TÜRKİYE KIBRIS’TA NEDEN EGEMEN ÜS KURMALI?
TÜRK DEGS Araştırmacısı Şafak Yıldırım
Kıbrıs adası tarih boyunca küresel egemenlik yarışının ana odağı olmuştur. Tarih boyunca egemenlik yarışlarının ana merkezinde olan Kıbrıs her zaman Doğu Akdeniz’in ve dolayısıyla da Ortadoğu’nun anahtarı olmuştur. İngiltere eski başbakanı Benjamin Disraeli, 1847’de yazdığı “Tancred” isimli kitabında “Kıbrıs’ın tasarrufu, İngiltere’ye, Akdeniz içinde hakimiyet etkisi sağlayacaktır ve Doğu Akdeniz’in gelecekteki kaderini onun ellerine teslim edecektir.” İfadelerinde bulunarak Kıbrıs adasının İngiliz sömürge imparatorluğunun kaderi için önemini ortaya koymuştur. Genelkurmay Harp Tarihi Yayınlarının Kıbrıs Seferi isimli eserinde ise adanın tarihsel önemi şu şekilde vurgulanmıştır; “Doğu’ya ilerlemek isteyen Batı, adayı hep bir atlama taşı olarak kullanmış, Batı’ya yönelen Doğu ise gerisinde bir çıbanbaşı olarak bırakmak istememiştir.” İfadelerinde bulunulmuştur. Buradan hareketle Kıbrıs adasının tarihsel önemi hem askeri hem de ticari bakımdan net şekilde ortaya çıkmaktadır.
İngiltere özellikle 17. Yüzyıldan itibaren küreselleştirdiği sömürge imparatorluğunda Kıbrıs’a ciddi bir önem atfetmiş ve ilerleyen yıllarda da 16. Yüzyıldan itibaren tam bir Osmanlı toprağı haline gelen Kıbrıs adası üzerinden İngiltere uzun yıllar iştah kabartmıştır. Öyle ki bölgeyi ziyaret eden ya da İngiltere yönetiminde o yıllar söz sahibi olan isimler Kıbrıs merkeze alan vizyonlar geliştirmişlerdir. 1814 yılında Doğu Hint Kumpanyası memurlarından Kaptan Kinnier şu ifadelerde bulunmuştur; “Kıbrıs’a sahip olmak İngiltere’yi Akdeniz’de üstün bir konuma yükseltecektir. Kıbrıs’a sahip olan İngiltere Doğu ülkelerinin kaderlerini belirleyen bir duruma gelecektir. İngiltere’nin Kıbrıs egemenliği sayesinde Mısır ve Suriye toprakları da İngiltere’ye bağımlı hale gelecektir. Böylece İngiltere, Kıbrıs sayesinde Osmanlı’yı denetim altında tutabilecektir!” Bu sözlerden anlaşılacağı üzere Kıbrıs adası Ortadoğu, Kuzey Afrika ve en önemlisi de Anadolu topraklarının kaderini belirleme imkanına sahiptir. Bunun farkında olan İngiltere gibi emperyalist güçler de uzun yıllar Kıbrıs özelinde politika ve stratejiler geliştirmiş ve ne yazık ki 1878 yılında da Osmanlı’nın güç durumundan faydalanarak coğrafya, kültür, demografi ve hatta jeolojik bakımdan Anadolu’nun bir parçası olan Kıbrıs Adası’nı Türklerden koparmak için adımlar atmışlardır. İngiltere’nin Kıbrıs üzerinden egemenlik sağlanmasına en büyük desteği ve sevinci de Yunanistan göstermiştir çünkü Yunanistan, Balkanlar’dan Girit’e kadar kazandığı birçok toprağı Osmanlı’ya karşı şemsiyesi altına sığındığı İngiltere sayesinde elde etmiştir. Öyle ki 1878 yılında Rum Ortodoks Kilisesi resmi olarak İngilizlere şu talebi yapmıştır; “Yunanistan’ı özgürlüğe kavuşturan İngiltere’den Kıbrıs Adası’nı da Yunanistan’a vermeyi talep ediyoruz!” burada da Yunanistan’ın her zaman güç odaklarının aparatı olduğu ve kendi ikbalinden yayılmacı hedeflerine kadar tüm varlığını emperyal güçlere