Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı ile YouTube'da yayın yapan "Neler Oluyor?" programı sunucusu Sn. Yavuz Selvi bir röportaj gerçekleştirdi. Yunanistan ve Fransa arasındaki anlaşmanın NATO'ya yansıması, Pasifikteki dengeler, NATO-OTAN denklemi, sadece Yunan turizmine yarayan moratoryum, Rum ve Yunan tahrikleri, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın hakkı ve kıyısı olmadan taleplerde bulunması, EGAYDAAK meselesi, GASA meselesi, Türkiye'nin neden MEB ilan etmediği gibi birçok konu üzerinde oldukça spekturumu geniş bir röportaj gerçekleştirildi. Doç. Dr. Cihat Yaycı, "O suların üzerinde baktığınız zaman ayyıldızı göreceksiniz. Bayrağımızı göreceksiniz, öyle hissedeceksiniz. Toprağımızın üzeri nasıl bizim vatanımızsa denizlerde bizim vatanımız." ifadelerini kullanarak Mavi Vatan'ın önemine her zaman olduğu gibi yine dikkat çekti.
NATO'YU ORTADAN KALDIRMAK AMAÇLIDIR BU
Yunanistan ve Fransa arasında gerçekleştirilen askeri anlaşmanın NATO'nun temel mantığına ve yapısına ters olduğunu ve ihlal ettiğini özellikle ifade eden Yaycı, "Yunanistan ve Fransa her ikisi de NATO ülkesi ve Yunanistan’a saldıracak kimmiş onu ben merak ediyorum. Eğer Türkiye’yi kastediyorlarsa Türkiye de bir NATO ülkesi. Eğer NATO ülkesi Türkiye’ye bir saldırı olursa NATO’nun karşı koyması lazım. Yunanistan Türkiye’ye saldırırsa Fransa hangi tarafta yer alacak? Yani her ikisi de hem Türkiye hem de Yunanistan NATO üyesi. Bu başından sonuna saçma sapan bir söylem. Başından sonuna eğer Türkiye hedef alınıyorsa, Türkiye’den başka kim saldıracağını düşünüyorlarsa -ki Türkiye’nin ben bugüne kadar Yunanistan’a ben saldıracağını, Yunanistan’a o niyetli bir söylemi de olmadı-. Bunların hepsi algı operasyonu. NATO ittifakının bir kere temelden bütün mantığını, bütün prensibini yıkıyorlar. Eğer Türkiye’yi hedef alarak bu açıklamaları yapıyorlarsa bir kere NATO’yu ortadan kaldırmak amaçlı bu. NATO’yu hiçe saymak amaçlı bu. Yani NATO üyesi bir devleti hasım olarak kabul etmek ve buna karşı bir pakt oluşturmak demek zaten başlı başına ne ittifak mantığıyla ne de müttefiklik ilişkisiyle bağdaşır. Onun için bu uluslararası çok ciddi bir skandaldır. NATO çabında çok ciddi bir skandaldır! Türkiye’nin bunu doğrudan NATO’da protesto etmesi lazımdır. Eğer Türkiye’yi hedef alan sözleri sabit ise."
AUKUS'UN DIŞINDA KALAN FRANSA KÖPÜRÜYOR
Pasifik'teki AUKUS'a değinen Yaycı, Fransa'nın bunun dışında kalınca köpürdüğünü ve NATO ittifakında da böyle çatlakların, böyle çatlak seslerin bilinçli olarak çıkartılmaya başlandığını belirtti. Yaycı, "AUKUS diye Pasifik’te kurulan bir ittifak var. Bu Anglosakson ittifakı kısmı. Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiltere’nin birlikte hareket ettiği; ABD’nin Avustralya ve İngiltere ile birlikte hareket ettiği bir yapı. Fransa bunun dışında kaldı. Fransa bunun dışında kalınca Fransa köpürüyor şu anda ve NATO ittifakında da böyle çatlaklar, böyle çatlak sesler çıkartmaya başlıyor. Ama eskiden beri şöyle bir durum vardır. Bunu çok iyi Türkiye’nin ölçmesi ve ona göre hareket etmesi lazımdır. Fransa bunun ölçüsünü bilmeden ABD ile inatlaşıp, ABD’nin ak dediğine kara, kara dediğine ak der. Hatırlarsanız Fransa NATO’dan çıkmıştı sonradan yeniden NATO’ya dahil oldu. Onun için NATO’nun sadık bir müttefiki değildir Fransa. Bunu da tarihte göstermişlerdir. Fransa o kadar değişik bir devlettir ki mesela NATO’da birçok üye devlet vardır. Bu devletlerin de çoğunun farklı dilleri vardır. Ama NATO ve OTAN diye yazar. Yani Fransızcasını koydururlar. İngilizcesinin yanına Fransızcasını koydurmuşlardır. O nedenle bu kıskançlık, bu rekabet, hırs, kapasitesini aşan maksatlar işte bu ittifaka zarar veriyor."
ÖKÜZ ÖLDÜ ORTAKLIK BOZULDU
15 Haziran - 15 Eylül tarihleri arasındaki moratoryumunun Türkiye tarafından derhâl iptal edilmesi gerektiğini belirten Yaycı, bu moratoryumun yalnızca Yunan turizmine yaradığını ifade etti. Bununla birlikte Fransa'yı Türk dostu görmemek gerektiğinin de altını çizen Yaycı, çünkü Fransa Yunanistan'ı kuran devletlerden biridir dedi. Yaycı, "Bir Girit’ten bir de Kıbrıs adasından girmeye çalıştılar. Bunlar kah Yunanistan tarafından kah GKRY tarafından kiralanıyor. Bunlar direk Türkiye’yi tahrik etmek amaçlı. Yaz döneminde hiçbir şey yoktu. Eylül’de, Eylül sonlarında itibaren başladı. Türkiye’nin çok ciddi bir yine kendi menfaatini düşünmeden sadece Yunanistan’ın fayda sağladığı moratoryum yüzündendir bu. 15 Haziran – 15 Eylül arasında 1988’den beri Türkiye Yunanistan’la karşılıklı olarak Adalar Denizi’nde askeri faaliyette bulunmamaya, navtex yayınlamamaya mutabık kalmışlardır. Neden? Turizm etkilenmesin diye. Adalar zaten Yunanistan’ın çoğu. Bizim turizm merkezlerimiz ise anakaramızda. Orada askeri tatbikat zaten anakarada yapılacak hali yok. Ee Adalar civarında yapılacak. O zaman bu moratoryumun etkilemediği şey Yunan turizmidir. Şimdi 15 Eylül bittiği zaman her sene Yunanistan birden saldırıya geçer. O nedenle bu moratoryumun kesinlikle iptal edilmesi gerekir. Türkiye’nin çıkarına değildir. Yunanistan istismar etmektedir. Yunanistan tamamen turizm bitti, öküz öldü ortaklık bozuldu, hadi bakalım ortaklıkta yok, 15 eylülden sonra ben Türkiye’yi tekrar tahrike başlıyorum demektir. Fransa’ya gelecek olursak Fransa’nın yaptığı hukuksuzluklar Türkiye tarafından çok ciddi bir şekilde protesto bile edilmemiştir. Ya fark etmemiştir ya etmemiştir. Mesela GKRY ile Fransa yine savunma iş birliği anlaşması imzalamıştır. Londra ve Zürih anlaşmalarına aykırı. Garantörlük Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’da. Bunun dışında bir başka devletle savunma iş birliği anlaşması nasıl imzalayabilir GKRY? Bunların kesinlikle duyurulması lazımdır. Fransa bu Rumları ve Yunanlıları kendi emelleri için kullanıyor. Fransa’yı öyle Türk dostu falan görmemek lazımdır. Çünkü Fransa, İngiltere ve Rusya Yunanistan’ı kuran devletlerdir. 1821’de bu üç devlet kurmuştur. O nedenle hep uyanık olmak lazımdır. Herkesle iyi geçinmek önemlidir ama menfaatin ön planda olarak iyi geçinmek önemlidir. O nedenle Fransa ile ilişkileri menfaatimizi koruyacak şekilde geliştirmek önemlidir."
