TURKIYE-RUSYA ILISKILERINDE ENERJI FAKTORU

Sosyal Medyada Paylaş!

ÖZET

 

Bu çalışmada 90’lardan itibaren Türk-Rus İlişkilerinin enerji alanındaki ilişkileri dikkate alınmıştır. Türkiye ile Rusya arasındaki enerji işbirliği çatısı altında grafik bağlamında izah edilmiştir. Bu yönde Türkiye’nin enerjiye ne kadar bağımlı olduğu belirtilerek, bu durumu lehine çevirmesinin ehemmiyet arz ettiği belirtilmiştir. Bölgesel anlamda oldukça çalkantılı geçen ikili ilişkilerin enerji konusunda ne olursa olsun güvene dayalı bir zemin inşa ettikleri sürdürebilirliğe yansıtıldığı da kaçınılmaz olarak ifade edilmiştir. İlişkilerin birbirine bağımlı olduğu küresel dünyada doğal kaynak üssü olarak tabir edilen Rusya’nın ve gelişmesinin enerjiyle doğru orantılı olduğu Türkiye’nin enerji alanında gerçekleşebilecek yeni projelere adım atacağı kaçınılmaz olacaktır.

 

TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNDE ENERJİ FAKTÖRÜ

 

Uluslararası Enerji Ajansı, enerji güvenliğini, kesintiye uğramayan uygun fiyatlı enerji kaynaklarının varlığı olarak tanımlasa da, bir takım siyasi gruplar ve bilirkişiler tarafından bakıldığında çok boyutlu (güvenliği, tesis edilmesi, servis edilmesi, fiyatlandırılması) olarak karşımıza çıkmaktadır. Her ülkenin kendisine göre bir enerji politikası ve bu bağlamda tanımı vardır. Örnek verecek olursak, bir ülkenin enerji politikası servis edilmesi (ticari anlamda) üzerine olacaksa bu konuda çevre ülkeler ile ilişkileri kaçınılmaz olacaktır. Diğer yandan çevre konusunda gerek geçmişte (Japonya) gerekse bulunduğumuz dönem içerisinde büyük problem yaşayan ülkeler enerji çeşitlendirilmesinde nükleer enerjiye vereceği ağırlık, yüksek ihtimalle diğer ülkelere kıyasla daha az olacaktır. Kısa ve orta vadede ani değişimlere karşı enerji güvenliğini sağlamak isteyen ülkeler ise arz-talep dengesini dizayn edebilmek için farklı yollara başvuracaktır. Örneğin petrol ithalatı satın alındığı ülkede beklenmedik bir karışıklıktan dolayı sekteye uğrarsa çeşitli diplomatik girişimler ile alternatif pazarlara başvurulabilir. Aynı şekilde bir başka ülke, yaşadığı enerji sorunundan dolayı askeri güç kullanımına başvurabilir(1973 Petrol krizi).

1990’ların sonundan itibaren Türkiye-Rusya ilişkileri pek çok uluslararası krize tanıklık etse de sonuç olarak karşılıklı anlayış birliğiyle sonuçlandırdıklarına şahit olduk. Buradan yola çıkılmak üzere irdeleyeceğimiz bir diğer konu ise ikili ilişkilerde enerji tarihidir. Türkiye’nin bu konudaki en güvenilir ülkeler sıralamasında Rusya ilk sırada yerini korumuştur, gerek ekonomik gerekse siyasi krizlerde hiçbir zaman kesintiye uğramamıştır. Azerbaycan ve İran da tedarik konusunda yerlerini alsalar da ilişkilerdeki dalgalanmalar, fiyatta anlaşmazlıklar birtakım sorunlara yol açmıştır. Örnek verecek olursak; Mavi Akım’ın 2004’te faaliyete geçmesiyle her geçen gün sorunsuz işleyen ciddi enerji kaynakları arasında yerini almıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte petrol ve doğalgaz gibi ürünlerin dışında Rusya ile nükleer enerji konusunda da işbirliği bulunmaktadır(Akkuyu Nükleer). Şimdi genel olarak bakacak olursak ülkemizin Rusya ve Almanya ile büyük ticaret ilişkileri bulunmaktadır. Doğal olarak bu ticaret hacimleri zamanla kendini siyasi ve güven temelli karşılıklı bağımlılıklara itmektedir hatta zorunlu hale getirmektedir. Rusya ile ticaretimize bakıldığında 2013’te 6,97 milyar dolar olan ihracatımızın, 2017’de 2,74 milyar dolara gerilediğine şahit olmaktayız. Elbetteki rakamlar pek iç açıcı görünmese de bu dönemler arasında oluşan siyasi, askeri meseleleri hesaba katmak gerekir. Rusya’dan yapılan ithalat oranlarına gelecek olursak; 2013’te 25,06 milyar dolar olurken bu durum 2017’de 19,51 milyar dolara gerilemiştir. Her ne kadar bu oranlara turizmin katkısı olsa da dış ticaret açığının çok büyük olduğunu bilmek ve buna göre çeşitli politikalar belirlemek Ankara açısından önem arz etmektedir.

