Türkler’in İslamiyet öncesi dönemde töre etrafında şekillenen milli karakterleri İslamiyet’i kabul etmeleriyle devam ettiği gibi XI. yüzyıldan sonra başlayan ve XIII. Yüzyılda Moğol istilasıyla hızlanan Türkistan’dan Anadolu’ya yapılan göçler boyunca da kesintiye uğramamıştır. Şüphesiz tarih boyunca üç kıtada yabancı milletleri hakimiyetine alan Türkler bir çok farklı kültürle karşılaşmış; dil, din, gelenek, sanat, hukuk gibi bir çok kültür unsurlarında önemli değişimler yaşamışlardır. Her şeye rağmen onları dünyanın en güçlü millet kılan üst kimlikleri ve buna ilişkin kültürel unsurlar özellikle Türkçe’nin ortak kullanımı sayesinde farklı coğrafyalarda süregelmiştir. Muğla’nın çeşitli bölgelerinde, özellikle yörüklerin yaşadıkları yerlerde bu devamlılığın canlı izlerini görmek mümkündür.
İslamiyet öncesi dönemde Türklerin yer-su ruhlarına duyduğu inancın bir unsuru olan dağ kültü bağlamında incelenmesi gereken en önemli inanışlardan bir tanesi obo kültüdür. Türk kültürünün yaşadığı coğrafyalarda genellikle, sarp, engebelli, zorlu yollarda taşların üst üste istiflenmesiyle oluşturulmuş taş yığınları obo (Moğolca oboo/ovoo) olarak isimlendirilmiştir. Obo kelimesi Abdülkadir İnan’a göre, Türkistan coğrafyasında boyların başındaki ataların, koruyucu ruhların bulunduğu, yapılan kurban ve adakların kabul edildiği yerlere yapılmış tepe anlamında kullanılırken, Oğuzlar’ın zamanında; oymaklarının betimlenmesi için “oba” halini almış ve ilk anlamını yitirmiştir. Koruyucu yol/dağ ruhlarını veya ataları anmak ve onlara saygı sunmak üzere yapılan oboların etrafını tavaf etmek, kurban kesmek ve saçı sunmak gibi uygulamalar yapılır. Günümüzde Moğollar, halen obolar için toplu törenler düzenlemektedirler.
Muğla Yöresinde obolara benzer şekilde üst üste dizilmiş taşlara Muğla merkeze bağlı Meke Mahallesi’nin batı yamaçlarında bulunan ve Marçalı Dağları’nın kuzeydoğu bitişindeki Sığındağı’nda ve Seydikemer’de bulunan Eren Dağı’nda rastlanmaktadır. E. F. Eroğlu yörede yaptığı saha çalışmasında, Seydikemer ilçesindeki Eren Dağı’nın eteklerinde bulunan üst üste dizilmiş taşların “höyük”, dağın orta kısımları ve zirvesinde bulunanların ise “eren” olarak adlandırıldığını tespit etmiştir. Bu taş yapıların yapılma sebeplerini ise; erene saygı sunmak, dilek dilemek, kurtlarının saldırmasını önlemek, bulundukları yerde bir yörük yurdu olduğunu göstermek, bölgenin en iyi gözlenebileceği yeri belirlemek olarak sıralamış, dolayısıyla bunun hem kutsal, hem işlevsel nedenleri olduğunu ifade etmiştir. Zarar verilirse, yapan kişinin başına büyük felaketlerin geleceğine inanılan obolara, yöre halkı tarafından Hörü Kızlar adı verilmiştir. Oboların altında, Allah’ın meleklerinden olduğuna inanılan kızların yattığı inancı da halen yaşamaktadır. Özellikle çocuğu olmayanlar olmak üzere kadınlar tarafından ziyaret edilen oboların taşlarına çaputlar bağlanır, obonun önündeki sunak taşına metal para veya eşya bırakılır, taş yığınlarından dilek dilemek için bir parça taş alınarak dilek gerçekleştiğinde geri getirilir.