ADALARI NASIL SİLAHLANDIRDINIZ, EGAYDAAK'LARA NASIL ÇÖKTÜNÜZ ONU KONUŞALIM!
Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ın kıyısının da hakkının da bulunmadığını ifade eden Yaycı, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'la masaya oturmak çok ciddi bir hata olur ifadelerini kullandı. Yaycı, "Doğu Akdeniz’de Yunanistan’la masaya oturmak çok ciddi bir hatadır. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin muhatabı Yunanistan değildir. Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın kıyısı yoktur. Doğu Akdeniz’de kıyıdaş bir devlet değildir. Doğu Akdeniz’deki konular için Yunanistan’la masaya oturalım diyen çok büyük hata yapar. Neden? Çünkü Yunanistan bir adalar ülkesi değildir. Bir arşipel devleti değildir. Yani Filipinler, Japonya, Endonezya gibi sadece adalardan oluşan ve sınırları adalarının çevresinden çizilen bir devlet değildir. Yunanistan adaları olan bir yarımada devletidir. Türkiye gibi. Türkiye’nin adaları az. Onların adaları fazla. Ama her ikisi de yarımada devleti. Yani anakaraları olan, aynı zamanda onların anakaralarının kıta sahanlığında adalar olan devletlerdir. O nedenle Yunanistan’ın sınırları MEB ve kıta sahanlığı adalara göre değil. Bu adalar zaten ya Anadolu’nun kıta sahanlığındadır ya Yunanistan anakarasının kıta sahanlığındadır. O nedenle kıta sahanlığı ve MEB anakaralara göre ölçülür. Ee şimdi Yunanistan’ın anakarası Doğu Akdeniz’de mi? O zaman zaten otomatik olarak deniz hukukuna göre Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de kıyısı yoktur. Yunanistan’la Doğu Akdeniz’de müzakere edelim denilirse yanlış yapılır. Başından beri bunu söylüyorum. O zaman Türkiye baştan hak sahibi olmayana bir hak vereceğim ama ne kadar vereceğim bunu gel konuşalım demektir. Ee o zaman baştan kaybediyoruz. Yunanistan da baştan kazanıyor demektir ve Yunanistan’la diyalog yapılacak konular, görüşülecek konular şunlar olmalıdır. Herhalde devletin yetkililerinin bunu demek istediğini anlıyorum ben. Sen gayri askeri statüdeki adaları silahlandırdın, sen gayri askeri statüdeki adaları askerileştirdin, hava sahasını karasularının ötesinde iddia ediyorsun, sana devredilmeyen ada/adacık/kayalıklara çöktün, gel bunları konuşalım demek istiyorlardır diye düşünüyorum. Yoksa gel seninle adaları nasıl silahlandırdın, ne kadar silahlandıracaksın onu konuşalım, karasularını ne kadar artıracaksın onu konuşalım, bu EGAYDAAK’lara çöktün onu konuşalım, yani çöktün tamam onu kabul ediyoruz, hava sahası konusu… Eğer bunlar konuşulucaksa zaten eyvah yandık demektir. Başından zaten kaybediyoruz demektir."
SINIRI OLMADAN BENİM DEDİĞİMİZ BİR TARTIŞMA ORTAMI YARATIYORUZ
Türkiye'nin MEB ilan etmemesini sert bir şekilde eleştiren Yaycı, "GKRY MEB ilan etmiş mi? Etmiş. Sen daha güçsüz bir devlet misin ki MEB ilan etmeyeceksin?" ifadelerini kullandı. Yaycı, "Türkiye’nin kara sınırlarını düşünün. Türkiye’nin kara sınırları belli değil harita üzerinde. Öyle bir durum düşünün. Sen diyorsun ki Kars benim, Ardahan benim, Ağrı benim diyorsun. Ermenistan’da diyor ki hayır onlar benim diyor. Ama sınır yok ortada. Dolayısıyla tartışma alanı var. Ama sen sınırını koyarsan, o zaman benim sen ne diyorsun be kardeşim dersin. Şimdi durumumuz budur. Sınırı olmadan benim dediğimiz bir tartışma ortamı yaratıyoruz ve kıta sahanlığı, bakın Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde ilgili genel müdürün sunumlarında da vardır. Deniz hukukunun temelidir. Kıta sahanlığı ilan edilmez. Kıta sahanlığı ipso facto, ülkelerin kendilerinden münhasır haklarıdır kıta sahanlığı. Bu ilan gerektirmez. Zaten burada ilan gerektiren şey münhasır ekonomik bölgedir. Niye MEB ilan etmiyorsun? İşte şudur, budur, şöyleydi, böyleydi… Kardeşim, soru şudur çok basit. GKRY MEB ilan etmiş mi? Etmiş. Sen daha güçsüz bir devlet misin ki MEB ilan etmeyeceksin? Sen de MEB ilan et, sen de sınırlarını ortaya koy. Ondan sonrada deki benim sınırlarımdan içeri giremezsin."
