CİHAT YAYCI SAVAŞIN TÜM BOYUTLARINI ANLATTI

Sosyal Medyada Paylaş!

ASAM TÜRK DEGS Başkanı Cihat Yaycı, 15 Mart 2022 tarihli, Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek programının konuğu olmuştur. Program içerisinde Yaycı, Ukrayna ve Rusya'daki gelişmeleri, savaşın Türkiye ve küresel ekonomiye yansımalarını değerlendirerek, tarihsel ve güncel verileri içeren bir sunum gerçekleştirmiştir. Programda yer alan sunumlarla birlikte Programın tamamı aşağıda sunulmuştur. 

NATO ve RUSYA

Cihat Yaycı programa NATO'nun 1949 tarihinden günümüze kadar olan genişleme sürecini anlatarak başlamıştır. NATO'nun genişleme stratejisini anlatan Yaycı, "Sırbistan'ın Rusya'nın perifersinde bulunduğunu ve daha önce NATO'ya katılmayacağına dair açıklamada bulunduğunu" hatırlatan bir değerlendirmede bulunmuştur. 

NATO'nun yayılma stratejisini değerlendiren Cihat Yaycı, Rusya'ya yönelik şu tespitlerde bulundu; "Rusya 2012 yılından itibaren gerçek bir federasyon modeli uygulamamaktadır. 2012 yılında seçilmiş valiler yerine atanmış valilik modelini getirmiştir." Tataristan'ın daha önce özerk bir cumhuriyet olarak varlığını devam ettirdiğini belirten Cihat Yaycı, yakın dönemde Tataristan'a da vali atanması nedeniyle bu durumun sonlandırıldığını bildirdi. 

RUSYA'NIN ASKERİ DURUMU

Savaşın 2 Mart'tan 14 Mart tarihine kadar ki gelişimini de değerlendiren Cihat Yaycı, Rusya'nın askeri durumu hakkında da şu değerlendirmeleri sundu; "TÜRK DEGS'in ulaştığı bilgilere göre; Rusya, Karabağ'daki askerlerini çekerek Ukrayna cephesine yollamaktadır. Libya'daki asker sayısını %40 azaltmış durumdadır. Bu kadar boşluk bırakılmasına rağmen Batı'nın neden bunu doldurmadığını da sorgulamalıyız." demiştir. Cihat Yaycı, "Ukrayna'nın teslim edildiğini, bu savaştan en zararlı çıkan ülkenin ise Çin olduğunu belirterek tahıl konusunda Çin'in Ukrayna'ya olan bağımlılığına dikkat çekmiştir." Türkiye'nin de tahıl konusunda Ukrayna ve Rusya ile olan bağımlılığını değerlendiren Cihat Yaycı, "Bizim gibi bir tarım ülkesinin böyle bir durumda olmasını anlayamıyorum." ifadelerini kullanmıştır. 

E-40 SU YOLU PROJESİ 

Rusya'nın politik durumunu da değerlendiren Cihat Yaycı, Rusya'nın Avrupa'daki adası olarak değerlendirdiği "Kaliningrad"ın önemine dikkat çekmiştir. "Rusya'nın Kaliningrad'tan Transdinyester'e kadar bir savunma hattı oluşturmaya çalıştığını" belirtti. E-40 su yolu projesine dair değerlendirmelerde bulunan Cihat Yaycı; "Belarus-Ukrayna ve Polonya, Avrupa Birliği ile entegre olacak bir su yolu projesi geliştirmişlerdi. Bu su yolu projesi özellikle Belarus ve Ukrayna ekonomilerini doğrudan AB'ye entegre edecekti fakat Rusya bu durumdan oldu. 2019 yılında Belarus Devlet Başkanı Lukoşenko'ya yönelik bir halk ayaklanması gerçekleşti o gün itibariyle Lukoşenko doğrudan varlığını direkt Rusya'ya bağlı hale getirerek 2019 yılından itibaren E-40 Su Yolu Projesini tamamen unutmuştur." 