 Türkiyenin Rusyadan ithalatı ve Rusyaya ihracatı (milyar ABD doları)

Kaynak: TÜİK, 2018.

Rusya enerji kaynaklarını servis etmek üzere oldukça geniş bir nakil ağı kurmuştur. Doğalgaz boru hatları, Ukrayna ve çevre ülkelerle dizayn edilerek Avrupa’ya ulaştırılmıştır. Ayrıca Baltık Denizinden Almanyaya ulaşan Kuzey Akım Doğal Gaz Boru Hattı (Kuzey Akım) ve Karadenizden Türkiyeye ulaşan Mavi Akım Doğal Gaz Boru Hattı (Mavi Akım) gibi Rusya ile tüketici ülkeler arasında doğrudan bağlantı sağlayan enerji nakil hatları da bulunmaktadır (Simola & Solanko, 2017, s. 17). Enerjide küresel dev olan Rusya, Karadeniz kıyısında bulunan limanları ve nakit hatları sayesinde Hazar bölgesindeki enerji kaynaklarını, ekonomik gelişimleri bu kaynaklara endeksli olup, büyük pazar haline gelen Avrupa’ya da servis ederek ekonomik gücünün yanında siyasette de söz sahibi haline gelmiştir. Rusyanın enerji politikasını oluşturan en önemli kararlar, ilgili bakanlıkların üzerinde hükümetin en üst seviyesinde alınmaktadır. Özellikle petrol ve doğal gaz sektörü ile ilgili politikalar, 2000 yılında iktidara gelen ve 2018 yılında dördüncü kez devlet başkanı olarak seçilen Vladimir Putin tarafından belirlenmektedir (Mitorova, 2014, s. 11). Rusya Devlet başkanı Putin, enerji nakil hatlarının güvenliği ve fiyatlardaki istikrarın sağlanmasının Moskova açısından ciddi önem arz ettiği farkında olmakla birlikte dış politikasını buna göre şekillendirdiği ve diplomatik ilişkilerini bu yönde dizayn ettiği aşikardır. Rusyanın enerji politikası, Orta Asyadan Avrupa ve Doğu Akdenize kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bu açıdan bu coğrafyalardaki hâkimiyetini sürdürebilmek için bölgesel anlamda siyasal üstünlüğünü korumayı hedeflerken, aynı zamanda bölgede faaliyet göstermeye çalışan Batılı enerji şirketleriyle ve bölgenin enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan Çin ile rekabet halindedir (Varol, 2016, s. 289, 290).

Rusya Orta Asya’nın yanısıra küresel anlamda büyük pazarı haline gelen ve bunlarla birlikte siyasetinde etkili olan Avrupa devletlerine yönelik her geçen gün tahakkümü artmaktadır. Diğer yandan Rusyanın Ukraynanın rolünü bertaraf etmeyi hedeflediği (Kırım sebebiyle) proje ise iptal edilen Güney Akım Doğal Gaz Boru Hattı projesinin yerini alan Türk Akımı’dır. Rusya, bu düzen ile Ukraynayı etkisiz kılarak, Türkiye ve Avrupa ülkelerine doğal gaz ihraç etmeyi tahayyül etmektedir. Rusya ihraç ettiği enerji ürünlerini ve ülkeleri çeşitlendirerek olası bir krizde gerek ekonomik gerekse siyasi anlamda güven tabanı oluşturmaktadır.

