NAHÇIVAN ÖZERK CUMHURİYETİ

Sosyal Medyada Paylaş!

“Nahçıvan Türk kapısıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak elinizden geleni yapınız.”

 

Mustafa Kemal Atatürk

 

(13 Aralık 1922)

 

1.NAHÇIVAN ÖZERK CUMHURİYETİ KISA TARİHÇESİ

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Kapısı”, Kazım Karabekir Paşa’nın “Şark Kapısı” şeklinde adlandırdığı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, Türk Cumhuriyetleri içinde Türkiye’yle fiziki bağlantısı olan tek toprak olması sebebiyle özel bir anlam ve ehemmiyet taşımaktadır. Nahçıvan şehir merkezi ile Türkiye’nin Iğdır şehri arası 160 km’dir. Ayrıca Türkiye-Nahçıvan arasında 28 Mayıs 1992’de açılan Umut Köprüsü ile bağlanan 17 km’lik bir sınır da mevcuttur.

 

 

Nahçıvan’ın Türkleşme tarihi İskitler ve Hazarlar dönemine değin götürülebilir. Bu bölge coğrafi yeri dolayısıyla Kafkasya ve Anadolu-İran hattındaki Sasani, Bizans, İskit, Hazar gibi devletlerin mücadelelerine tanıklık etmiştir. Müslümanların burayı fethinden sonra Arap Valileri, Selçuklular, Atabey İldeniz Devleti, Harzemşahlar, İlhanlılar, Timurlar, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler ve Kaçarların’ın yönetiminde kalmıştır. Osmanlı-Safevi gerilimleri süresince Güney Kafkasya’nın diğer bazı alanları gibi Nahçıvan da sürekli el değiştirmiştir.

 

 

1795 senesinde Ağa Muhammed Şah yönetimindeki Kaçar birliklerinin Azerbaycan’da hakimiyeti almasıyla Nahçıvanlıların bir bölümü İran’a göç etmiştir. Nahçıvan, birinci Kaçar-Rus Savaşı’ndan sonra İran Kaçar Devleti’nin sınırlarında yer almıştır. Fakat, 1826-1828 savaşının ardından imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Rusya tarafından ilhak edilmiş, 21 Mart 1828’de Nahçıvan Hanlığı’na son verilmiştir. Ruslar burada nüfus dengesini Hıristiyanlar ve Ermeniler lehine olacak şekilde bir iskan politikası izlemiştir. Erivan’dan Zengezur’a doğru yoğunluk kazandırılan Rus bünyesindeki Ermeniler, Azerbaycan ile Nahçıvan’ın irtibatını İran sınırına dayanarak kesmişlerdir.

 

 

Rusya’da Bolşevik Devrimi’nden sonra oluşan iç savaşta, 22 Nisan 1918’de Güney Kafkasya Federal Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Federal Cumhuriyet, bölge halkları arasındaki ihtilafları çözememiş, nihayetinde 26 Mayıs 1918’de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Bolşevik ve Ermenilerin Azerbaycan’daki baskı ve katliamlarıyla daralan AHC’nin imdadına yetişen Nuri Paşa komutasındaki Kafkasya İslam Ordusu 18 Eylül 1918’de Bakü’yü Bolşevik/Ermeni işgalinden kurtarmıştır. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşmasının ardından Osmanlılar tüm Azerbaycan’ı ve Nahçıvan terk etmek durumda kalmışlardır. Ancak 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın emirleriyle hareket eden Binbaşı Halil Bey, bazı askerleriyle ordudan istifa ederek, Ermeni saldırılarına karşı savunma birlikleri oluşturmak için Nahçıvan’a geçmiştir.

 

 

Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan Moskova Antlaşması ile 16 Mart 1921’de Nahçıvan, özerk bir yapıya sahip olması ve başka bir ülkeye bırakılmaması koşuluyla Azerbaycan’ın himayesine bırakılmıştır. Bu durum Türkiye, Sovyetler Birliği, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında 13 Ekim 1921’de imzalanan Kars Antlaşması ile de teyit edilmiştir.

 

 

Sovyetler Birliği tarafından Zengezur bölgesinin (Azerbaycan’la Nahçıvan arasındaki toprak parçası) Ermenistan’a verilmesinden sonra, Nahçıvan’ın Azerbaycan’ın diğer alanlarıyla karasal bağlantısı kesilmiştir. Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesiyle Nahçıvan, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak, “Özerk Cumhuriyet” statüsünü korumuştur.

 

 

2. NAHÇIVAN’IN JEOPOLİTİK-JOSTRATEJİK ÖNEMİ ve TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİ

 

 

Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Nahçıvan; Güney Kafkasya’da, Türkiye-Ermenistan-İran sınırlarının kesişiminde bulunmaktadır. İpek yolu üzerinde önemli bir geçiş noktası olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, Ermenistan (224 km), Türkiye(11 km) ve İran İslam Cumhuriyeti(163 km) ile çevrilidir.