İfadelerini kullanmıştır. Bu projenin iptalinin Rusya lehine tekrar gündeme alınabileceğine dikkat çeken Yaycı, "İlerleyen dönemde Rusya, Polonya ile oturarak bu projeden kendi faydalanacak şekilde gerçekleştirilmesini gündeme taşıyabilir." Dedi. E-40 Su Yolu Projesi kapsamında değerlendirmelerine devam eden Cihat Yaycı; "Rusya, 2014 yılında Kırım'ı ilhak ederek projenin Karadeniz'e ulaşma ayağına darbe vurmuştur. Ukrayna'nın Kherson kenti oldukça kilit bir önem sahiptir. Dinyeper'in ağzı olan bu kent stratejik bir önem sahiptir. " tespitlerinde bulunmuştur. Rusya'nın Transdinyester arzusuna da dikkat çeken Cihat Yaycı; "Rusya'nın ileride Moldova'ya sarkabileceği." tespitinde bulunmuştur. 

UKRAYNA'DAKİ GÖÇ

Ukrayna'daki göç durumunu da değerlendiren Cihat Yaycı, "Rusya'ya da dahil olmak üzere Ukrayna'dan yoğun bir göç gerçekleştiğini" belirterek aşağıdaki haritayı sunmuştur; 

Cihat Yaycı, "Türkiye'ye yoğun bir göç olmadığını" da vurgulamıştır.

ZORYA MAŞPROEKT FİRMASININ TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ

Cihat Yaycı, Rus askeri güçleri tarafından Ukrayna'daki Zorya Maşproekt firmasının Türkiye için önemini de anlattı.  Cihat Yaycı; "Zorya Maşproekt firmasının vurulmasının Türkiye'ye çok büyük etkileri olacak. Gemiler için gaz türbini üretmekte olan Ukrayna'daki bu fabrika aynı zamanda uçak ve gemi motoru da yapıyordu. Santrallarin gaz türbinlerini yaptığı gibi çeşitli alanlarda dizel makina yapma kabiliyeti var. Türkiye bu fabrikayla anlaşma imzalamıştı. Türkiye gemi makinaları, uçak motorları, helikopter motorları, İHA motorlarını bu ve bunun gibi bir iki firmayla Ukrayna ile beraber yapacaktı. Bu çok önemliydi. Türkiye'nin savunma sanayi barajını aşması için bu çok önemliydi." ifadelerinde bulundu. Know-How'ın önemine dikkat çeken Cihat Yaycı; "Biz yerlilik oranı olarak yüzde 70-80 diyoruz. Gemide, uçakta, tankta. Aslında sayısal, niceliksel yerlilik oranı hiç önemli değil. Aslolan niteliksel. Motoru olmayan tankın ne anlamı olabilir? Motoru, makinası olmayan geminin ne anlamı olabilir? Bunlar çok önemli. Sanayinin altyapısı makinadır, tahrik sistemidir. Tahrik sistemi yoksa gerisi makyajdır, uçuramadıktan sonra demir yığınıdır. Ama bizim gönlümüzden geçen 'keşke şunun makinasını yapabilseydik' diyorduk, onu da çözmüştük ama bombalandı. Türk savunma sanayi açısından kıymetli tesisti. Hindistan'ın 30 tane savaş gemisinin gaz türbini burada yapılacaktı. Türkiye bence buradaki mühendisleri buraya getirmeli.Hindistan şimdi getirmeye çalışıyor." Öneri ve tespitlerinde bulundu. 

Mühendislerin kazanılması gerektiğine dikkat çeken Cihat Yaycı; "Hindistan 1 veriyorsa biz 10 verelim. Nasıl 2. Dünya Savaşı öncesinde Musevileri getirerek eğitimimizde rol almışlardı. O zaman Türkiye level atlamıştı. Bizim için bu fabrikanın vurulmasında çok önemli darbeler var. Bir kere biz 12 tane Bayraktar SİHA teslim ettik, 24 tane daha planlanıyordu. Bunlar özel ya da tüzel hiç fark etmez Türkiye'nin milli ürünüdür. Kimin yaptığı önemli değil. Taktik insansız hava aracı, aslında bir bölgede etkili olabilecek, silah kullanabilecek, keşif ve gözetlemeye kadar geniş perspektifte manevra kabiliyeti çok yüksektir. Onun üretimi için Turbopropmotorları var var. Onların da imalatı Ukrayna'daki Motor Sich şirketi sorumluydu. Şimdi onlardan da alamıyoruz." Önerilerinde bulundu.

