ASAM-TÜRKDEGS Başkanı Cihat Yaycı, 13 Haziran 2022 tarihli Instagram yayınında Emrah İriç’in sorularını yanıtladı.
Cihat Yaycı, Yunanistan’daki yetkililerin mesnetsiz ve küstah açıklamalarını şu cümlelerle değerlendirdi; “Türkiye’yi bombalayacağını söyleyen bu Yunanlı general bu cümleleri kendi halkına moral verebilmek için kuruyor. Bir kere bu önerme baştan yanlış. Yunanistan velev ki Türkiye’yi bombaladı diyelim Türkiye’nin hışmı çok daha ağır olur. Coğrafi üstünlük tamamen Türkiye’den yana” ifadelerinde bulundu.
Yunanistan’ın bu tavırlarının şımarık bir çocuğu andırdığını belirten Cihat Yaycı; “Türkiye tıpkı dev gibi bir adam Yunanistan ise haylaz bir çocuk gibi Türkiye’nin ayaklarına dolanmaya çalışıyor. Bu haylaz çocuk kalkıp Türkiye’nin ayağına bıçak sokarsa işte o zaman yiyeceği tokatla beyni sarsılır.” Değerlendirmesinde bulundu.
Coğrafi ve kapasite üstünlüğü vurgulayan Cihat Yaycı; “Türkiye savaşmadan Yunanistan’a diz çöktürecek ölçekte bir ülkedir. Türkiye kendisine yakın Yunan adalarını ablukaya alsa oradaki halk 1 hafta içerisinde Yunanistan’daki hükümete isyan eder! Türkiye’nin savunma sanayii kendi kendine yetebilecek kapasitededir. Güdümlü mühimmatlarını bile kendisi üretecek seviyeye ulaşmış vaziyettedir. Yunanistan’ın Türk Milleti ile boy ölçüşmesi imkansızdır.” Değerlendirmesinde bulundu.
Türk Milleti’nin vatanseverliğine dikkat çeken Cihat Yaycı; “Türk Milleti şehit verdiği zaman dimdik vatan sağ olsun diyebiliyor! Yunanistan 300 asker bulamazken bizler bırakın 300’ü 50 bin kişilik alıma çıktığımızda 3 milyon kişi başvuruyor asker olmak için. Türkiye’de er çoktur, Yunanistan bizimle baş edemez!” ifadelerinde bulundu.
Yunanistan’ın maksimalist hedeflerini vurgulayan Cihat Yaycı; “Yunanistan kapasitesinin ötesinde hedefleri bulunan bir ülkedir. Yunanistan’ın gücü yoktur ama hedefleri çoktur. Yunanistan, Batı Anadolu’yu istiyor, Kıbrıs’ı istiyor bu istekleri için de hep dışardan medet uman bir ülkedir. Bu noktada da bazı güçler Yunanistan’a bir çılgınlık yaptırabilir bunun için Türkiye bir an evvel S-400’leri aktive etmelidir. Türkiye’ye karşı kurulan bu oyunlara karşı teyakkuzda olmalıyız. Bu durumu tıpkı bir bomba ihbarı gibi değerlendirmeliyiz nasıl ki bir uçakta bomba ihbarı yapıldığı zaman hiçbir tedbirden kaçınılmıyorsa biz de aynı şekilde tedbirlerimizi eksiksiz almalıyız.” Değerlendirmesinde bulundu.
