ERENKÖY DESTANININ 59. YILDÖNÜMÜ
SABAHATTİN İSMAİL
Erenköy, Mansura, Selçuklu, Alevkaya, Süleymaniye, Bozdağ’ın, kadını ve erkeği ile her yaştan mukavemetçi Türk köylülerinin ve Türkiye ile İngiltere’den gelen ölümü göze almış 600 üniversite öğrencimizin yazdığı kahramanlık destanının adıdır Erenköy Direnişi...
En yoğun Rum saldırılarının olduğu günlerde Erenköy'de bulunan Liderimiz Denktaş, bu direnişi “YENİ BİR ÇANAKKALE” olarak değerlendirerek şöyle der:
- “Erenköy Direnişi'nin Kıbrıs Türk Halkının milli mücadelesindeki yeri, Çanakkale Savaşı'nın Türk halkının milli mücadelesindeki yeri ile denktir.... Erenköy, milli bir ruhun şahlanışıdır....Erenköy, mücadeleden önce, silahsız halkın bu eksikliğini kendi kararlılığı ve cesareti ile tamamlamasıdır...Erenköy, Türkiye'ye olan güvendir...Erenköy, kadınların, Anadolu'da olduğu gibi erkeklerin yanından ayrılmamasıdır...Erenköy, "YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM" diyen bir avuç insanın, zırhlı Yunan ve Rum birliklerinin denizden ve karadan hücumları karşısında "Anavatan bizi muhakkak kurtaracak", diye direnişidir...Erenköy, bence bir Çanakkale'dir.”
SADECE 5 GÜN DEĞİL
Erenköy direnişi denince, sadece 200 köylü mücahitle, 600 üniversite öğrencimizin 5-9 Ağustos arasındaki 5 günde, 5 bin-10 bin arasındaki Rum-Yunan askerinin, tankıyla, topuyla, hücumbotuyla, savaş uçağıyla soykırım amaçlı saldırılarına karşı, TMT liderliğindeki kahramanca direnişi anlaşılmamalı.
Etrafları büyük Rum köyleri ile çevrili olan ve Rum ordusunun kuşatması altında direnilen 11 yıl boyunca, Türk köylüleri her gün o şanlı direnişi sergilemiştir.
Bu köylerin halkı, tarıma elverişli olmayan, suyu yetersiz, taştan ve kerpiçten evlerin olduğu, kayalık ve tepelik bir bölgede, yokluğa, açlığa, sefalete ve insanlık dışı bir kuşatmaya karşı direnmiş, ama asla teslim olmamıştır.
Halkın direnişine katılmak için gelen 600 öğrencimiz de eklenince, büyük bir yiyecek, içecek, giyecek, sağlık ve barınma sorunu ortaya çıkmasına karşın, aç kalınmış, susuz kalınmış, mağaralarda ve tepelerde yapılan derme çatma barakalarda yaşanmış, ama asla teslim olunmamıştır.
İşte “Erenköy direnişi” denince, sadece 5 günlük direnişimiz değil, Halkımızın mukavemetinin bu yönü de anlaşılmalıdır
Bölgenin kahraman kadınları, özgürlük için savaşmak amacıyla gelen öğrencilerimiz ve köylü Mücahitler için yemek pişirmiş, köylerin yaşlıları ve çocukları ise bu yemekleri, suyu ve cephaneyi , 2-3 km uzaklıkta, yüksek tepeler üzerinde nöbet tutan genç evlatlarına kızgın güneş altında veya yağmur çamur içinde eşeklerle taşımıştır...
Bir başka deyişle yediden yetmişe tüm bölge köylüleri bu şanlı direniş içinde yer almıştır
Kıbrıs Türk Halkı işte budur.
Bu nedenledir ki “Erenköy direnişi” derken, sadece 5 günlük savaş değil, 11 yıl boyunca gösterilen onurlu mukavemet anlaşılmalıdır ve anlatılarda bu önemli husus öne çıkarılmalıdır.
TOPLU KATLİAM TEHDİDİ
5 köyümüzün düşmesinden ve halkın Erenköy’e çekilmesine sonra, savaş uçaklarımızın 8-9 Ağustos 1964’de, son anda yaptıkları müdahalede, kimi kaynaklara göre Rumlar 55-60, kimi kaynaklara göre ise 200 ölü ve 200’den fazla yaralı vermiştir.
Rum saldırıları sonucu 7’si sivil olmak üzere 12 Türk şehit olurken, 18’i sivil 32 Türk yaralanmıştır.
