1.Dünya savaşı sona ermiş, Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri ile çok ağır maddeler içeren Mondros Ateşkes Antlaşması'nı 30 Ekim 1918’de imzalamış ve İtilaf Devletleri çeşitli gerekçeler göstererek Anadolu’yu işgal girişimine başlamışlardır.
Daha önceden Yıldırım Orduları Komutanı olarak atanan ve Adana’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, 8 Kasım 1918’de Sadrazamlık'tan istifa eden İzzet Paşa tarafından İstanbul’a danışılmak ve görüşmek üzere çağrılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasımda Haydarpaşa’ya indiğinde Çanakkale’de bozguna uğratılan itilaf zırhlılarının boğaza girdiğini ve hiçbir engelle karşılaşmadan demir attıklarına şahit olmuş ve kurtuluş mücadelesinin ilk sinyali olan “geldikleri gibi giderler!” sözünü söylemiştir.
İstanbul’da bulunduğu sürece birkaç farklı yerde konaklayan Mustafa Kemal Paşa başta Sultan Vahdettin, İzzet Paşa, Fethi Bey, Rauf Bey, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Kazım Paşa ve arkadaşı İsmet Bey ile görüşmeler gerçekleştirmiş ve Anadolu’ya geçmenin planlarını yaparak bunu yakınındaki kişilerle istişare etmiştir.
İtilaf Devletleri tarafından Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya bildirilen Samsun ve civarında bölge halkı ve Rum azınlık arasında yaşanan çatışmalara Osmanlı hükümetinin müdahale etmesi gerektiği aksi takdirde itilaf devletlerinin duruma el koyacağı haberi üzerine Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey’e müdahale için neler yapılabileceği sorulmuş ve Mehmet Ali Bey durumun İstanbul’dan çözülemeyeceğini yerinde bir müdahale gerektiğini ve kendini kanıtlamış bir komutanın bölgeye giderek asayişi temin etmesi gerektiğini bildirmiştir. Bu görüşmelerden sonra Sadrazam Damat Ferit Paşa ve ilgili nazırlar Mustafa Kemal Paşa üzerinde mutabakata varmışlardır.
Mustafa Kemal Paşa bu durum kendisine bildirildiğinde memnuniyet duyarak Anadolu’ya gitmek için vakit kaybetmek istemiyordu, zira bir an evvel Anadolu’ya varılmalı ve bölge, bölge başlayan kurtuluş hareketleri koordine edilerek tüm vatana yayılmalıydı.
Mustafa Kemal Paşa gerek Sadrazam Damat Ferit Paşa gerek Sultan Vahdettin gerekse ilgili nazırlarla görüşerek samsuna gidiş için tüm hazırlıklarını en ince detayına kadar planlamış ve kendisine bölgedeki asayişi tam bir şekilde sağlayabilmesi için daha çok yetki ve maddi destek talebinde bulunarak kurtuluş mücadelesini daha rahat yönetebilmesinin önünü açmak istemiştir.
15 Mayıs 1919’da beraberindeki Kurmay Başkanı Albay Kazım Bey, Albay İbrahim Tali Bey, Kurmay Binbaşı Arif Bey, Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey, Binbaşı Kemal Bey, Refik Bey, Yüzbaşı Cevat Efendi, Yüzbaşı Mustafa Efendi, Yüzbaşı Ali Şevket Efendi, Yüzbaşı Mümtaz Efendi, Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi, Tabip Yüzbaşı Behçet Efendi gibi birçok kıdemli komutan ve beraberinde birçok asker ve sivillerle bandırma vapuruyla samsuna yola çıkmış, kıyı şeridi boyunca ilerleyerek Karadeniz açıklarında bulunan İngiliz zırhlılarının dikkatini çekmeden 19 Mayıs 1919 günü samsuna ulaşmışlardır.
19 MAYIS’TA ÜLKENİN GENEL DURUMU
Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da samsuna çıktığında ülkenin bulunduğu durumunu Nutuk’ta şöyle niteler;
"1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:
Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta…
İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da, İtilâf Devletleri’nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir’e çıkartılıyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.
Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira Hey’eti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç’ı ve Resmî Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Hey’eti’nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Hey’eti tarafından yönetilen Rum okullarının izci teşkilâtları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Hey’eti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmiş olan ve İstanbul’daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor."
19 MAYIS: MİLLİ MÜCADELE’YE HAZIRLIK VE KONGRELER
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler samsuna ayak bastıktan sonra bir haftadan az bir süre burada bulundular bu süreç içerisinde Mustafa Kemal Paşa buradaki olayların sorumlusunun bölge halkı olan Türkler değil bilakis Rum azınlığın olduğunu ve onların durdurulması halinde olayların yatışacağını aynı zamanda yunanların İzmir işgalinin haksız olduğunu ve derhal müdahale edilmesi gerektiğini anlatan bir rapor hazırlamıştır.
