Yazan: Doğukan Miraç DEMİRCAN
- Giriş
Türkiye ile Orta Asya’daki Türk devletleri arasında tarım alanındaki iş birliğinin güçlendirilmesi, Turan idealine (Türk dünyasının birlik ve entegrasyonu vizyonuna) bir adım daha yaklaşmak anlamına gelmektedir. Bu kapsamlı raporda, önümüzdeki beş yıllık dönemde Türkiye’nin Orta Asya Türk cumhuriyetlerine tarım makinesi ihracatı ve bu ülkelerden Türkiye’ye tarımsal girdi ithalatı (örneğin ata tohumu gibi yerel tohum çeşitleri, gübre ve benzeri kritik girdiler) konularında planlanan stratejiler ele alınacaktır. Raporda mevcut durum analizi, arz-talep dengeleri, makroekonomik göstergeler, hedefler ve diplomatik adımlar detaylandırılacaktır. Amaç, Kuşak-Yol Projesi (Belt and Road Initiative) güzergâhını dünya tarım ağının merkezine dönüştürecek şekilde ekonomik ve siyasi entegrasyonu sağlamaktır. Böylece hem bölge halklarının gıda güvenliği ve refahı artacak, hem de Türk devletleri arasındaki bağlar kuvvetlenerek uluslararası arenada ortak bir tarımsal güç merkezi oluşturulacaktır.

- Mevcut Durum ve Potansiyel Analizi
- Türkiye’nin Tarım Makineleri İhracatı (Arz Odaklı)
Türkiye, son yıllarda hızla gelişen bir tarım makineleri üreticisi ve ihracatçısı konumundadır. 2000 yılında sadece 14 milyon ABD doları düzeyinde olan tarım alet ve makine ihracatı, 2010’da 135 milyon dolara, 2021’de 1,28 milyar dolara ve 2022’de 1,32 milyar dolara ulaşarak dikkat çekici bir artış sergilemiştir. Bu yaklaşık 20 yıllık süreçte ihracatın neredeyse 100 katına çıkması, Türkiye’nin tarım makineleri sektöründe hem iç talebi karşılayıp hem de büyük bir ihracat fazlası yaratabildiğini göstermektedir. İhracatın ürün kompozisyonunda traktörler, hasat-harman makineleri, toprak işleme ekipmanları ve sulama sistemleri başı çekmektedir. Özellikle traktör üretiminde Türkiye, TürkTraktör ile önemli bir kapasiteye sahiptir. 2022’de çeşitli beygir gücü segmentlerinde toplam yüz milyonlarca dolarlık traktör ihraç edilmiştir. Eğer TürkTraktör kaynaklarının %20–30’u Orta Asya’ya yönlendirilirse, yıllık 10–15 bin traktör bu bölgeye ihraç edilebilir. Diğer Türk üreticiler arttığında, toplam sunulan çözüm yıllık 20–30 bin traktör kapasitesine çıkabilir. Ekim-dikim makineleri, biçerdöver, diğer yardımcı ürünlerde de kabiliyet geliştirilebilir.
Türkiye’nin tarım makinesi ihracatında başlıca pazarlar arasında ABD, İtalya ve Rusya bulunmakla birlikte, Türk cumhuriyetleri de önemli alıcılar haline gelmeye başlamıştır. 2022 verilerine göre Azerbaycan’a ~49,4 milyon $, Kazakistan’a ~25,5 milyon $, Özbekistan’a ~39,8 milyon $ tutarında tarım makinesi ihracatı gerçekleştirilmiştir. Özellikle Özbekistan dikkat çekici bir örnektir: 2021 yılında Türkiye’den Özbekistan’a tarım makineleri ihracatı 101 milyon $ gibi yüksek bir seviyeye ulaşmış, ancak 2022’de bu rakam 39,8 milyon $ seviyesinde kalmıştır. Bu dalgalanma, Özbekistan’ın makine ithalatındaki dönemsel projelere ya da diğer tedarikçilere bağlı değişkenliği yansıtsa da potansiyelin ne denli büyük olduğunu ortaya koymaktadır. Kazakistan ve Azerbaycan’a ihracat da her yıl istikrarlı biçimde artmaktadır (ör. Kazakistan %31 artışla 2022’de 25,5 milyon $’a ulaşmıştır). Kırgızistan ve Türkmenistan pazarları ise daha küçük olmakla birlikte geliştirilmesi hedeflenen bölgelerdir (2022’de Türkiye’nin toplam ihracat listesinde ilk 20’de yer almadıkları için bu ülkelere satış tutarları muhtemelen birkaç milyon dolar düzeyindedir).
Orta Asya ülkelerinin tarım makineleri talebi incelendiğinde, önemli bir modernizasyon ihtiyacı olduğu görülür. Örneğin Kazakistan, 24 milyon hektardan fazla ekili alana sahip devasa bir tarım ülkesi olup ~150 bin traktörlük mevcut makine parkı bulunmaktadır; ancak makinelerin önemli bir kısmı yaşlı ve yenilenme ihtiyacı yüksektir. Kazakistan’daki tarım makinelerinin büyük bölümü son yıllarda yerli tesislerde üretilse de bu üretim genellikle yabancı ortaklıklarla (örneğin Çinli Zoomlion firması Kazak ortakla yılda 700 traktör kapasiteli bir fabrika kurmuştur) gerçekleşmektedir. Özbekistan’da da benzer şekilde tarımda makineleşme bir önceliktir; sulama ekipmanları, traktör ve hasat makinelerine yoğun talep mevcuttur. Hükümetlerin tarım sektörlerini çağdaşlaştırma hedefleri, Türkiye için bu ülkelere tarım makinesi ihraç etme ve yerinde ortak üretim yapma fırsatları yaratmaktadır.