Pomo, Paşiammo, Limni, Poli ve Piyenya’dan gelmekte olan Rum takviye birlikleri ile Aşağı Pirgo, Alevkaya, Süleymaniye, Mansura, Bozdağ, Selçuklu ve Erenköy çevresindeki bütün askeri hedefler, top yuvaları, zırhlı araçlar ve bomba yağdıran hücumbotlar vurulmuş, 9 Ağustos sabahı Erenköy’ü bombalayan ve büyük tahribat yapıp 3 şehit 8 yaralı vermemize neden olan 5 Yunan savaş uçağı, jetlerimiz tarafından kovulmuştu.
Türkiye’nin adaya, asker çıkarmasından korkan Makarios, bir Amerikalı gazeteciye verdiği demeçte,
“TÜRK HÜCUMLARI SAAT 15.30’A KADAR DURDURULMAZSA, ADA’DAKİ BÜTÜN TÜRK KÖYLERİNE SALDIRI EMRİ VERECEĞİ VE TÜRKİYE ADAYA ÇIKARMA YAPARSA HAYATTA KALAN KIBRISLI TÜRK BULAMAYACAĞI” tehdidini savurmuştu.
Makarios, Türk Halkının bu direnişi ve Anavatanın müdahalesi sonucu ENOSİS’İ silahlı yoldan gerçekleştiremeyeceğini anlamıştı.
Erenköy direnişinin bir diğer tarihi önemi de budur.
BM’NİN HAZİN DURUMU
Ne İlginçtir ki, 5-8 Ağustos tarihleri arasındaki yoğun Rum saldırılarını durdurmak için hiçbir karar almayan BM Güvenlik Konseyi, ABD, İngiltere, Rusya’nın inisiyatifi ile hemen devreye girerek “ 193 (1964) “ sayılı “ateşkes” kararını almıştır.
Rum saldırılarını seyreden BM, uçağı düşünce esir alınan Pilot yüzbaşı Cengiz Topel’in iadesini bile sağlayamamıştır.
“Cyprus Mail” ve diğer Rum gazeteleri, Topel’i doktor muayenesinden geçirilirken gösteren fotoğraflar yayınlamalarına karşın, 5 gün sonra teslim ettikleri cesedinde ağır işkence bulguları saptanmıştır.
Otopside, şehit pilotumuzun sol gözünün tahrip edildiği, adalelerinin matkapla oyulduğu, cinsel organının ezildiği, kafatasının sol tarafına beton çivisi çakıldığı, sol ayağının kırıldığı, vücudunda 50 kurşun yarası olduğu, boğazından göbeğine kadar göğsü yarıldıktan sonra çuval diker gibi dikildiği raporlanmıştır
Ne İlginçtir ki bu vahşet konusunda bile BM, Rum yönetimini kınayan hiçbir karar almamıştır
ENOSİS’E VURULAN HANÇER
Erenköy direnişimiz ve Anavatan Türkiye’nin 8-9 Ağustos 1964’de son anda 64 savaş uçağı ile yaptığı “SINIRLI POLİS HAREKATI”, en doğru ifadesiyle ENOSİS’E VURULAN HANÇERDİR.
Aslında bu, Anavatan Türkiye’nin, Rum saldırılarını ve mutlak bir soykırımı önlemek için savaş uçakları ile yaptığı ikinci müdahaledir.
İlk müdahale 25 Aralık 1963’de, Lefkoşa’ya yoğun saldırılar sürerken, savaş uçaklarımızın Lefkoşa üzerinde ihtar uçuşları yapması ve Türk Alayı’nın kampından çıkıp Ortaköy-Gönyeli-Boğaz savunma hattına yerleşmesiyle gerçekleşmiştir.
Korkuya kapılan Makarios, 30 Aralık 1963’de ateş-kesi ve bugünkü sınırı da belirleyen Yeşil Hat’tın çizimini kabul etmek zorunda kalmıştı.
Yarın yine yüzlerce Kıbrıs Türkü Erenköy’e gidip soylu direnişimizi ve şehitlerimizi anacak.
Bugüne dek hiç girmeyenlerin, çocuklarını, torunlarını da alarak kahramanlık destanını yazdığımız bölgeye gitmelerini tavsiye ediyorum.
Çocuklarım ve torunlarımla şimdiye dek 2 kez gittim, onlara yerinde direnişimizi anlattım. Bazı mevzilere çıktık, sığınılan mağralara girdik, müzeyi gezdik...
Öğrendiklerinden, gördüklerinden çok etkilendiler.
Siz de gidin, anlatın, yerinde gösterin... Milli mücadele tarihini bilen, Erenköy ruhu ile yetişen gençlik, geleceğimizin, devletimizin, özgürlük ve bağımsızlığımızın en büyük güvencesidir