kabul edilecek, Donbass’ın ilhakı masada kabul edilecek, belki Odessa gidecek yani Ukrayna karaya kilitli bir devlet konumuna dönüşecek, denize hiç kıyısı kalmayacak ve Ukrayna artık Rusya’nın bir müstemlekesi durumuna dönüşecek yakın zamanda. Bir de muhtemelen toplu devlet başkanı değişikliği olur. Bir ihtilal bir darbe olur. O nedenle Rus yanlısı olurlar. Batı’da buna ses çıkartmıyor. ABD Başkanı tarih veriyor ‘ha şimdi işgal edecekler ha şu gün işgal edecekler’ diye. Ve en ufak bir tepkileri yok biliyor musunuz? Askerlerini çektiler, diplomatik misyonlarını çektiler. Kimler çekti? ABD, İngiltere, Kanada çekti. Bu bir anlaşmanın belirtisi.” değerlendirmesinde bulundu.
SIRBİSTAN’IN RUSYA’NIN UYDUSU ŞEKLİNE TAM ANLAMIYLA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HUSUSU PAZARLIK KONUSU YAPILMIŞ OLABİLİR
Bundan sonra ne olabileceği yönünde değerlendirmelerde bulunan Amiral Yaycı, Bosna’ya dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Yaycı, “Bosna’daki Sırp Cumhuriyeti’ne dikkat edelim. Sırbistan’ın Rusya’nın uydusu şekline tam anlamıyla dönüştürülmesi hususu pazarlık konusu yapılmış olabilir. Ve Sırbistan’ın güçlenmesi için Bosna Hersek’in dağıtılıp Sırp Cumhuriyeti’nin oradaki ya bağımsızlık ya da Sırbistan’a ilhak olması durumu söz konusu olabilir. Ve Türkiye, Ukrayna – Rusya meselesinde son derece hukuka uygun, barış ve istikrar sağlayıcı şekilde arabulucu olmayı bile teklif etmiş. Ki arabuluculuk diye Ruslarda bir mekanizma yoktur. Ruslar arabuluculuğu hiçbir zaman, tarih boyunca kabul etmezler. Ama neticede biz teklif ettik. Biz teklif ettik ama ne bizim ne başkasının arabuluculuğunu kabul etmezler. Bundan sonrası için de artık iki kutuplu dünyaya hazır olalım. Kime karşı? Çin’e karşı.” ifadelerini kullandı.