Megali İdea'nın Paslı Hançeri "Ekümenik Şehir Devleti" Projesi

Sosyal Medyada Paylaş!

Osmanlı İmparatorluğu hükümdarlığı boyunca egemenliği altında yaşayan uluslara ve dini azınlıklara büyük saygı göstermiş ve toplulukların dinlerini yaşayabilmelerine herhangi bir sınır getirmemiştir. Bu nedenle onlarca farklı azınlık Osmanlı Devleti içerisinde vakıflar kurmuş ve varlıklarını rahat bir şekilde sürdürmüştür. Osmanlı Türk Devleti'nin 18. yüzyıldan itibaren zayıflamasıyla birlikte özellikle büyük güçler tarafından desteklenmeye ve manipüle edilmeye başlanan azınlıklar Osmanlı Türk Devleti'nin aleyhinde yürütülen faaliyetlerin ana odağı haline gelmişlerdir. 

TARİHSEL ARKA PLANI

18. yüzyılla birlikte büyük güçler Osmanlı Türk Devleti'nin zayıflamasını hızlandırmak ve ülkenin parçalanma sürecini hızlandırmak için ülkedeki azınlıkları kışkırtmaya ve Osmanlı aleyhinde kışkırtmaya başlamıştır. Fener Rum Metropolitliği, Osmanlı Türk İmparatorluğu'nun ciddi özgürlükler verdiği ve yoğun bir şekilde koruduğu dini azınlıklar kurumunun başında geliyordu. Dönemin büyük güçleri tıpkı 19. yüzyılın başlarında yaptıkları gibi Fener Rum Metropolitliği kurumunu da kendi emelleri doğrultusunda kullanmaya ve organize etmeye başlamışlardır. İngiltere, Rusya ve Fransa tarafından kurulan Yunanistan'ın ideolojik kimliği ise yine aynı güçler tarafından organize edilen Fener Rum Metropolitliği tarafından yaratılmıştır. Bir papaz teokrasisi tarafından meydana getirilen Yunanistan tüm ideolojik ve devlet motivasyonunu Ortodoksluk üzerine dayandırmış ve dini bir milliyetçilik üzerine oturtmuştur. Yunanistan'ın kurulduğu günden bu yana kurduğu "Megali İdea" projesinin en önemli ayağı da "Fener Rum Metropolitliği"nin Yunanistan ile birleştirilmesi olmuştur. 19. yüzyıla gelindiğinde büyük güçler tarafından her türlü desteği gören Yunanistan, Fener Rum Metropolitliği ile birleşme planını devreye sokmuştur. Türk düşmanı ve Megali İdea projesinin önemli mimarlarından Elefterios Venizelos, 1908 yılında Girit'ten İstanbul'a papaz kılığında gelerek burada Fener Rum Metropolitliği'ne gelerek "Fener Rum Metropolitliği ile Yunanistan'ın birleşmesi projesini" dönemin metropolitine sunmuştur. Bu projenin pratiğe dökülmesi için yoğun çabalara başlayan büyük güçler Kurtuluş Savaşı'na kadar ki süreçte binlerce Yunanlı'yı Anadolu'ya sokmuş, propaganda faaliyetleri yürütmüş hatta Fener Rum Metropolitliği'ni cephaneye çevirmiştir. Türk Milleti bu ihanetin sonucunu Kurtuluş Savaşı yıllarında Batı Anadolu Türk soykırımına maruz kalarak görmüştür. Bu soykırım, parçalama ve Türk düşmanı sadece Batı Anadolu'da vuku bulmamıştır. Fener Rum Metropolitliği'nin "Ekümenik Şehir Devleti" emelleri Karadeniz'de Pontus Devleti emellerini meydana getirmiştir. Karadeniz'deki Türk soykırımını organize eden Yunan çetelerin bu bölgelere sevk edilmesi ve ideolojik eğitimlerinin yapılması da yine Fener Rum Metropolitliği merkezinde yapılmıştır. 

