28 Mart 2022 tarihli Habertürk TV ekranlarında Afşin Yurdakul'un sorularını yanıtlayan ASAM TÜRK DEGS Başkanı Cihat Yaycı, Karadeniz'deki mayın tehlikesine karşı değerlendirmelerde bulundu.
Tüm süreci geniş bir perspektiften ele alan Cihat Yaycı; "18 Mart 2022 tarihinde Rusya Güvenlik Birimleri, Karadeniz’de serseri mayınlar olduğuna yönelik açıklamalarda bulunuldu, Rusya Hidroloji Kurumu tespitlerine göre Ukrayna tarafından Odesa, Oçakov, Çernomorsk ve Yujniy liman bölgelerinde döşenen mayınlar fırtına yüzünden çıpalarından kurtularak kontrolsüz şekilde hareket etmeye başladığı duyuruldu. Bu mayınların ne zaman koptuğu ya da bu 420 mayının kaç tanesinin serbest durumda olduğu belli değil." değerlendirmesinde bulundu.
Durumun vehametini değerlendiren Cihat Yaycı; "Bu durum çok normalmiş gibi değerlendirilecek bir mesele değildir. Askeri teknik açıdan incelediğimizde bu mayınların bırakılma ihtimali oldukça yüksek. Serbest yani serseri mayının bir savaş suçu olduğu 1907 La Hey Sözleşmesinde net bir şekilde belirtilmiştir. Ortada ciddi bir savaş suçu bulunmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
İğne Ada ve Kefken arasındaki bölgelerimizin ciddi risk altında olduğunu vurgulayan Cihat Yaycı; "Akıntı sürati, Tuna Nehri'nin akıntı yönü hesaba katıldığında özellikle YRM tipi 30 kg'lik mayınların daha hızlı bir şekilde İstanbul Boğazına ulaştığını görmekteyiz diğer yandan 172 kg'lik YM tip mayınların ulaşması daha fazla zaman alacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Durumun uçakta yapılan bir bomba ihbarından farksız olduğunu vurgulayan Cihat Yaycı; "Bu mayınlar 30 kilogramlık mayınlar ve Allah korusun bir yakıt tankerine çarpması durumunda gerçekten İstanbul için çok büyük bir felakete neden olur. İstanbul Boğazı'nda, 1979 yılında yakıt tankeri Independenta patlamıştı ve zelzele gibi şehir sallanmıştı. Türkiye'nin, Uluslararası Adalet Divanı'na başvurulması gerekir. Bu mayınlar 20 günde akıntıyla Boğaz'a geldi. 120 kiloluk olan mayınlar daha geç gelecek. Mayınları buraya getiren ise Tuna Nehri'nin akıntı yönü." değerlendirmesinde bulundu.
Boğazlarımızın ve Karadeniz'in ciddi bir risk altında olduğunu vurgulayan Cihat Yaycı; "Dünya petrol ticaretinin %2.5 ile %3'ü Karadeniz'de gerçekleşiyor ve bizim boğazlarımızdan geçiyor. Bugün Türkiye'nin ihracatının %85'i denizler üzerinden yapılıyor diğer yandan tahıl hususunda Karadeniz üzerinden ithalat ve ihracatımız yoğunlaşmış vaziyette tüm bunları göz ardı etmek mümkün değildir. Türkiye ciddi bir riskin içerisindedir. Tedbirden tasarruf etmemeliyiz." ifadelerini kullandı.
Daha önceki acı tecrübelerimizden örnekler veren Cihat Yaycı; "İstanbul Boğazı'ndaki kazaların en büyüklerinden biri. 15 Kasım 1979 tarihinde Haydarpaşa önlerinde Romen bandıralı Independenta isimli tanker Evriali isimli Yunan tankeriyle çarpışmış ve 95 bin ton petrol denize dökülmüş, deniz ve çevre kirliliği yaşanmış ve 43 denizci hayatını kaybetmişti. Ne yazık ki Boğazlarımızda bulunan mayınlarda yine aynı bölgede bulunmuştur diğer yandan; Sarıyer’in Rumeli Feneri köyünde 18 Aralık 1989 günü denize açılan bir balıkçı teknesinin ağına takılan mayın patlamıştı. Görgü tanıklarına göre patlama anında parçalar 60 metre kadar yukarı fırlamıştı. Teknedeki 4 balıkçının ölümü Rumeli Feneri köyünü yasa boğmuştu. Bugün en büyük risk altında olan biziz ve henüz ağır olan mayınların ulaşmadığı düşünülmektedir. Gerekli önlem ve tedbirleri elden bırakmamalı ve boğaz trafiğini mutlaka açık tutmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
TÜRK DEGS'in 18 Mart 2022'den bu yana uyarı ve çağrılarda bulunarak kamuoyunu ve yetkililerimizi aydınlattığını vurgulayan Cihat Yaycı; "Mayın mutlaka görünür diye bir durum söz konusu değildir. Mayınlar ucuz ama son derece tehlikeli bir silahtır. Ukrayna'nın yaptığı askeri terminolojide sahayı kirletme eylemidir ve bu ciddi bir savaş suçudur. Bizim şu anda durumun ciddiyetinden taviz vermeden gerekli önlem ve tedbirleri devam ettirmemiz ve Boğaz trafiğini olabildiğince güvenli hale getirmemiz gerekmektedir." değerlendirmesinde bulundu.