Türkiye’ye gelecek olursak OECD ülkeleri arasında enerji bağlamında kayda değer anlamda talebi en hızlı artan ülkelerden biridir. Son yıllarda her ne kadar yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapsa da, büyük ölçüde fosil yakıtlara (petrol, doğalgaz, kömür) bağımlı olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Türkiye, enerji bağlamında ihtiyaçlarına yönelik hedeflerini belirlerken, bağımlılığın ortaya çıkardığı çıkmazları dikkate alması elzemdir. Rusya ile ticaretinde ciddi anlamda bağımlı olmakla birlikte, aynı zamanda çatışma alanlarının  son zamanlarda bir hayli artması bu konuda olumsuz senaryolara yönelik endişeleri de arttırmıştır. Bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı 2015-2019 Strateji Planında doğal gazın ithal edildiği kaynakların (ülkelerin) çeşitlendirilmesi (aynı zamanda fiyat konusunda istikrarın sağlanması), varolan doğal gaz depolama kapasitesinin üzerine çıkarılması (olası ani krizlere karşı) ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılması önem atfetmektedir. Ayrıca enerji merkezi olma hedefi açısından coğrafi yeterliliğe rağmen, yeterli alt yapıya ve bölgesel etkinliğe sahip olunmadığı ve enerji kaynaklarına yönelik arama ve üretim faaliyetlerinin arttırılması gerektiği de yapılan tespitler arasında yer almaktadır (ETKB, 2014, s. 25). Diğer yandan Türkiye, coğrafi konumu ve özellikle Türk Boğazları sayesinde Hazar Bölgesi petrol ve doğal gazını, dünya enerji piyasalarına ulaştıracak alternatif güzergâh haline gelmiştir (Kakışım, C. 2018). Ankara’nın bu rolü, bölgede transit ülke olmaya aday İran ve Rusya ile Türkiye arasında bir çekişmenin meydana çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ancak ABDnin 1996 yılından itibaren İrana karşı yaptırım uygulamaya başlaması, bu alanda sadece Rusya ve Türkiyeyi rakip olarak bırakmıştır (Ediger, 2016, s. 41).

Mavi Akım ile Ankara’nın Moskova’ya karşı enerji konusunda her ne kadar bağımlılığı artsa da, Rusya Doğu-Batı Enerji Koridoru projesini destekleyen ülkeler bağlamında siyasi gücünü arttırmıştır. Rusya, Mavi Akım’ın bir an önce inşa edilmesi için hızlı davranmış ve başta Türkmenistan olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerin doğal gazını, Türkiye ve AB ülkelerine taşıyacak Trans Hazar’ın inşasına engel olmuştur (Oğan, 2016).  İran, Azerbaycan ve Türkmenistan arasında yaşanan çıkar çatışması Türkmenistan’ın doğal gazını Avrupa’ya ulaştıracak olan Trans Hazar’ın inşasında da belirsizliklere yol açmaktadır. Türkiye’nin enerji politikaları, arz güvenliği açısından Rusya ile gerçekleştirilen Mavi Akım projesini değerlendirecek olursak, pek iç açıcı bir durumla karşılaşamayız. Trans Hazar, Türkiyeye doğal gaz tedarik ettiği ülkeleri ve enerji nakil güzergâhlarına yönelik alternatif oluşturma imkanı sunsa da Mavi Akım ile Türkiye, enerji ithalatında Rusya’ya bağımlı hale gelmiştir. Batı Hattı’ndan sonra Mavi Akım’ın da ön planda olmasıyla, Türkiyenin Rusyadan tedarik ettiği doğal gaz ithalatını 30 milyar metreküpe dayandırmıştır. Bu enerji ithalatının etkisiyle birlikte cari açık ciddi dengesizlik yaratmış bu durum Ankara’nın aleyhine olmuş, ayrıca Rus doğalgazının üçüncü ülkelere ihracının yok sayılması, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilere biraz da olsa pozitif yönlü durumun çıkmasına ket vurmuştur.

Kaynak: TÜİK

Diğer yandan Rusya ile ilişkilerin çok boyutlu alanlarda gelişeceği (Doğu Akdeniz, Suriye, Kırım, Karabağ, Adalar Denizi..) ve bu gelişmelerle birlikte ekonomilerine, özellikle Türk Akımı projesi ve Akkuyu Nükleer Santrali projelerine yansıyacağı kaçınılmaz olacaktır. Mersin’de inşa edilecek olan Akkuyu Nükleer Santralinin proje maliyeti yaklaşık 20 milyar dolar olacağı tahmin edilmekle birlikte, 13.360 kişiye iş olanağı sağlayacaktır. Son olarak Türkiye bulunduğu jeopolitik konum itibariyle her türlü krizi gerekse de çıkarlarını fırsata çevirmesini bilmeli, Rusya, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin ve Ortadoğu ülkelerinin doğal enerji kaynaklarını Avrupa’ya servis edilmesinde merkez üs konumunda olmalı hatta bu durumu gerektiğinde koz olarak kullanmalıdır.

SONUÇ

Teknolojinin ilerlemesiyle sanayiye dayalı büyümeyle ivme yakalamak isteyen gelişmekte olan ülkeleri zaruri olarak enerjiye itmiştir. Türkiye’nin enerjiye dayalı ekonomisi ve bu enerjinin kendi toprakları içinde olmayışı ayrıca coğrafi konumunun sürekli çalkantılı olması büyük bir çıkmaza sürüklemiştir. Türkiye, enerji ihtiyacını karşılamak diğer yandan da geleceğe radikal kararlar vermek açısından cari açığının hayli yüksek olduğu yani ekonomisini doğrudan etkilediği enerji planlarını şimdiden yapması önem teşkil etmektedir. Bu açıdan, Türk-Rus ilişkileri enerji bağlamında devam etmekte olan yollar, projeler ve geleceğe dönük tahayyüller pozitif bir hava çerçevesinde ilerlemektedir. Akkuyu Nükleer santralinin inşası ve büyük ilerleme kaydedilmesi geleceğe dönük uzun vadeli planların olacağına ciddi bir örnektir.