Orta Asya Türk Devletleri (Kazakhstan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan) genel itibariyle, ekim alanlarının toplamı milyonlarca hektar düzeyinde olup mekanizasyon oranı %30’un altında, yani mevcut kapasitenin yaklaşık %70’i modern ekipmandan yoksun durumdadır. Örneğin Kırgızistan ve Tacikistan’da 1000 ha başına traktör sayısı, AB ortalamasının yalnızca %20–25’i seviyesindedir. Bu da geniş alanlarda onbinlerce traktör, ekim-dikim, biçerdöver ve sulama makineleri talebi demek oluyor. Türkiye’nin tarım makineleri ihracatı 2000 yılından 2022’ye çarpıcı bir artış göstermiştir. 2000’de 14 milyon $ olan ihracat, 2022’de 1,32 milyar $ seviyesine ulaşarak sektördeki büyümeyi ortaya koymaktadır.

- Tarımsal Girdiler ve Türkiye’nin İthalat İhtiyaçları (Talep Odaklı)
Türkiye, güçlü bir tarım sektörü olmasına rağmen bazı tarımsal girdilerde dışa bağımlı olabilmektedir. Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri, bu alanda Türkiye’ye tamamlayıcı girdiler sağlayarak karşılıklı fayda yaratabilir. Plan kapsamında öne çıkan bazı girdiler şunlardır:
- Ata Tohumları ve Genetik Çeşitlilik: Orta Asya, tarımın kadim coğrafyalarından biri olarak zengin bir bitkisel gen havuzuna sahiptir. Bölgede yüzyıllardır yetişen atalık tohumlar, yerel koşullara uyum sağlamış, hastalıklara dayanıklı ve lezzet açısından değerli çeşitleri barındırır. Özellikle Kazakistan ve Kırgızistan dağlarında, Özbekistan’ın verimli vadi ve ovalarında korunagelen yerli tohum çeşitleri Türkiye için büyük önem taşır. Örneğin, elmanın atası sayılan yaban elması (Malus sieversii) Kazakistan topraklarında doğal olarak bulunmaktadır ve Türkiye’deki meyve ıslah çalışmaları için genetik bir hazinedir. Benzer şekilde, Orta Asya buğday, arpa, üzüm, kavun ve pamuk çeşitleri bakımından da zengin bir mirasa sahiptir. Türkiye bu atalık tohumları ithal ederek kendi tarımında ürün çeşitliliğini artırmayı, hastalıklara ve iklim değişimine dayanıklı yeni çeşitler geliştirmeyi hedefleyebilir. Nitekim Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde kurulan “Tohum ve Fidan İşbirliği Alt Grubu” tam da bu amaca hizmet etmektedir. Kazakistan ve Kırgızistan’ın koordinatörlüğünde çalışan bu alt grup, üye ülkeler arasında tohum değişimi, ortak tohum araştırmaları ve sertifikasyon süreçlerini kolaylaştırmaktadır. Bu mekanizmalar sayesinde Türkiye, Orta Asya’daki yerel tohumlardan yararlanırken kendi geliştirdiği kaliteli tohumları da bu ülkelere sunabilecektir.
- Gübre ve Kimyasal Girdiler: Verimli tarımsal üretim için en kritik girdilerden biri gübredir. Türkiye, özellikle azotlu gübre hammaddesi olan doğal gaza erişimde kısıtlı olduğundan, gübre üretiminde dış kaynaklara bağımlıdır. Orta Asya ülkeleri ise zengin doğal gaz ve mineral kaynaklarına sahiptir. Örneğin Türkmenistan, büyük doğal gaz rezervlerine dayalı olarak ürettiği üre ve amonyak gübreleriyle bölgesel bir tedarikçi konumundadır. Kazakistan ise fosfat kaynağı ve potasyum tuzları potansiyeli ile gübre hammaddesi sağlayabilir. Bu plan çerçevesinde Türkiye’nin bu ülkelerden uygun fiyatlı gübre ithalatını artırması, hem Türk çiftçisinin girdi maliyetlerini düşürecek hem de Orta Asya ülkelerine sürekli bir pazar yaratacaktır. Böylece gübre arz-talep dengesi kardeş ülkeler lehine kurulabilir. Benzer şekilde pestisit (zirai ilaç) ve yakıt gibi girdilerde de iş birliği imkanları değerlendirilebilir.
- Pamuk ve Tekstil Hammaddeleri: Pamuk hem bir sanayi hammaddesi hem de tarımsal bir üründür. Türkiye’nin tekstil sektörü dünyanın sayılı büyüklüktedir ve ham pamuk talebi yüksektir. Orta Asya, özellikle Özbekistan ve Türkmenistan, dünya çapında önemli pamuk üreticilerindendir. Geçmişte Türkiye, Özbek pamuğunun önemli alıcılarından biriydi; günümüzde de artan üretim kalitesi ve sorumlu tarım uygulamalarının yaygınlaşmasıyla Özbekistan ve diğer bölge ülkelerinden pamuk ithalatı tekrar ivme kazanabilir. Bu, Türkiye’deki tekstil-sanayi için hammadde arzı sağlarken karşılığında Türkiye’nin tarım makineleri ve teknoloji ihracatıyla bir tıpa tıp takas (barter) dengesi kurulabilir. Ayrıca pamuk tohumu yağı üretimi ya da yem sanayi için pamuk küspesi gibi yan ürünlerin ticareti de karşılıklı olarak geliştirilebilir.