bağladığını görmekteyiz. Tüm bu tarihi veriler Kıbrıs adasının önemini ortaya koyarken Kıbrıs üzerideki egemenlik yarışının aslında 200 yıla yakın bir zamandır Türkleri Doğu Akdeniz’den atma girişimi anlamına da geldiği ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıs tarih boyunca her zaman savaş araçları için bir depo, sefere çıkan donanmalar için stratejik bir üs, ileri bir karakol, dünyanın en önemli ticaret rotasının kalbi ve ciddi bir ikmal üssü olarak görülmüştür. Modern zamanlara gelindiğinde ise Kıbrıs adası başta Türkiye olmak üzere Doğu Akdeniz ülkelerine olan yakınlığı nedeniyle istihbarat faaliyetlerinin merkezlerinden birisi konumundadır. Her ne kadar 1960 yılında İngiltere Adadaki politik egemenliğini geri çekmiş gibi gözükse de bugün hala dünyanın en büyük askeri üslerinden olan Ağrotur ve Dikelya özerk üslerini elinde tutmaktadır. Bu üslerin Kıbrıs adasının toplamının %3’üne tekabül ettiklerini belirtmek gerekir.
Doç.Dr. Cihat Yaycı’nın belirttiği üzere “Türkler için 1974’ten bu yana bir Kıbrıs sorunu yoktur! Sorun Türkiye’den taleplerde bulunan ve bu talepleri sorun diye algılattıran Yunan-Rum ikilisiyle birlikte Kıbrıs’ı Türklerden koparmak isteyen emperyal odaklar için vardır!” Bu gerçeklikle birlikte Türkiye’nin Kıbrıs adası üzerindeki bilincini KKTC’nin egemen devlet kimliğini her türlü imkanıyla desteklemesi oldukça elzemdir. Çünkü asıl hedef yine Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın vurguladığı üzere; Türkiye ve KKTC Türksüz bir Kıbrıs, Türkiyesiz bir Doğu Akdeniz oyunuyla karşı karşıyayız. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sırt sırta omuz omuza vererek bu oyununu bozacaktır. Bu oyunun bozulması için TÜRK DEGS Başkanı Cihat Yaycı’nın verdiği net öneriler bulunuyor. İşte bu önerilerin en başında ise Türkiye’nin KKTC’de egemen üsse sahip olması önerisi geliyor. Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın ; "Bazıları KKTC'de yok ABD'ye üs verelim yok Rusya'ya üs verelim teklifleri yapmaktadır. Ben ise sadece ve sadece Türkiye'nin KKTC'de üs sahibi olmasını ve üssünde egemen üs olmasını isterim! İşte aramızdaki fark budur. Gerçek Türk Milliyetçiliği de budur!" önerisi de Kıbrıs’ın sahip olduğu jeopolitik önem ve Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC ile birlikte bu jeopolitik imkandan nasıl faydalanması gerektiğine yönelik kritik bir strateji olarak önerilmiş vaziyettedir. ABD’nin Irak müdahalelerinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgesi içinde kalan İngiliz üsleri son derece kritik ve etkili rol oynamıştır. Kıbrıs, Türkiye’nin hem hava sahası hem de Akdeniz’deki güvenliği açısından son derece önemli bir rol oyanmaktadır. İlerleyen teknolojiyle birlikte Kıbrıs adası istihbarat faaliyetleri açısından da son derece önemli bir ada haline gelmiştir. Türkiye’nin maruz kaldığı ve kalacağı espiyonaj faaliyetleri çerçevesinde Kıbrıs adasını ihmal etmesi düşünülemez. Kıbrıs adası hem hava hem de denize kurulacak hakimiyet noktasında ciddi önem barındıran ve ihmal edilmesi düşünülemeyen bir jeopolitik gerçekliktir. Bu nedenle Türkiye’nin Kıbrıs’ta üsse sahip olması Türkiye ve KKTC güvenliği açısından da son derece önemli bir olumlu adım olacaktır. ABD’nin 1 Ekim 2022 tarihi itibariyle GKRY’ye 35 yıldır uyguladığı silah ambargosunu kaldırması ve GKRY’nin elinde bulundurduğu Rus menşeili silahları Ukrayna’ya yollaması koşulunda yeni ve gelişmiş ABD silahlarını vereceğini duyurmasıyla birlikte Türkiye’nin KKTC’nin güvenliği ve egemenliğiyle birlikte kendi güvenlik ve egemenliği için Kıbrıs’ta üs kurma adımını atması kaçınılmaz bir durum haline gelmiştir. Özellikle her geçen gün artan küresel enerji talebiyle birlikte Kıbrıs adasının ekonomik ve askeri önemi de giderek daha da artmaktadır. Türkiye’nin başta güvenlik olmak üzere enerji ticareti ve tedariki açısından Kıbrıs adası oldukça mühim bir noktadadır. Kıbrıs adası yakın zamanda da askeri önemini defalarca ortaya koymuş bir lokasyon olarak kendisini göstermektedir. Kıbrıs adası Türkiye’nin ulusal ve uluslararası güvenliğinin yoğunlaştığı stratejik değeri yüksek bir gerçekliktir. Kıbrıs adasının tarihin en eski devirlerinde olduğu gibi gelecekte de önemini artırarak koruyacağı net bir olgu olarak durmaktadır.
Kıbrıs adası Türkiye’ye yalnızca 70 km uzaklıktadır bu noktada da Türkiye’nin Akdeniz bölgesinin güvenliği tamamen Kıbrıs Adasıyla bütünleşik vaziyettedir. Aslında Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyetinin tüm Akdeniz bölgesine egemen bir ada konumundadır. Bu nedenledir ki Kıbrıs Adasından havalanacak bir düşman uçağı Türkiye’nin derinliklerine kolayca girip saldırabilir ya da Kıbrıs Adasından atılacak bir füze Türkiye’nin derinliklerine ulaşabilir. Türkiye’nin güvenliği açısından Kıbrıs Doğu Akdeniz’deki diğer tüm devletlere nazaran çok daha önemli ve hayatidir. Kıbrıs adası Türkiye’nin ulusal ve uluslararası güvenliğinin yoğunlaştığı stratejik değeri yüksek bir gerçekliktir. Türkiye hem kendi hem de KKTC’nin güvenliğini sağlama almak ve tüm Akdeniz bölgesi ve Anadolu’yu olası bir saldırıdan korumak için KKTC topraklarında üs kurmalıdır. KKTC’de bir deniz üssü gerekliliğine yıllardır dikkat çeken müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, “Bu üs yapılanması Türksüz bir Kıbrıs, Türkiye’siz bir Doğu Akdeniz hayallerinin önüne yeni bir set çekecek” demiştir. Kıbrıs’ın ABD başta olmak üzere, İngiltere, Rusya, Çin gibi ülkelerin markajında olduğunu belirten Cihat Yaycı, “Bizim atalarımız bu adanın ne kadar kıymetli olduğunu 600 yıl önce tespit etti. Bugün Yunanistan, İsrail, İngiltere, Rusya, ABD, Çin adada konuşlanmak istiyorsa, Türkiye zaten haydi haydi çok daha konuşlanmalı” diyerek Kıbrıs’ta egemen nitelikli bir üssün kurulmasını “Bu üsler Türkiye’nin toprağı sayılmalı. Bu üs toprakları içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunları geçerli olmalı ve bayrağı asılı olmalıdır. Egemen üs demek, bir takım haklarımızın o üs sınırları içinde kullanılması demektir.” İfadeleriyle de net bir şekilde önermiştir.