Savunma önlemi gerekliliğini vurgulayan Cihat Yaycı; “Türkiye kimseye kulak asmadan S-400’leri Batı Anadolu ve Trakya’ya konuşlandırmalıdır. Biz nasıl Suriye’de Rus hava savunma sistemleri yüzünden Suriye’ye müdahale etmiyorsak elimizdeki imkanlarla Yunanistan’ın tehditlerine karşı aynı önlemi uygulamalıyız. Hava savunma sistemi hava gücünden daha önemli bir gerçekliktir.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’ı tarihten ders almaya davet eden Cihat Yaycı; “Yunanistan 1922 asla unutmamalıdır. Yunanistan 1922’de ordusuz kalıp yine büyük devletlerin arkasına sığınmıştır. Ordusu yok olan Yunanistan “soykırıma uğradık” uydurmasını ortaya atmıştır. Yunanistan bağımsızlık savaşı olarak anlatılan durumun gerçek hali de şudur; Yunanistan’ı Rusya, İngiltere ve Fransa kurmuştur Alman birisini de kral olarak Yunanistan’ın başına geçirmişlerdir. Yunanistan tek başına hiçbir şeydir.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan ve Fransa arasında imzalanan savunma işbirliği anlaşmasına da dikkat çeken Cihat Yaycı; “Yunanistan’ın arkasına odaklanmalıyız. Yunanistan Fransa ile bir anlaşma imzaladı ve bu Yunanistan öyle pişkin ve fesat bir devlet ki bu anlaşmanın ardından Yunanlı yöneticiler çıkıp ‘AB’nin nükleer gücü arkamızda. Bize karşı hamle yapacak devletler bunu bilsin’ tehdidinde bulundular. Uluslararası Hukuk gereği hiçbir devlet kimseyi nükleer silahla tehdit edemez bu suçtur ama Yunanistan, Fransa’nın silahıyla Türkiye’yi tehdit etmektedir.” Değerlendirmesinde bulundu.
ABD ile Yunanistan arasındaki savunma işbirliği anlaşmasının boyutlarını da değerlendiren Cihat Yaycı; “Normalde bu anlaşma her 5 yılda bir yenileniyordu fakat bundan da vazgeçildi ve işbirliği anlaşmasının kapsamı genişletildi. Bugün ABD, doğu sınırını Yunanistan’a kaydırıyor.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’a hibe edilen silahlar gerçekliğini ele alan Cihat Yaycı; “Defender 2020 tatbikatları bahane edilerek Yunanistan ciddi sayıda askeri araç ve mühimmat ABD tarafından hibe edildi. Yunanlı yetkililer ‘Yunan silahlı kuvvetleri eskisinden çok daha üstün taarruz gücüne sahip’ açıklamasında bulundular şimdi sormak lazım Yunanistan kime taarruz etmeyi amaçlıyor?” değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’ın ABD tarafından oyuna getirildiği yönünde ifadelere de karşı çıkan Cihat Yaycı; “Yunanistan 1821 yılından beri ‘Megalo İdea’ peşinde koşuyor. Yunanistan kapasite eksikliğini elde ettiği bu ilişkilerden alarak kapatıyor. 1821 yılında gerçekleşen Tripoliçe Soykırımında da birçok askeri gözlemci raporlarında ve ifadelerde şu söylenmektedir; ‘ Tripoliçe’deki Türk soykırımı o kadar büyüktü ki şehre girildiğinde atların ayakları yere değmiyordu.’ Yunanistan 1821 yılında Kıbrıs’ı istiyordu. Osmanlı 1831 yılında Kıbrıs’taki gayri Müslimlere Yunan pasaportu verdi işte Kıbrıs sorunun başlangıç noktası da budur. Yunanistan bu talebinde vazgeçmedi 1878 yılında ve 1923 yıllarında da Kıbrıs’ı istemiştir. 1928 yılında yine Kıbrıs talebinden vazgeçmedi hani sözde Atatürk- Venizelos dostluğu diye bir şey atılıyor ya ortaya bu tamamen gerçek dışıdır. Yunanistan, Kıbrıs bize bağlansın diye nota vermiştir. 1931 yılında hava sahasını 10 mile çıkarmışlardır. 1936 yılında Lozan dengesini bozarak karasularını 6 mile çıkardılar. 1947 yılında Yunanistan yine Kıbrıs’ın kendisine bağlanmasını gündeme getirmiştir. 1952 yılında İleryöz adasını silahlandırarak ilk gayri askeri statüdeki adanın statüsünü bozmaya başlamıştır. Bununla yetinmeyerek Kıbrıs adasında Türkleri yok sayarak plebisit yapmışlardır ve İngiltere Lozan’ın 16. Maddesine dayanarak adanın kaderinin değiştiği gerçekliğiyle bizi görüşme masasına davet etmiş ve Londra ve Zürih anlaşmalarında garantör ülke olduk. Yine adada 1960 yılında Papaz Makarios’u Türkler cumhurbaşkanı seçmiştir. Tüm bunlara rağmen Papaz Makarios 1963 yılında Türklerle yönetimi paylaşmam diyerek 1964 yılında EOKA terör örgütü ile Akritas Planını devreye sokmuşlardır. Adanın Yunanlaştırılmasını hedefleyen Enosis ideolojisi de 1928 yılında ortaya atılmıştır.” Değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs’taki Türk soykırımına da değinen Cihat Yaycı; “EOKA terör örgütü Türk binbaşımızın eşi ve çocuklarını küvette katletmişler yine bununla da yetinmeyerek Belçika’da açtıkları sözde bir sergide küvette katledilen Türkleri, Rum gibi göstermişlerdir.” Değerlendirmesinde bulundu.