TÜRKİYE DERHÂL MEB İLAN ETMELİ
1986 yılında Türkiye'nin Karadeniz'de önce MEB ilan ettiğini ve ardından da kıyıdaş devletlerle anlaşmalar yaptığını ifade eden Yaycı, Türkiye'nin derhâl MEB ilan etmesini gerektiği uyarısını yineledi.
TÜRK MİLLETİNİN GELECEK NESİLLERİNİN KAYBIDIR
Doğu Akdeniz'de olası bir karışıklık senaryolarının hangi aktörlerin işine yaradığını değerlendiren Yaycı, "Doğu Akdeniz’de bir karışıklığı doğalgaz üreticisi büyük devletler de isterler. Yani karışsın ve buradan bir doğalgaz çıkmasın isterler. Rusya ister mi? Hayır istemez. Neden? Buradan doğalgaz çıkarsa bir kere pazar kaybeder. İstemez. Ee Arap Devletleri ister mi? İstemezler. Bir de Türkiye çıkartırsa bunu onu hiç istemezler. Çünkü en büyük ithalatçılardan bir tanesi Türkiye. O nedenle Türkiye enerji sorununu halletmek durumundadır ve bugünün teknolojisine bakarak değil. 100 yıl sonrasının teknolojisine bakarak burada sahip olmalıdır. Efendim bugün çıkartamıyorum. Ee bugün çıkartma. Sen 1914 yılında Kuveyt ve Katar’dan İngilizler lehine vazgeçerken o zaman petrol mü çıkartabiliyordun? Yoo. Oralarda petrol 1970’lerde çıkartılmaya başlandı. Ama adamlar orada petrol olduğunu biliyorlardı ve İngilizler milletin geleceği diyorlardı. O zaman sende burada 100 yıl sonrasını düşüneceksin ve hiç kimseye bu alanları peşkeş çekmeyeceksin. Efendim yok müzakere ediyorum, yok diyalog, yok bilmem ne. Bunların hepsi Türk milletinin, Türk milletinin gelecek nesillerinin kaybıdır." dedi.
MSB'NİN MEB İLAN ETME YETKİSİ BULUNMAMAKTADIR
MSB'nın deniz yetki alanlarımızı koruma noktasında göstermiş olduğu kararlı ve dik duruşu yeniden ifade eden Yaycı, "TSK ve MSB deniz yetki alanlarını korumada kararlı ve dik duruş gösteren en önemli kurumlardır. MEB ilan etme durumu politik bir konudur. Politik diplomasinin konusudur. MSB bunu ilan edemez. Onun için bu politik diplomasideki eksikliğin ve reaktif davranışın, davranış alışkanlığının derhâl bırakılması lazım. Proaktif olunması lazım."
TOPRAĞIN ÜZERİ NASIL BİZİM VATANIMIZSA DENİZLERDE BİZİM VATANIMIZ
Röportajı ise şu anlamlı ifadelerle bitiren Yaycı, "O suların üzerinde baktığınız zaman ayyıldızı göreceksiniz. Bayrağımızı göreceksiniz, öyle hissedeceksiniz. Toprağımızın üzeri nasıl bizim vatanımızsa denizlerde bizim vatanımız." diyerek Mavi Vatan'ın Türkiye'nin denizlerdeki misak-i millisi olduğunu vurguladı.