Osmanlı Devleti’nde Kurban Bayramı

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
4 Dk. Okuma
4 Dk. Okuma

Kökeni bezrem/bezrâm olan, Farsça’dan dilimize geçtiği kabul edilen eğlence ve sevinç anlamına gelen “bayram” kelimesi, Arapça ’da gelenek hâlini axlan keder, sevinç, bir arada olma, bir araya gelme günü gibi mânâlara gelen “ıyd” kelimesi ile ifade edilmiştir.

Dinî inanışın birçok noktada etkili olduğu Osmanlı Devleti’nde dinî bayramlar, yalnızca ibadetle sınırlı kalmamış, sosyal, siyasî ve ekonomik yaşam gibi birçok noktada etkiye sahip olmuşlardır. Nitekim Türk-İslâm dünyası için oldukça önemli olan Kurban Bayramı da aynı anlayış doğrultusunda düşünülmüş, Osmanlı toplumu için yalnızca bireysel bir ibadet olarak değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı artıran ve saray-halk bütünleşmesini sağlayan çok yönlü bir yapı olarak işlev görmüştür. Osmanlı Devleti’nde bulunan ve dinî bayramlara şahit olan seyyahlar, gezileri süresince şahit oldukları bu bayramları uzun uzun anlatmışlardır. Bazı seyyahlar Kurban Bayramı’nı küçük bayram, Ramazan Bayramı’nı ise büyük bayram olarak nitelemişlerdir. Bu bayramlar arasında Kurban Bayramı, Müslümanların hayvanları kesip paylaşılmaları noktasında ayrıca dikkat çekici olmuştur.

Bayram öncesi Osmanlı padişahları tembihnameler yayınlatmışlardır. Tembihnamelerin yayınlanmasıyla sarayda ve evlerde bayram hazırlıkları yapılmaya başlanmıştır. Yine bu hazırların bir diğer habercisi ise arefe günü olmuştur. Kurban Bayramı, Arefe günü top atışıyla başlatılmış, bayramın son günü ikindi namazında atılan top ile sona erdirilmiştir. Arefe günü Topkapı Sarayı’nda padişah adına iki, bayram sabahı ise yedi kurbanlık kesilmiştir. Arefe gecesinde ise bekçiler davullar çalıp maniler söylemişler, bayramın geldiğini halka coşkuyla duyurmuşlardır. Heyecanla bayram gününü bekleyemeyen çocukların arefe gününden kıyafetlerini giyip dışarı çıktıkları da olmuştur. Bu çocuklar “arefe çiçeği” olarak adlandırılmışlardır.

Bayram günü padişah sabah namazını Hırka-ı Saadet Dairesi’nde kılmıştır. Bayram namazı için ise bayram alayı ile birlikte camiye gitmiştir. Genellikle namaz Sultanahmet Camii’nde kılınmıştır.  Sabah namazının ardından ikinci avluda kurulan tahtta oturan padişah ile saray halkı arasında “tecdid-i biat” adı verilen bayramlaşma gerçekleştirilmiştir. Buradaki tebriklerin son bulmasıyla bayram alayı ile birlikte padişah saraya dönmüş, devlet erkanının da padişahla bayramlaşması ile tebrik töreni son bulmuştur. Bu törenler sırasında padişaha, padişahın da saray halkı ve devlet görevlilerine çeşitli hediyeler verildiği görülmüştür. Bayramın gereği olarak padişah adına kesilen kurbanlar İstanbul’daki imarethane, darüleytam gibi kuruluşlara dağıtılmasının yanı sıra halk arasındaki fukara ve yetimlere de ulaştırılmıştır. Halk ise kestiği kurbanın bir parçasını evine ayırmış, geri kalanını komşularına, yakınlarına ve fukaralara dağıtmıştır. Osmanlı’da kurbanlıklar başkentin çeşitli yerlerinde hazırlanan kurban pazarlarında satılmıştır. Bu pazarlar arasında en önem verilen kurban pazarı ise Beyazıt Meydanı’ndaki pazar olmuştur. Kurbanlık olarak genellikle koç tercih edilmiştir. Kurban Bayramı’nda gerçekleştirilen bir diğer âdet ise kurban kesildikten sonra şükür namazının kılınmasıdır. Kurbanlar kesilip şükür namazı kılındıktan sonra akraba ziyaretleri yapılmıştır. Bayram süresince şenlikler de düzenlenmiştir. İstanbul, Bursa ve Edirne gibi büyük şehirlerde panayır havasında gerçekleşen bu şenliklerde çocukların eğlenmesi için Hacivat- Karagöz gibi çeşitli oyunlar oynanmıştır. Yine bu şenliklerde şekerlemeler ve oyuncaklar da satılmıştır.

Kurban Bayramı, halk ve saray tarafından gerçekleştirilen gelenekleri ile önem verilen bayramlar arasında olmuştur. Büyük coşku içerisinde kutlanılan bu bayram, dinî vecibenin yerine getirilmesinin yanı sıra toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın ve birlikteliğin ön planda olduğu kutlamalar arasında yer almıştır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir