“FİLİSTİN VE TÜRKİYE DENİZ YETKİ ALANLARI ANLAŞMASI 'OYUN KURUCU BİR HAMLE' OLUR.”

Sosyal Medyada Paylaş!

Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi (BAU DEGS) Başkanı Doç. Dr. müstafi Tümamiral Cihat Yaycı Habertürk TV’DE gazetecilerin sorularını yanıtladı. Söyleşide önemli açıklamalarda bulundu. Olası Türkiye-Filistin MEB anlaşmasını detaylarını anlattı.

Anlaşmanın iki ülke için önemi vurgulayan Cihat Yaycı  “Libya ile karşıklı kıyımız var. MEB anlaşmamız var. Aynısnın simetriği Filistin ile var. Bu tamamen deniz hukukuna uygundur.” Dedi.

KANAL İSTANBUL VE MONTRÖ ANLAŞMASI TARTIŞMASI HUKUKİ BOYUTU

“BENİM AKADEMİK UZMANLIĞIM BU İŞE HUKUKİ AÇIDAN BAKMAK. KANAL İSTANBUL MONTRÖ’YÜ ETKİLERİ Mİ? HAYIR.”

Cihat Yaycı Kanal İstanbul ve Möntrö meselesine değindi:

Kanal İstanbul projesi, Montrö anlaşmasını nasıl etkiler?: “Benim akademik uzmanlığım bu işe hukuki açıdan bakmak. Kanal İstanbul Montrö’yü etkileri mi? Hayır. Bunu sadece ben söylemiyorum başından onu söyleyeyim. Rus büyükelçisi açıklama yaptı. Kanal İstanbul ya da başka kanallar Türkiye’nin hükümranlık hakkıdır.”

“Karadeniz’e geçişler ya da Karadeniz’den Marmara’ya geçişler, Ege Denizi’ne Adalar Denizi’ne geçişler elbette Montrö kriterlerine göre olacak.”

“Herhangi bir kanaldan geçerken elbette Montrö’de de ücretsiz. Aslında  fener ve tahlisiye ücretleri var. Onda da çok az bir para alıyoruz. Bizim şu anda 23 kat daha fazla bir para almamız lazım."

“2.5 MİLYAR DOLAR PARA. VE BU SÖZLEŞMENİN HÜKMÜ.”

Neden Fener Tahlisiye ücreti almıyoruz?: “Bu parayı almamız lazım. Enteresan bir şey. Sanıyorum sorun çıkmasın diye alınmama durumu var.”

“Yani para birimin altın karşılığının ortadan kalkması kararının uygulanması. O zaman bu Montrö sözleşmesi hükmüne bir tadilat yapılması lazımdı. Böyle bir tadilat yok.”

“2.5 milyar dolar para. Ve bu sözleşmenin hükmü.”

“ÖNCE PARAMIZI ALALIM.”

Yaycı Fener Tahsiliye ücreitle ilgili olarak ne yapılabileceğine anlattı.

Bunu paranın Altın Frank üzerinden tahsil edilmesiyle kim ilgilenmeli?: “Ulaştırma Bakanlığı ilgilenmeli. Ve bakın 1972 yılından beri böyle. Bu çok önemli.”

Karadeniz’de kıyısı olan ülkeler, altın Frank üzerinden eski ücret düzenine geçiş olsa hukuki olarak itiraz edebilirler mi?: “Hukuki olarak olamaz. Sözleşmenin hükmünde var. Armatörlerin itirazı var. Onlara da vergi iadesi şeklinde süspansiyon yapılır.”

“Önce paramızı alalım.”

“BOĞAZLAR GAZİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN BÜYÜK SİSYASİ DEHASIYLA; MONTRÖ’NÜN 24. MADDESİ GEREĞİNCE, LOZAN’DAKİ GEÇİŞLER TÜRKLER KONTRÖLÜNE VERİLDİ.”

Doç. Dr. Cihat Yaycı Montrö önemini anlattı.