- Yem ve Gıda Hammaddeleri: Orta Asya ülkeleri geniş mera varlıklarına ve tahıl üretim kapasitesine sahiptir. Kazakistan, dünya ölçeğinde buğday üreticilerinden biri olup Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sert kışlık buğday çeşitlerini sağlayabilmektedir. Nitekim Türkiye, Kazakistan’dan buğday ve bakliyat (nohut, mercimek gibi) ithalatı yapmaktadır. Beş yıllık plan döneminde gıda güvenliğini güçlendirmek amacıyla bu ithalatın stratejik düzeyde sürdürülmesi ve çeşitlendirilmesi (örneğin yağlık tohumlar, yemlik mısır vb.) öngörülmektedir. Diğer yandan Kırgızistan ve Kazakistan, hayvancılık için kaliteli yem bitkileri üretimi ve organik yem konusunda da kaynak olabilir. Türkiye, süt ve et verimini artırmak için bu ülkelerden uygun maliyetli yem hammaddeleri temin etmeyi planlayabilir. Bu alışveriş, Orta Asya çiftçisine gelir sağlarken Türkiye’nin hayvancılık girdilerini de güvence altına alacaktır.
- Makroekonomik Göstergeler ve Arz-Talep Dengesi
Türk Devletleri arasındaki tarımsal ekonomik göstergeler, birlikte hareket edildiğinde ortaya çıkabilecek büyük potansiyele işaret etmektedir. Türkiye’nin tarımda yarattığı katma değer yaklaşık 58,5 milyar $ ile toplamın yarıdan fazlasını oluştururken, Özbekistan (~18,9), Kazakistan (~11,5) gibi ülkeler de ciddi üretim gücüne sahiptir. Türk dünyası ülkelerinin toplam tarımsal ihracatı ~43,3 milyar $ düzeyindedir. Ancak bu ülkelerin birbirleriyle olan tarım ticareti sadece 5 milyar $ civarındadır. Yani tarım ürünleri ticaretinde potansiyelin büyük kısmı henüz kendi aralarında değerlendirilmemiştir. Bu planla hedeflenen, önümüzdeki 5 yıl içinde Türk devletleri arasındaki tarım ticaretini kayda değer ölçüde artırmak ve uzun vadede 50 milyar $ hatta 100 milyar $ gibi iddialı bir seviyeye taşımaktır. Arz-talep dengesi açısından, Türkiye ve Orta Asya ülkeleri birbirini tamamlar nitelikte üretim ve ihtiyaç profillerine sahiptir:
- Tamamlayıcılık: Türkiye; meyve-sebze, işlenmiş gıda, zeytinyağı, fındık gibi ürünlerde, Orta Asya ise tahıl, pamuk, hayvansal ürünler gibi alanlarda güçlüdür. Bu sayede biri diğerinin talep ettiği ürünü arz edebilir konumdadır. Örneğin Türkiye’nin tropik olmayan meyve-sebzelerde üretim fazlası varken, Orta Asya’nın bu ürünlere ihtiyacı vardır; tersine Orta Asya’nın buğday, et veya pamuk arzı yüksektir, Türkiye bunları talep etmektedir.
- Arz-Talep Açıkları: Bölgede bazı ürünlerde arz fazlası, bazılarında talep açığı mevcuttur. Kazakistan yılda ~14-15 milyon ton buğday ihraç potansiyeline sahipken, Kırgızistan süt ve et ürünlerinde kendine yeterli değildir ve ithalata ihtiyaç duyar. Türkiye, kendi üretiminde açık verdiği bazı bakliyat ve yağlı tohumlar için Orta Asya’dan tedarik sağlayabilir. Benzer şekilde Özbekistan ve Türkmenistan, kendi gıda ihtiyacını karşılamada zorlandıkları ürünleri (örneğin bazı sebze-meyve veya süt ürünleri) Türkiye’den alabilir. Bu plan, tarafların arz fazlası ürünlerini karşılıklı takas edercesine birbirlerinin açığını kapatması esasına dayanmaktadır.
- Makineleşme Talebi: Orta Asya’da özellikle tarım makineleri talebi, mevcut yerli üretim kapasitesini aşan bir seviyededir. Yukarıda değinildiği gibi Kazakistan kendi ihtiyacının önemli bölümünü yerli montajla karşılasa da (son yıllarda alımların %80’den fazlası yerli üretim şeklinde olsa bile), Özbekistan ve diğer ülkelerde makine ithalatı temel kaynak olmaya devam etmektedir. Dolayısıyla Türkiye, bölgedeki makine talebinin artış trendine kendi arzıyla yanıt vererek pazar payını genişletebilir. Bu, Türkiye’de tarım makinesi üreten KOBİ’ler ve büyük firmalar için de sürdürülebilir bir ihracat artışı anlamına gelecektir.
- Beş yıllık planda, her yıl kademeli artışlarla bu ticaret hacminin örneğin ilk etapta 5 milyar $’dan 10-15 milyar $ bandına çıkarılması amaçlanmaktadır. Uzun vadede 50 milyar $ hedefine ulaşmak, ancak altyapı yatırımlarının tamamlanması, bürokratik engellerin kaldırılması ve üretim kapasitesinin artmasıyla mümkün olabilecek bir vizyondur. Bu vizyon, Türk dünyasının tarımda küresel bir oyun kurucu güç haline gelmesini sağlayacaktır.
