Stratejik: Politik, ekonomik, psikolojik ve askeri açıdan önemli olan…
Ortak: Birlikte iş yapan, müşterek… Stratejik ortak da “Politik, ekonomik, psikolojik ve askeri açıdan müşterek hareket eden” demek! 1950’lerden bu yana duyduğumuz cümle ne? Türkiye ile Amerika stratejik ortak! Gerçek böyle mi? Politik, ekonomik, askeri ya da psikolojik olarak ‘stratejik ortak’ mıyız? Tabii ki hayır! Doğu Akdeniz, Kıbrıs, PKK-YPG, FETÖ başta olmak üzere ‘stratejik ortağımız’la karşı karşıya geldiğimizi dünya görüyor! ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın son açıklamaları da “ortaklıkta” sorun olduğunun kanıtı. Neden mi? Blinken, “Son dönemde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de enerji ve deniz yetki alanı hak iddiaları konusunda bazı eylemlerini endişe ile izledik” cümlesi önemli.
Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı bu açıklamaya tepki gösterdi: “Yunanistan’ın ana karasının 10 katından fazla deniz alanı istemesini ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin 5 bin 600 km2 kara yüz ölçümüne karşı 30 kata yakın deniz alanı istemesini meşru saymak… Türkiye’ye Güney Kıbrıs Rum yönetimin talep ettiği deniz alanının neredeyse 4’te 1’i kadar alan verilmesini makul saymak ne hukukla, ne hakkaniyetle ne de müttefiklikle bağdaşmaz.”
İki Devletli Çözüm!
Cihat Yaycı, Kıbrıs konusunda ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın çözüm önerilerini de şöyle değerlendirdi: “Kariyeri boyunca Kıbrıs konusuyla ilgilendiğini, ciddiye aldığını, iki bölgeyi ve iki topluluğu bir federasyon olarak birleştiren kapsamlı bir çözümü güçlü bir şekilde desteklediklerini ifade etmesi de çarpıcı. Kıbrıs gerçeğini ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını ve geldiği noktayı göz ardı etmekteler! 1954’ten itibaren Kıbrıslı Rumlar, adayı Enosis planı çerçevesinde Yunanistan’a bağlamak istemekte. Daha geçen hafta Yunan ve Kıbrıs Dışişleri bakanları Kıbrıs Helenizm’inden bahsetmişler ve ilke olarak benimsediklerini ifade etmişlerdir. Yani… Kıbrıs’ın Yunanlaştırılması. Bu sözleri ne bizim ne de dünyanın görmezden gelmesi kabul edilemez. Artık iki devletli çözümden başka çözüm yoktur. Hedefimiz Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmalıdır. İstenen şey Türkiye’siz bir Doğu Akdeniz, Türksüz bir Kıbrıs’tır.”
‘Her devlet istediği silahı alır’
Blinken, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde katıldığı oturumda şu cümleleri de kurdu: “Türkiye’nin bize göre uluslararası hukuku veya NATO taahhütlerini ihlal eden eylemlerine değindik. Mesela S-400. Buna Yunanistan’a karşı hava sahası ihlali ve güç tehdidi gibi provokatif eylemler de dahil.”
Cihat Yaycı, “S-400 alımının uluslararası hukuku nasıl ihlal ettiği anlaşılamaz, izahtan vareste” dedi ve şöyle devam etti: “Her devlet istediği silah sistemini alır (Nükleer ve kitle imha silahları hariç) ve bunun uluslararası hukuka uygunluğu tartışılamaz. Bu bir hükümranlık hakkıdır. Onlara şunu sormak gerekir: Yunanistan’a yüzlerce helikopter, tank, zırhlı personel taşıyıcı, mühimmat vs. hibe etmek ne kadar uluslararası hukuka, NATO taahhütlerine ve müttefikliğe sığar? Yunanistan kime karşı silahlandırılıyor? Bunun cevabı açıktır. Yunanistan Türkiye’yi açıkça tehdit etmektedir. Bunun delili de Yunan yetkililerinin açıklamaları ve Yunan medyasında sevinç çığlıkları ile Türkiye’yi tehdit eden başlıklardır. Yunanistan’a saldırı silahı veren ABD, S-400’ü bize soramaz.”
Peki bu açıklamalara karşı ne yapmak gerekiyor: “Türkiye’de herkes, iktidarı ile muhalefeti ile sağcısı ile solcusu ile kuzeylisi ile güneylisiyle, doğulusuyla batılısıyla bu emperyalist emellere karşı tek yumruk olmalı ve tavır koymalıdır. Atalarımız İstiklal Harbi’nde bedel ödemeseydi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulamaz ve bugün biz bu topraklarda yaşayamazdık.”
12 Mart 2021 – Aytunç Erkin