 

 

Türkiye ve Nahçıvan’ın komşu olması durumunun temelleri Mustafa Kemal Atatürk döneminde atılmıştır. Nahçıvan ve Türkiye arasında kalan 13 km²’lik toprak, İran’dan satın alınmıştır. Bu hamle Türkiye’nin Kafkasya ve Türk Dünyası’na kapı açmasını sağlamıştır.

 

 

 

Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünden kopmuş bir siyasi bölge olan Nahçıvan, eksklav(anavatanından ayrılmış ülke toprağı) durumdadır. Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki kara bağlantısı, Sovyetler Birliği’nin 1 Aralık 1920’de, önceden Azerbaycan toprağı olan Zengezur ve çevresini, birliğin diğer üyesi Ermenistan’a vermesi ile kesilmiştir. Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin sınırları, 1828 Türkmençay Antlaşması ile çizilmiş olmakla beraber, Moskova (1920) ve Kars Antlaşmaları (1921) ile günümüzdeki şeklini almıştır. Azerbaycan’ın 1995 Anayasası ile Moskova ve Kars Antlaşmaları’ndaki kararlar yeniden onanmış, Nahçıvan’ın statüsü ve özerkliğinin şartları kararlaştırılmıştır.

 

 

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti rayon denilen idari birimlerden meydana gelmektedir. Merkezi olan Nahçıvan şehri haricinde, yedi ana rayon ve bunlara bağlı 207 yerleşim yerinden oluşmaktadır. Rayonların her birinin, rayon merkezi statüsünde yönetim merkezleri de bulunmaktadır.

 

 

Ekonomisi tarım, hayvancılık ve sınır ticaretine dayanan Özerk Cumhuriyet’te ekonomik gelişmeler, Azerbaycan’da yaşanan ticari, siyasi, askeri ve sosyo-kültürel ilerlemelere bağlı şekilde her sene değişmektedir. Nahçıvan’ın ihracat yaptığı başlıca ülkeler arasında Rusya, İran, Türkmenistan ve Gürcistan bulunurken ithalat yaptığı ülkeler arasında ise Türkiye, İran ve Rusya yer almaktadır.

 

 

Nahçıvan yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından elverişli bir bölgededir. En önemli yer altı kaynakları içinde altın, gümüş, bakır, cıva, molibiden, polimetaller, kayatuzu, kükürt bulunmaktadır. Bunun yanı sıra maden suları bakımından da zengin kaynakları mevcuttur. Şahtahtı köyünde traverten yatakları bulunurken, Karatepe, Diyadin, Buzgov’da da mermer yatakları vardır. Ülkenin tuz kaynakları, ana kaynaklardan olup bunlardan ekonomik olarak milattan önceki devirlerden bu yana yararlanılmıştır. Sovyetler zamanında, Nahçıvan’ın merkezine 14 km uzaklıkta bulunan Babek ilçesindeki tuz madeni, etkin biçimde kullanılmıştır.

 

 

Petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olmayan Nahçıvan, Azerbaycan’ın enerji kaynaklarının gelirinden belirli miktarda pay almaktadır. Ayrıca Nahçıvan’ın ihtiyacı olan doğal gaz İran ile yapılan anlaşma ile Azerbaycan-İran doğal gaz takasıyla karşılanmaktadır. Sovyetler döneminde Azerbaycan’dan Nahçıvan’a gelen doğal gaz hattı Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali sonrasında kesilmiştir. Nahçıvan bir dönem Türkiye’nin elektrik enerjisi yardımı ile ayakta kalmış ve İran üzerinden gelen elektrik transferiyle yaşadığı enerji problemini çözmüştür.

 

 

Devleti dış dünyaya entegre eden 3 adet sınır kapısından söz edilebilir. Bunlar Dilucu (Türkiye), Culfa (İran) ve Şahtatı (İran) sınır kapılarıdır. Culfa ve Şahtahtı sınır kapıları tarihi anlamda daha eski olsalar bile günümüzde en işlek sınır kapısı Türkiye ile bağlantıyı sağlayan Dilucu Kapısı’dır.

 

 

19 Ekim 2015 tarihinde, Gümrük ve Turizm İşletmeleri Ticaret A.Ş.(GTİ), Yap-İşlet-Devret modeliyle Dilucu Gümrük Kapısını modernize etmiştir. Sınır kapısındaki altyapısal eksikliklerin büyük bir kısmı giderilmiştir. 73.000 m2 ’lik alanda yer alan sınır kapısı; yüksek teknolojiyle donatılmış, gümrüksüz satış mağazaları (duty-free) ve yeme-içme alanları faaliyete girmiştir.