Taraflar arasındaki çıkar çatışmalarının olduğu her ne kadar fazlaysa, enerji odaklı birtakım ilişkiler sorunların çözülmesine katkı sağlamaktadır. Şunu unutmamak gerekir ki, Rusya, Türkiye için ne kadar önemliyse, Türkiye de Rusya için büyük pazar haline gelen, istikrarlı ve bölgesel anlamda güçlü bir NATO üyesidir. 24 Kasım 2015’te gerçekleşen Uçak Krizi sonrası yaşanılanlar ilişkilerin gerginleşme süreci içerisine girilse de enerji talebinin büyük kısmı yine Moskova tarafından sağlanmıştır. Her ne kadar turizm alanı bir müddet sekteye uğramışsa da hızlıca toparlanma süreci konusunda taraflar istekli olmuştur. Tarafların çıkarlara dayalı ilişkisi her alanda kendini göstermektedir. Türkiye’nin artan ve artacak enerji ihtiyacı ve enerjinin Avrupa’ya servis edilmesi konusunda köprü görevi üstlenmesi, diğer yandan tarihten süregelen, okutulan Boğazlardan sıcak denizlere inme politikası düşüncesi düzenin korunmasına olumlu etki yapmaktadır. Son olarak Türkiye coğrafi konumunu büyük bir dikkatle analiz etmeli avantaj ve dezavantajlarını masaya koyarak diplomatik ilişkilerine dayandıracağı yumuşak güç ile çıkarlarını sağlamalı, bu durum hem Ankara açısından hem de bölgesel anlamda Ankara’nın tahakkümü konusuyla alakalı olarak önem arz etmektedir.

 

TÜRK DEGS GÖNÜLLÜ ARAŞTIRMACISI

ÖMER FARUK AKINCI

 

KAYNAKÇA

Abbasigil, S,Ö. (2016) ‘SON DÖNEMDE GELİŞEN TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNİN ENERJİ PERSPEKTİFİNDEN ANALİZİ’. <https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/272647>

Ediger, V. Ş. (2016). Enerji ve Siyaset: Türkiye Rusya Enerji İlişkileri. Panaroma, 20, 40-46.

ETKB, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (13 Aralık 2013). 2014 Yılı Bütçe Sunumu. Ankara: Strateji Geliştirme Başkanlığı.

 

ETKB, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. (2014). Genel Enerji Denge Tabloları-Mavi Kitap 2014. Ankara: T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.

 

Kakışım, C. ( 2017). ‘Türkiyenin Enerji Politikaları Açısından Türk Akımına Yönelik Bir Değerlendirme’, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi. 5, 50, 517-527. <https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=makale-detay&Alan=sosyal&Id=AXCvuv5TyZgeuuwfWBni>

Kakışım, C. (2018). ‘Karşılıklı Bağımlılık Kapsamında Türkiye-Rusya Enerji İlişkilerinin Analizi’, (ss. 67-87). <https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/669578>

Mitorova, T. (2014). The Geopolitics of Russian Natural Gas. Rice Universitys Baker Institute, Center of Energy Studies, 1-99. <https://www.bakerinstitute.org/files/7356/>

Oğan, S. ( 2016). Mavi Akım: Türk-Rus İlişkilerinde Mavi Bağımlılık, Uluslararası İlişkiler ve StratejikAnalizler Merkezi,<http://turksam.org/mavi-akim-turk-rus-iliskilerinde-mavi-bagimlilik>.

Sakal,H. (2019), ‘Türkiye-Rusya İlişkilerinde Enerji’, (Kapadokya Üniversitesi Yayınları, (2019).  <https://enerji.mmo.org.tr/wp-content/uploads/2019/12/Türkiye-Rusya-İlişkilerinde-Enerji.pdf>

Simola H., Solanko, L. (2017). Overview of Russias Oil and Gas Sector. Bank of Finland Institute Economies in Transition, Policy Brief, 5. <https://helda.helsinki.fi/bof/bitstream/handle/123456789/14701/bpb0517.pdf?sequence=1>

 

Varol, T. (2016). Enerji Boru Hatları ve Güvenlik Boyutunda Rusyan Doğu Akdeniz Stratejisi. Çomak, H, Sancaktar, C., Demir, S., (Ed.), Uluslararası Güvenlik – Yeni Politikalar, Stratejiler ve Yaklaşımlar içinde (s. 283-306). İstanbul. Beta.