Montrö Sözleşmesi’nin önemi nedir?: “1923 yılında Lozan Boğazlar Komisyonu kuruldu ve geçişleri organize ediyordu. Fakat 1936 yılında Gazi Mustafa Atatürk’ün büyük sisyasi dehasıyla; Montrö’nün 24. Maddesi gereğince, Lozan’daki geçişler Türkler kontrölüne verildi.”

“KANALI NERDEN AÇARSANIZ AÇIN, SİZ EGE DENİZİNDEN ŞU YA DA BU ŞEKİLDE MARMARA’YA GEÇİYORSANIZ. MONTRÖ SÖZLEŞMESİNİN GEÇİŞ REJİMİ DÜZENLEDİĞİ BÖLGEYE GİRİYORSANIZ. MONTRÖ’YE DAHİL OLURSUNUZ.”

Kanal İstanbul’u yaparsak büyük askeri gemiler geçebilecek mi?: “Montrö kritelerine uygun olarak geçebilirler. Onun dışında olamaz.”

“Sözleşmede bölge 3’e ayrılır. Çanakkale Boğazı, Marmara Deniz’i ve İstanbul Boğazı. 2 boğaz ve 1 denizden geçerek Karadeniz’e çıkmak ya da Karadeniz’den Ege Denizi’ne çıkmak için geçiş kriterleini belirler.”

“Sözleşmeye göre Türkiye hariç denizaltı ve uçak gemileri geçemez. Karadeniz kıyıdaş ülkelerin sadece yeni denizlatılar ya da onarıma gönderdiği denizaltılar ancak dalarak geçer.”

“Kanalı nerden açarsanız açın, siz Ege Denizinden şu ya da bu şekilde Marmara’ya geçiyorsanız. Montrö sözleşmesinin geçiş rejimi düzenlediği bölgeye giriyorsanız. Montrö’ye dahil olursunuz.”

“En geç 3 gün önce siz kıyıdaş olursanız buraya gelmeden önce Karadeniz’e geçeceğinizi bildirmek zorundasınız.”

“SLGONİK LAFLAR ÇOK YANLIŞ. ‘MONTRÖ TÜRKİYE CUMHURİYE’TİNİ BOĞAZLARDAKİ TAPUSUDUR.’ DEVLETLERARASI İLİŞKİLERDE, DEVLETLER HUKUNDA, ANAYASA HUKUNDA TAPU DİYE BİR KAVRAM YOKTUR.”

Montrö Sözleşmesinin süresi bitti mi, Kanal İstanbul açılırsa nasıl etkilenir?: “Kanal İstanbul ya da başka bir sebeple Montrö sözleşmesinin feshini istemeye imzacı her devlettin hakkı var.”

“Konu şudur. Uluslararası deniz hukuna göre Montör kalkarsa ne olur? Türkiye nasıl davranır? Burada İstanbul Boğazı bir ulusal boğazdır. Uluslararası Deniz Hukukuna göre bir uluslarası suya bir iç suya yani tüm kıyıları bir devlet tarafından çevrili bir denize bağlayan kanallar ulusal boğazlardır. Çanakkle Boğazı da ulusal bir boğazdır. Marmara Denizi bir iç göldür. Bunlar iç su rejimine tabidir. Bu şu demek burası su değil, topraktır. Bursa’da, İstanbul’da, Yalavo’da devletin hükmü neyse burada odur.”

“Slgonik laflar çok yanlış. ‘Montrö Türkiye Cumhuriye’tini boğazlardaki tapusudur.’ Devletlerarası ilişkilerde, devletler hukunda, anayasa hukunda tapu diye bir kavram yoktur.”

“Montrö tapu derseniz, Montrö giderse tapu da gider demek. Montrö giderse boğazlarda elimizden gider demek.”

“Egemenlik, devletler hukuna göre sözleşme ile oluşturulmaz. Güç ve anlaşma ile olur. Sınır çizersiniz, bu bir sözleşme.”

“1974 Küçükkaynarca anlaşmasından sonra boğazlar, Osmanlı Devletinin güçsüzleşmeye başladığı zamanda itibaren 1453-1774 arasında Türkler’in mutlak hakimiyeti var. Hiç kimseyi geçirmiyorlar. 1774 yılında Rus Ticaret gemileri geçmeye başlıyor. 1774-1840 Londra Boğazlar Sözleşmesine kadar ikili anlaşmalarla geçişleri tayin edildiği bir geçiş oluşturuluyor. 1940’dan günümüze kadar da çoklu sözleşmeler ile geçişler kontrol ediliyor.”