 

 

Dilucu Sınır Kapısı’nın açıldığı zamandan günümüze kadar olan zamanda ilgili bakanlık ve kurumların yaptığı düzenlemeler ve uygulamalar, ihracat ve ithalata konu olan ticari ürünlerin içeriğini zaman zaman değiştirmiştir. Bu düzenlemeler ve uygulamalar, ithalat ve ihracat miktarlarına da devamlı şekilde yansımıştır. Fakat bu dalgalanmalar Türkiye’nin, Nahçıvan’ın en önemli ekonomik eşi olma durumunu değiştirmemiştir.

 

 

2017 senesinde tamamlanan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu hattı ile Londra’dan Pekin’e gidecek Demir İpekyolu ile Çin’de gerçekleştirilen üretimin, tüketim alanı olan Avrupa’ya aktarılması düşüncesi bulunmaktadır. Kars’ı da içine alan bu durum TRA2 Bölgesi’ni görece azgelişmiş bir bölge iken, Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’ya açılan ticaret ve lojistik köprüsü haline getirmesine imkan sağlayacaktır.

 

 

3.TÜRKİYE’NİN NAHÇIVAN GARANTÖRLÜĞÜ – GÜMRÜ, MOSKOVA VE KARS ANTLAŞMALARI

 

 

3 Aralık 1920 tarihli Gümrü Antlaşması ile Türkiye’nin doğu sınırı çizilmiştir. Gümrü Antlaşması’nın 2. maddesine göre Türkiye, Nahçıvan üzerinde koruyuculuk üstlenmiştir. 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması ile Gümrü’deki sınırlar teyit edilmiş ve Nahçıvan’ın konumu belirlenmiştir. Ancak Nahçıvan’ın statüsünün belirlenmesi için plebisit düzenlenmesini öngören 1920 Gümrü Antlaşması’nın aksine, Moskova Antlaşması’nda plebisit öngörülmemiştir. Bu antlaşma ile birlikte Sovyetler Birliği ve Türkiye “Nahçıvan kesiminin koruyuculuk hakkını üçüncü bir devlete karşı hiçbir zaman bırakmamak kaydıyla Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir bölge oluşturulması hususunda” anlaşmaya varmışlardır. Nahçıvan topraklarının Aras Talveg çizgisinin doğusuyla Tağna Dağı, Veli Dağ, Bağırsık ve Kömürlü Dağ çizgisi arasından sıkışmış üçgen kısmında, bu toprakların Kömürlü Dağ’dan başlayıp Saray Bulak-Ararat İstasyonu’ndan geçerek Kara Su’nun Aras ile birleştiği yerde sona eren sınır çizgisinin Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan temsilcilerinden oluşacak bir komisyonla belirlenmesine karar verilmiştir.

 

 

Türkiye, ayrıca 13 Ekim 1921 tarihinde Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’la Kars Antlaşması’nı imzalamıştır. Dostluk antlaşması olan bu antlaşma içerik olarak da Moskova ile benzerlikler gösterir. Antlaşmanın 5. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetleri Hükümetleri Nahçıvan bölgesinde Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir ülke oluşturulması hususunda anlaşmaya varmışlardır. Taraflar, antlaşmanın 10. maddesinde belirtildiği gibi “toprakları üzerinde, karşı taraf ülkesinin ya da ona bağlı topraklardan birinin hükümeti rolünü üstlenmek amacında olan örgüt ve grupların kurulmasını veya yerleşmesini ve diğer devlete karşı savaş gayesinde olan grupların yerleşmesini hiçbir zaman ve koşulda kabul etmemeyi yükümlenirler.” Kars Antlaşması, Nahçıvan’ın hukuki statüsünü resmileştiren son antlaşmadır.

 

 

4.TÜRKİYE – ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNDE NAHÇIVAN SORUNU

 

Ermenistan 23 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Türkiye, Ermenistan’ı bağımsızlığını ilan etmesinin ardından kısa zamanda tanımış ve insani yardım malzemesi göndermiştir. Türkiye, Ermenistan ile komşuluk ilişkilerini devam ettirme kararlılığını, Ermenistan’ı Karadeniz Ekonomik İşbirliği’ne davet ederek göstermiştir. Fakat, Ermenistan, Bağımsızlık Bildirgesi’nde 1915’de yaşananların “soykırım” olarak tanınması için çalışacağını deklare etmiş ve bunun Ermenistan Cumhuriyeti’nin anayasasına temel oluşturacağını söylemiştir. Bağımsızlık Bildirgesi’nde Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi, Batı Ermenistan şeklinde nitelendirilmiştir. Ayrıca Ermenistan, Türkiye ile sınırını oluşturan 1921 Kars ve Moskova Antlaşmalarının geçerli olmadığı savını da gündeme getirmiştir.

