SABAHATTİN İSMAİL: "İNÖNÜ'YÜ KIBRIS'TA HAREKETE GEÇMEYE ZORLAYAN 1963 ÖĞRENCİ EYLEMLERİ LİDERİ ERGÜN VEHBİ'NİN ANLATTIKLARI"

Sosyal Medyada Paylaş!

İNÖNÜ'YÜ KIBRIS'TA HAREKETE GEÇMEYE ZORLAYAN 1963 ÖĞRENCİ EYLEMLERİ LİDERİ ERGÜN VEHBİ'NİN ANLATTIKLARI

YAZAN: SABAHATTİN İSMAİL

Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı dostum Taner Erginel ile birlikte 1964'lerin Kıbrıs Türk öğrenci liderlerinden ikimizin ortak dostu Ergün Vehbi'yi evinde ziyaret ettik.

Aktif siyasi yaşamı devam ederken, bel fıtığı ameliyatındaki bir yanlışlıktan sonra uzun zamandır yatağa bağlı.

Taner Erginel ve Ergün Vehbi, 1963 Kanlı Noel saldırıları başlayınca, Başbakan İnönü'yü müdahaleye zorlamak için Türkiye'de yaptıkları eylemleri anlattılar, ben de notlar aldım..

1963 Kanlı Noel saldırıları başladığında makine mühendisliği okuyan Ergün Vehbi İstanbul Kıbrıs Türk Talebe Cemiyeti başkanı, hukuk okuyan Taner Erginel de yönetim kurulu üyesi idi. 

Saldırılar başlayınca Türkiye'de okuyan üniversite öğrencileri Talebe Cemiyeti ve Ergün Vehbi önderliğinde Türkiye'yi adaya müdahaleye zorlamak için eylemlere başladılar. 

Ne ki savaş görmüş Başbakan İnönü, NATO' nun 2 üyesi arasında Türk- Yunan savaşına neden olabilecek bir müdahaleye isteksizdi.

- "Sabredin" diyordu. 

Çok sabırlı ve soğukkanlı idi.

 Kıbrıs'ta ise 21 Aralık 1963'de AKRİTAS SOYKIRIM PLANI çerçevesinde başlayan Türk katliamı devam ediyordu. 100'den fazla Türk köyü işgal edilmiş, Lefkoşa'da Tahtakale Türk mahallesi saldırılar sonucu boşaltılmış, Ayvasıl ve Arpalık katliamları olmuştu. 25 Aralık'ta en büyük Türk kasabalarından Lefkoşa yakınındaki Küçük Kaymaklı işgal edilmişti. 35 bin Türk göçmen olmuştu.

 

ERGÜN VEHBİ ANLATIYOR

 

 Gerisini Ergün Vehbi'nin ağzından dinleyelim:

" İnönü bize "sabırlı olun" diyordu. Kıbrıs'ta anne babalarımız, kardeşlerimiz halkımız soykırıma uğrarken biz rahatça eğitime devam edemezdik. Önerim üzerine okulları bıraktık. Sokağa çıktık. İstanbul ve Ankara'da Talebe Cemiyetimiz yönetiminde her gün mitingler, oturma eylemleri yapmaya başladık, iktidar ve muhalefeti harekete geçirmeye çalışıyorduk. 

Türkiye Milli Talebe federasyonu da bize destek veriyordu. Ancak İnönü müdahale etmeye niyetli değildi. 

Dikkate alınmadığımızı görünce bu kez aramızda para topladık. İstanbul ve Ankara'dan otobüsler kiraladık. 24 Aralık'ta 5 otobüs dolusu 300 civarında öğrenci Antalya gittik. 

Amacımız oradan balıkçı gemilerini işgal edip savaşmak için adaya gitmekti. Antalya'da miting yaparak sloganlar atarak limana doğru yürürken av silahları satan bir dükkan gördük. Camları ve kapıyı kırıp 12 av tüfeğini ve fişekleri aldık. Birkaç balıkçı gemisi ile odun taşıyan küçük gemilere el koyduk ama çalıştıramadık. 

Askerler ve polis bize hiç müdahale etmedi. Onlara verilen emir 'sakın gençlere zarar vermeyin çatışmayın' idi...

Sonra Vali ve polis müdürü geldi. 'Bunlarla Kıbrıs'a gidemezsiniz, zaten hücumbotlar da sizi engeller ve tutuklar, işgale son verin, silahları iade edin, geri dönün, Ankara'da yetkililer sizinle görüşecek' dedi. 