Fabrikanın vurulmasıyla birlikte savunma sanayimize olan zararı da değerlendiren Cihat Yaycı; "ASELSAN-Ukrspetsexport ve TUSAŞ-Ukrayna Ulusal Havacılık Üniversitesi arasında işbirliği anlaşmaları vardı. Hem uçak hem helikopter hem diğer hava araçlarını yapabilmek için. O da şimdi inkıtaya uğradı. Bu üç alanda Rusya'nın Ukrayna'yı sıkıştırması Türkiye'nin savunma sanayisine zarar verdi. Bizim Rusya ile de savunma sanayi işbirliğimiz var. Bu yaptırımlar nedeniyle ve S-400 yüzünden zaten başımız sıkıntıya girmişti NATO'yla. SU-35 Jet Avcı Uçağı, SU-57 gibi uçakları da Rusya'dan tedarik etme ihtimalimiz vardı. Bu alternatif de rafa kaldırılmış oldu." Değerlendirmelerinde bulundu. 

UKRAYNA'NIN DOĞAL ZENGİNLİKLERİ

Ukrayna'nın doğal kaynak bakımından zenginliğini ve önemini vurgulayan Cihat Yaycı; "Ukrayna hem dünyayı sıkıntıya sorabilecek zenginliklere sahip hem de Türkiye'yi. Avrupa'nın en zengin uranyum kaynağı Ukrayna'da. Rusya da onun ardından geliyor. Dünyanın bütün uranyum kaynağı Rusya'nın olacak şimdi kazanırsa. Avrupa'nın ikinci dünyanın zengin 10. titanyum kaynağı Ukrayna'da. Titanyum ihracatında dünyada 4. sırada. Nükleer santral gücü olarak Avrupa'da 3, dünyada 8. sırada. Avrupa'nın en büyük bir ve ikinci nükleer santrali orada. Sovyetler Birliği'nin en önemli ağır sanayi fabrikaları Ukrayna'da kaldı. Rusya çok uzun zamandan bu yana 2011'e kadar gemi makinası üretemiyordu, buradan almak zorundaydı."değerlendirmelerinde bulundu. 

UKRAYNA VE RUSYA'NIN DÜNYA EKONOMİSİ İÇİN ÖNEMİ

Ukrayna ve Rusya'nın küresel bilim ve ekonomi için önemini vurgulayan Cihat Yaycı; "Fırlatma sistemi Ukrayna'da. Kırım'ın kuzeyi tarım için elverişli topraklar. Tahılın dünyada yüzde 10 küsuru Ukrayna'da sağlanıyor. Dünyanın en verimli toprakları. Rusya'nın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının ederi 30 trilyon dolar. Rusya'yı bir şekilde tuş etmek mümkün değil parçalanmazsa. Dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi. Avrupa'nın en büyük doğalgaz ve petrol tedarikçisi. Dünyada ayçiçeçiği tedarikinin yüzde 19'u. Ayçiçek temel gıda maddesi. Buradaki savaştan sonra arz dengesi çok ciddi şekilde bozuluyor. Tahıl fiyatları çok artabilir. Evimize gelen ekmeğin fiyatının artması demek bu. Özellikle Ortadoğu ülkeleri Rusya ve Ukrayna'ya bağımlı bu konuda. Biz de bağımlıyız. Buradan tahıl ihracatı kesilirse iç huzursuzluk başlar. Geçim sıkıntısı, yeme içme sıkıntısı başlar ithalatçı ülkelerde." ifadelerini kullandı. 

