Irak’taki Siyasi Gerginlik ve Olası Senaryolar

Sosyal Medyada Paylaş!

Irak’taki Siyasi Gerginlik ve Olası Senaryolar

10 Ekim 2021’de yapılan seçimlerden sonra bugüne kadar hala hükümet kurulamadı, dolayısıyla cumhurbaşkanı seçimi yapılamadı. Bu durumun yarattığı gerilim ve kriz de kartopu şeklinde büyümeye devam ediyor.

Irak devletinin 2003 sonrası demokrasi rüzgârlarının etkisi yapılan seçimler ile garanti altına alınmak istense de Irak seçimleri istenilen huzur ve güven ortamında bir türlü yapılamamıştır. Bu durum Türklerin olduğu gibi siyasi erke erişimine sürekli engel konulan onlarca farklı grubu da seçimler konusunda ümitsizliğe sevk etmektedir.

2003 yılında Irak’ta Baas Rejimi ve Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra, demokratik usuller çerçevesinde serbest seçimlerin yapılması esası benimsenmiştir. İlk seçim Ocak 2005 tarihinde “Geçici Ulusal Konsey” üyelerinin belirlenmesi için yapıldı. Ardından 15 Ekim 2005 tarihinde yapılan halk oylaması sonucunda kabul edilen 2005 (yeni) Irak Anayasası doğrultusunda ilk genel seçim 15 Aralık 2005 tarihinde icra edildi. İkinci genel seçim ise 7 Mart 2010 tarihinde yapıldı. Ülkede üçüncü genel seçim 30 Nisan 2014 tarihinde yapıldı, dördüncü seçim olarak kayıtlara geçen genel seçim 12 Mayıs 2018 tarihinde gerçekleştirildi. Son seçim ise geçen sene 10 Ekim’de yapılmıştır.

Seçimlerde çoğunluğu kazanan Şii Sadr Hareketi, kazandığı ilan edildiği günden bu yana hükümet kuramamamıştır. Sadr’ın İran yanlısı olmadığı bilinmektedir. Bu yüzden İran taraftarı olan gruplar ve siyasi partiler krizin derinleşmesini ve mütemadiyen nüks etmekte olan sorunları ülkede hükümet kuramama kriziyle birlikte kronikleşmiş sorunları daha da derinleştirmektedir.

Hükümet kurma sürecinde yaşanan bazı olaylar sürecin niçin bu kadar uzadığını göstermektedir. 14 Ocak 2021 tarihinde üst düzey bir İranlı yetkili Sadr ile görüşme talebi ve reddedilmesinin ardından, ABD Bağdat Büyükelçiliği'nin askeri üssüne (Yeşil Bölge) roket ile saldırı oldu. C-RAM'ler devreye girdi, kırmızı alarm ilan edildi. Sadr’ın çoğunluk hükümeti kurma fikrine karşı çıkan İran ve destekli paramiliter gruplar mesajı geciktirmeden veriyordu. Saldırıdan hemen sonra Sadr açıklama yaptı: “Bu saldırılar bizi sindiremez ulusal çoğunluk hükümeti kuracağız” dedi.

Bu süre zarfında Irak’taki siyasi gelişmelerin ekseninde bölgede İran’ın etkisinin gitgide azaldığını söylemek mümkündür. Meclisin ilk oturumunda Sadr Hareketi ve İran destekli partilerin milletvekilleri birbirine girerken, teamülen meclise vekâlet eden en yaşlı vekil hastanelik oldu.

Irak’taki sünni partiler Azim ve Takaddüm ile Barzani’nin partisi ile Sadr’ın kuracağı çoğunluk hükümeti sahadaki İran’ı büyük oranda pasifize edecek, Türkiye, BAE, Suudi Arabistan bu durumundan en fazla istifade etmiş ülkeler olacaktı. Aslında buradaki çekişmenin temelinde Velayet-i Fakih(İran) ile Merci-i Taklid arasındaki çekişmeden kaynaklanıyor.

Hükümet kurulamamasının neticesinde Sadr çekilmiştir. İran’a bağlı parti ve grupların Koordinasyon Çerçevesi, hükümet kurma girişimlerine başladığı şu sıralarda bir Twitter kullanıcısı tarafından parça parça 5 gün boyunca yayınlanan, içeriği sebebiyle büyük dehşet yaratan ses kaydı, Nuri el Maliki’ye ait olduğu iddia ediliyor.