Otobüs şoförleri de hep bizimle geliyordu. Meğer tüm şoförler MİT mensubu imiş. Kendi aramızda yaptığımız konuşmaları ve her hareketimizi anında MİT'e bildiriyorlardı. 

25 Aralık'ta silahları teslim edip yetkililerle görüşmek üzere Ankara’ya gittik. Bir Albay bizimle görüştü. 

'Başbakan İnönü'nün müdahaleye karar verdiğini ve bunun şekli üzerinde çalıştığını' söyledi. 

Tatmin olmamıştık. 

Bunun üzerine açlık grevine başladık ve müdahale yapılmazsa kendimizi Kızılay Meydanı'nda yakacağımızı söyledik. Sözlerimiz basında yer buldu. Halk ve basın bize büyük destek veriyordu. Halk yiyecek ve su getiriyordu. Kendimizi yakmak için benzin getiren dahi oldu. 

Bizi izleyen MİT yetkilileri devreye girerek "bunu yaparsanız hükümet  yıkılır, kaos olur, sakın yapmayın" dediler ama kendimizi yakma konusunda çok kararlıydık.

 25 Aralık akşamı MİT yetkilileri gelerek

 " İnönü harekete geçti. Uçaklar Lefkoşa üzerinde ihtar uçuşu yaptı. Türk Alayı kampından çıkıp Gönyeli ve Ortaköy'e yerleşti, ateşkes oldu" dediler.

Eylemden vazgeçtik"

 

İLK MÜDAHALE

Bilgi doğruydu. Nitekim Türk savaş uçaklarının Lefkoşa üzerinde yaptıkları alçak uçuş ve Türk Alayı'nın tüm techizatı ile kampından çıkarak Gönyeli - Ortaköy hattında savunma pozisyonuna girerek mevzilenmesi Makarios'u çok korkutmuştu. 

Rumların ateşkese razı oldukları 26 Aralık tarihli gazetelerin manşetlerinde yer almıştı. 

Bu Türkiye'nin adaya yaptığı ilk fiili müdahale idi.

27 Aralıkta 3 garantör ülkenin komutanları biraraya gelerek Barışı Sağlamak için Üçlü Karargah oluşturdu. 

30 Aralık'ta ise İngiliz General Young tarafından Yeşil Hat çizilerek Lefkoşa'daki Türk ve Rum  bölgeleri ayrıldı. 

Gençlerimizin eylemleri sonuç vermişti. Böylece eylemlerine ara verdiler

 15 Ocak'ta iki toplum ve 3 garantör ülke Londra'da toplanan Londra konferansı'nda biraraya gelir. Ancak toplantıdan bir sonuç çıkmaz. 

Rum salfırıları ve ortaklık devletinin silahla işgali, Türkiye tarafından BM'ye taşınır.

Bu arada ateşkes'ten yararlanan birçok öğrenci Şubat 1964'de Rum kontrolündeki Lefkoşa havaalanından adaya döner ve TMT/Mücahit saflarına katılır.

 Öğrenci derneği başkanı Ergün Vehbi ve yönetim kurulu üyesi Taner Erginel Köşkliftlik'te efsanevi TMT fedaisi Mehmetali Tremeşeli'nin bölüğüne gider. Silah eğitimi alarak mevzilerde nöbete girmeye başlarlar. Diğer öğrenciler de mevzilere dağılır.

Ancak liderlik ve TMT onların geri dönüp eylemlere devam etmelerinden yanadır. 

 

ÖĞRENCİLERİN GERİ DÖNÜŞÜ

Ergün Vehbi bu durumu şöyle anlatır:

 " Bize burada kalmayın. Türkiye'ye dönün. Eylemlerinize devam edin. Hükümetle basınla görüşüp burada gördüklerinizi,

onbinlerce göçmenin sefil yaşamını, kuşatıldığımızı, açlığı , soykırım tehlikesini, durumun vehametini anlatın. Türkiye'yi Müdahaleye zorlayın. Müdahale olmazsa çok dayanamayız diye konuşun' telkininde bulunmaktaydılar. Bunun üzerine Mart ayında geri dönüp görüşmelere, ziyaretlere başladık, basın toplantıları yaptık, yetkililere ve basına durumu bir kez daha sıcağı sıcağına anlattık"

 

BM BARIŞ GÜCÜ GELİYOR

Bu arada 4 Mart 1964'de BM Güvenlik Konseyi durumu görüşerek adaya bir barış gücü gönderme kararı alır. 