- 5 Yıllık Planın Stratejik Hedefleri ve Adımları
Beş yıllık tarımsal kalkınma planı hem ekonomik hedefleri hem de kurumsal/diplomatik adımları içeren çok boyutlu bir yol haritasıdır. Aşağıda, planın ana hedef alanları ve bu alanlarda öngörülen somut adımlar sıralanmıştır:
i. Ticaret Hacmini ve Çeşitliliğini Artırma
- İhracat ve İthalat Hedefleri: Plan dönemi sonunda Türkiye ile Orta Asya Türk cumhuriyetleri arasındaki yıllık karşılıklı tarım ticaretinin en az iki katına çıkarılması hedeflenmektedir. Örneğin Türkiye’nin bölgeye tarım makinesi ihracatının 2022’deki ~100 milyon $ (Orta Asya toplamı) seviyesinden 2028’de ~250+ milyon $ seviyesine çıkarılması, bölge ülkelerinden tarımsal girdi ithalatının da benzer oranda artırılması hedeflenir. Toplam ikili tarım ticareti hacminde her yıl %15-20 bandında bir büyüme öngörülmektedir. Bu büyüme hem mevcut ürünlerde hacim artışı hem de yeni ürün kalemlerinin ticarete eklenmesiyle sağlanacaktır (örneğin Türkiye ilk kez bir Orta Asya ülkesinden belirli bir atalık tohum ya da organik gübre ithal etmeye başlayabilir).
- Ürün Çeşitlendirmesi: Ticaretin birkaç ana ürünle sınırlı kalmaması için kapsam genişletilecektir. Türkiye’den bölgeye sadece traktör veya gıda ürünü değil, aynı zamanda tarımsal know-how (bilgi birikimi), sulama teknolojileri, sera ekipmanları, tohumluk ürünler de ihraç edilecektir. Bölgeden Türkiye’ye ise sadece buğday veya pamuk değil, aynı zamanda bakliyat, kuru meyve, tıbbi aromatik bitki, nadir tohum çeşitleri, doğal gübre ve hatta belirlenecek işlenmemiş gıda hammaddeleri (örneğin bal, organik ürünler) gibi çeşitli kalemler eklenecektir. Bu çeşitlilik, ticareti olası şoklara karşı dirençli kılacaktır.
- Tarife ve Teşvikler: Ticaret hacmini artırmanın ön koşullarından biri, gümrük vergileri ve tarife dışı engellerin azaltılmasıdır. Bu amaçla Türkiye ile ilgili ülkeler arasında yapılan Tercihli Ticaret Anlaşmaları (TTA) ve Serbest Ticaret Anlaşmaları devreye sokulacaktır. Nitekim Türkiye ile Özbekistan arasında Şubat 2023’te yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması, belirli ürünlerde gümrük vergilerini düşürerek Türk mallarını Özbek pazarında daha rekabetçi hale getirmiştir. Benzer şekilde Kırgızistan ve Kazakistan’ın da aralarında bulunduğu ülkelerle ticareti kolaylaştırıcı anlaşmalar hedeflenmektedir. Ayrıca, her iki yöndeki stratejik ürün ticareti için vergi muafiyetleri veya ihracat teşvikleri sağlanması planlanır. Örneğin Türkiye, Orta Asya’dan ithal edeceği sertifikalı atalık tohumlar için gümrük vergisini kaldırabilir; karşılığında bölge ülkeleri de Türkiye menşeli tarım makinalarında KDV muafiyeti veya düşük vergi uygulayabilir.
- Ödeme ve Finansman Kolaylıkları: Ticaret artışını desteklemek üzere merkez bankaları arasında swap anlaşmaları ve yerel para birimleriyle ticaret mekanizmaları geliştirilecektir. Nitekim Türkiye ile Kazakistan arasında 2025 Nisan’ında imzalanan para takası (swap) anlaşması, ticarette döviz risklerini azaltmayı ve ödemeleri kolaylaştırmayı amaçlamıştır. Benzer şekilde, Türk lirası ile manat, som, tenge arasında takas mekanizmaları oluşturularak işlemlerin daha akıcı olması sağlanacaktır. Ayrıca Eximbank kredileri, ortak yatırım fonları (yakın zamanda kurulan Türk Yatırım Fonu gibi) kullanılarak, özel sektörün finansmana erişimi artırılacaktır.
ii. Tarım Teknolojileri ve Mekanizasyon İşbirliği
- Ortak Üretim ve Yatırım: Tarım makinaları konusunda Türkiye’nin ihracatı kadar, yerinde üretim yatırımları da teşvik edilecektir. Örneğin, Türkiye’deki önde gelen traktör ve ekipman üreticileri (Türk ve uluslararası ortaklı şirketler) Kazakistan, Özbekistan gibi ülkelerde montaj fabrikaları kurabilir. Bu sayede bu ülkeler, Türkiye’den komple makine ithalatı yerine, parçaların gelerek yerel istihdamla montajlandığı bir modele geçebilir. Hâlihazırda Çin, Belarus gibi ülkeler Orta Asya’da benzer yatırımlarla pazar payı elde etmektedir. Türk sanayicilerinin de bu alanda devreye girmesi, kalite farkı ve kültürel yakınlık avantajıyla rekabet gücü sağlayacaktır. Kurulacak “Türk-Orta Asya Ortak Tarım Makineleri Sanayi Bölgeleri”, hem üretim maliyetlerini düşürecek hem de lojistik avantaj yaratacaktır. Örneğin Kırgızistan veya Özbekistan’da belirlenecek bir sanayi bölgesinde traktör montaj hattı kurmak, burada üretilen makinaları komşu ülkelere de satmak mümkündür.