1974 yılında tüm adada Türklerin yok edilmek istendiğini belirten Cihat Yaycı; “Bu planın önüne de Erbakan ve Ecevit’in ortak inisiyatifi karşı koydu. Olayları bu duruma getiren Yunanistan’a sabredildi ve bıçak kemiğe dayanınca Türk Ordusu müdahale etti. 1974 yılından beri adada bir Türk’ün burnu bir Rum’un taşıyla dahi kanamamıştır. 1974 yılındaki harekatla Yunanlılar Kıbrıs’ın 3’te birini kaybetmiş ve Türk Milleti için Kıbrıs sorunu bitmiştir.” Değerlendirmesinde bulundu.
Biden’ın tarihsel olarak Türk karşıtlığının altını çizen Cihat Yaycı; “1974 yılında senatör olan Biden, Yunanlıların yoğun yaşadığı Daleware eyaletindendir. Burada Yunanlılarla birlikte büyüyen Biden 1974 yılındaki Türkiye karşı ambargo tasarısını hazırlayan isimdir. Ermeni tasarılarının ve Türkiye’ye yönelik tüm yaptırım tasarılarının arkasında hep Biden olmuştur.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’ın üç basamaklı planına dikkat çeken Cihat Yaycı; “2017 yılında Yunanistan İyon Denizi’nde karasularını 12 mile çıkarma kararı aldı. O dönemde uyarılarda bulundum. Buradaki hazırlığın tüm Adalar Denizi’ni kapsayacağını belirttim. Burada eğer tepki konulmazsa gelecekte büyük bir sorunla karşılaşacağımızı ve 1995 TBMM Deklarasyonu’nun Çuha ve Küçük Çuha adalarında devreye gireceğinin altını çizdim. 1995 yılında TBMM Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarma hamlesine karşı TSK’yı kullanma dahil tüm askeri önlemleri alma hakkı vermiştir. Bugün Yunanistan karasularını 6 milin üzerinde 1 mil dahi artırırsa Adalar Denizi’nde serbestçe hiçbir şey yapamayacağız demektir.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’ın provokasyonlarının altını çizen Cihat Yaycı; “15 Temmuz’da başarılamayanlar bugün başka şekilde başarılmaya ve devreye sokulmaya çalışılıyor.” Değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ve düşman ülke olarak sınıflandırdığı CAATSA yaptırımlarına değinen Cihat Yaycı; “Bugün Türkiye yalnızlaştırılmaktadır. 50 yıldır bizim ABD Senatosunda konuşan bir yöneticimiz olmadı Miçotakis’in ABD Senatosuna seslenmesi onlar için çok büyük bir olaydır.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan ile Türkiye arasında olası bir sıcak çatışma durumuna da değinen Cihat Yaycı; “Olası bir durumda ABD ve Fransa askeri anlamda Yunanistan’ın yanında yer alır. Türkiye en kötü senaryoya hazır olarak önlemler almalıdır. Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması için 7-8 senedir bir kampanya yürütülüyor. FETÖCUlar Türkiye’ye müdahale edilmeli yaygarasını her yerde yayıyorlar.” Değerlendirmesinde bulundu.