 

 

Ermenistan’ın bağımsızlık sonrası soykırım iddialarını dillendirmesi ve Türkiye ile olan sınırı tanımaması Türkiye-Ermenistan ilişkilerini gerginleştiren unsurlardandır. 1992’deki Nahçıvan Krizi, Ermenilerin Nahçıvan’ın Sederek İdari bölgesini işgal etmesi ile başlamıştır. Sederek, Sharur, Babak, Ordubad, Julfa, Kangarli, Shahbuz ile beraber Nahçıvan’ı oluşturan 7 bölgeden biridir. Sederek’in Türkiye-Nahçıvan sınırında bulunmasından ötürü Türkiye için stratejik önemi oldukça büyüktür. Sederek’in düşmesi halinde Türkiye ile Nahçıvan arasında sınır bağı kopmuş olacaktır.

 

 

Sederek’e Ermeni saldırıları Nahçıvan’ın Ocak 1990’da Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilanından hemen sonra başlamıştır. Bu tarihte Ermeniler Sederek’e bağlı Kerki köyünü işgal etmiştir. 1992’den itibaren ise Nahçıvan’da yoğun çatışmalar yaşanmıştır. 3 Mayıs 1992 tarihinde Ermeni çeteler Nahçıvan’a saldırmış, Türkiye sınırına yakın köylere topçu ateşi açmıştır.

 

 

Sederek’e olan Ermeni saldırıları Türk karar alıcılar yönünden krizi tetikleyen bir gelişme olmuştur. Bu tarihten itibaren Türk karar alıcılar arasında askeri müdahaleyle alakalı yoğun tartışmalar baş göstermiştir. Dışişleri Bakan Vekili Onur Kumbaracıbaşı “Nahçıvan Karabağ’a benzemez. İmza koyduğumuz anlaşmalar var. Göz göre göre sınır değişikliğine izin vermeyiz. Ermenilerin daha fazla işin tadını kaçırmalarına izin vermeyeceğiz.” şeklinde konuşmuştur. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin Türkiye’nin, Ermenistan’ın Nahçıvan’a dönük saldırılarına daha fazla sessiz kalamayacağını ifade etmiştir. Çetin, Türkiye’nin bu konudaki politikasının “silahla sınır değiştirilemez” şeklinde olduğunu belirtmiştir.

 

 

18 Mayıs 1992 tarihinde Başbakan Vekili Erdal İnönü “Nahçıvan’ın varlığına neden olmuş anlaşmada imzası bulunan bir ülke olarak, Nahçıvan’ın toprak bütünlüğünün korunması ve orada yaşayan insanların bir kazaya uğramaması için büyük dikkatimiz var.” demiştir.

 

 

Çatışma-kriz bağlamında bakıldığında krizi tetikleyen aktörün başından beri Ermenistan olduğu görülmektedir yani krizler boyunca tetikleyici eylem dışarıdan olmuştur.

 

 

5.SONUÇ

 

Türkiye’nin Kafkaslara ve onun ulusdaşlarına açılan kapısı olma niteliği nezdinde Nahçıvan ele alındığında gerek jeopolitik gerek ticari anlamda oldukça önemli konumda bulunması dikkat çekicidir. Soğuk Savaş’ın bitimiyle beraber artık uluslararası arenaya yön verecek devletlerin sadece büyük güçler olmadığı görülmüştür. Mikro tarzda özelliklere sahip olan herhangi bir ülkenin coğrafi konumu sebebiyle başka bir ülkeyi, ülkeleri veya bu ülkelerin komşularıyla olan ilişkilerini etkileyebilecek düzeyde olabileceği ihtimali açısından Nahçıvan önümüzde apaçık bir örnektir. Özerk Cumhuriyet’in bulunduğu bölge İran, Türkiye, Ermenistan gibi sınır ülkelerini etkilerken, bölgede bulunan Azerbaycan, Rusya gibi ülkelerin de zaman zaman ajandalarına girmeyi başarmıştır.

 

 

SEVGİ YILMAZ

 

BAU DEGS Gönüllü Destek Araştırmacısı

 

KAYNAKÇA

  • İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları, Cilt 1, 1989.

 

 

  • Laçin İdil Öztığ, TÜRKİYE VE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİNDE NAHÇIVAN SORUNU, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies XVIII/36 (2018-Bahar/Spring), ss.413-430.

 

 

 

  • Oğuz Şimşek, NAHÇIVAN’IN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Journal of the Institute of Social Sciences Sayı Number 6, Sonbahar Autumn 2010, 111-132.

 

  • Serhat Zaman, Siyasi Coğrafya Açısından Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, Atatürk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri No: 2013/167.