- Teknoloji Transferi: Türkiye, modern tarım teknolojileri konusunda (akıllı sulama sistemleri, dijital tarım uygulamaları, sera teknolojisi, toprak analiz cihazları vb.) ciddi birikime sahip. Plan kapsamında her yıl düzenlenecek “Türk Dünyası Tarım Teknolojileri Fuarı” ile bu alandaki son yeniliklerin paylaşılması öngörülmektedir. Ayrıca, Türk mühendis ve teknikerleri Orta Asya’da demonstrasyon projeleri gerçekleştirecek; örneğin bir Özbek çiftliğinde damla sulama sisteminin kurulumu Türk uzmanlarca yapılıp verim sonuçları gösterilecektir. Bu, ürün verimliliğini artırarak oradaki talebi canlandıracaktır. Orta Asya ülkeleri de özellikle su yönetimi (Kırgızistan su kaynakları yönetimi) ve kuraklıkla mücadele (Özbekistan’daki Kuraklık Önleme Enstitüsü çalışmaları) gibi alanlardaki uzmanlıklarını Türkiye ile paylaşacaktır. Böylece çift yönlü bir teknoloji ve bilgi akışı sağlanacaktır.
- Eğitim ve İnsan Kaynağı Gelişimi: Tarımda kalıcı kalkınma için insan kaynağının eğitimi şarttır. Türkiye, her yıl belirli sayıda Orta Asyalı ziraat mühendisi ve öğrenciyi kendi üniversitelerinde burslu olarak eğitmeyi planlamaktadır. Benzer şekilde, Türk uzmanlar da Orta Asya ülkelerinde kısa dönemli eğitim programları (çiftçi kursları, teknik personel eğitimi vb.) düzenleyecektir. Türk Devletleri Teşkilatı altında kurulmuş olan Tarımsal Eğitim ve Yayım Programları bu açıdan kullanılacaktır. Bunun yanı sıra tarım KOBİ’lerine yönelik karşılıklı staj ve değişim programları devreye sokulacak, böylece genç tarım girişimcileri arasında ağ oluşturulacaktır.
iii. Tarımsal Girdi ve Biyoçeşitlilik Paylaşımı
- Tohum Bankası Ağı: Türk dünyasının zengin biyoçeşitliliğini korumak ve ortak kullanıma sunmak için Türk Dünyası Tohum Bankaları Ağı kurulacaktır. Türkiye’de mevcut Gen Bankası (Ankara’daki ulusal tohum gen bankası) ile Kazakistan, Özbekistan’daki tohum merkezleri dijital olarak entegre edilecektir. Bu ağ sayesinde bir ülkedeki araştırmacı, diğerinin veri tabanına erişerek ihtiyaç duyduğu ata tohumu gen kaynağını talep edebilecektir. Ortak projelerle kadim tohumların ıslah çalışmaları yapılacak, çıkan yeni çeşitler patent ve gelir paylaşımı modeliyle ortak değerlendirilecektir.
- Ortak Girdi Üretimi: Gübre, tarım ilacı, plastik sera malzemesi gibi girdilerde ortak yatırım planlanmaktadır. Örneğin Türkiye’nin bir gübre şirketi (örneğin Gübretaş gibi) Özbekistan’da veya Türkmenistan’da doğalgaz kaynağı yakınında bir gübre fabrikasına ortak olabilir. Beş yıllık dönem içinde en az bir ortak gübre tesisi yatırımına başlanması hedeflenir. Bu tesis hem bölgenin ihtiyacını karşılayacak hem Türkiye’ye ihracat yapacaktır. Aynı şekilde sulama ekipmanları üretiminde Türkiye önde gelen markaları (örneğin damla sulama ekipman üreticileri) Kazakistan’da tesis kurarak, boru ve ekipman üretimini yerelleştirebilir. Bu yatırımlara yönelik teşvik paketleri (arazi tahsisi, vergi indirimi, uzun vadeli kredi) hem Türkiye hem ev sahibi ülke tarafından koordine edilecektir.
- Standardizasyon ve Sertifikasyon: Tarımsal girdilerin serbest ve güvenli dolaşımı için karşılıklı standart tanıma önemlidir. Plan, Türk devletlerinin tarım bakanlıkları ve standart kuruluşları arasında yakın iş birliğini öngörür. Örneğin bir ülkede tescil edilmiş bir tohum çeşidinin diğerinde de hızlıca onaylanması, gübrelerin karşılıklı sertifikasyonunun tanınması sağlanacaktır. Ayrıca helal gıda sertifikaları, organik ürün sertifikaları gibi belgelendirmelerde ortak standartlar geliştirilerek, bürokrasinin yarattığı pürüzler giderilecektir. Bu sayede ticaretin önündeki teknik engeller minimize edilecektir.
iv. Altyapı ve Lojistik Entegrasyonu
- Orta Koridorun Güçlendirilmesi: Kuşak-Yol Girişimi’nin bir parçası olan Orta Koridor, Türkiye’den Gürcistan-Azerbaycan üzerinden Hazar Denizi’ni aşarak Orta Asya’ya ve Çin’e uzanan demiryolu/karayolu hattıdır. Bu güzergâhın etkin işlemesi, tarım ürünlerinin taşınmasında kilit rol oynar. Önümüzdeki beş yılda Orta Koridor üzerindeki lojistik altyapı yatırımlarına öncelik verilecektir. Özellikle bakım merkezleri, soğuk hava depoları, yük aktarma terminalleri kurulması planlanmaktadır. Örneğin, Azerbaycan’ın Hazar kıyısındaki limanlarında Türk gıda ürünleri için soğuk depolar inşa edilebilir; Kazakistan’ın Hazar limanlarında tahıl siloları kapasitesi artırılabilir. Türkiye bu yatırımlara mali ve teknik destek sunacaktır. Bu sayede, Orta Asya’dan Türkiye’ye gelen buğday, pamuk gibi ürünler daha hızlı ve az zayiatla taşınacak; Türkiye’den giden yaş meyve-sebze gibi bozulabilir ürünler soğuk zincirle taze şekilde varacaktır.