FETÖ’nün 15 Temmuz’daki bir hainliğini gündeme getiren Cihat Yaycı; “FETÖCUlar 15 Temmuz’da Moda önlerine gemi getirip halkı korkutmak ve sindirmek için top atışı yaptılar. Bakın İstanbul’da Türk halkına en son top atışı İngilizler tarafından 1919 yılında yapılmıştı.” Açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin Yunanistan’a karşı tüm hukuki imkanlarını kullanması gerektiğini belirten Cihat Yaycı; “Türkiye 6 milin üzerinde hiçbir karasuları artırımını kabul etmemelidir ve bunu testi kırılmadan şimdiden dünyaya duyurmalıdır. Yunanistan’ın karasularını 1 mil dahi artırması demek savaş sebebidir. Eğer Yunanistan karasularını 1 mil dahi artırırsa Adalar Denizi’nin %13’ünü gasp etmiş olacaktır. Bu çocuklarımıza bırakacağımız petrol, balıkçılık ve tabiatın çalınması demektir. Türkiye hemen Lozan statüsüne dönülmesini istemelidir. BMDHS’nin Adalar Denizi’nde statüyü belirlemediği ortaya konulmalıdır. Ayrıca Türkiye, BMDHS’nin tarafı değildir yani Türkiye’nin taraf olmadığı bir anlaşma ile baskı kurulması manasızdır. Adalar Denizi’nde statüyü belirleyen Lozan Antlaşması’dır.” Değerlendirmesinde bulundu.
Yunanistan’a Fransa ve ABD’nin koşulsuz destek verdiğinin alıntını çizen Cihat Yaycı; “Türkiye’nin NATO’dan çıkartılması için kampanyalar yürütülüyor. Bu iki ülke başta olmak üzere ilerleyen zamanda NATO’nun dokusuna Türkiye uymuyor denilerek ABD’nin Irak ve Suriye’nin kuzeyinde sözde müttefikleri olan PKK/YPG terör örgütlerine operasyon yapan, Ukrayna-Rusya savaşında arabulucu olan, İsveç ve Finlandiya’ya terör örgütlerine verdikleri destekler nedeniyle NATO üyeliklerine veto veren Türkiye’ye yönelik ciddi bir rahatsızlık var. Bazıları NATO’da üyelik çıkarma mekanizması yok diyor fakat bu reelpolitik bilmemektir. Tarih boyunca NATO üyeleri arasında bir çatışma olmamıştır çünkü NATO bir dayanışma örgütüdür. Çatışma çıktığı zaman NATO çöker olası bir Türk-Yunan çatışmasında ise Yunanistan’a mı yoksa bize mi arka çıkarlar?” değerlendirmesinde bulundu.
ABD Başkanı Wilson’ın bölünmüş Türkiye haritasını ve ABD’nin Lozan’ı imzalamadığını hatırlatan Cihat Yaycı; “Sevr Anlaşmasının Yunanistan’ın Megalo İdea çabalarıyla örtüştüğünü ve bu konuda çabaların devam ettiğini hatırlatırım. Skyes-Picot Anlaşmasının hala yürürlükte olduğunu söyleyenler var. Unutulmamalıdır ki büyük devletler hedef değiştirmez yöntem değiştirir.” Değerlendirmesinde bulundu.
Strateji geliştirilirken en kötü senaryonun düşünüldüğü ve askerlerin hiçbir alternatifi dışarıda bırakmadıklarını belirten Cihat Yaycı; “Düşman imkan kabiliyetinin en önemli özelliği düşmanın niyetine girmemektir. Düşmanın her hamlesini karşılayacak bir harekat tarzı geliştirilir. Bu stratejik düşünceyi yapmadan konuşan asker emeklileri ve siviller var” Vurgusuyla önerilerde bulundu.
