ULUSLARARASI SULARIN KULLANIMI HUSUSUNDA GELİŞTİRİLMİŞ DOKTRİNLER

Sosyal Medyada Paylaş!

Günümüz dünyasında uluslararası suların paylaşımı ve kullanım koşulları birçok ülke arasında ciddi ihtilaflara hatta savaşlara neden olmaktadır. Ülkeler arasındaki su paylaşımına yönelik ihtilafların giderilmesi ya da ülkelerin menfaatleri için geliştirdikleri çeşitli doktrin ve teoriler mevcuttur. Bu değerlendirmenin temel amacı uluslararası suların kullanıma yönelik geliştirilmiş olan çeşitli doktrin ve teorilerin özetini ve genel bir perspektif sunması açısından değerlendirmesini yapmaktır.

 

HARMON DOKTRİNİ

 

ABD’li hukukçu Judson Harmon tarafından geliştirilen bu doktrine göre; Suyun üzerindeki kullanım hakkı ve paylaşım konusundaki tasarrufun tamamı suyun ilk çıktığı yani suyu ilk olarak kullanan ülkeye aittir (Absolute Territorial Sovereignity)[1].

 

Harmon Doktrini, 20.Yüzyılın başında ABD-Meksika arasında ciddi bir ihtilafa neden olan Rio Grande Nehri’nin kullanımına yönelik geliştirilmiş ve ciddi bir ABD politikası olarak da savunulmuştur. Bu doktrine göre, bir devlet kendi topraklarından çıkan su üzerinde “mutlak” otoriteye sahiptir. Harmon Doktrini, aşağı kıyıdaş (mansap) ülkeleri mağdur edecek katı kuralları olan bir yapıya sahiptir[2].

 

Harmon Doktrinine örnek teşkil edecek durumlardan birisi de Suriye Devleti’nin Asi Nehri’nin paylaşımı hususundaki tavrıdır. Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde doğan Asi Nehri Türkiye’nin Amik Ovası’na dökülmektedir. Suriye Devleti, Asi Nehri’ni tam kapasite kullanarak Türkiye ve Lübnan’ın haklarını dikkate almamaktadır. Asi Nehri’nin %92’sini Suriye, %6’sını Lübnan ve %2’sini ise Türkiye kullanabilmektedir. Suriye Devleti’nin bu tavrı Harmon Doktrini’nin katı kurallarının pratiğe dökülmüş halidir[3].

 

DOĞAL PAYLAŞIM TEZİ (ABSOLUTE TERRITORIAL INTEGRITY)

 

Doğal Paylaşım tezi, Harmon Doktrini’nin katı yaklaşımına alternatif sunmak için geliştirilmiştir[4]. Bu yaklaşıma göre, suya kıyıdaş ülkeler sahip oldukları coğrafi ve hidrografik imkanlar ölçüsünde sudan faydalanabileceklerdir. Su havzasının en aşağısında bulunan ülkeler için ciddi mağduriyetler taşıyan bu yaklaşım da uluslararası arenada pratik ve gerçekliğe uygun bulunmamıştır[5].

 

HELSİNKİ KURALLARI

 

Su paylaşımı hususunda en kapsamlı ve hukuki zemini en güçlü öneri 1966 yılında, Helsinki Hukuk Derneği tarafından sunulmuştur. Bu kurallar uluslararası su hukuku için öncü ve önemli yazılı adımlar olarak değerlendirilmektedirler. Yasal olarak bağlayıcılığı olmayan öneri mahiyetindeki bu kurallar barışçıl çözüm odaklı devletler üzerinde ciddi normatif etkileri olmuştur. Diğer yandan, Nehirlerle alakalı anlaşmazlıklar yaşayan demokratik ülkelerin tamamına yakını da mümkün olduğunca bu kurallar uymaya çalışmaktadır[6].

 

Helsinki Kurallarının ana amacı dördüncü maddede şöyle vurgulanmıştır: “Her Havza Devletinin, uluslararası havza sularının yararlı kullanımlarında, ülke toprakları dahilinde makul ve adil bir paya hakkı vardır.” Dördücü madde de belirtildiği üzere, kıyıdaş (riparian) ülkeler arasında adil ve makul (equitable and reasonable) olan eşitlikçi bir yaklaşım söz konusudur[7].

 

Helsinki Kurallarını belirleyen ana faktörler şu şekilde sıralanabilir;

-Havza sularına bağımlı nüfus.

-İklim Koşulları.

-Ekonomik ve Sosyal ihtiyaçlar.

-Ülkelerin suya olan katkısı, ülkelerin yüzölçümleri ve havzalarının coğrafi durumu…

Gibi makul faktörlerin göz önüne alınarak hakkaniyetli ve ortak çıkarlara dayalı bir kullanım hakkı önerisinde bulunulmuştur[8].

