TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK JEPOLİTİĞİ VE KIBRIS
YAZAN; TÜRK DEGS ARAŞTIRMACISI ŞAFAK YILDIRIM
Doğu Akdeniz’in güvenlik,ticaret ve tüm uluslararası ilişkiler bakımından düğüm noktası olan Kıbrıs adası tarihin hemen her döneminde ilgi ve dikkat odağı olmuştur. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının ana bağlantı noktası olan Kıbrıs Adası küresel enerji ticaretinin büyümesiyle birlikte önemini katlayarak bugünlere gelmiştir. Doğu Akdeniz ülkelerinin neredeyse tamamına yakınlığı bulunan Kıbrıs Adası başta Türkiye olmak üzere stratejik açıdan oldukça önemli bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Anadolu’ya sadece 70 kilometre uzaklıkta bulunan Kıbrıs Adası, Türkiye için ticari ve askeri güvenlik açılarından benzersiz bir öneme sahiptir. Diğer yandan tarihi, coğrafi ve askeri gerçeklikler de Kıbrıs Adası’nın özünde Anadolu ile bütünleşik bir durum teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. İngiliz Tarihçi George Hill de “Kıbrıs Adası hiçbir zaman Yunanistan’ın bir parçası olmamıştır, Kıbrıs kilisesi Doğu Ortodoks Kilisesi'nin özerk bir üyesiydi ve o yüzden din, dil ile birlikte, Kıbrıslı Rumlar'a Yunan kökenli olduklarını besletmiştir.” İfadeleriyle Kıbrıs Adası’nın aslında kültürel ve sosyolojik bakımdan da Anadolu’ya ait olduğunu ortaya koymuştur. 1907 yılında İngiliz Sömürge Bakanlığı Müsteşarı olarak Kıbrıs'a gelen Churchill hazırladığı raporda şu ifadeleri kullanmıştır; "Kıbrıs tarih boyunca hiçbir zaman Yunanistan'a bağlı olmamıştır! Kıbrıs en geniş bir hayal ile bile coğrafi bakımdan Yunanistan'ın bir parçası olamaz.Kıbrıs'ta kendilerini Yunanlı sayan Rumlar'da aslında Yunanlı değildir. Yunan dili adadaki Rumların Yunan göreneklerine bağlı kalmalarını sağlamıştır." İfadeleriyle Kıbrıs Adası üzerindeki Yunan algı ve propagandasının geçersizliğini ortaya koymuştur.
Özellikle 17. Yüzyıldan itibaren sömürge imparatorluklarının Doğudan elde ettikleri maddi gelir ve mal akışının artmasıyla birlikte Kıbrıs Adasının önemi de bu oranda artmış ve Süveyş Kanalının inşasının ardından Adanın ekonomik, askeri ve stratejik değeri de katlanmıştır. İngiltere’nin sömürge topraklarıyla olan bağlantıları ve ekonomik akışı da Doğu Akdeniz üzerindeki ticaret rotasıyla ağırlaşınca Kıbrıs Adası emperyal güçlerin iştahını giderek kabartmıştır. Bu nedenledir ki Türkler için Kıbrıs sorunu İngiltere’nin sözde Rusya’ya karşı Osmanlı’yı koruma bahanesiyle adaya 1878 yılında “geçici süreyle” yerleşip onlarca sene adanın yönetimini üstlenmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. İngiltere’nin Kıbrıs üzerinde egemenlik kurmasına tüm ikbalini ve umudunu var olduğu günden beri emperyalist güçlere bağlamış Yunanistan sevinmiştir. Yunanistan, Kıbrıs Adası’nın İngiltere himayesine girmesini kendi megali idea hayalleri için bir fırsa olarak görmüştür çünkü Yunanistan, Doç.Dr. Cihat Yaycı’nın şu tespitinde de ifade edildiği gibi “Yunanistan tarihi boyu büyük güçlerin şemsiyesi altındadır.Yunanistan ülkesini 6 kez savaşmadan ya da savaşta yenilmesine rağmen Türklerden toprak alarak büyütmüş bir ülkedir.” Kıbrıs konusunda da Yunanistan tekrar sınırlarını kolayca büyütme için bir imkan elde ettiği zannına kapılarak, Balkanlardan Girit’e kadar elde ettiği birçok toprağı İngiltere sayesinde kazanan Yunanistan tekrar megali idea hayallerini devreye sokmuştur. Erken tarihlerde başlayan Megali İdea emelleri Girit için başlatılan Enosis fikrinin Kıbrıs üzerinde de tekrar hortlatılmasıyla devam etmiş ve 1878 yılından 1974 yılına kadar yani neredeyse bir asır boyunca Kıbrıs Türklüğünün soykırıma tabii tutulmasıyla devam etmiştir. Bu noktada Kıbrıs Adası’nın Türkiye’nin Güvenlik Jeopolitiği için ciddi önemi ortaya çıkmaktadır. Kıbrıs sadece doğu akdeniz’in değil tüm Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye ekseninde Avrasya açısından bir stratejik ve jeopolitik düğüm görevi icra etmektedir. Akdeniz üzerinden söz sahibi olmak isteyen ve dolayısıyla küresel dünyada kendi stratejilerini ortaya koymak isteyen her devletin perspektifinde Kıbrıs olmak zorundadır. Türkiye ise tarihsel, kültürel, ekonomik, sosyolojik ve coğrafi bütünlüğü bulunan Kıbrıs’ı tüm politik ve stratejik vizyonlarına katmak durumundadır. Türkiye’nin Kıbrıs’ı ihmal etmesi asla ama asla düşünülemez çünkü Kıbrıs Türkiye’nin tüm güvenlik ve ekonomik varlığı açısından yoğun hatta hayati öneme sahip bir adadır. Türkiye’nin Akdeniz’de bulunan limanları ülke ekonomisi açısından son derece kritik rol oynamaktadır. Kıbrıs adasının Türkiye’ye olan coğrafi yakınlığı adanın Türkiye’nin hem ticari hem de askeri güvenliği açısından ciddi öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer yandan Kıbrıs, Türkiye’ye karşı kötü emelleri olan bir devlet açısından inanılmaz imkanlar yaratma potansiyeline sahiptir örneğin; Türkiye’ye saldırmayı planlayan bir devlet için Kıbrıs adası ciddi bir ikmal ve harekat üssü haline getirilebilir. Kıbrıs adası Türkiye’ye yalnızca 70 km uzaklıktadır bu noktda da Türkiye’nin Akdeniz bölgesinin güvenliği tamamen Kıbrıs Adasıyla bütünleşik vaziyettedir. Aslında Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyetinin tüm akdeniz bölgesine egemen bir ada konumundadır. Bu nedenledir ki Kıbrıs Adasından havalanacak bir düşman uçağı Türkiye’nin derinliklerine kolayca girip saldırabilir ya da Kıbrıs Adasından atılacak bir füze Türkiye’nin derinliklerine ulaşabilir. Türkiye’nin güvenliği açısından Kıbrıs Doğu Akdeniz’deki diğer tüm devletere nazaran çok daha önemli ve hayatidir.
Kıbrıs dünyadaki en önemli düğüm noktalarından birisidir. Cebeli Tarık, Süveyş Kanalı, Türk Boğazları gibi dünya açısından oldukça önemli olan geçitlerin ana güzergahı noktasından bulunmaktadır. Özellikle her geçen gün artan küresel enerji talebiyle birlikte Kıbrıs adasının ekonomik ve askeri önemi de giderek daha da artmaktadır. Türkiye’nin başta güvenlik olmak üzere enerji ticareti ve tedariki açısından Kıbrıs adası oldukça mühim bir noktadadır. Kıbrıs adası yakın zamanda da askeri önemini defalarca ortaya koymuş bir lokasyon olarak kendisini göstermektedir. Örneğin; ABD’nin Irak müdahalelerinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgesi içinde kalan İngiliz üsleri son derece kritik ve etkili rol oynamıştır. Kıbrıs, Türkiye’nin hem hava sahası hem de Akdeniz’deki güvenliği açısından son derece önemli bir rol oyanmaktadır. İlerleyen teknolojiyle birlikte Kıbrıs adası istihbarat faaliyetleri açısından da son derece önemli bir ada haline gelmiştir. Türkiye’nin maruz kaldığı ve kalacağı espiyonaj faaliyetleri çerçevesinde Kıbrıs adasını ihmal etmesi düşünülemez. Kıbrıs adası hem hava hem de denize kurulacak hakimiyet noktasında ciddi önem barındıran ve ihmal edilmesi düşünülemeyen bir jeopolitik gerçekliktir. Kıbrıs adası Türkiye’nin ulusal ve uluslararası güvenliğinin yoğunlaştığı stratejik değeri yüksek bir gerçekliktir. Kıbrıs adasının tarihin en eski devirlerinde olduğu gibi gelecekte de önemini artırarak koruyacağı net bir olgu olarak durmaktadır. Anadolu’yla bütünlük teşkil eden, Türkiye’nin hava, deniz ve kara alanları açısından ciddi güvenlik önemine sahip Kıbrıs, Türkiye’nin ulusa ve uluslararası tüm vizyonlarında odak noktası olmak mecburiyetindedir. Kıbrıs sadece jeopolitik açıdan değil aynı zamanda jeokenomik anlamda da Türkiye’nin kopması imkansız bir gerçekliğidir. Askeri güçler açısından ikmal, harekat ve karakol görevi gören Kıbrıs adasının sadece askeri imkanları dahi Türkiye Cumhuriyetinin hayatı çıkarlarının bütünleştiği bir bölgedir. Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın ; "Bazıları KKTC'de yok ABD'ye üs verelim yok Rusya'ya üs verelim teklifleri yapmaktadır. Ben ise sadece ve sadece Türkiye'nin KKTC'de üs sahibi olmasını ve üssünde egemen üs olmasını isterim! İşte aramızdaki fark budur. Gerçek Türk Milliyetçiliği de budur!" önerisi de Kıbrıs’ın sahip olduğu jeopolitik önem ve Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC ile birlikte bu jeopolitik imkandan nasıl faydalanması gerektiğine yönelik kritik bir strateji olarak karşımızda durmaktadır. Kısacası Türkiye’nin Kıbrıs adasını başta güvenlik ve ekonomik gerçeklikler olmak üzere hemen hiçbir noktada ihmal etmesi düşünelemez!