- Zengezur Koridoru’nun Açılması: Azerbaycan ile Nahçıvan üzerinden Türkiye’yi doğrudan Orta Asya’ya bağlayacak Zengezur Koridoru, plan döneminde hayata geçerse lojistik açıdan devrim niteliğinde olacaktır. Bu koridorun açılması, Türkiye-Kafkasya-Orta Asya kara bağlantısını kısaltacak, mevcut yollardaki dağlık geçitler ve sınır beklemelerinden kaynaklı gecikmeleri azaltacaktır. Raporumuzda diplomatik kısımda da ele alınacağı üzere, bu hat sadece fiziksel değil psikolojik sınırları da ortadan kaldırarak Türk dünyasını bütünleştirecektir. Tarım ürünü taşımacılığı açısından bakıldığında, Zengezur üzerinden kurulacak yeni bir demiryolu veya karayolu hattı, transit sürelerini önemli ölçüde düşürecek, maliyetleri azaltacaktır. Örneğin şu an Türkiye’den Kazakistan’a bir gıda nakliyesi haftalar alırken, koridorun devreye girmesiyle bu süre ciddi ölçüde kısalabilir.
- Dijital Tarım-Ticaret Platformu: Altyapının bir diğer boyutu, dijital entegrasyondur. Plan dahilinde Türk Devletleri Tarım Ticaret Portalı kurulması önerilmektedir. Bu e-ticaret platformu ve pazar yeri, üye ülkelerdeki üreticiler ile alıcıları buluşturarak ürünlerin doğrudan ticaretine imkan verecektir. Ürün arz-talep ilanları, fiyat listeleri, kalite sertifikaları bu sistemde yayımlanacak; devletler de stratejik ürünlerin akışını anlık takip edebilecektir. Hatta Kazakistan’ın önerdiği tarzda dijital bir tarımsal ticaret platformu bölgesel ölçekte hayata geçirilirse, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi yapılarla entegre edilerek pazar erişimi daha da genişleyebilir.
v. Kurumsal ve Diplomatik İşbirliği Adımları
- Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Çerçevesi: Mevcut durumda TDT bünyesinde tarım bakanları düzeyinde düzenli toplantılar ve çalışma grupları mevcuttur. Plan, bu platformları somut proje ve yatırımlarla desteklemeyi öngörür. Örneğin TDT Tarım İşbirliği Çalışma Grubu’nda kararlaştırılan eylemler (tohum bankası kurulması, ortak zirai araştırma projeleri gibi) için yıllık bütçeler ayrılacak ve ilerleme raporları takip edilecektir. Beş yıl sonunda, TDT üyesi ülkelerin tarımsal entegrasyonunda kaydedilen aşamaları değerlendirmek üzere Türk Dünyası Tarım Zirvesi yapılacaktır. Bu zirvede bir sonraki 5-10 yıllık dönemin yol haritası belirlenecektir.
- Türk Dünyası Tarım Birliği ve STK’lar: Resmi mekanizmaların yanı sıra sivil toplum ve özel sektörün desteği önemlidir. 2023 yılında kurulan Türk Dünyası Tarım Birliği Derneği, Türk coğrafyasının tarımsal potansiyelini küresel güç haline getirmeyi amaçlayan önemli bir girişimdir. Birliğin kurucu başkanı Doğan Başaran tarafından ortaya konan hedefler, üye ülkelerin kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu plan çerçevesinde, Tarım Birliği gibi oluşumlarla işbirliği yapılarak ortak projeler (örneğin “Türk Dünyası Marka Ürünler Fuarı”, “Turan Tarım Kampı” gibi etkinlikler) düzenlenecektir. Böylece kamu diplomasisi ve halklar arası iletişim güçlenecektir. Kamuoyu desteği, devletlerin atacağı adımların kalıcılığı için kritik olup, medyada bu entegrasyonun faydaları sıkça vurgulanacaktır.
- Diplomatik Çözüm Mekanizmaları: Türk dünyası içinde olası uyuşmazlık veya rekabet konularını dostane şekilde çözmek için plan, düzenli diplomatik istişareleri içerir. Örneğin su kaynakları paylaşımı Orta Asya’da zaman zaman gerginlik konusu olabilmektedir (özellikle Kırgızistan-Tacikistan-Özbekistan arası). Bu plan kapsamında, Türk devletleri arasında su ve tarım ilişkilerinde ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar için arabuluculuk ve ortak çözüm platformları oluşturulacaktır. Türkiye, diplomaside deneyimli bir ülke olarak harekete geçirici rolü üstlenebilir. Aynı şekilde, ticarette rekabet yerine işbirliğini esas kılmak için ürün bazlı koordinasyon (tıpkı OPEC’in petrol için yaptığı gibi, mesela pamuk ihracatında koordinasyon) mekanizmaları da değerlendirilecektir.
- Kuşak-Yol Projesi: Dünya Tarım Ağına Dönüşümünün Analizi
Kuşak-Yol Girişimi (BRI), Çin’in öncülüğünde Asya, Avrupa ve Afrika’yı ticari olarak birbirine bağlamayı hedefleyen dev altyapı ve ekonomi projesidir. Türkiye ve Orta Asya Türk devletleri, coğrafi konumları itibariyle Kuşak-Yol’un tam kalbinde yer alırlar. Bu projeyi dünya tarım ağının merkezine dönüştürmek, yani sadece sanayi ürünleri değil tarımsal ürünlerin de ana arterini bu hat üzerinde kurmak, hem ekonomik hem siyasi açıdan büyük fırsatlar barındırır.
