TÜRK DEGS Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, 14 Şubat 2022 tarihinde TGRT Haber ekranlarına bağlanarak Ukrayna-Rusya krizi bağlamında Montrö konusunda görüş ve değerlendirmelerini paylaştı. Amiral Yaycı, “Ukrayna, ABD ve Batı’nın ipi ile kuyuya inmiştir ve kuyuda kalmıştır. Şimdi anlaşılan o ki ABD’nin bu kadar net açıklama ile ‘her an işgal edilebilir ve biz de askerlerimizi geri çekiyoruz’, yani işgalde biz Rusya ile karşı karşıya kalmak istemiyoruz, bizim müttefiklerimizle karşı karşıya kalmak istemiyoruz, çatışmaya da girmek istemiyoruz, ‘Ukrayna’yı gözden çıkardık’ diyorlar. Bu aslında zımni bir anlaşmanın belirtisidir. Ukrayna gözden çıkartılmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
MONTRÖ’NÜN ASIL AMACI RUSYA’NIN GÜNEYE İNMESİNİ ÖNLEMEKTİR
Türkiye’de birtakım çevrelerin Montrö boğazların kilididir ifadelerini hatırlatan Yaycı, “Öncelikle şunu söyleyelim. Bakın bugüne kadar Montrö konusunda konuşanların arkasında aslında Rusya mı vardı ABD mi vardı ya da Batı mı vardı sorusunun cevabı aslında bu yaşanan günlerde yatıyor. Neden? Çünkü bugüne kadar Türkiye’ye lanse edilen konu Montrö’nün Rusya’nın işine yaradığı, Batı’nın işine yaramadığı, ABD ve Batı’nın bir kriz durumunda deleceğini/delmek isteyeceğini ve Türkiye’ye baskı uygulayacağını söylüyordu birtakım çevreler. Ve bunu da Türkiye’nin büyük gündemine getirip Montrö boğazların kilididir, kime karşı kilididir? Amerika Birleşik Devletleri ve Batı’ya karşı… Halbuki başından beri ben bunun aksini söylüyordum. Diyordum ki Montrö’nün en önemli özelliği tek sıcak denizi olan Rusya’nın Karadeniz’de üstlenmesinin önlenmesi ve Karadeniz’den Akdeniz’e ve Atlantik’e güç aktarımının sınırlandırılmasıdır. Çünkü tek donmayan denizi Rusya’nın Karadeniz’dir. Karadeniz’de uçak gemisi ve denizaltı inşa edemiyor. Nükleer gemi inşa edemiyor Rusya. Sebebi de Montrö’ydü. Şimdi bakın geldiğimiz noktada ne oldu? Hani deniyordu ya Karadeniz’e yığılırlar ABD, Batı devletleri. Nerede bu gemiler? Bir tane gemi var mı? Şu anda Karadeniz’de ABD’nin, Fransa’nın, İngiltere’nin, İtalya’nın gemileri nerede? Hani bunu söyleyenler? Üstüne üstlük şimdi Montrö’ye deniyor ki Rusya’ya karşı boğazlar kapatılsın, Montrö kullanılsın. Şimdi dediğimiz noktaya geldik mi? Demek ki Montrö aslında Batı tarafından desteklenen -ki desteklenmese şu ana kadar fesih talebinde bulunurlardı. İmzacı devletler arasında Ukrayna’da var. Ukrayna bile Montrö’nün iptalini istemiyor. Rusya var. ABD’nin periferisinde olan müstemleke gibi Gürcistan var. Romanya var. Bulgaristan var. Yunanistan var. İngiltere var. Fransa var. İtalya var.- bunların hiçbir tanesi Montrö’nün feshini istemiyorlar. Bunu başından beri söylüyorum. Montrö iki taraflıdır. Montrö Rusya’nın Güneye inmesini önlemek asıl amacı/sınırlandırmak ve diğeri de dışarıdan birtakım devletlerin Karadeniz’e girişini engellemektir. Karadeniz çok dar bir denizdir. Hiçbir aklı başında devlet kriz, gerginlik ve savaş durumunda hiçbir değerli gemisini o dar alana sokmaz. Bunu tekrar söyleyelim. Dar alana soktuğu an çok basit hedef olur Karadeniz’deki unsurlara.” değerlendirmesinde bulundu.