Samsunun ardından havzaya geçen paşa orada yapılan bir genelgede milli bilinci uyandırmak ve Türk halkını bilinçlendirmek için işgal girişiminin yaşandığı bölgelerde işgalin haksızlığının vurgusunun yapılması gerektiğini ve bu yönde protestolar düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Mustafa Kemal Paşa aynı zamanda Mondros’un 7. Maddesinin uygulanmasını istemediği için yapılacak protestolar sırasında Hristiyan halka zarar verilmemesi hakkında da uyarılarda bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa Havzanın ardından Amasya’ya geçmiş ve burada ki genelgede alınan kararlar Rauf Bey, Ali Fuat Bey ve Refet Bey tarafından imzalanmış bu mücadelenin şahsi bir mücadele değil tüm ulusun mücadelesinin altı çizilmiştir.
Amasya Genelgesi Maddeleri;
· Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir.
· İstanbul hükümeti üzerine düşen görevi yerine getirememektedir.
· Her türlü tehlikeden uzak milli bir kurul kurulmalıdır.
· Milleti, yine milletin azim ve istikrarı kurtaracaktır.
· En güvenilir yer olan Sivas’ta bir kongre toplanmalıdır.
· Her sancaktan seçilen 3 kişi gizlice Sivas kongresine katılmalıdır.
Burada alınan Sivas’ta genel bir kongrenin yapılması gerektiği kararı kurtuluş ateşinin resmen yandığının mesajı verilmiştir.
İstanbul hükümeti yaşanan gelişmeler ve İngilizlerin baskısı üzerine 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa Mustafa Kemal’i tutuklama emri vermiş buna rağmen paşa Mustafa Kemal Paşayla görüşerek ben ve kolordum emrinizdeyim paşam diyerek Mustafa Kemal Paşayı tutuklamayarak emrine girmiştir. Amasya genelgesinin ardından Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a geri çağırılmış ve askerlikten istifa ederek İstanbul’a geri dönmeyi reddetmiştir.
Şarki Anadolu müdafaai hukuk cemiyeti ve Trabzon müdafaai hukuk cemiyeti Erzurum’da Ermeni devletinin kurulmasını önlemek ve doğudaki ermeni meselelerin görüşmek için toplandılar ve Mustafa Kemal Paşa bu kongrede de başkan seçilerek milli mücadelenin başını çekecek kişi olarak tüm vatanda tanındı.
Erzurum Kongresi Alınan Kararlar;
· Ulusal sınırlar içerisinde vatan bir bütündür, bölünemez.
· Her türlü işgale karşı direnilecektir.
· Mebuslar meclisi derhal açılmalıdır.
· Hristiyan azınlıklara ayrıcalıklar verilemez.
· Geçici bir hükümetin kurulması gerekmektedir.
· Manda ve himaye kabul edilemez.
· Heyet-i Temsiliye kurulacaktır.
Sivas kongresi öncesinde Mustafa Kemal Paşa’ya suikast yapılacağı haberleri dolaşmış lakin Mustafa Kemal Paşa karşısına çıkcak olanları etkisiz hale getirerek Sivas Kongresi’ne katılmıştır. Kongrede Amerikan mandacılığı isteyenlerin sayısı oldukça fazla olmasına rağmen Mustafa Kemal Paşa kongreye başkan seçilmiş ve manda ve himayeciliği kesin olarak reddetmiştir.
Erzurum Kongresi
Sivas Kongresinde, Erzurum Kongresinde alınan kararların tamamı tekrar kabul edilmiş ve ek olarak Anadolu ve Rumelide mücadele eden faydalı grupların tek bir çatı altında birleştirilerek milli mücadelenin tek bir merkezden yönetilmesi kararlaştırılmış akabinde Ali Fuat Paşa, Batı Cephesi komutanı olarak atanarak yürütme yetkisinin temsil heyetinde olduğu vurgulanmıştır. Sivas Kongresi’nde alınan bir başka karara göre ise halkı bilinçlendirmek için İrade-i Milliye adlı bir gazete çıkarılmaya başlanmıştır.
Sivas Kongresi
Balıkesir ve Alaşehir’de de bölgesel kongreler yapılmış ve yunanı batı anadoludan çıkarma kararları alınmıştır fakat Mustafa Kemal Paşa bu kongrelere katılmamıştır.
Kongreler ve alınan kararlar sonucunda İstanbul hükümetinde Sadrazam Damat Ferit Paşa istifa etmiş yerine Ali Rıza Paşa hükümet kurmuştur. Temsil heyetinin farkında olan Ali Rıza Paşa Bahriye Nazırı Salih Paşayı Temsil Heyetiyle görüşmesi için amasya ya gönderir bu görüşmeler Amasya Görüşmeleri olarak tarihe geçmiş ve osmanlı mebusan meclisinin açılması kararı alınmıştır. İstanbul hükümetinin temsil heyetiyle görüşmesi Temsil heyetinin resmen tanındığının göstergesidir.
