Fatma Seher Erden yani halk arasındaki yaygın adıyla Kara Fatma, 1888 yılında Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Doğduğu coğrafyanın sosyo-politik yapısı Osmanlı Devleti’nin çözülme süreciyle çakışan tarihsel bir döneme rastlamıştır. Bu durum Kara Fatma’nın daha genç yaşlarda millî bilinçle tanışmasını kolaylaştırmış, onu askerî gelenekle iç içe bir yaşamın parçası haline getirmiştir. Eşi Osmanlı ordusunda subay olan Kara Fatma, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sırasında eşinin görev aldığı cephelerde bulunarak cephe gerisinde hem sağlık hem de lojistik gibi alanlarda hizmet vermiştir. Bu tecrübeler onun askerî bilgi ve stratejiye dair farkındalığını artırmış ve ileride fiili olarak silahlı mücadeleye katılmasının zeminini hazırlamıştır.
Eşinin vefatının ardından hayatını doğrudan vatan hizmetine adayan Kara Fatma, Anadolu’da başlatılan millî direnişe katılmak üzere İstanbul’dan Anadolu’ya geçmiştir. Bu süreçte doğrudan Mustafa Kemal Paşa’ya başvurarak savaşmak istediğini bildirmesi onun cesaretini ve liderlik iradesini açıkça göstermektedir. Talebi kabul gören Kara Fatma kısa sürede Batı Cephesi’nde görev almış, kadınlardan oluşan birliğiyle birlikte Yunan işgaline karşı yürütülen mücadelede etkin rol oynamıştır. Kadınlardan oluşan bu müfreze yalnızca sembolik bir anlam taşımamış, doğrudan çatışmalara girerek askerî başarılar elde etmiştir. Bu nedenle Kara Fatma yalnızca bir savaşçı değil aynı zamanda kadınların da birer “mücadele öznesi” olabileceğini gösteren tarihsel bir figür olarak değinilmiştir.
Kara Fatma’nın liderliğinde faaliyet gösteren müfreze İzmit, Bursa, Gediz ve Sakarya gibi cephe hatlarında aktif olarak görev almıştır. Bireysel cesareti, stratejik zekâsı ve örgütleme becerisi sayesinde yalnızca cephe hattında değil cephe gerisindeki halkı da organize ederek bulduğu bölgelerdeki millî direnişin kitlesel karakter kazanmasına katkı sunmuştur. Millî Mücadele’ye yaptığı katkılar dolayısıyla üsteğmen rütbesiyle onurlandırılmış ve İstiklal Madalyası’na layık görülmüştür. Bu rütbe, aynı zamanda kadınların askerî hiyerarşideki potansiyel konumunun değerlendirilmesi bakımından oldukça önemlidir.
Görüldüğü üzere Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde kadınlar yalnızca cephe gerisinde değil, doğrudan cephede de varlık göstermiştir. Kara Fatma, yalnızca bir asker değil aynı zamanda Türk millî kadın kimliğinin dönüşümünü ve inşasını etkileyen öncü bir figürdür. Onun hikâyesi Türk kadınının yalnızca “anne” veya “eş” rolüne indirgenemeyeceğini aynı zamanda mücadeleci, özverili, vatanperver ve tarihin etkin bir öznesi olabileceğini de göstermektedir.
Kara Fatma’nın üstlendiği rol, Türk kadınına biçilen geleneksel rollerin dışına çıkan istisnai bir durumu değil aslında bir öze dönüşü simgeler. Türk kadını tarih boyunca çok sayıda tipoloji üzerinden tanımlansa da bu tipolojiler arasında en çok “alp tipi” yer almıştır. Kısaca Türk kadını toplumsal yaşamın her alanında tarih boyunca var olmuştur. Bu yüzden de Kara Fatma’nın üstlendiği bu rol tamamen bir öze dönüştür. Kara Fatma o dönemin mecburiyetlerinden doğan fakat kalıcı etkiler yaratan bir dönüşüm sürecini temsil etmiştir. Onun savaş meydanında gösterdiği irade ve kahramanlık sadece o dönemin değil Cumhuriyet sonrası kadının kamusal alandaki yükselişinin zeminini de hazırlamıştır. Kara Fatma’nın halk nezdinde gördüğü saygı ve devlet tarafından taltif edilmesi, toplumsal bellekte onun simgeleşmesini sağlamıştır.
Kara Fatma’nın mücadeleci kimliği, Cumhuriyet’in kadın politikalarının zemininde şekillenen “yeni kadın” imgesi ile birebir örtüşmektedir. Cumhuriyet ideolojisinin eğitimli, kamusal alanda aktif, bilinçli birey kimliğini inşa ederken kullandığı sembollerden biri de Kara Fatma olmuştur. Onun biyografisi yalnızca bir tarihsel kişilik olarak değil idealize edilmiş bir kadın tipolojisinin ete kemiğe bürünmüş hâli olarak da değerlendirilmelidir. Kara Fatma, bu yönüyle hem kadının devletle kurduğu ilişkinin dönüşümünü hem de kadın öznesinin tarihteki temsil olanaklarını artıran bir figür hâline gelmiştir.
Fatma Seher Erden nam-ı diğer Kara Fatma, 2 Temmuz 1955 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Hayatının son dönemlerinde bile vatanı için gösterdiği fedakârlıklar devam etmiş, kendisine bağlanan emekli maaşını Kızılay’a bağışlayarak toplumsal duyarlılığını ortaya koymuştur. Kara Fatma yalnızca bir savaş kahramanı olmanın ötesinde, Türk millî kadın kimliğinin tarihsel inşasında merkezi bir figür olarak önemli bir yere sahip olmuştur. Onun yaşam öyküsü Türk kadınının sadece cephe gerisinde destekleyici bir rol oynamakla kalmayıp aynı zamanda doğrudan kurucu, savaşçı ve toplumsal dönüşümün aktörü olabileceğini güçlü biçimde ortaya koymuştur. Bu açıdan Kara Fatma, Türk kadın kimliğinin oluşumunda bir simge olarak tarih sahnesinde kalıcı bir iz bırakmıştır.