 

Doktrinler Işığında Türkiye’nin Su Politikalarının Kısa Bir Değerlendirilmesi

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin Fırat ve Dicle Nehirlerinin kullanımı ya da denizler alanındaki politikaları göz önüne alındığında, uluslararası barışı ve kıyıdaş ülkelerin hakkını gözeten bir tutum içinde olduğu görülmektedir. Örneğin; Fırat ve Dicle Nehirleri hususunda Türkiye, Irak ve Suriye’nin yaşadığı kullanım ihtilafında Türkiye, Fırat ve Dicle Nehirlerinin bir bütün olarak ele alınması ve ülkelerin coğrafi, tarımsal ve demografik ihtiyaçları doğrultusunda bir paylaşım yapılması fikrini sunmuştur[9]. Türkiye’nin sunduğu bu tez Helsinki Kurallarının önerdiği barışçıl ve hakkaniyetli paylaşım önerisinin pratiğe dökülmüş halidir. Diğer yandan, Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın kaleme aldığı “Libya Türkiye’nin Denizden Komşusudur” , “Doğu Akdeniz Paylaşım Mücadelesi” gibi çalışmalar da küresel barışı tehdit eden ve su paylaşımı hususunda yayılmacı politikalar güden Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi ülkelerin tehditkar tezlerine karşı Libya, Mısır ve Filistin gibi kıyıdaş ülkelerin haklarını ve ortak menfaatlerini savunmaktadır[10]. Türkiye Cumhuriyeti, Dicle ve Fırat Nehirlerinin paylaşımı hususunda Helsinki Kurallarını pratiğe dökerek hakkaniyetli ve barışçıl bir politika uygulamaktadır. Diğer yandan, Türkiye Cumhuriyeti’nin denizler alanındaki menfaatlerini savunan “Yaycı Doktrini” tıpkı Helsinki Kurallarının yarattığı normatif etki gibi Libya, Mısır ve Filistin gibi kıyıdaş ülkelerin ortak çıkar ve menfaatlerini ortaya koyarak barışı ve ortak faydaya dayalı işbirliklerini açığa çıkartmaktadır[11].

 

 

BAU DEGS Gönüllü Destek Araştırmacısı

ŞAFAK YILDIRIM

 

 

KAYNAKÇA

-Bilen, Özden, Ortadoğu Su Sorunları ve Türkiye, İstanbul, TESAV,1996.

- Akmandor,Neşet, Ortadoğu’da Su Sorunu, Ankara, TESAV,1994.

- Butts,Kent,The Strategic Importance of Waters, Parameters, Spring 1997.

-Ekmen, Selahaddin, Uluslararası Su Yollarının Kullanılmasından Doğan Uyuşmazlıkların Çözümü,Ankara, Ankara Barosu Dergisi.2017.

- Pazarcı, Hüseyin, Su Sorununun Hukuksal Boyutları, Ankara, TESAV,1994.

- Müftüoğlu, Ortadoğu Su Sorunu ve Türkiye, İstanbul, Marifet,1997.

- Aydınlık. “Amiral Cihat Yaycı: Türkiye-Mısır anlaşması enerji piyasasını sarsar”, son güncelleme 20 Mayıs,2021.

https://aydinlik.com.tr/haber/amiral-cihat-yayci-turkiye-misir-anlasmasi-enerji-piyasasini-sarsar-244702

-Baudegs. “Yaycı Deniz Doktrini Temel Prensipleri”, son güncelleme 10 eylül, 2020.

https://baudegs.com/yayci-deniz-doktrini-temel-prensipleri/

 

Kaynakça

[1] Özden Bilen, Ortadoğu Su Sorunları ve Türkiye, İstanbul, TESAV,1996, s.81.

[2] Bilen, a.g.e,S.81-2.

[3] Neşet Akmandor, Ortadoğu’da Su Sorunu, Ankara, TESAV,1994, s.84.

[4] Bilen, a.g.e., s.80-1

[5] Kent Hughes Butts, The Strategic Importance of Waters, Parameters, Spring 1997, s.74

[6] Selahaddin Eyyüp Ekmen, Uluslararası Su Yollarının Kullanılmasından Doğan Uyuşmazlıkların Çözümü,Ankara, Ankara Barosu Dergisi,2017,s.177

[7] Hüseyin Pazarcı, Su Sorununun Hukuksal Boyutları, Ankara, TESAV,1994, s.76

[8] Ekmen,a.ge.,s.177

[9] Ferruh Müftüoğlu, Ortadoğu Su Sorunu ve Türkiye, İstanbul, Marifet,1997,s.29

[10] “Amiral Cihat Yaycı: Türkiye-Mısır anlaşması enerji piyasasını sarsar”, son güncelleme 20 Mayıs,2021.

https://aydinlik.com.tr/haber/amiral-cihat-yayci-turkiye-misir-anlasmasi-enerji-piyasasini-sarsar-244702

[11] “Yaycı Deniz Doktrini Temel Prensipleri”, son güncelleme 10 eylül, 2020.

https://baudegs.com/yayci-deniz-doktrini-temel-prensipleri/