Türkiye’nin çok güçlü bir devlet olduğunun altını çizen Cihat Yaycı; “Yunanistan yerle yeksan olur ama bizim her şeyden testi kırılmadan bunları düşünmemiz lazım. Bu nedenle Lozan Anlaşmasının 3 mili için çağrı yapmalıyız. 6 milin üzerine çıkarılmasının bize hayati zarar vereceğini deklare etmeliyiz ve 1995 TBMM Deklarasyonunun arkasında olduğumuzun iktidarıyla muhalefetiyle dünyaya duyurmalıyız.” Değerlendirmesinde bulundu.
Gelişmelerin iyi olmadığını vurgulayan Cihat Yaycı; “ABD, Türk-Yunan savaşını istiyor ve seçimler yaklaşırken ABD bu savaşı istiyor ve sürekli Yunanistan’ı destekleyen ve Türkiye’yi köstekleyen açıklamalar yapılıyor. Rusya’nın olası senaryoda Türkiye’yi destekleyeceğini söyleyen görüşlerde afakidir çünkü Rusya, Türkiye’yi destekleyecek olsaydı bugün Suriye’de uçaklarımız, İHA ve SİHAlarımız orada bulunurlar, Menbiç’i ABD’ye teslim eden Rusya’nın kendisidir. Hamasetle hayalle hareket etmeyelim kendi gücümüzü görelim.” Değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin olası bir savaş durumunda nasıl kuşatılacağının altını çizen Cihat Yaycı; “Doğu’da bir Ermeni cephesi, güneyden ise PKK-YPG cephesi açılır ama bunların hiçbirine pabuç bırakmayız. Azerbaycan’daki kardeşlerimiz bizlere tıpkı Karabağ’da onları sunduğumuz destek gibi destek sunar, Suriye ve Irak’taki Türkmen kardeşlerimizde güneyden Türkiye’nin yanında yer alırlar. Önemli olan Türklüktür, Filistinli gelip benim için savaşmaz. Bir Türkler bir de Pakistanlılar bizim için savaşır. Tutunacağımız dal Türktür. 1917 yılında Osmanlı Suriyeli Araplar fesat çıkardıkları için Romanya’ya sürülmüşlerdir. O hatıratları unutamam benim kökenim Kerküklüdür. Atatürk’te Türk Milleti’ne dayanmıştır biz de Türk Milleti’ne dayanacağız. Atatürk’e cephedeyken ‘Paşam sırtımızı Toroslara dayasaydık arkamızdan vurulmazdık” diyorlar. Toroslar çünkü Türk yuvasıdır. Burada bunları hesaplamak lazım.” Değerlendirmesinde bulundu.
Adalar Denizi’nde saldırganlığın ana unsurunun Yunanistan olduğunu belirten Cihat Yaycı;
“Gayri askeri statüdeki adaları silahlandıran Yunanistan’dır, 6 milin üzerinde karasuyu talep eden Yunanistan’dır, Kıbrıs Helenizmi diyen Yunanistan’dır, 6 milin karasuyuna karşı 10 mil hava sahası uygulayan Yunanistan’dır. Sorun Türkiye’den değildir sorun Yunanistan’dan kaynaklanmaktadır. Ben bugüne kadar eleştirdim bunlarla masaya oturmak demek bunların taleplerini konuşmak demektir dedim bunlarla bizim müzakere edecek bir şeyimiz yok dedim. Adalar Denizi’nde sorun yok Yunan talebi var dedim ama en sonunda bıçak kemiğe dayandığı için benim dediğim noktaya gelindi bunun iç siyasete malzeme yapılmaması gerektir. Bunun için tek yumruk olunmalı bu beka ve güvenlik meselesidir etrafımız sarılmış vaziyettedir.” Değerlendirmesinde bulundu.
