KKTC ve Türkiye Yunanistan’ı ve GKRY’ni Dava Etmelidirler ( Tugay Uluçevik, Büyükelçi (E) )

Sosyal Medyada Paylaş!

KKTC ve Türkiye Yunanistan’ı ve GKRY’ni Dava Etmelidirler

Tugay Uluçevik, Büyükelçi (E)

KKTC’nin tanınmış gazeteci, yazar ve tarihçilerinden Sabahattin İsmail dostumuz, kendi Twitter hesabında şunları yazmış:

“BM'nin 1964'de hazırladığı Ortega Raporu, sadece 1964'e kadar yakılıp yıkılan köylerin ve evlerin dökümünü veriyor. Elimizde böyle bir BM belgesi olmasına karşın Rum yönetiminden uluslararası mahkemelerde bugüne dek herhangi bir tazminat talebinde bulunulmaması beni kahrediyor…Haksız, saldırgan, işgalci, mağlup, soykırımcı Rum’dan tazminat talep etmek yerine, yoksul Türk milletinin rızkından kesip Rum’a mülk Tazminatı ve 48 yıllık kullanım kaybı tazminatı ödenmesine, mülk iadesi yapılmasına isyan ediyorum…”

Sayın S. İsmail’in duygularını anlıyor; tepkisini haklı buluyorum.

Gerçekten de Yunanistan ve GKRY “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali hareket etmişlerdir.

Kıbrıs Barış Harekâtımızın 37. Yıldönümü münasebetiyle kaleme aldığımız 18 Temmuz 2011 tarihli makalede [i] “Türkiye ve KKTC Tazminat Talep Etmelidirler” alt başlığı ile şunları ifade etmiştik:

“Kıbrıs Türk halkı Ada’nın toprağının yüzde 30’dan fazlasının tapulu sahibi olmalarına rağmen 1963 – 1974 arasında 11 yıl Kıbrıs adasının yüzde 3’üne tekabül eden ceplerde, BMGS’nin raporunda kullandığı deyimle “gerçek bir kuşatma” [veritable seige] altında çilelerle dolu olarak yaşamağa mahkûm edilmişlerdir. Silâhlı etnik temizleme girişimleri sonucunda yüzlerce soydaşımız katledilmişlerdir. Kıbrıs Türk halkının yüzde 35’i yaşayageldikleri 103 köyü terk etme zorunda bırakılmışlardır.

Kıbrıslı soydaşlarımıza, Rum – Yunan ortaklığının silâhlı ENOSIS girişimleri sonucunda 1963 – 1964 döneminde, 1967’de ve 1974’de uğradıkları çok ağır can ve mal kayıpları karşısında herhangi bir tazminat ödenmiş değildir.

Türkiye, Yunanistan’ın Ada’da yaptığı 15 Temmuz 1974 askerî darbesi üzerine gerçekleştirmek mecburiyetinde kaldığı Barış Harekâtı sırasında 500 civarında evlâdını şehit vermiştir. Gazilerimizin sayısı da yüzlercedir. Ayrıca, Türkiye çeşitli maddî kayıplara da uğramıştır. Temmuz 1974 gelişmelerinin sorumlusu Yunanistan’dır. Makarios’un BM Güvenlik Konseyi’ndeki beyanı bu sorumluluğu açıkça ortaya koymaktadır.

Türkiye’nin Yunanistan’dan tazminat talep etme hakkının bulunduğunu düşünmekteyiz. Türkiye’yi 1974’den bu yana kullanamadıkları mülkleri için Rumlara haksız ve mesnetsiz olarak tazminat ödemeye mahkûm eden AİHM nezdinde Türkiye’den Yunanistan aleyhinde davalar açılmasının hukuka ve adalet anlayışına uygun düşeceği görüşündeyiz.

KKTC vatandaşlarının da asgari 11 yıl boyunca uğradıkları can ve mal kayıpları için Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan aleyhinde uluslararası yargı mercileri nezdinde dava açmalarının hakları olduğuna inanmaktayız.

Bu şekilde dava açmak isteyen KKTC ve TC vatandaşlarına Devlet tarafından gereken hukukî desteğin verilmesinin ve ihtiyaç halinde davayla ilgili masraflarına katkıda bulunulmasının güdülen amaca ve işin icabına uygun düşeceğini mülâhaza ediyoruz. Bu konuda KKTC ve Türkiye’deki Sivil Toplum Örgütlerine de önemli görevler düştüğü kuşkusuzdur.”

12 yıl kadar önce yazdıklarımıza fazla ilâve edecek bir unsur bulunmadığını düşünüyoruz.

Bununla beraber, kaydetmekte fayda görüyoruz:

Türkiye “enosis” olmasını önlemek için 20 Temmuz 1974’de  1960 Andlaşmalarından kaynaklanan askerî  müdahale hakkını ve yetkisini kullanırken kendisinin sebep olmadığı bir savaşın her türlü olumsuz sonuçlarını da göze almıştır. Sonunda bir askerî zafer kazanmıştır. Türkiye bu askerî harekâtında başarısız kalsaydı, Rumların ve Yunanistan’ın ve ayrıca uluslararası toplumun Rum yanlısı belli başlı aktörlerinin, Türkiye’yi cezalandırmak için ağır savaş tazminatı taleplerinde bulunmuş ve hattâ Sevr’i hortlatıp uygulanmasına tevessül etmiş olacakları dahi ihtimal dışı tutamıyoruz. Şimdi abartılı gelebilecek bu faraziyenin, Barış Harekâtımızdan sonra ABD’nin dünyada soğuk savaş durumunun ağır havasının hüküm sürdüğü  bir dönemde NATO müttefiki Türkiye’ye 1975-78 arasında üç buçuk yıl süreyle silâh ambargosu uygulamış olduğu vakıası karşısında zeminden yoksun olmadığını düşünüyoruz.

Ayrıca, Avrupa Konseyi Parlâmenterler Meclisi’nin 29 Temmuz 1974 tarihinde kabul ettiği 573 sayılı kararında “Kıbrıs’ta Yunan  diktatörlüğüne bağlı subaylar tarafından  gerçekleştirilen darbeyi kınadığını” ve “darbenin 1960 Garanti Antlaşması’nın 4. Maddesi’ne uygun olarak Türkiye’nin müdahale hakkını kullanmasına yol açtığı” ifade edildiğini hatırlatmak istiyoruz.[ii]

Konunu öncelikle KKTC’nin ve Türkiye’nin uzman hukukçularının da katılacağı bir ortak komisyonda tezekkür edilmesini öneriyoruz.



[ii] Resolution 573 (1974) [ Condemning the coup d'état carried out in Cyprus by officers owing allegiance to the Greek military dictatorship;] […which led the Turkish Government to exercise its right of intervention in accordance with Article 4 of the Guarantee Treaty of 1960]. https://pace.coe.int/en/files/15986/html