Bu ne demek?: “Egemenlik Türkiye’de; geçiş rejiminin, geçişlerin düzenlenmesi sözleşmelere bağlanır demektir.”

Montrö’nün katkısından bahsetti.

Peki Montrö’de olmamak Türkiye’nin avantajına mıdır?: “Montrö bizi birçok krizden korumuştur. Nasıl? Gürcistan Krizin’de korudu. 2. Dünya Savaşında bizim savaşa girmemizi engelledi.”

“Rusya’nın Akdeniz’e güç aktarımını engelliyor. Bu sözleşme iki taraflı denge kuruyor. Karadeniz’e diğer devletlerin çıkışını engellerken, Rusya’nın Akdeniz’e inmesini engelliyor.”

TÜRKİYE-FİLİSTİN MEB ANLAŞMASI GERÇEKLEŞİRSE?

“LİBYA İLE KARŞIKLI KIYIMIZ VAR. MEB ANLAŞMAMIZ VAR. AYNISNIN SİMETRİĞİ FİLİSTİN İLE VAR. BU TAMAMEN DENİZ HUKUKUNA UYGUNDUR.”

Olası MEB anlaşmasının önemini vurguladı.

Türkiye ve Filistin Deniz Yetki alanı anlaşması imzalanır mı?: “Filistinliler’in sıkıştığı alan güncel olarak bu. 1970’deki Kıbrıs’taki durum yaşanıyor. Türkiye müdahale etmeseydi. Kıbrıs’ta da Filistin’deki gibi bir durumla karşılaşırdık.

Diplomatik olarak Filistin nasıl desteklenir, Türkiye ne kazanır?: “GKRY ile İsrail’in 2010 yılın MEB anlaşması yaptı. Gazze Şeridi’nin de MEB imzalanır mı diyenler olabilir. O anlaşamda bile Gazze Şeridine, Filistin’e MEB alanı tanındı. Ancak üçgen kesmiş sana ancak bu kadar veririm demiş. Bunun eşi benzeri yok. Teknik yok, prensip yok.”

“İsrail’in GKRK aldığı 12. Parselde Filistin’in hakkı öyle gözüküyor. Biz diyoruz ki Filistin’in hakkını vermeliler.”

“Libya ile karşıklı kıyımız var. MEB anlaşmamız var. Aynısnın simetriği Filistin ile var. Bu tamamen deniz hukukuna uygundur.”

 “BM Deniz hukuku sözleşmesinde sadece bir kriter vardır. Hakkaniyet. Uluslararası Adalet Divanı Kararları, Uluslararası Hakem Mahkemesi, Tahkim Mahkemesi kararları eseastır. Oradan bu prensipler çıkar. Bir tanesi orantılıktır. GKRY kıyı uzunluğu Türkiye’nin küsuratı buna rağmen benim sizden daha fazla hakkım var diyor. Kıyı uzunluğun ne kadarsa o kadar alırsın.”

“İkinci bir kriter ana karaların, coğrafyanın üstünlüğü ilkesi. Anakaralar adalara üstündür. Bu şu demektir ada iki anakara arasındaki ilişkiye kesemez.”

“İsrail’de kaybediyor. Bizimle anlaşırsa İsrail’de kazanıyor.”

Filistin ve İsrail ile anlaşma olursa GKRY kaç numaralı parseller kalıyor?: “Türkiye’le anlaşma yapan herkes kazanır. Kaybeden Rumlar ve Yunanlılar. Oyunları bozulur.”

“Geçenlerde bir yerde okudum, çok önemli birisi, bir akademisyen -ismini vermeyeyim- Onun dediği bir söz var; ‘1938 Hatay'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı en önemli anlaşmadır,’ diyor. Bizim denizleri toprak olarak kabul etmemiz lazım, altı da toprak çünkü deniz vatanı.”

