ZİYA  GÖKALP VE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ : ZİYA GÖKALP’IN HAYATI

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

            Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğmuştur. Türk milliyetçiliği ve Türkçülük anlayışının şekillenmesinde önemli bir rol oynayan Gökalp, Diyarbakır gazetesi yazarlarından Mehmet Tevfik Efendi’nin oğludur. Gökalp’in ailesinin dönemin etkili ailelerinden biri olması onun erken yaşlarda edebiyat ile tanışmasında etkili olmuştur. Küçük yaşlardan itibaren okuma ve araştırma merakı olan Gökalp, Diyarbakır Asker rüştiyesini bitirmiştir. Amcasından Arapça ve Fransızca öğrenmiş, matematik, felsefe, tasavvuf gibi alanlarda kendini geliştirmeye çalışmıştır. Bir süre Diyarbakır Mülkiye’sinde okuduktan sonra İstanbul’a gelerek Baytar Mektebine girmiştir. Bu mektebin son sınıfına kadar ciddi bir çalışma ile okumuş fakat son sınıfında iken siyasi işlerle meşgul olmaya başlamıştır. Üniversitede yaptıklarından ötürü polis tarafından tutuklanmış ve 9 ay kadar Taşkışla hapishanesinde mahkumiyet hayatı yaşamıştır. Buradan da memleketi Diyarbakır’a sürgün edilmiştir. Meşrutiyet ilan edilince İttihat Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurmuştur. Partinin 1910’da Selanik’te toplanan genel kuruluna Diyarbakır delegesi alarak katılmış ve genel merkez üyeliğine seçilmiştir. Genç Kalemler dergisinde yazılar yazmaya başlamış ve Yeni Lisan hareketine destek vermiştir. Bu hareket, Türk dilinin sadeleştirilmesi ve millî bir edebiyatın oluşturulması amacını taşımıştır. Bu dönemde Türkçülük fikirlerini sistematik hale getirerek geniş kitlelere ulaştırmıştır. Balkan Savaşları sonrasında, Selanik’in Balkan devletlerinin eline geçmesi ile İstanbul’a dönen Gökalp, Türk Yurdu, Yeni Mecmua ve Halka Doğru gibi dergilerde yazılar yayımlamıştır.  İstanbul’un işgalinde tutuklanarak diğer ittihatçılarla birlikte Malta’ya sürülmüştür. İki yıl sonra Ankara hükümetinin yaptığı antlaşma sonunda yurda dönen Gökalp, Ankara’da bir iş bulamayınca Diyarbakır’a gitmiştir. Orada Küçük Mecmua’yı çıkardı. Millî mücadeleyi yazılarıyla desteklemiştir. Daha sonra Maarif Vekâleti Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına getirilmiştir. Dünya klasiklerinin çevirisi için hazırlıkları başlatmış ve Diyarbakır milletvekili seçilmiştir.

Gençlik yıllarındaki intihar girişiminde kafatasında kalan kurşunun etkisiyle rahatsızlanmış ve 25 Ekim 1924 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Atatürk’ün “fikirlerimin babası” olarak tanımladığı Gökalp’in ölümü Türk milliyetçilerini derin üzmüştür. Gökalp’in düşünceleri Türkçülerin fikir dünyasına etki etmiş ve Türk Milliyetçileri yaşadıkça Gökalp’in fikirleri ölümsüz olacaktır.

Ziya Gökalp’in Türkçülük Anlayışı

Ziya Gökalp’in Türkçülük anlayışı, ırkçılık yerine kültürel bir birliktelik fikrini ön plana çıkarmıştır. Gökalp, Türk milletinin toplumsal gelişiminin, kültürel değerler üzerinden şekilleneceğini savunmuştur. Ona göre, Türkçülük, Türk milletinin sadece etnik bir aidiyet değil, kültürel ve toplumsal bir kimlik kazandırmasını amaçlamaktadır.

Gökalp’in Türkçülük anlayışının temelinde, Türk milletinin kültürel ve tarihsel kimliğinin korunması gerektiği fikri bulunmaktadır. O, Osmanlı Devleti’nin çöküşü ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında, milliyetçiliği bir toplumun kültürel kalkınması olarak görmüş ve bu süreçte Türk milletinin modernleşmesini sağlamak için çalışmıştır. Onun milliyetçilik anlayışı, Batı’dan alınan modern bilimsel verilerle, Türk kültürünün öz değerlerini birleştirmeye yönelik olmuştur.

Gökalp, Türk milletinin Batılılaşmasını savunsa da, bunun Batı’yı taklit etmekten ziyade, Türk milletinin özgün kültürüne dayalı bir modernleşme olması gerektiğini belirtmiştir. Bu bağlamda Türkçülüğü, Batı’dan alınan medeni ve bilimsel değerler ile Türk kültürünün öz değerlerini harmanlayarak Türk milletinin kendi kimliğini koruyarak ilerlemesi gerektiğini savunmuştur. O, Türk milletinin kültürünü geliştirmek ve dünya medeniyetinin bir parçası haline gelmek amacıyla Türkçülüğün bir medeni yükseliş hareketi olduğunu vurgulamıştır.

Gökalp’e Göre Türkçülük ve Irkçılık Arasındaki Fark

Gökalp, Türkçülük ile ırkçılık arasındaki farkı net bir şekilde belirtmiştir. Türkçülük, ona göre, milletin kültürel birliğini savunurken, ırkçılık yalnızca biyolojik temellere dayanmaktadır ve dar bir bakış açısı sunmaktadır. Türkçülük, kültürel kalkınma ve toplumsal eşitlik üzerine kurulu bir ideoloji olarak ırksal üstünlük anlayışını reddetmiştir. “Türkçülük, milletin kültürel ve tarihsel değerleriyle güç kazanmasıdır. Irkçılık ise, sadece biyolojik temellere dayanır ve dar bir anlayışla hareket eder.” demiştir. Bu yaklaşımıyla, Türkçülük ile ırkçılık arasındaki derin farkı vurgulamıştır.

Kısacası, Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliğini yalnızca bir ulusal aidiyetin savunulması değil, Türk milletinin kültürel ve toplumsal bir kalkınma sürecine girmesi olarak tanımlamış, bu yaklaşımıyla, Türk milletinin öz değerlerinden ödün vermeden çağdaş medeniyetlerle uyum içinde varlık gösterebileceği bir yolu işaret etmiştir. Türkçülük, onun düşünceleriyle birlikte, her geçen gün daha güçlü bir kimlik ve kültürel aidiyet duygusunu içeren bir ideoloji haline gelmiştir. Türkçülük, sadece bir halkın veya bir coğrafyanın kaderini değil, tüm insanlığın ortak kültürel mirasıyla uyum içinde var olma çabasını simgelemektedir. Gökalp’in bu düşünceleri, sadece geçmişin mirası değil, gelecekteki Türk dünyasının kültürel kalkınmasının yol haritası olma niteliğine sahip olmuştur.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir