Türkiye’de Tulina ve Kılıç Balığı Avcılığında Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Sosyal Medyada Paylaş!

Türkiye’de Tulina ve Kılıç Balığı Avcılığında Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Türkiye bir deniz ülkesidir. Akdeniz, Karadeniz, Adalar Denizi’nin yanı sıra balıkların göç yolu üzerindeki Marmara Denizi ve zengin iç suları ile birlikte büyük bir balıkçılık potansiyeline sahiptir. Ülkemizin küresel düzlemde varlığını güçlendirmek denizlerdeki hakimiyetinden geçer. Denizlerde ifa edilen her etkinlik gibi balıkçılık da stratejik, ekonomik, politik açıdan oldukça önemlidir. Deniz kaynaklarımızın da tıpkı vatanımızın bir karış toprak parçası gibi anavatanı olduğu düsturu doğrultusunda doktorinleşen Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Sayın Cihat Yaycı’nın “Mavi Vatan” stratejisi Türkiye’nin denizlerdeki mücadelesine önderlik etmektedir. Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Sayın Cihat Yaycı’nın söylediği üzere, “Türkiye bir yarımada ülkesi değildir! Türkiye; Anadolu ve Trakya yarımadaları olmak üzere iki yarımada ülkesidir. Türkiye’nin 3 tarafı değil, 6 tarafı denizlerle çevrilidir.” Jeopolitik konumumuz getirdiği bu zenginlik bizlere balıkçılık sektöründe de büyük imkanlar sunmaktadır.

BM Genel kurulu 2022 yılını “Uluslararası Balıkçılık ve Su Ürünleri Yılı” ilan etti. Bütün balıkçılarımız için önemli bir yıl ancak Türk balıkçılarımız sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak noktasında önemli sorunlar ile karşı karşıya. Özellikle kılıç ve tulina balığının avcılığında karşılaşılan zorluklar sektörün zor şartları altında geçim mücadelesi veren balıkçılarımızın tamamen faaliyetini durdurmakta. Uluslararası deniz ürünleri pazarında istekle tüketilen kılıç, tulina balıklarının tüketimi  iç pazardaki arz ile de karşılık bulmaktadır.  Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde kılıç ve tulina avcılığı, uzatma ağı ile Batı Akdeniz, Ege ve Marmara denizlerinde yapılmaktadır. Minimum av boyu 125 cm olan kılıç balığı ve tulina balığı 1 Ekim- 30 Kasım tarihleri arasında avcılığı yasaktır. İzne tabii olan avcılık yapacak balıkçı gemileri bulunduğu ilin Tarım İl Müdürlüğünden izin almak zorundadır. Av sezonun trol ve gırgıra kapalı olduğu dönemlerde kılıç ve tulina avcılığı balıkçılığımıza alternatif avcılık olarak görülmektedir. Ancak Türkiye’de kılıç ve tulina balıkçılığı Avrupa Birliği Sürecinde 13 No’lu Balıkçılık Faslı kapsamında belirlenen ortak kuralları, dinamik bir balıkçılık sektörünün varlığına ket vurmaktadır. Kılıç ve tulina balıkçılığı ile geçimini sağlayan balıkçılarımıza henüz 13 No’lu Balıkçılık Faslı müzakerelere açılmamış olmakla birlikte yükümlülükleri uygulanmaya başlamıştır. Kılıç ve tulina balıkçılığı ülkemizde deniz ekosistemindeki yerini koruyup muhafaza etmek için ihtiyatlı uygulamaları ile sürdürülebilir balıkçılık yaklaşımı doğrultusunda yapılmaktadır. Ancak kılıç ve tulina avcılığında doğrudan uygulanan birçok bağlayıcı kuralı kapsayan faaliyetlerle sektördeki etkinliği güçleştirilmiştir.