Bu anlaşmayı yaparsak ne olacak?: “Bu anlaşmayı yaptığımız zaman bir kere Filistin diplomatik olarak eli çok güçlenecek, sadece gündelik bakmamak lazım. Şu anda balıkçılar burada balık avlayamıyorlar burada abluka var.”

“İSRAİL AKADEMİSİNDEN DE ŞÖYLE SÖYLEMLER VAR ‘TÜRKİYE İÇİN FİLİSTİN YÖNETİMİ RUMLARI VE YUNANLILARI KARŞISINA ALIR MI, BUNU RİSKE EDER Mİ? İMZALAR MI İMZALAMAZ MI DEĞİL. BU ŞU DEMEK BİZ ALIRDIK, AMA ONLAR ALAMAZ. ONLARIN DA KAZANCI VAR.”

”BİZ NE İSRAİL’E, NE DE MISIR’A MUHTACIZ. BİZ MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGEMİZİ BİR AN ÖNCE İLAN ETMELİYİZ VE HERKESE ŞUNU SUNMALIYIZ ‘BİZİM MEB SINIRLARIMIZ BU, SİZİN DE KAZANCINIZ BU OLACAK’. MISIR’IN DA ALANI GENİŞLİYOR.”

Siz bu perspektif ortaya koyduğunuz andan itibaren ülkede çok tartışılmadı ama yabancı medya kuruluşlarında hep şöyle bir soru işareti oldu. ‘Gazze Hamas’ın kontrolünde, Batı Şeria ve Ramallah gibi bölgeler El Fetih’in kontrolünde bu anlaşma kimle yapılacak?’ Böyle bir anlaşma yapılabilir mi?: “İkililik çok tehlikeli bir şey, yani El Fetih ve Hamas çok tehlikeli… Şu bir gerçek Filistin halkı El Fetih, Hamas demeden bir birlik içinde hareket ediyor. Bu gerçeği unutmayalım. Aslında El Fetihti Hamas’tı bunlar nifak sokmak. Burada Neticede 2005-2006 yılından beri Mahmut Abbas yönetimi var. Böyle bir anlaşma Filistin’in faydasınadır. Bunu imzalamamak zararınadır. Hiç kimse şöyle bir şey demiyor; ‘söylediğiniz şey absürt bir şey’ demiyor, diyemez zaten. Zaten olmadığı için Dandias anlaşmanın iptali için apar topar İsrail ve Filistin’e geldi. Yani anlaşma yapılmasın diye.”

“İsrail akademisinden de şöyle söylemler var ‘Türkiye için Filistin yönetimi Rumları ve Yunanlıları karşısına alır mı, bunu riske eder mi? İmzalar mı imzalamaz mı değil. Bu şu demek biz alırdık, ama onlar alamaz. Onların da kazancı var.”

“Rumların zaten burada bunlardan daha fazla almasının imkânı yok. Çünkü neden biliyor musunuz? Normalde Rumlarla anlaşma yapan İsrail orta hattan anlaşma yaptı, aynı zamanda Mısır ile İsrail'in karşılıklı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi karşılıklı kıyıları orantılandığında 1’e 5-6 karşılıklı kıyıları, fakat ortadan böldüler, yani kandırdı Güney Kıbrıs Rum yönetimi. Kendisinin de o kadar büyük bir kıyısı olduğu imajıyla eşit kıyılar hiç onu düşündürmedi bile ‘ortadan bölelim’ dedi.”

“Bizim Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi olarak yaptığımız kamu diplomasisi bu. Biz İbranice olarak yayınladık bunları, dedik ki ‘Sizi kandırdılar!’ E şimdi de Arapça olarak Filistin ve Mısır’da yayınladık. O zaman İsrail de kazanacak. Devletler menfaatlerini düşünür, günlük menfaatler uğruna, asırlık kayıplara kimseden onay olmaz. Ama eninde sonunda bizimle masaya oturacaklar. Oturmasalar da fark etmez. Biz sınırı buradan çekeriz, münhasır ekonomik bölgeyi ilan ederiz, daha sonra konjonktür uygun olduğunda anlaşma imzalanır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi 2003'te münhasır ekonomik bölge ilan etti, -7 sene sonra- 2010 yılında İsrail ile anlaştı.