Rumlar ise ateş-kes'i ihlal ederek 13 Şubat'ta Limasol'a, 9 Mart'ta Baf'a, Nisan ayı boyunca Beşparmak Dağları, St. Hilarion, dağ köyleri ve Boğaz bölgesine  saldırır. Onlarca şehidimiz olur...

 

ERENKÖY'E ÇIKIŞ

Gerisini Ergün Vehbi'den dinleyelim:

"Bu gelişmeler üzerine  yeniden eylemlere başladık. Kendimizi yakma konusunu yine gündeme getirdik. Bu gelişmelerin ardından 16 MART 1964'de toplanan TBMM, " hükümete yurt dışına asker gönderme", yani KIBRIS'A MÜDAHALE yetkisi veren bir karar aldı.

 Ancak rahmetli İnönü'nün yine müdahale niyeti yoktu. Bu nedenle eylemleri yoğunlaştırdık. 

İnönü bizi duduramayacağını anlayınca Özel Harp Dairesi'ne bizleri eğitip

Erenköy 'e çıkarma talimatı verdi. Böylece hem bizim baskımızdan kurtulacak, hem de Kıbrıs'ta bir köprü başı elde edilecekti. Biz Türk askerleri ile birlikte Erenköy'e çıkıp Lefke'ye kadar olan bölgeyi kurtarıp büyük bir köprü başı kuracağımızı sanırken sadece 550-600 civarında Kıbrıslı öğrenci Erenköy'e çıkarıldı. 

Özel Harp Dairesi'ne ait olan Ankara yakınlarındaki ZİR kampında gurup gurup kısa süreli eğitime gidiyorduk. Sabotaj, silah kullanma vb..bir iki haftalık eğitimden sonra 30-40 kişilik guruplar halinde küçük sandallar ve bazen de hücumbotlarla Erenköy'e çıkıp Mansura, Selçuklu, Alevkaya, Bozdağ , Yeşilırmak ve Erenköy'e dağıtıldık. 

Biz hücumbotla 6 mangadan oluşan 60 kişi çıktık.

 İlk gece Camide yattık. Ertesi gün köylere dağıtıldık.

 Bizimle birlikte, sonradan St Hilarion komutanı olarak görev yapacak olan TSK subayı Binbaşı Lütfi Eren de adaya çıkmıştı.

 Ertesi gün oradan gece karanlığında bir balıkçı sandalı ile Yeşilırmak'a bölge komutan yardımcısı olarak gönderildim. 23 yaşında bir mühendislik öğrencisi idim. Taner Erginel'i ise Kıbrıs Milli Talebe Federasyonu ve Türkiye Milli Talebe Federasyonu kararı ile, Kıbrıs'taki Türk soykırımını anlatması için, Yeni Zelanda'da yapılacak uluslararası öğrenci konferansına gönderdik. Oradaki konuşması ve basına yaptığı açıklamalarla bu görevini en iyi şekilde yaptı. 

5-9 Ağustos 1964'de, 550 üniversite öğrencisi ve 200 köylünün savunduğu Erenköy bölgesine, 10 bin kişilik ordusuyla Grivas  saldırdı. 20'den fazla şehit verdik. 4 köy kaybettik ama teslim olmadık. 

Bizim Yeşilırmak bölgesine ise taciz ateşleri dışında topyekün bir saldırı olmadı. Erenköy'ü ele geçirselerdi sıra bize gelecekti...

Sonuçta son dakika, İnönü sadece hava kuvvetleri ile " sınırlı polis harekatı" yapma kararı aldı. 8-9 Ağustos 1964'de, 64 Türk uçağı saldırgan Rum kuvvetlerini bombaladı ve bizi denize dökme heveslerini kursaklarında bıraktı..."

 

GERİ DÖNÜŞ

Mukavemetçi Ergün Vehbi ve Taner Erginel'in anlattıkları İşte böyle...

Ergün Vehbi dahil bölgeye çıkarılan tüm öğrenciler 2 yıl daha dağ ve tepelerde savunmayı sürdürdüler. Bu süre içinde ateş-kes devam etti. Ciddi bir saldırı olmadı. 1966'da ise Türkiye, 4 köyün Erenköy'e sığınması sonucu lojistik sorunların artmasını, gençlerin yorgunluğunu, durumun stabil bir hal almasını ve bu mukavemetçi genç kuşağın ileride kurulacak Türk devletinde yönetici olacağını düşünerek eğitimlerine devam etmeleri gerektiğini düşündü.

