Türk İstiklal Mücadelesi, modern dünya tarihindeki en önemli ulusal kurtuluş hareketlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu mücadelenin askerî safhası, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ile doruk noktasına ulaşmış ve 9 Eylül 1922’de Türk ordusunun İzmir’e girişi ile taçlanarak sembolik finalini yapmıştır. Bu tarih, bir şehrin işgalden kurtarılmasının ötesinde Anadolu’nun parçalanmasını öngören Sevr Antlaşması’nın fiilen yırtılıp atıldığı ve Lozan’a giden yolun açıldığı aslında bir nevi Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunun alındığı andır.
9 Eylül’ü anlamak Büyük Taarruz’un stratejik dehasını analiz etmekle mümkündür. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde titizlikle planlanan taarruz, bir yok oluş veya var oluş hamlesi olarak görülmelidir. 26 Ağustos’ta Kocatepe’de başlayan topçu ateşiyle hücuma geçen Türk ordusu, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Yunan ordusunun ana kuvvetlerini kuşatarak imha etmiştir. Bu muharebe, zaferin kazanıldığı an olarak tarihe geçmiştir. Ardından ordunun önünde tek bir stratejik hedef kalmıştır: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emriyle somutlaşan İzmir’e ulaşmak ve Anadolu’daki işgalci unsurları tamamen temizlemek. Tarih 9 Eylül 1922’yi gösterdiğinde Türk’ün süngüsünün parıltısı İzmir’in sularına yansımıştır. Süvari birliklerimizin Hükümet Konağı’na Türk Bayrağını çekmesiyle İzmir düşman işgalinden kurtulmuştur.
9 Eylül, bir milletin tutsaklığa karşı özgürlüğün, ümitsizliğe karşı azmin ve yok edilmek istenen bir halkın var olma iradesinin zaferidir. Bu nedenle bu tarihin anılması ve anlaşılması, salt kronolojik bir olay dizini olarak değil, o dönemde yaşanan ruh halini, fedakârlıkları ve bağımsızlık arzusunu anlamayı da gerektirmektedir. Unutulmamalıdır ki bu başarı, vatan toprağını işgalden kurtarmak uğruna canını feda eden askerî ve sivil tüm şehit ve gazilerimizin ortak eseridir.
9 Eylül geçmişe dair bir anma değil, aynı zamanda geleceğe dair bir hatırlatmadır. Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde, azimle ve bilimle hareket ettiği zaman, en güç koşullar altında dahi bağımsızlığını ve onurunu koruyabileceğinin ebedi bir kanıtıdır. Bugün, o ruhu yeniden hissederek, bize emanet edilen bu kutsal vatan toprağını daha da güçlü bir şekilde korumak, yüceltmek ve gelecek nesillere en güzel şekilde aktarmak en büyük millî görevimizdir. 9 Eylül İzmir’in Kurtuluşu kutlu olsun!