”Biz ne İsrail’e, ne de Mısır’a muhtacız. Biz münhasır ekonomik bölgemizi bir an önce ilan etmeliyiz ve herkese şunu sunmalıyız ‘Bizim MEB sınırlarımız bu, sizin de kazancınız bu olacak’. Mısır’ın da alanı genişliyor.”

DOĞU AKDENİZDE DENGE KİMDEN YANA?

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İLE ANLAŞMA YAPAN HER ZAMAN KAZANMIŞTIR. TÜRKİYE İLE MASAYA OTURAN KAZANIR.”

Bizim Mavi Vatan’ımız böyle bir anlaşma olursa ne kadar genişleyecek?: “Mavi Vatan 189 bin kilometrekareye tekabül ediyor, 10 bin kilometrekare genişliyor, bu da bir Kıbrıs adası büyüklüğüne yakındır. “

“Mısır'daki bir kısım vatansever –çok ciddi de bir baskı oluşturmuş vaziyetteler- şöyle söylüyor; ‘Biz kaybettik, bu anlaşmaları iptal edin, Türkiye ile anlaşalım’ diyorlar. Bizim bu konjonktürü kullanmamız lazım, anlatmamız lazım kardeşlerimize; siz bizimle anlaşma yaparsanız kazanırsınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile anlaşma yapan her zaman kazanmıştır. Türkiye ile masaya oturan kazanır.

“TÜRKİYE DOSTLUKLAR KURAN BİR ÜLKEDİR, TARİHİ BUNUNLA DOLUDUR. TÜRKİYE’NİN DOSTLUK KURMASI BÜTÜN OYUNLARI BOZACAKTIR.”

Mısır'da, tezinizi ve paralel haritaları gündeme getirenler Mısır Devleti ile ne kadar temasta?: “Çok ciddi temasta olduğuna dair ben de bugün bilgi aldım. Türkiye’nin çok adil yaklaştığından, bugüne kadar Mısır'ın Türkiye'den uzak kalarak deniz alanları kaybettiğinden, menfaat kaybına uğradığından, Yunanistan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ikilisinin bütün bölge ülkelerinden alan çalmaya çalıştığından bahsediyor. Türkiye dostluklar kuran bir ülkedir, tarihi bununla doludur. Türkiye’nin dostluk kurması bütün oyunları bozacaktır.

Mısır’daki muadil kuruluşlarla, üniversitelerle bir kontağınız var mı?: “Yeni başladık, İsrail Tel Aviv üniversitesinde makale yayınladık, bunu onlara anlattık. İsrail’de, Mısır’da konferans düzenlemeyi düşünüyorum. Bir mutabakat muhtırası da imzalattık hatta İsrail ile. Mısır ve Filistin ile irtibat halinde, imzalamak üzereyiz. Hem kaybettiği alanı gösteriyoruz, hem kazanacakları alanı…”

FİLİSİTİN İLE ANLAŞMA MÜMKÜN MÜDÜR?

Filistin’le bir anlaşma imzalanabilir mi, Filistin bir devlet mi?: “Bir kere en büyük yanılgı burada; Devletler Hukuku’nda iki tane mehaz vardır. Bir oluşumun devlet kabul edilebilmesi için; o da Montevideo Amerikan Devletlerarası Sözleşmesi, ikincisi Uluslararası Adalet Divanı'nın Cemiyet-i Akvam zamanındaki 1930 yılı kararı. Devlet olabilmek için ülkesinin olması, onun üzerine halk niteliği taşıyan insan topluluğu yaşaması ve üzerinde otorite olması lazım. Bunların hepsi Filistin'de var, Filistin Devleti var bir kere… Tanınsın ya da tanınmasın. Tanınma şartı yok. Birleşmiş Milletler’e üye olmak devlet olmanın şartı değil. 2015 yılından itibaren Filistin gözlemci statüsündedir ve 140 tane devlet de Filistin’i tanıyor.” Peki, o zaman soruyu sormak lazım; ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile 2011 yılında Türkiye'nin imzaladığı anlaşma geçersiz mi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti şimdi devlet değil mi?’ Filistin kadar tanınmıyor ama ona rağmen biz anlaşma imzalıyoruz.”