Ses kaydının içeriğinde ise Sadr’ı korkak olmakla suçlarken, 2008 yılında Sadr’ın Mehdi Ordusu’na karşı savaştığını söylüyor ve Sadr’ı “düşman” olarak nitelendiriyor. Ses kaydının büyük ölçüde Sadr’ı hedef aldığını, ancak ardından en fazla konuştuğu kişi Barzani. Barzani ve partisi ile ilgili de konuşuyor. Maliki mevzu bahis kaydın montaj olduğu ve kimsenin bu komploya kanmaması gerektiğini söylemiş.

13 Temmuz’da yayınlanan ses kaydının ardından Sadr, Bağdat’taki nahiyede taraftarlarını Cuma namazı kılmaya davet etti ve olağan üstü bir kalabalık toplanarak büyük bir gövde gösterisi yapmalarını sağladı. Kısacası Sadr, siyaseten etkili olduğunu gösterme fırsatı yakalamasının yanı sıra Maliki’ye de başbakanlık yolunun kapandığını gösterdi. Aksi bir durumun yaratılması halinde(Maliki’nin başbakan olması) olası bir iç savaş tehdidi ortaya çıkmış oldu.

Parlamentoda çoğunluğa sahip Sadr Hareketi onaylamadan kimsenin başbakan olması mümkün görünmüyor. Irak’ta Şiiler arasında halihazırda İran karşıtlığının artışta olmasını fırsata çevirme imkanı olan Sadr, buradaki kitleyi kendine çekebilecek duruma ve konuma mevcuttur.

Ancak, 13 Haziran’da Sadr Grubu Milletvekilleri istifa etmişti. Bunun üzerine hükümet kurma görevi için İran destekli Şii çatı grubu “Koalisyon Çerçevesi”nin “Muhammed Şiya es-Sudani’yi aday göstermesi üzerine Sadr’ın açıklamaları üzerine Yeşil Bölgeye toplanan Sadr yanlısı grup parlamentoyu zapt etti ve eylemlere güvenlik güçlerinin müdahil olacağı vaziyete kadar uzattı. 01.08.2022 tarihi itibariyle hala sürmekte olan eylemler iki Şii grubu karşı karşıya getirmiş durumda. İran destekli grubun da, Sadr grubunun da milis gücü olduğu hesaba katılarak olası bir çatışma tehdidin bulunduğundan söz edilebilir.

Mukteda Sadr 31.07.2022 tarihinde yaptığı açıklamada “anayasa değişikliği ve parlamenter yönetim sistemi”nde değişikli yapılması gerektiğini vurguladı. Bedir Örgütü Yöneticisi Hadi El-Amiri de Haşdi Şabi ve İran yanlısı grupların desteklediği partilerin mensuplarını sokağa çıkmaya davet etti.

Sonuç olarak, bölgede potansiyel bir sokak çatışmasından daha öte gelişmelerin yaşanacağı görülebilir. Silahları Şii grupların savaşması olasıdır. Çünkü seçimlerde İran destekli grupların meclisteki çoğunluğu kaybetmesi İran’ın sahadaki ve devlet idaresindeki gücünü en aza indireceği eğilimini göstermişti. Başta Türkiye ve körfez ülkeleri olmak üzere İran hariç diğer grupların güç kazanması da hükümet kurma sürecini yavaşlatmış ve hatta kurulamamıştır. Gidişata göre iki senaryo mümkün görünmektedir.

İlk olarak Irak Ordusu, olası bir çatışma ortamı doğması durumunda sert müdahale ederek yönetime el koymasıdır. Ordu bütün izindeki personelinin iznini iptal ederek göreve geri çağırmıştır. Protestolara sert müdahale ettiği gözlemlenmektedir, ve bu da diğer grupların da sokağa dökülmesi ile birlikte çıkabilecek olası bir gruplar arası çatışmaya daha da sert müdahale edileceği ve yönetilememezlikten ötürü askeri müdahale ederek idareyi ele alma yoluna gidecektir.

İkinci olarak ise, çıkacak olası bir iç savaşta ordu mensupları ve paramiliter örgütler olağan akışta paydaş oldukları gruplar/kurumlarla birlikte iç savaşa sürüklenme riskini yükseltebilir. Ve bu da düzensiz ve istikrarsız Irak’ın devamlılığı anlamına gelebilir.

TÜRK DEGS ARAŞTIRMACISI D. MERT TUPUZ