MONTRÖ VE BÖLGESEL DENGE

Montrö Sözleşmesi'nin bölgesel denge için önemini vurgulayan Cihat Yaycı; "Bizim ciddi bir devlet aklımız var. Biz köklü bir devletiz. Şu anda uyguladığımız Karadeniz politikamız Türkiye'nin geleneksel politikası. Bu da çok yerinde. Denge politikası çok önemli. Yarın bir gün Rusya derse ki, 'Ben Suriye'deki, Libya'daki birliklerimi takviye etmek zorundayım, Boğazlar'dan geçeceğim' derse. Savaşan gemilerin giriş ve çıkışları yasaktır. Boğazlar'ı kullanamazlar. Türkiye ile savaşmıyor bile olsa. Madde 19. gereğince savaşan devletlerin gemilerine Boğaz kapatılmış vaziyette. Savaşan devletler Ukrayna ve Rusya. Şöyle de olabilirdi. İlla Karadeniz'de kıyısı olmayan iki devlet savaşmıyor olabilirdi ve geçmek isteyebilirlerdi." Dedi.

RUSYA'NIN EKONOMİK AĞIRLIĞI

Rusya'nın enerji ve tahıl tedariğinde güçlü bir bağımlılık ağı yarattığına dikkat çeken Cihat Yaycı; "Türkiye 'Ben artık bunun savaşa etkisi olmadığını düşünüyorum, geçebilirsin' dediği anda madde 19'u uygulamıyorsun diye Batı dünyasından tepki görmesi muhtemeldir. Türkiye'yi savaşta taraf olmakla itham edebilirler. Türkiye'ye karşı hasmane tutum zaten var. Neoconlar'ın Türkiye'yi NATO'dan çıkarma mazereti olabilir. Türkiye bu durumda ne yapacak? Rusya baskı kurmaya başladığında ne yapacak? Rusya'ya izin vermedik diyelim. Rusya 'Bununla alakası yok ama doğalgaz fiyatını iki katına çıkarıyorum' dese çok sıkıntı olur. Biz savaşta şunu gördük biz Rusya'ya çok bağımlı hale gelmişiz. Almanya bizden daha bağımlı." Değerlendirmelerinde bulundu.

NATO'YA YÖNELİK ENDİŞE

NATO'nun gelecekteki tavrı ve ABD'nin tutumuna yönelik önlem alınması gereken endişelerini de paylaşan Cihat Yaycı; "Almanya Başbakanı 'Niye yaptırımları uygulamıyorsunuz' dediğinde sayın Cumhurbaşkanı cevabını verdi. Almanya dalga geçer gibi savaş başlayınca 5 bin miğfer gönderdi. Türkiye İHA ve SİHA'ları gönderdi. ABD ihtiyacının yüzde 1'i bile değildi Rusya'dan aldığı petrol. Doğalgaz hiç almıyordu. Biz petrol ve doğalgaz oranı olarak yüzde 60 alıyoruz. Benim en büyük endişem; NATO'da bir toplu karar alınma yoluna gidilirse Rusya'ya karşı yaptırımlar konusunda. Mesela arpa, buğday. 'Bunu alma yasak getirdik' denirse, Türkiye'de 'almak zorundayım' derse o zaman 'NATO'da birlik bozucu' olarak tanımlanırsa, nasıl bir şey yapılabilir?" Dedi.

Endişelerini detaylandırarak uyarılarda bulunan Cihat Yaycı; "Anadolu'da 'aferini sıçramak' diye bir söz vardır. Düşman düşmanlığından vaz geçmez. Hasım, rakip diyelim veya. ABD'nin tutumunun bir anda değişmiş olmasını gerçekçi bulmuyorum. NATO'nun yaptırım kararlarını çok merak ediyorum. Böyle bir durumda Türkiye bir anda değişebilir de. Dünkü Alman Başbakanının 'Niye yaptırımlara iştirak etmiyorsunuz, daha kuvvetli iştirak etmiyorsunuz' demesinde bir şeyler hissediyorum. Eğer Türkiye dışında bir toplantı yapıp Türkiye hakkında bir toplantı yapabilirler. Böyle bir durumda diyelim ki NATO'dan çıktık. En kötü senaryoyu konuşuyoruz, olmaz ya. NATO'da herkes şunu hatırlamalı. İsrail'in NATO üyesi olamaması, Güney Kıbrıs'ın NATO üyesi olamamasının nedeni Türkiye'dir. Baltık takviyesine, Karadeniz takviyesine 3 sene kilit vuran Türkiye'dir."  Değerlendirmesinde bulundu. 