Lavrov ile görüşmenin ardından Suriye harekatının ertelendiğini vurgulayan Cihat Yaycı; “Demek ki dostluk yokmuş ve operasyonun yapılacağına dair herhangi bir açıklama yapılmadı. Ben de ne zaman harekat ilan edilecek diye bekliyorum.” Değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin ancak kendisine saldırı olursa veya topraklarına yönelik bir saldırı olursa saldıracağının altını çizen Cihat Yaycı; “Karasularının artırılması da toprak gaspıyla aynıdır. Yunanistan’ın karasularını bir mil artırması demek %13 toprağımızı alması demektir. Bu açık deniz alanlarının yok edilmesi demektir. Bunlar senelerce geliştirdiğim benim tezlerimdir Mavi Vatan Bir Harita ve Bir Doktrin kitabını meydana getirmek benim 18 yılımı aldı. Doktrin içerisinde de adaların silahlandırılmasının egemenlik devir şartını ortadan kaldıracağını ortaya çıkardım. Mavi Vatan Bir Doktrin ve Bir Harita kitabı bilimsel bir yayın olarak Seville Üniversitesi’ne karşılık İstanbul Üniversitesi’nin haritası olarak yayınlanmıştır. Bugün adaların silahlandırılmasını, karasularının artırılmasını ilk gündeme getiren benim. Dünyanın hiçbir yerinde karasularının ötesinde hava sahası uygulamak yoktur. Lozan’daki 3 mile dönüş konusunun gündeme getirilmesi elzemdir.” değerlendirmesinde bulundu.
Menteşe Adaları’nın durumuyla alakalı önemli bir gerçekliği ortaya atan Cihat Yaycı; “ Gündeme getirilmesi gereken bir diğer husus ise 1947 yılında İtalyanlardan alınıp Yunanlılara verilen Menteşe Adaları ve Meis’tir. Kıbrıs adasında bizi masaya bu adanın kaderi değişiyor denilerek büyük Atatürk’ün büyük öngörüsü ve büyük ısrarıyla Lozan’ın 16. Maddesinin son paragrafına göre siz masada olmalısınız denilerek 1960 garantör olduk. 1947 ise Türkiye masada yok, imzacı değil. Lozan’da İtalyanlara verilmiş Menteşe ve Meis Adası İtalya’dan alınıp Yunanistan’a veriliyor öteki neydi İngilizlerden alınan Kıbrıs adası Yunan’a verilecekti ne dediler bu masada Lozan 16 gereği sizin olmanız gerekiyor denilerek masaya çağrılmıştık. 1947’de bu adalar alınıp Yunanistan’a verilirken Türkiye masada yoktur burada çok net bir sakatlık vardır. Bizi Kıbrıs meselesine dahil eden İngiltere örneği ile çok net ve rahatlıkla masaya konulabilir. Bu adalar İtalya’dan alınıp Yunanistan’a verilemez hiçbir zaman Yunanistan’ın olamaz. Ya İtalyanlarda kalmalı ya da Osmanlı’nın halefi olan Türkiye’ye devredilmelidir. Bu mesele Kıbrıs meselesiyle aynıdır. Nasıl ki Cumhurbaşkanı EGAYDAAK konusunu gündeme getirdiğinde Yunanistan ayağa kalktıysa bu meselede işe yarayacak bir gerçekliktir. Ben bir amiral olarak her zaman hukuki ve diplomatik önlemleri askeri önlemlerden önce tutarım. Bunlar hukuki ve diplomatik silahlardır değerlendirilmelidirler.” Değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin Yunanistan’a devredilmeyen 152 ada,adacık ve kayalığın isimlerini açıklaması çağrısında bulunan Cihat Yaycı; “Bırakalım artık onlar düşünsün aramız bozulacağı kadar bozulmuş, Türkiye’ye etmedikleri hakaret kalmamış çıkıp Türkiye aleyhinde konuşmayacağız açıklamasında bulunuyorlar bizim dışişleri de gelmiş bunlar böyle karar aldı Cumhurbaşkanı’na sözünü geri