Kuşak-Yol güzergâhındaki ülkeler, dünya nüfusunun büyük bir kısmını besleyebilecek tarımsal üretim kapasitesine sahip. Türk devletleri coğrafyası toplamda dünya tahıl üretiminin %2’sini (60 milyon ton/yıl), meyve üretiminin %4’ünü (36 milyon ton), sebze üretiminin %3.9’unu gerçekleştirmektedir. Özellikle pamuk (%8.5), şekerpancarı (%7.1) gibi bazı ürünlerde küresel üretimde kayda değer paya sahiptirler. Bu üretim potansiyeli, Kuşak-Yol güzergâhındaki altyapı sayesinde doğu-batı pazarlarına hızlıca ulaştırılabilir. Örneğin Kazakistan buğdayı, Çin’in batı eyaletlerine demiryoluyla birkaç günde erişebilir; Türkiye’nin yaş sebzeleri Hazar üzerinden Orta Asya’ya oradan da Rusya’ya sevk edilebilir. Kuşak-Yol’un sağladığı kısalan tedarik zincirleri, pandemiden sonra önem kazanan bölgesel tedarik güvenliği konseptine de uygundur.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’nin belirttiği gibi, pandemi sonrası tedarik zincirlerinin kısalması trendi, Türkiye ile Orta Asya arasındaki demiryolu projesi ve ortak sanayi bölgeleri gibi adımlarla ticareti sürdürülebilir şekilde artıracaktır. Bu kapsamda tarım ürünleri ticareti de büyüyecektir. Eskinazi, 2019’da Türk cumhuriyetlerine ihracatın %16 artışla 4,7 milyar $ olduğunu, bunun rahatlıkla 10 milyar $’a çıkarılabileceğini vurgulamıştır. Tarım da bu toplamın önemli bir parçası olabilir. BRI güzergâhında oluşturulacak ortak tarım koridorları, bölgeyi bir hub (merkez) haline getirecektir. Örneğin Kazakistan’da kurulacak bir tahıl borsası ve lojistik merkezi, çevre ülkelere ve Çin’e tahıl dağıtım merkezi olabilir. Türkiye’de Mersin veya İskenderun limanlarında oluşturulacak bir gıda işleme ve paketleme serbest bölgesi, Uzak Asya’dan Avrupa’ya gıda sevkiyatının ara üssü haline gelebilir.
Kuşak-Yol’un tarımsal ağ olarak kullanılması, Türk devletlerine küresel gıda diplomasisinde söz sahibi olma imkanı verecektir. Gıda, 21. yüzyılda stratejik bir silah ve pazarlık unsuru haline gelmektedir. Ortadoğu ve Afrika’daki gıda açığı, Avrupa’nın kaliteli gıda talebi, Çin’in nüfusunu besleme ihtiyacı gibi faktörler, tarım ürünlerini jeopolitik bir araç konumuna getirmiştir. Türk dünyası ülkeleri, birlikte hareket ederek bu alanda bir oyun kurucu rolü oynayabilir. Türkiye, sahip olduğu teknoloji, tarımsal AR-GE birikimi ve eğitim altyapısıyla Orta Asya ülkeleriyle ticareti sürdürülebilir kılacak adımları atabilir; böylece Türk dünyası tarımında liderlik pozisyonunu pekiştirebilir. Bu iş birliği, çok taraflı platformlarda da ortak tavır geliştirmeyi sağlar. Örneğin, Dünya Ticaret Örgütü veya Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi arenalarda Türk devletleri tarımsal çıkarlarını birlikte savunabilir. Bu, küresel tarım politikalarında söz hakkını artırır.
Öte yandan, Kuşak-Yol projesinin mimarı olan Çin ile ilişkilerin de dengede götürülmesi gerekecektir. Türk devletlerinin kendi aralarında yakınlaşarak güçlü bir blok oluşturması, Çin tarafından memnuniyetle karşılanabileceği gibi, bir ölçüde temkinle de izlenebilir. Burada kritik olan, iş birliğinin dışlayıcı değil, kapsayıcı olduğunun vurgulanmasıdır. Yani hedefin Çin’i dışlamak değil, aksine kazan-kazan prensibiyle herkesin faydasına bir tarım ağı kurmak olduğu anlatılmalıdır. Nitekim Türkiye, çok yönlü ekonomik işbirliklerine yönelerek Kuşak-Yol İnisiyatifi’ne katılımını da bu çerçevede bir fırsat olarak görmektedir. Çin ile ortak projeler (örneğin Çin sermayesinin de dahil olacağı bir tarım lojistik merkezi gibi) geliştirilerek, girişimin karşılıklı güvene dayalı ilerlemesi sağlanabilir. Diğer yandan Rusya gibi bölgeyi geleneksel nüfuz alanı gören aktörlerle de istişare ve işbirliği yürütmek önemlidir. Tarım, politik açıdan nispeten nötr ve insani bir alan olduğundan, Türk dünyasının bu sektörde atacağı birlik adımları daha az tepki çekecek, aksine küresel gıda güvenliğine katkı olarak takdir görecektir.