Balıkçılarımız uygulamalar sebebiyle kıyı sularında kalmışlardır. Akdenizde ise 15 Temmuz 2019’dan bu yana uygulanan kılıç balığını kurtarma planına ilişkin AB Yönetmeliği ile balıkçılarımızı yasal haklarını ellerinden alarak mağduriyet oluşturmuştur. Av araçları yasak edilmiştir. Av araçlarının 2024 yılı itibariyle markalaşması ve küçük ölçekli balıkçılarımıza bu konuda destek sunulması faydalı olacaktır. Ülkemizde kılıç ve tulina balığı avcılığı yapan balıkçılarının esas mesleklerinin balıkçılık olması itibariyle bu işi kazanç elde etmek amacıyla profesyonel olarak yapılmaktadır. Tüketicinin ihtiyacını karşılayacak ve balıkçılarımızı, sektörde çalışan emekçilerimizi, üreticilerimizi korumak esas olmalıdır. Japonya’da her yıl 1 milyon ton, Afrika’da 20.000 ton tulina balığı avlanırken doğal şartlar göz ardı edilmeksizin Türk balıkçılarımıza kota şartları, verilmeyen izinler ile mağduriyet yaşamaktadır.

 

Balıkçılık, bilimsel kaynaklardan yararlanılan aynı zamanda uluslararası boyutları olan çok aktörlü bir sektördür. Türk balıkçılarının emeği, çalışkanlığı, profesyonelliği ile dünyanın dört bir yanında olması gereklidir. Ülkemizde de balıkçılık faaliyetlerinde üreticilerimizin korunması üzerine yürütülmelidir. Türk balıkçılarımız Doğu Akdeniz ve Ege sularında yoğun şekilde faaliyet göstermelidir.  Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Sayın Cihat Yaycı’nın söylemiyle, “Mavi vatanımızı sahiplenmek açısından önemlidir. Burada başkalarının avlanmaması gerekiyor. Onu da sağlayacak olan devlettir.” Uluslararası sularda balıkçılık izninin kolaylaştırılması gereklidir. Tulina ve kılıç balığını avlama kabiliyetine sahip olduğumuz yerlerde Türk balıkçılarımız faaliyet göstermelidir. Diğer ülkelerin balıkçıları 12 ay uluslararası sularda avcılık yapabiliyorken Adalar Denizinde ve uluslararası sularda avlanma iznini karşılarına zorluklar sunan bir süreç bulunmaktadır. Ekonomik değeri oldukça yüksek olan tulina ve kılıç balıkçılığını korumalıyız. Bir an önce Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge ilan edilmelidir. Karşılaşılan sorunlar dolayısıyla balıkçılık sektörünü farklı ülkelerin tekeline  bırakamayız. Endüstriye balıkçılarımız yazın Adalar denizinde 6 milin üzerinde, Akdeniz’de 12 mil üzerinde izin verilmelidir. Balıkçılarımız karasularımızın üzerinde avcılık yapma imkanına sahip olmalı, engeller ile karşı karşıya kalmamalıdır. Yunan ve İtalyan balıkçılar 12 ay boyunca fiilen balıkçılık yaparken, verilen izinleri suistimal ederek ihlaller yaparken Türk balıkçılarımız kıyılar hapsolmamalıdır. 110 teknesiyle birlikte 850 ton iç piyasaya sunmak üzere kılıç balığı, 300 ile 500 ton arası tulina balığı kapasitesi olan sektör göz ardı edilmemelidir. Farklı ülkelerde uygulama örneklerine sahip olduğumuz üzere endüstriye balıkçılık ile yöresel balıkçılık farklı mevzuatlara tabii tutulmalıdır. Ceza ve yaptırımlar ağır olmalı ancak ruhsat ellerinden alınmamalıdır. Balıkçılık Yönetimi Başkanlığının kurulması tekrar gündeme alınmalıdır. 2020 yılında güncellenen kanun zemininde Kota ve Bölgesel balıkçılığa geçiş ile sorunların çözümü sağlanabilir. Jeopolitik konumumuz, tarihimiz bizlere denizlere yatırım yapmamızı ve denizlerimizin yaptığımız yatırımlara dair beklentilerimizi karşılayacağını göstermekte. Gelecek kuşaklara miras bırakılacak Mavi Vatanımıza sahip çıkmak için denizlerdeki faaliyetlerimize sahip çıkmalıyız.

TÜRK DEGS GÖNÜLLÜ ARAŞTIRMACISI BEYZANUR BURUK