MONTRÖ SÖZLEŞMESİ

Montrö'ye gereğinden fazla önem yüklenmemesi gerektiğini ve Lozan'la eşit kılınamayacağına dikkat çeken Cihat Yaycı "Orada  Atatürk'ün bir diplomatik dehası ve öngörüsü vardır. 1923'te Lozan'a ek olarak imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nde Boğazlar'dan geçiş Boğazlar Komisyonu'nun inisiyatifindeydi. Boğazın her iki tarafında 20 kilometre boyunda askerden arındırılmış alan vardı. 2. Dünya savaşı öncesinde Atatürk boğazların Almanya'ya karşı korunması meselesini gündeme getirmiş ve boğazların korunmasını Türkiye'nin üzerine alması konusunda gösterdiği diplomatik deha ile Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Komisyon'un görevi ve yetkileri Türkiye'ye gelmiştir. Bununla birlikte askerimiz ilk defa boğazlar bölgesine girmiştir. Bu nedenle bana göre Fatih Sultan Mehmet Han'dan sonra Atatürk İstanbul'un 2. Fatihi'dir." dedi.

Montrö'nün feshi ile ilgili taraf ülkelerden hiçbirinin talepte bulunmadığını Marmara'nın iç deniz olması dolayısı ile buna yanaşmadıklarını söyleyen Cihat Yaycı," Montrö'nün kalktığı andan itibaren iç su rejimi uygulanır ve Türkiye'nin tüm devletlere gelip benimle tek tek anlaşın deme ve istediği fiyatı belirleme hakkı doğacaktır." dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü "Buna rağmen Montrö'yü hiç kaşımayalım ve kurcalamayalım. Çünkü bu savaşta bile Montrö'nün önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kimse bizi sıkıştıramıyor. ABD'ye de Rusya'ya da diğer ülkelere de Montrö'deki imzaları hatırlatıyoruz." 

Montrö Sözleşmesi'ndeki imzacıların aslında batı devletleri olduğunu söyleyen Yaycı "Batı'nın dışında bir tek Rusya ve Türkiye var. Bu iki ülkenin dışındaki Gürcistan, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan; Yunanistan, İtalya, Fransa, İngiltere gibi  ülkeler ABD'nin hegemonyasındaki devletler." dedi. Yaycı sözlerini şöyle sürdürdü  "Marmara denizine bir gemi ışınlansa dahi, Karadeniz'e  geçecekse mutlaka Montrö'ye uymak zorunda. Karadeniz'e geçecek olan gemiler, 15 gün, çok acil durumlarda 3 gün önce Türkiye'ye bildirim yapmak mecburiyeti var.  15 gün önce ilgili büyükelçilik tarafından geminin Karadeniz'e geçişi ve Karadeniz'den çıkış tarihleri Türkiye'ye bildirim yapılıyor. Türkiye de bu bildirimi alıp imzacı devletlerin büyükelçiliklerine dağıtıyor. İtirazları olup olmadığını soruyor. Eğer ses çıkmazsa bunu herkes onaylıyor demektir. Bazen "Amerikan veya Rus gemisi nasıl geçti, Türkiye bunu nasıl geçirdi diye tartışmalar yaşanıyor ve kamuoyunda böyle algı oluşturuluyor. Oysa ABD gemisi geçerken o bildirim Rusya'ya da veriliyor. Rusya itiraz ederse o gemi zaten geçemez. " dedi. Cihat Yaycı, Rusya'da ateşelik görevi yaptığı sırada ABD gemisiyle ilgili kendisine yapılan tonaj itirazı başvurusuna karşı gösterdiği tavrı ise ilginç ifadelerle dile getirdi.