Elbette böylesi iddialı bir planın önünde bazı pürüzler olabilir. Örneğin, bazı Orta Asya ülkelerinde devletçi ekonomik yapılar ve bürokratik süreçler ticareti yavaşlatabilir (Türkmenistan’da özel sektörün sınırlı olması, döviz kuru sorunları gibi). Bu pürüzü gidermek için Türkiye, ilgili ülkenin hükümetiyle teknik düzeyde çalışarak işlemleri hızlandırıcı anlaşmalar (örn. “tek durak” ticaret ofisi kurulması gibi) önerecektir. Bir diğer potansiyel sorun, dış rekabetin (Çin, Rusya, AB gibi aktörlerin) Türk işbirliği girişimlerini kendi çıkarlarına tehdit görmesi olabilir. Bunu aşmanın yolu, çok taraflılığı vurgulamak ve gerekirse bu aktörlerle de belli projelerde ortak çalışmaktır. Örneğin, Orta Asya’da kurulacak bir tarım lojistik merkezine Çin sermayesi de davet edilebilir ya da Rusya ile ortak tohum geliştirme projeleri yapılabilir; böylece kazanımlar paylaşılır, rekabet yumuşar.
Diplomatik açıdan bir diğer önemli husus, karşılıklı güvenin pekiştirilmesidir. Türk devletleri arasında geçmişte farklı politik yönelimler olmuşsa da (örneğin bazı dönemlerde Özbekistan’ın bölgesel işbirliğine mesafeli durması gibi), günümüzde bu devletler arasındaki siyasi iklim oldukça olumludur. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye gibi ülkeler, “Türk Devletleri Teşkilatı” çatısı altında yakın stratejik ortaklar haline gelmiştir. Beş yıllık planın başlangıcında, tüm tarafların dahil olacağı ortak bir bildiri ile tarımda işbirliği niyetinin deklare edilmesi önerilir. Bu diplomatik jest, olası güven eksikliği pürüzünü giderecek ve bürokrasiye kararlılık sinyali verecektir.
- Sonuç ve Beklenen Kazanımlar
Özetle, hazırlanan 5 Yıllık Tarımsal Kalkınma Planı, Türkiye ile Orta Asya’daki kardeş Türk devletlerini tarım sektöründe fiilen bir araya getirmeyi hedefleyen kapsamlı bir yol haritasıdır. Planın başarılı şekilde uygulanması durumunda beklenen kazanımlar aşağıda özetlenmiştir:
- Ekonomik Kazanımlar: Taraf ülkelerin tarım GDP’lerinde artış, ihracat gelirlerinde yükselme ve tarımsal verimlilikte iyileşme sağlanacaktır. Çiftçilerin geliri artarken, tüketiciler de daha istikrarlı fiyatlardan gıda temin edebilecektir. Türkiye’nin bölgeye makine ve teknoloji ihracatı artarken, stratejik tarım girdilerinde dışa bağımlılığı azalacaktır. Orta Asya ülkeleri de tek pazarlara bağımlı kalmadan Türkiye gibi güvenilir bir ortağa satış yapmanın rahatlığını yaşayacaklardır. İç ticaretin canlanmasıyla toplam refahın bölge genelinde yükselmesi beklenir.
- Siyasi ve Birliktelik Kazanımları: Tarım sektöründeki entegrasyon, Turan’a bir adım daha yaklaşmak demektir. Türk dünyası ülkeleri arasındaki bağlar somut projelerle perçinlenecek, halkların günlük yaşamında bu birliktelik hissedilecektir. Örneğin bir Kırgız çiftçinin traktörü Türkiye’den gelecek, bir Türk çiftçi Özbek tohumu ekecektir – bu, coğrafi uzaklıkları zihnen yakınlaştıran bir durumdur. Devlet yetkilileri nezdinde de güven ve işbirliği artacak, diğer sektörlerde de benzer entegrasyon adımları için zemin oluşacaktır. Uluslararası arenada Türk devletleri birlikte hareket etme pratiği kazanacak, “Türk Dünyası” kavramı içi dolu bir gerçekliğe dönüşecektir.
- Küresel Etki: Bu plan sadece bölgesel değil, küresel gıda güvenliği ve ticareti açısından da pozitif bir etki yaratacaktır. Dünyada gıda tedarikinin istikrara kavuşması, yeni üretim alanlarının devreye girmesi, arz zincirlerinin kısalması gibi konular tüm insanlık için önemlidir. Türk dünyasının bir tarım köprüsü kurması, Avrupa’dan Çin’e uzanan coğrafyada bir nevi “Tarım İpek Yolu” inşa edecektir. Bu hat, farklı iklim ve ürünleri birbirine bağlayarak yıl boyu kesintisiz tedarik akışı sağlayabilir. Dünya Bankası verilerine göre, küresel tarım ticareti her yıl artış trendindedir ve bu pastadan Türk devletlerinin aldığı pay, işbirliği ile orantılı olarak büyüyecektir. Örneğin Afrika ve Orta Doğu’nun artan gıda ihtiyacında Türk dünyası önemli bir tedarikçi haline gelebilir, bu da jeopolitik nüfuz demektir.
Sonuç olarak, tarım sektörü üzerinden geliştirilecek bu işbirliği planı, ekonomik rasyonelliğin kültürel kardeşlikle birleştiği bir kazan-kazan modeli sunmaktadır. Elbette hedefler iddialıdır, ancak gerekli irade ve koordinasyon sağlanırsa ulaşılması mümkündür. Türkiye ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri, tarımda ortak projelerle hem halklarına refah getirecek hem de Turan idealini ekonomik bir temele oturtarak gerçeğe yaklaştıracaktır. Bu adım, Turan’a bir adım daha yaklaşmakla kalmayıp, Kuşak-Yol ekseninde yeni bir dünya tarım merkezi doğmasını da beraberinde getirecektir. Sağlam irade, akılcı planlama ve samimi kardeşlik duygusuyla, Türk dünyası tarımda çağ atlayacak ve gelecek nesillere gıda güvencesi yüksek, müreffeh bir coğrafya bırakacaktır.
Toprak yeniden Türklükle dirilir!
-DMD (ANKA-T001)