BU SORUN UKRAYNA İLE RUSYA ARASINDA BİR SORUN
Bu sorunun Ukrayna ile Rusya arasında bir sorun olduğunu vurgulayan Yaycı, “Montrö Sözleşmesi’nin 19. maddesi Türkiye’nin savaşta taraf olmadığı, savaşan olmadığı durumunda ki durum o ve kendisinin de savaşa yakın tehdit altında bulunmadığını hissettiği durumda -biz hissetmiyoruz çünkü bu sorun Ukrayna ile Rusya arasında bir sorun.- savaşan devletlerin gemileri hariç olmak üzere diğer devletlerin savaş gemilerinin geçişine Montrö engel değildir. Şu anda bir savaş söz konusu değil. Rusya bu ihtimali dikkate alarak Akdeniz’deki birtakım gemilerini Karadeniz’e şimdiden çekiyor. Muhtemelen bir savaş çatışma çıkacak, çatışma çıktığı anda bu gemiler Karadeniz’de bulunmuş olacak. Çünkü Türkiye o durumda savaşan tarafların gemilerini geçirmeyecek. Sadece Türkiye değil aslında. Bunun altını tekrar çizelim. Sözleşmeye taraf olan, imzacı olan devletler… Çünkü bu devletlerin de itiraz hakları var neticede. Bunlardan bir tanesi de Rusya. Türkiye burada ben savaşan tarafları geçirmiyorum deme hakkına sahip. Ama diğer devletlerin de birtakım itiraz haklarının olduğunu unutmayalım. Çünkü Montrö’nün lafzından bu çıkar.” dedi.
TÜRKİYE SAVAŞAN TARAFLARA İZİN VERMEME POZİSYONU ALIR
Türkiye’nin savaşan taraflara izin vermeme pozisyonunu alacağını belirten Yaycı, “Yani Türkiye savaşan taraflara izin vermeme pozisyonunu alır. Ama şurada çok önemli bir nokta var. Ana üslerinden savaştan önce ayrılmış olan gemiler ana üslerine dönebilirler. Yani Karadeniz donanmasından ayrılmış gemiler, bakım ve onarım için gitmiş denizaltılarda dahil olmak üzere geriye dönebilirler. Ama Rusya ya da başka bir devlet Karadeniz’de konuşlanmayan herhangi bir denizaltısını alıp ya da uçak gemisini alıp boğazdan geçiremez. Hiçbir şekilde geçiremez zaten. O nedenle Türkiye savaşan devletlere izin vermeme durumundadır, vermez de. Ama ana üslerine dönmelerine müsaade etmek durumundadır. Ukrayna ana üssüne dönecek olan Rus gemilerine itiraz edebilir. Rusya gemilerini ana üslerine geçirirken geçirilmemesine ben ana üssüme gönderiyorum, siz niye müsaade etmiyorsunuz diyebilir. Veya ana üssüne dönen gemilerine diğer devletler ana üslerine dönmeleri müsaade etmeyin diyebilirler. İşte burada Türkiye kendi kararını kendi vermek durumundadır. Çünkü burada Milletler Cemiyeti’nin aslında daha önce Cemiyeti Akvam vardı, Cemiyeti Akvam’ın halefi durumuna geçmedi Birleşmiş Milletler. O nedenle burada karar aslında Türkiye’nin tek başına verebileceği bir karar seviyesine indirgenmiş durumda. “Soru ve Cevaplarla Montrö” kitabımda bütün bu sorulara cevap vermiştim. Bu da yeni yayınlanmış bir kitaptır. Tavsiye ederim.” ifadelerini kullandı.