BATI'NIN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ

Batı'nın iki yüzlülüğüne dikkat çeken Cihat Yaycı; "Türkiye CAATSA yaptırımları kapsamında Suriye, Venezuella ve İran gibi ülkelerle aynı muameleyi görmüştür. Bu bizim unutabileceğimiz bir şey değildir." demiş ve Rus sanatçı, bilim insanları ve iş insanlarına uygulanan yaptırımlara da dikkat çekere; "Bu durum mülkiyet ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine aykırı bir tutumdur. Batı'nın iki yüzü ortadadır. Herkes önce kendi memleketine yaptırım yapmalıdır" sözleriyle çıkarılması gereken dersleri belirtmiştir. 

DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN FIRSATLAR

Dünyanın Rus gazına olan bağımlılığı azaltmayı hedeflediği belirten Cihat Yaycı, Türkiye'nin acilen LNG taşımacılığına ve bu hususta çalışan gemiler edinmesi gerektiğini belirtmiştir. Yunanistan'ın LNG yükleme tesisleri inşa ettiğini vurgulayan Cihat Yaycı; "Bu alanda Türkiye'nin farkındalığı arttırması ve dengeleri lehine çevirecek LNG yatırımlarına yönelmesi gerektiğini" belirtmiştir. 

KKTC VE DOĞU AKDENİZ'DE ATILMASI GEREKEN ADIMLAR

Cihat Yaycı, Doğu Akdeniz'deki gelişmeler özelinde ise şu önerileri sıralamıştır;

Doğu Akdeniz’de KKTC ve Türkiye’nin haklarını gasp eden Yunanistan ve GKRY’nin haksız ve hukuksuz hareketlerine karşılık oyunun gidişatını değiştirerek Doğu Akdeniz’de dengeleri kendi lehimize çevirebilmemiz için geliştirdiğimiz askeri güç kullanmayı ön görmeyen 4 adımlı çözüm stratejisi şu şekildedir;

1. Türkiye ve KKTC öncelikle deniz yetki alanları ortak kullanım anlaşması imzalamalı,

2. Türkiye sismik araştırma ve sondaj gemilerimizi KKTC’ye kiralamalı ve bu gemilere KKTC bayrağı çekilmeli,

3. KKTC bayraklı gemiler gidip 5 ve 10 numaralı parsellerde GKRY’nin adına faaliyet gösteren gemilerin yanında sondaj yapmaya başlamalıdır.

4. East Med Projesinin İsrail –GKRY- Yunanistan güzergâhı ABD’nin destek vermeyeceğini belirtmesi üzerine çökmüştür. Yeni güzergâh (özellikle Rus-Ukrayna Savaşından sonra) Kıbrıs adasının doğusundan Türkiye üzerinden planlanmaktadır. Bu durum KKTC’nin tanınması için kullanılmalıdır. 

Konuya dair ise şu görseli sunmuştur;

 

KARADENİZ'DEKİ MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGELER

Bazı şahısların Rusya'nın Ukrayna'daki işgalinin Karadeniz'deki münhasır ekonomik bölgeleri etkileyeceği yönündeki açıklamalarına da cevap veren Cihat Yaycı; "Türkiye, Karadeniz'deki durumunu anlaşmalarla teyitli duruma getirmiştir. 1986'da SSCB'yle bile anlaşan Türkiye için Karadeniz'de herhangi bir değişikliğe maruz kalma durumu söz konusudur değildir. Tek değişiklik Türkiye'nin komşu olur." demiştir. 

DÜNYADAKİ TAHIL BAĞIMLILIĞI

Cihat Yaycı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin Rusya ve Ukrayna'ya olan tahıl bağımlılıklarını irdeleyen Cihat Yaycı, "Türkiye'nin de bu ülkeler arasında olmasına çok üzülüyorum." ifadelerini kullandı. Yaycı durum tespitlerini şu grafik üzerinden aktararak sunumunu noktaladı;