1966 yılında Makarios ile varılan anlaşma sonucu gençler BM korumasında otobüslerle Gemikonağı'na taşındı ve Gemikonağı'na gönderdiği bir gemi ile  tümü geri çekildi.

Ancak 20 kişi eksiktiler.  Onlar vatan toprağına defnettikleri şehit öğrenci arkadaşları idi. 

Savaşın derin izlerini taşıyan bu gençler daha sonra üniversitelerine devam ederek mezun oldular.

 Bu arada Erenköy gazilerinin çoğu, 1968 öğrenci olayları başlayınca Deniz Gezmiş ile birlikte eylemlere katıldılar. 

Başta Dev-Genç TİP ve Hikmet Kıvılcımlı grupları olmak üzere sol fraksiyonlar içinde yer aldılar. 

Bu dönemde 6 kişi tutuklanarak sınır dışı edildi. 

Mezuniyetten sonra kimisi Türkiye'de kalarak Anavatanın her yanında Doktor, mühendis, öğretmen, hukukçu, devlet memuru vb...olarak hızmet ettiler.

 Büyük çoğunluğu ise adaya dönerek kendi işlerini kurdular, kamu görevlisi ve öğretmen oldular, devletimizin inşa çalışmalarına katıldılar.

 Bu gençler 1974 Barış Harekatı'na da gönüllü olarak katıldılar. Bir kısmı şehit, bir kısmı 2. kez Gazi oldu. 

Daha sonra 1975'de kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ve ardından 1983'de kurulan KKTC 'nin kurucuları arasında yer aldılar. 

Yine ilginçtir, Kıbrıs'ta da çoğu sol/sosyal demokrat/sosyalist örgütlenmeler/ partiler içinde yer aldılar.

 Bir kısmı ise UBP'nin kuruluşuna katılarak Milletvekili, Bakan, müdür,müsteşar şirket yöneticisi oldular.

 Ergün Vehbi makine mühendisi olarak Türkiye'de değişik şirketlerinde çalıştıktan sonra Barış Harekatı sonrası bir devlet şirketi olan Kıbrıs Türk Sanayi Holding şirketi plastik fabrikaları müdürü oldu. Ecevit'in adaya gönderdiği Kıbrıs Türk kökenli Bakan Alper Orhon liderliğindeki sosyal demokrat Halkçı Parti'nin kuruluşunda yer aldı.

 Sonra o günlerde sosyal demokrat bir parti olan CTP'ye geöerek bu partiden  Lefkoşa Milletvekili seçildi. 

Gür sesi ve üstün hitap kabiliyeti ile hep sağduyunun ve milli değerlerin sesi oldu.

İlerleyen yıllarda CTP'nin, Rum komünist AKEL partisi ve Sovyetler Birliği çizgisine kaymasından ve CTP matbaasının AKEL'in desteğiyle eski Doğu Almanya tarafından gönderildiğini öğrenmesinden sonra eski arkadaşları ile yolunu ayırdı, ağır eleştiriler yaparak partiden ayrıldı. 

İstifası nedeniyle kendine yapılan saldırılara yanıt vermek için Mecliste yaptığı konuşmada bu olayı belgeleri ile açıklayıp Meclis tutanaklarına geçirtti.

Uzun yıllar Milletvekili olarak hızmet ettikten sonra emekliliğinde gerçekleşen bel fıtığı ameliyatında yapılan bir yanlışlık sonucu önce tekerlekli sandalyeye, şimdi de yatağa mahkum oldu.

 Babası Çanakkale'de doktor olarak savaşa katılan Taner Erginel ise adaya dönüşünde bir süre avukatlık yaptıktan sonra yargıç oldu. Anayasa Mahkemesi Başkanlığına kadar yükselip o mevkiden emekli oldu ancak  hala bir üniversitede hukuk dersleri veriyor, milli davayı savunan çok değerli yazılar yazıyor.. 

Şimdi 80 yaşını çoktan devirmiş olan 50 yıllık dostlarım Ergün Vehbi ve Taner Erginel ile tüm Erenköy mücahitlerine sevgi ve saygıyla