YAYCI: “BUGÜNE KADAR UKRAYNA’NIN ARKASINDA DURDUĞUNU SÖYLEYENLER ŞİMDİ APAR TOPAR HEM BÜYÜKELÇİLİKLERİNİ BOŞALTIYORLAR HEM DE ORALARDA BULUNDURDUKLARI ASKERLERİ ÇEKİYORLAR…”
ABD, İngiltere ve Kanada’nın askerlerini çektiğini vurgulayan Yaycı, “Bunların üçü de NATO üyesi devletler. Bugüne kadar Ukrayna’nın arkasında durduğunu söyleyenler şimdi apar topar hem büyükelçiliklerini boşaltıyorlar hem de oralarda bulundurdukları askerleri çekiyorlar. Üstüne üstlük ABD’nin açıklaması ‘biz ABD ve müttefikleri olarak, NATO olarak aynı zamanda gerekli tepkiyi vereceğiz’. Gerekli tepkiyi vereceğiz derken arkasında şu geliyor. ‘Nasıl? Ne bağlamda?’ Diplomatik ve caydırıcı olarak. Yani askeri olarak bir tedbir değil. O nedenle Ukrayna, ABD ve Batı’nın ipi ile kuyuya inmiştir ve kuyuda kalmıştır. Şimdi anlaşılan o ki ABD’nin bu kadar net açıklama ile her an işgal edilebilir ve biz de askerlerimizi geri çekiyoruz, yani işgalde biz Rusya ile karşı karşıya kalmak istemiyoruz, bizim müttefiklerimizle karşı karşıya kalmak istemiyoruz, çatışmaya da girmek istemiyoruz, Ukrayna’yı gözden çıkardık diyorlar. Bu aslında zımni bir anlaşmanın belirtisidir. Ukrayna gözden çıkartılmıştır. Ancak şöyle olacaktır muhtemelen; Donbass Bölgesi ve Kırım’dan Ukrayna vazgeçecektir. Zaten fiilen elinden çıkmıştır. Dolayısıyla masaya oturacaklardır. Bu bir anlaşmanın sonucudur, onu da göreceğiz. Kırım ve Donbass’ın Rusya’ya ilhakını kabul etmiş olacak masada Ukrayna ve diplomatik olarak da bu Batı tarafından bir başarı olarak lanse edilecek. Çünkü Ukrayna’nın tümü işgal edilmemiş olacaktır. Ama bu arada Odessa’nın da işgal edilme ihtimali çok fazladır. Belki de Ukrayna sadece karaya hapsedilmiş bir devlete dönüşecek, Karadeniz ile bağı kopacaktır. Önce olayları şöyle okumak lazım. Rusya’nın Kazakistan’a müdahalesinde, yani işte bir zam oldu, Kazakistan’da halk zama karşı ayaklandı, ayaklanınca işte Kazakistan Devleti bunu bastıramadı, çok cüzi miktarda işte geldi gitti, çok kısa sürede gelen giden ve çok cüzi miktardaki KGAÖ Kuvvetleri geldiler, Kazakistan’da durumu yatıştırdılar hemen, gittiler gibi bir husus oldu biliyorsunuz. Bunun karşısında Batı’dan hiçbir tepki gelmedi. Bugün Rusya’nın tamamen etkisi altına girmiş durumdadır Kazakistan. Şimdi Kazakistan girdikten sonra anlaşılan odur ki sıra Ukrayna’dadır. Bundan sonra korkarım ki Gürcistan’ın Güney Osetya ve Abhazya kaybettiğini açıklaması için birtakım zorlamalar olacaktır. Ve sıra Gürcistan’a gelecektir. Çünkü görünen o ki anlaşmalar böyle gidiyor. Bu sanki Çin’e karşı Rusya-Batı iş birliği ve Rusya’da istediğini bir pazarlıkta koparmış gibi gözüküyor.” değerlendirmesinde bulundu.
YAYCI: “TÜRKİYE ARABULUCULUK ROLÜNÜ ÜSTLENMEMİŞ, TÜRKİYE ARABULUCU OLMAYI TEKLİF ETMİŞTİR.”
Türkiye’nin arabuluculuk rolünü üstlenmediğini, Türkiye’nin arabulucu olmayı teklif ettiğini belirten Yaycı, “Türkiye, ‘Ben arabulucu olabilirim, onurlu bir arabulucu olabilirim’ diye teklif etti. Ama bu teklif henüz somut bir şekilde taraflar tarafından kabul edilmedi. Teşekkür edildi ama bir fiili durum söz konusu olmadı. Montrö Sözleşmesi Türkiye’nin uluslararası camiaya verdiği bir sözdür. Sadece Türkiye’nin değil; Montrö Sözleşmesi’ne imzacı olan herkesin. Şimdi bu durumda Rusya’da imzacıdır, Ukrayna da imzacıdır. Dolayısıyla Türkiye’yi eleştirmeleri ya da Türkiye’ye olumsuz bir şekilde yaklaşmalarının söz konusu olamayacağını düşünüyorum. Eğer olursa zaten onlar uluslararası hukuka uymamış olurlar. Zaten Montrö Sözleşmesi’nin hükümleri açıktır. Türkiye’de bu Montrö Sözleşmesi’nin hükümleri çerçevesinde kendisine tanınan inisiyatifi kullanmak mecburiyetindedir. Yetkiyi kullanmak mecburiyetindedir. Bunu göz ardı edersen Montrö çöker.” ifadelerini kullandı.