Ne engelliyor bu anlaşmanın imzalanmasını?: “Bir akademisyen olarak, bu konulara kafa yoran birisi olarak, gece gündüz biz bunlarla, bu haritalar üzerine çalışıyoruz, koordinatlar üzerine çalışıyoruz. Biz bunların anlaşma metinlerini dahi hazırladık, koordinatlarını dahi hazırladık, her şeyi hazırladık. Hem Mısır ile hazırladık, hem Filistin ile hazırladık, hem İsrail ile hazırladık. Şimdi anlaşamayız diyen varsa o zaman münasip ekonomik bölge ilan etsinler. Münhasır ekonomik bölgede bu koordinatları belirtsinler. Zamanı gelince anlaşsınlar.”

“BİZİM LİBYA İLE YAPTIĞIMIZ ANLAŞMA DA KÂĞIT ÜZERİNDEYDİ AMA YER YERİNDEN OYNADI.”

Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu’na, Sayın İbrahim Kalın’ın bulunduğu kurula ilettiniz mi ya da Cumhurbaşkanı ile bir temasınız oldu mu?: “Cumhurbaşkanlığı ile bir temasımız olmadı ama bu artık kamuya mal olmuş bir şey artık herkesin izlediğini düşünüyorum. Ama Libya Anlaşması konusunda Sayın İbrahim Kalın'ın müthiş bir desteği olmuştu. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız 10 senedir bu konuya vakıf. Bu oyun bozucu oyun kurucu bir hamle. Bu kâğıt üzerinde büyük bir koz, büyük bir stratejidir. Biz Doğu Akdeniz’de Libya’dan sonra başka bir muhatap daha buluruz, bunları da teşvik ederiz anlaşmayı imzalamak için. Bizim Libya ile yaptığımız anlaşma da kâğıt üzerindeydi ama yer yerinden oynadı.”

Anlaşmaya kimler neden karşı çıkacak?: “Bunlar bizim bürokrasimiz içerisinde de çıkacaktır, siyasetimiz içerisinde de çıkacaktır, akademi içerisinde de çıkacaktır. 15 Temmuz’da bu memleketin Türk Silahlı Kuvvetleri, bu memleketin Silahlı Kuvvetleri bir başka casus örgüt tarafından ele geçirildi. Bırakın dışişleri bakanlığını, maliye bakanlığını, ordusu ele geçirildi. Onun için öyle bir şey düşünmeyelim; her türlü klik, her türlü lobi her yerde bu memlekette cirit atıyor. Ben bunu her yerde görüyorum, akademide de görüyorum. Birtakım insanlar var, gruplar var, şahıslar var; onların etkisi altında olanlar var, onlara çalışanlar var.

Peki, hangi gerekçe ile hayır diyecekler?: Birincisi ‘ Efendim, biz başımızı sıkıntıya sokmayalım’, ikincisi ‘Filistin bir devlet mi, biz niye onlarla anlaşma imzalıyoruz?’ Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ikilisi ve onun arkasındaki güçlerin etkisi altındaki ajanlar, onların kullandığı kişiler olması muhtemel olur. Gerçekten argümanları varsa getirir koyarlar. Ama burada bir gerçekten destek olmak istiyorsak -Türkiye'nin faydasına daanlaşmayı imzalamalıyız derim ben.

YUNANİSTAN, İSRAİL VE GKRY ADINA ÇALIŞAN ODİN FİNDER GEMİSİ TÜRK DENİZ YETKİ ALANINA MI GİRDİ?

“Maalesef şu anda 6 aylık bir süreyle Haziranın 22'sine kadar sanırım. Oruç Reis gemisi limanda Antalya Körfezi'nde duruyor. Ben tabii devleti yöneten birisi değilim, ben şimdi bir akademisyen olarak bakıyorum ve de tek boyuttan bakıyorum. Mutlaka devlet buna çok boyutlu bakıyordur. Bir yerde tutuyorsa başka türlü hesaplamaları da vardır, başka türlü muhasebe de yapıyordur mutlaka.”