aldırıp şeytanın sağdan yanaşması gibi siz bir açıklama yapacak mısınız diyorlar ve cumhurbaşkanı ben diyeceğim dedim diyerek gerekli cevabı veriyor. Hala içimizde 152 ada, adacık ve kayalığın isimlerini açıklamayan, gayri askeri statüdeki adaların egemenlik devir şartının ortadan kalkmadığını söylemeyen bürokratlar var. Libya anlaşmasını sürdüren, İsrail ile karşılıklı kıyılarımız yoktur diye diplomatlarımızı, Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmeyen bürokrasimiz hala görevlerine devam etmektedirler. Biliyorsunuz son dönemde 3 büyükelçi Yunan tezlerini savundular ve Yunan tvlerinde bunları yayınlıyorlar. Bunlar yurtdışında devleti temsil ettiler. Bunların büyükelçilik titrini neden ellerinden almıyorlar. Bunlar açıkça vatana millete açıkça ihanet ediyorlar. Adaları silahlandırabilirlermiş ve burada hiçbir hakkımız yokmuş bu tam olarak Yunanistan’ın savunduğu tez ve Dışişleri Bakanlığı’ndan da buna bir itiraz gelmiyor. Bir amiral açıklama yapsa her türlü yaptırıma maruz kalıyor, bunların ayrıcalığı nedir? Bir amiral ve general vatanın milletin aleyhinde bir şey yapmamıştır ama ufacık bir durumda herkes üzerlerine çullanıyor. Bunlar hükümete müzahir kanallara bile çıkıp görüş alınan adamlar. Bir dördüncü büyükelçi daha var ona da içeriden birileri fısıldıyor ve İsraille karşılıklı kıyımız yok diyor. Ben inanamıyorum benden başkada tepki gösteren yok. Bunlara neden bir şey denilmiyor. Biz yıllarca bunlara devleti temsil ettirdik. Cladio Road ile mailleşerek buradan yazma güvenli değil özelden yaz diyen büyükelçi var. Bu adam neden casusluktan yargılanmıyor. Bir büyükelçilikten başka yere aktarılıyor bu nasıl iş. ABD’ye gidiyor adam ve Libya anlaşmasını kerhen anlatıyorum diyor ve bu adamlara devleti temsil ettiriyoruz. Devlet esastır. Ben devletimizin lehine olan konuları kendimce anlatıyorum kimseye ve hiçbir siyasi partiye de bağlı değilim siyasetten tamamen uzağım devletim için fikirler üretiyorum bu ürettiğim fikirlerden bir tanesi Libya anlaşmasıdır Türkiye Cumhuriyeti dörtte bir oranında büyümüştür. Mavi Vatan’dır o da 462 bin kilometrekaredir. Herhalde devlet için elimden ne gelirse onu yapmaya devam ediyorum.” Değerlendirmesinde bulundu.
Önemli bir uyarıda bulunan Cihat Yaycı; “15 Temmuz gecesi saat 20.30’da TSK’nın bir terör örgütü tarafından ele geçirildiğini gördük. Devletin başka kurumlarının da ele geçirilmediğini ve bazı lobiler tarafından yönlendirilmediği düşünmek safça olur. Onlara laf söyleyince devlete söylenmiş gibi diyenleri men ediyorum. Devlet, bayrak ve Atatürk bizim kutsalımızdır. Benim büyük dedelerim Yemen’de kendi idrarlarını içmek zorunda kalmışlardır. Bunu böyle yapmasalardı bugün Türk Milleti olmazdı. İstiklal mahkemelerinde en çok asılan asker kaçaklarıdır. Atatürk ne hallerde bu memleketi kurtarmıştır. Bugün o asker kaçaklarının uzantıları var. Biz Atatürk’ün nesliyiz, Türk nesliyiz o asker kaçaklarının nesli kendilerini düşünsünler. Türk milleti şuan ki durumunu şehit ve gazilerine borçludur. Gerektiğinde vatan için can vermek gerekir. Vatan ne doğduğun ne de doyduğun yerdir, vatan uğruna ölmeyi göze aldığın yer vatanındır.”