Son osmanlı mebusunda Mustafa Kemal Paşa Erzurum mebusu olarak seçilse de hakkında bulunan tutuklama kararı sebebiyle toplantılara katılmaz ama kendisini destekleyen mebuslardan şahsını meclis başkanı olarak seçmeleri ve mudafaai hukuk grubu kurmalarını ve de misaki milli kararlarının kabul ettirilmesini ister bu isteklerden sadece misaki millinin kabul olması gerçekleşir. Misaki millinin kabulüyle İtilaf devletleri istanbulu resmen işgal eder ve osmanlı meclisi kapatılır. Osmanlı meclisinde bulunan Temsil heyeti üyleri istanbulun işgali üzerine ankaraya gelirler.
Yaşanan tüm bu gelişmeler devlette karar alabilecek tek yapının temsil heyeti olacağını gösterir duruma gelir ve Mustafa Kemal Paşa Büyük Millet Meclisini Ankara’da açar. İstanbuldan kaçarak gelen mebuslar bu meclise kabul edilir. Mustafa Kemal Paşa bu mecliste başkan seçilir.
1.Mecliste alınan kararlar;
· Hükümet kurmak gereklidir.
· Geçici olmak kaydıyla bir hükümet başkanı veya bir padişah vekili atamak doğru değildir.
· Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
· TBMM’nin üstünde hiçbir güç yoktur.
· TBMM yasama ve yürütme güçleri meclise aittir.
· Meclisten seçilecek bir heyet hükümet işllerine bakar, Meclis’in başkanı bu heyetin de başkanıdır.
· Padişah ve halife, baskı ve zordan kurtulduğu zaman meclisin düzenleyeceği yasaya uygun olarak durumunu alır.
1.Meclis açıldıktan sonra Doğuda ermenilerle ve batıda yunanlarla mücadeleler yaşanmıştır.
Kazım Karabekir Paşa Doğuyu işgal ederek orada çeşitli zülmler sergileyen ermenileri misakı milli sınırları dışına kadar sürmüş ve 1. Meclis ile Ermenistan arasında Gümrü Antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma sonucunda Ermenistan, TBMM’yi tanıyan ilk yabancı devlet olmuştur.
1.Meclis döneminde yaşanan gelişmeler ve çıkarılan kanunlar;
- Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edildi.
- İstiklâl Mahkemeleri kuruldu.
- İsyanlar bastırıldı.
- Batı Anadolu'da düzenli ordu kuruldu.
- Doğu, Batı ve Güney cephelerindeki zaferlerle Anadolu işgalden kurtuldu.
- 1921 Anayasası ile İstiklâl Marşı kabul edildi.
- Saltanat kaldırıldı.
- Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.
- Lozan görüşmelerine başladı.
Anadoluyu işgal etmeye başladıkları ilk günden itibaren bir çok katliama sebep olan Yunanlar, İzmirin ardından Bursayı işgal ettiler ve buradaki tarihi mirasımıza saygısızlıkta bulundular.
Osman Gazi’nin kabrini tekmeleyen Yunan Albay Venizelos
Yunanların Anadolu ilk işgal gününden beri bu işgale direniş gösterilmesi gerektiğini düşünen Mustafa Kemal Paşa Meclis Başkanı olduktan sonra düzenli orduların kurulmasını emretmiş ve yunanın üstüne yürümeye başlamıştı.
1.İnönü Muharebesiyle Yunan ilerleyişinin önü kesilmiş, Londra Konferansının ardından artan yunan saldırıları ise 2.İnönü muharebesinde bir kez daha durdurulmuştu. Kütahya-Eskişehir Savaşında ağır bir yenilgi alınmış bunu gören Mustafa Kemal Paşa ordunun henüz Büyük Taarruza hazır olmadığını anlayarak orduyu sakarya nehrinin gerisine çekerek doğal bir kalkan oluşturmuştur. 22 ağustos 1921’de Yunan ordusu saldırıya geçmiş ilk etapta üstünlük sağlasalarda Mustafa Kemak Paşa’nın “Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, O satıh tüm vatandır” sözü askerler için geri çekilmenin bir yol olmadığını göstererek Yunan’a karşı daha da direnmeyi sağlamış ve 12 Eylül’de düşma Eskişehir-Afyonkarahisar sınırlarına kadar püskürtülmüştür.
Bu süre zarfında Mustafa Kemal Paşa ve Ordusunun başarısını gören Fransız kuvvetleri Ankara Antlaşmasıyla Anadolu’yu terk etti. Mustafa Kemal Paşa bir yıl boyunca hazırlıklarını tamamlamış ve yunanı Anadolu’dan tamamen çıkarmak için Büyük Taaruz emrini verdi 26 Ağustos 1922’de başlayan taaruz 30 Ağustos’da Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle yunan güçlerinin büyük bir kısmı denize döküldü, İzmir ise 9 Eylül’de Nurettin Paşa tarafından yunan güçlerinden tamamen temizlendi.
Bu çalışmayı TÜRK DEGS Gönüllü Araştırmacısı Ebubekir Yılmaz hazırlamıştır.