Mavi Vatan ne durumda, şundan dolayı soruyorum birkaç gün önce Odin Finder araştırma gemisinin Türk Suları’na girdiğini ifade eden bir paylaşımınız oldu. Olanı nasıl koruyoruz, bir geri adım var mı, Mavi Vatan’da bizim araştırma gemilerimiz vardı, şuanda hangi noktadayız?: “Odin Finder meşhur bir gemidir. 9-10 senedir bu bölgeye girmeye çalışır, biz de sokmayız. Ben görevdeyken de kendi böyleydi, benden önce de böyleydi, benden sonra da böyle. Ama şöyle bir dedikodu var. Odin Finder gemisi sismik araştırma gemisidir. Bölgede kablo döşemesi için sismik araştırma yapacağım. Derin sismik araştırma kabiliyetine sahip değil, bu gibi bu gemilerin geçmesinde, bizim buralarda araştırma yapmasında izin isterse mahsuru yok gibi dedikodular kulağımıza geliyor. Dışişleri Bakanlığı izin veriyor. Şu ana kadar izin almadı, izin almayarak girmeye çalıştı. Çünkü ‘burası Yunanistan’ın ve GKTY’nin deniz yetki alanındadır’ diye girdi. Zaten GKRY, İsrail ve Yunanistan adına çalışıyor gemi. Limasol Limanı'nın açıklarında şu anda bu gemi.”

MAVİ VATAN’DA SON DURUM NE?

“Maalesef şu anda 6 aylık bir süreyle Haziranın 22'sine kadar sanırım. Oruç Reis gemisi limanda Antalya Körfezi'nde duruyor. Ben tabii devleti yöneten birisi değilim, ben şimdi bir akademisyen olarak bakıyorum ve de tek boyuttan bakıyorum. Mutlaka devlet buna çok boyutlu bakıyordur. Bir yerde tutuyorsa başka türlü hesaplamaları da vardır, başka türlü muhasebe de yapıyordur mutlaka. Ama benim gönlüm şunu ister tabii; Münhasır ekonomik bölgeye, bir kıta sahanlığında sahip olduğunuzu savaş gemileriyle gösteremezsiniz. Hiç alakası yoktur savaş gemilerinin. Münhasır ekonomik bölgeye ve kıta sahanlığına sahip olmanın en önemli göstergesi şudur; kaynak araştırmak, kaynağı çıkartmak, kaynağı nakletmektir. Münhasır ekonomik bölgeye sahip olmanın da en büyük göstergesi şudur; balıkçılarınız orada avlanacak, başkası değil. İkincisi şu, kaynak araştırmaları yapacaksınız, sismik araştırmalar, sondaj gemileri orada araştırma yapacak başkası değil.”

TÜRKMENLER VE OVAKÖY SINIR KAPISI MESELESİ NASIL ÇÖZÜLÜR?

“BİZİM TÜRKMENLERİ KİMSEYE YAMA ETMEMEMİZ LAZIM. OVAKÖY’DEN DE SINIR KAPISI AÇMAMIZ LAZIM.”

Bundan sonrasına ilişkin nasıl bir süreç izlemeliyiz?: “Mısır’la, ilişkilerimizi geliştirmemiz lazım. Suriye, Filistin, İsrail ve Lübnan’la anlaşmamız lazım. Ama bunlar dünden bugüne olacak işler değil. Bu yüzden bizim bir an önce münhasır ekonomik bölge ilan etmemiz, o sınırı koymamız, herkese ne kadar kazanacağını harita üzerinde göstermemiz lazım. Türkmenlere sahip çıkmamız lazım Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’de 5 milyon Türkmen var.  Bizim Türkmenleri kimseye yama etmememiz lazım. Ovaköy’den de sınır kapısı açmamız lazım.”

Telafer bir Türkmen kentidir, Kerkük’teki uluslararası havaalanı açılmıyor. Bakıp neden açılmıyor? Çünkü Erbil ve Süleymaniye zayıflar o zaman. O zaman Türkmen kenti güçlenir.”

KAYNAK: https://www.youtube.com/watch?v=i4ReAdFXliI&t=897s