LOZAN İLE METROPOLİTLİĞİN TÜM SİYASİ VE İDARİ AYRICALIKLARI ALINDI

1923 Lozan Barış Antlaşması'yla birlikte Fener Rum Metropolitliği'nin 1453 ile 1923 arasında sahip olduğu bütün siyasi ve idari ayrıcalıkların tamamı kaldırılmıştır. Lozan ile birlikte Fener Rum Metropolitliği, Türkiye'deki Ortodoks azınlığın dini merkezi olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne ait bir kurum haline gelmiştir. Gerek Fener Rum Metropolitliği'nin Milli Mücadele yıllarında zararlı cemiyetlerle kurduğu aktif işbirliği gerekse uluslararası güçlerin kullanımına açık bir durumda olması Mustafa Kemal Atatürk'ün siyasi öngörüsünden kaçmamış ve laik Türkiye Cumhuriyeti'nin kurallarına uygun bir şekilde Fener Rum Metropolitliği'ne tanınan ayrımcı ayrıcalıklar kaldırılmış ve Lozan ile tescillenmiştir. Geldiğimiz noktada Fener Rum Metropolitliği'nin Türkiye'deki gayrimüslim vatandaşlarımızın sahip olduğu diğer ibadethanelerden herhangi bir farklılığı ve ayrıcalığı bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın gerekliliği olan eşitlik ilkesi Fener Rum Metropolitliği dahil olmak üzere tüm gayrimüslim vatandaşlarımızın ibadethanelerine uygulanmaktadır. Lozan Antlaşması ile tescillenen Fener Rum Metropolitliği, Fatih Kaymakamlığı'na bağlanmıştır. 

EKÜMENİKLİK İDDİASI BİR MEGALİ İDEA MİTİDİR

Tarihsel açıdan ele alındığında tarihte hiçbir zaman "Ekümeniklik" adı altında bir Ortodoks din devleti olmamıştır. 19. yüzyılda Osmanlı Türk İmparatorluğu'nun parçalanması için Fransa, İngiltere ve Rusya gibi büyük güçlerin el birliği ile kurulan Yunanistan'ın temel ideolojisi olarak tasarlanan Ortodoks radikal-dindarlığını temel alan Yunan milliyetçiliğinin yarattığı bir sanrı olan "Ekümeniklik" iddiasının tarihsel olarak hiçbir karşılığı yoktur. Büyük güçlerin şemsiyesi altında tarih boyunca bir vekil güç rolünü üstlenen Yunanistan tüm kimliğini Türk düşmanlığı üzerine inşa ederken bu alanda da yapay ve gerçekliği olmayan mitlere tutunarak "Megali İdea" hayalini sahte hedeflerle diri tutmaya çalışmaktadır. 

HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA DİKKATLİ OLMALIYIZ

90'lı yıllardan bu yana başta AB ve Avrupa Birliği olmak üzere Fener Rum Metropolitliği'nin "Ekümeniklik" olarak tanımlanmasını çok kere Türkiye'den talep etmiş ve bu amaç için Yunanistan'a ciddi politik ve maddi destekler sunmuşlardır. ABD'nin özellikle SSCB sonrasında Rusya'nın Ortodokslar üzerinde etkinliğinin artacağı yönündeki görüşleri nedeniyel "Ekümeniklik" iddiaları güç kazanmıştır. Başta ABD ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen Yunanistan olmak üzere belli odaklar İstanbul'da tıpkı Vatikan gibi bir Ortodoks Ekümenik Devleti yaratma planını resmi makamlar aracılığıyla dahi dillendirmekten geri durmamaktadır. Yunanistan, Megali İdea hayallerini Fener Rum Metropolitliği'nin "Ekümeniklik" olarak tanımlanmasından bağımsız düşünmemektedir. Bugün Fener Rum Metropolitliği, "Patrikhane" statüsünde dahi değildir! 200 yıldır Megali İdea hedefinden vazgeçmeyen ve bu hedefi doğrultusunda her güçlü devletin şemsiye altına girmeye hazır Yunanistan'ın en önemli taleplerinden birisi Fener Rum Metropolitliği'nin "Ekümeniklik" statüsünü elde etmesidir. Bu sayede İstanbul'un bölünmesinin ve Yunanistan'ın "Megali İdea" hedefindeki en önemli ayaklardan birisinin tamamlanmasını ummaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu noktada Lozan'dan taviz vermemesi ve Fener Rum Metropolitliği'nin diğer gayrimüslim vatandaşlarına ait olan ibadethane ve haklardan farklı bir ayrıcalığı tanımaması elzemdir. Yunanistan devleti ve medyası her fırsatta ABD'den ithal bölünmüş İstanbul haritalarını ve sözde "Ekümenik Şehir Devleti" haritalarını gündeme getirerek ciddi bir kara propagandaya imza atmaktadır. Türkiye'nin toprak bütünlüğü, milli birliği ve bekası hususundaki bu önemli konuda verilecek ufacık bir tavizi yoktur. 20. yüzyılın başında yaşanan Batı Anadolu Türk soykırımı'ndaki Fener Rum Metropolitliği'nin rolü hala hafızalarımızda taze olarak durmaktadır diğer yandan 20. yüzyılın ortalarında Kıbrıs'taki radikal Ortodoks Rum milliyetçiliğinin yaptığı Kıbrıs Türk soykırımın yaraları da taze olarak durmaktadır. tüm bu örnekler Türkiye'nin her zamankinden daha fazla politik olarak farkındalığını yükseltmesi gereken ve bu konuda hiçbir tavize izin vermemesi gereken bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.