Dijital Dünyanın Gerçek Yüzü: Veri, İstihbarat ve Türkiye’nin Dijital Bağımsızlık Mücadelesi

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma


2024 yılı itibarıyla, dijital dünyada ne kadar özgür olduğumuz
sorusu, derin bir endişe yaratıyor. Apple, Google, Meta, Amazon
gibi dev teknoloji şirketleri, günlük hayatımızın her alanına sızmış
durumda. Verilerimiz, bu şirketlerin elinde işleniyor, satılıyor ve
stratejik amaçlarla kullanılıyor. Fakat dijital dünyanın gerçekte nasıl
işlediğini anlamadan, bu düzenin ne kadar tehlikeli olabileceğini
göremiyoruz. Gerçek şu ki, dijital dünyada birer esiriz. Verilerimizi
kendi rızamızla veriyor, bu verilerin nasıl kullanıldığını tam olarak
bilmeden dev teknoloji firmalarının kontrolüne teslim ediyoruz.


WhatsApp ve Veri Madenciliği: Ürün Biziz


WhatsApp, Instagram ve Facebook gibi platformlar hayatımızın
ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Bu platformların
sunduğu hizmetlerin bedava olması bizi cezbediyor, ancak gerçek
şu ki, bir şey bedavaysa ürün sizsinizdir. WhatsApp, sunduğu
ücretsiz mesajlaşma hizmeti karşılığında bizden en değerli
varlığımızı, yani canlı verilerimizi alıyor. Kamera, mikrofon, konum
ve fotoğraflarımıza erişimi olan bu platform, Meta şirketine ait.
WhatsApp’ın topladığı veriler, Meta’nın sahip olduğu diğer
platformlarla (Facebook, Instagram gibi) entegre bir şekilde
kullanılarak reklam hedeflemeleri yapılıyor. Bu da sadece kişisel
hayatlarımızı değil, toplumsal eğilimlerimizi ve sosyal
hareketlerimizi de etkiliyor.


2024 yılına geldiğimizde çok daha ileri bir noktaya ulaştı. Artık, her
dijital hareketimizin izlenebilir olduğunu ve bu verilerin ticari
amaçların ötesinde stratejik istihbarat operasyonlarında
kullanıldığını biliyoruz.


Parmak İzlerinden Yüz Tanımaya: Biyometrik Verilerin Gücü


Teknoloji firmaları, kişisel verilerimizi toplamakla kalmadı, biyometrik
verilerimizi de ele geçirdi. İlk başta, cihazlarımızı açmak için parmak
izlerimizi verdik. Ardından Face ID gibi yüz tanıma teknolojileriyle
yüzlerimizi teslim ettik. Bu biyometrik veriler, sadece cihazlarımızı
güvenli hale getirmek için kullanılmıyor; aynı zamanda her
hareketimizin izlenmesi ve analiz edilmesi için de kullanılıyor. Apple
gibi firmalar, gizlilik politikalarıyla kendilerini koruyormuş gibi
görünse de, topladıkları biyometrik verilerle kullanıcıları izleyebilme
gücüne sahipler.


2024 yılı itibarıyla, bu veriler yalnızca ticari amaçlarla değil, stratejik
amaçlarla da kullanılıyor. Büyük teknoloji şirketleri, kullanıcıların
biyometrik verilerini analiz ederek hem duygusal tepkilerini
ölçebiliyor hem de sosyal ve politik eğilimlerini tahmin edebiliyor.
Şimdiki hedefleri ise beyin dalgalarınıza ulaşarak düşüncelerinizi
analiz etmek. Kalp atışı hızınız göz bebekleriniz ve yüz
hatlarınızdan topladıkları veri ile beyin fonksiyonlarını
ilişkilendirecek çalışmalar çok önceden başladı bile.


Dijital Dünyada İstihbaratın Yeni Yüzü: Veriler


Dijital dünyada toplanan verilerin sadece reklamcılık için
kullanıldığını düşünmek büyük bir hata olur. Bu sadece buzdağının
görünen yüzü. Asıl mesele, bu verilerin stratejik istihbarat birimleri
için ne kadar değerli olduğudur. Özellikle Amerika ve İsrail merkezli
teknoloji devleri, bu verileri toplayarak kendi ülkelerinin güvenlik ve
istihbarat operasyonları için kullanıyor. Veriler sayesinde bireylerin
sosyal ağları, ekonomik eğilimleri ve politik davranışları analiz
edilerek geniş çaplı stratejik kararlar alınıyor.
Palantir gibi büyük veri analiz firmaları, bu verileri işleyerek sosyal
hareketleri ve politik eğilimleri tahmin edebiliyor. Ancak burada
önemli bir nokta var: Palantir gibi firmalar, doğrudan veri
toplamazlar;


WhatsApp, Instagram ve Google gibi platformlardan topladıkları
verileri analiz ederler. Bu platformlar olmadan, insanların verilerine
canlı olarak ulaşmak imkansızdır. Yani, dijital araçlarınız yoksa,
topladığınız veriler sınırlı kalır. Yerli ve Milli dijital araçlar bizlerin
gelecek nesle bırakacağı en kuvvetli silah olacaktır.
Türkiye’nin Dijital Bağımsızlık Mücadelesi: Esir Bir Devlet Mi
Olduk?


Türkiye, dijital dünyada bağımsızlığını korumak için mücadele
ediyor, ancak gerçek şu ki bu alanda oldukça geri kalmış
durumdayız. Biyometrik veri toplama, büyük veri analizi ve dijital
altyapı konusunda ciddi eksikliklerimiz var. Bugün, büyük teknoloji
firmaları karşısında dijital bir esir haline gelmiş durumdayız.
Verilerimizin kontrolü elimizde değil, bu da ulusal güvenliğimiz için
büyük bir tehdit oluşturuyor.


Türkiye, dijital bağımsızlık konusunda adımlar atmaya çalışsa da,
yapılan projelerin çoğu yüzeysel kalıyor. Gerçek yerli ve milli
projeler geliştirmek yerine, hükümet emirleriyle gösteriş projeleri
üretiliyor ve bu projeler, sadece belirli kişilerin cebini doldurmaktan
öteye gitmiyor. Gerçek anlamda dijital bağımsızlık kazanmak
istiyorsak, yerli teknolojilere yatırım yapmalı, yerli platformlar
geliştirmeli ve verilerimizi yurtiçinde tutmalıyız.


Türkiye İçin Stratejik Adımlar


Türkiye’nin dijital bağımsızlık mücadelesi için atması gereken bazı
önemli adımlar var:

  1. Gerçek Yerli ve Milli Teknoloji Üretimi: Türkiye, gerçekten
    yerli ve milli dijital araçlar geliştirmeli. WhatsApp, Facebook
    gibi platformlara alternatif yerli sosyal medya ve iletişim
    uygulamaları üretmeli. Bu platformlar, kullanıcı verilerini
    koruma altına almalı ve yabancı şirketlerin eline geçmesini
    önlemelidir.
  2. Yapay Zeka ve Veri Analitiği Yatırımları: Türkiye, yapay
    zeka ve büyük veri analizi alanında kendi yerli çözümlerini
    üretmelidir. Bu alanda dışa bağımlılığı azaltarak, ulusal
    güvenlik tehditlerini önceden tespit edebilme kapasitesini
    artırmalıyız. Türkiye, Palantir gibi firmalarla rekabet edebilecek
    seviyede büyük veri analiz araçları geliştirmelidir.
  3. Yerli Veri Depolama ve Güvenlik Sistemleri: Türkiye,
    yurtiçinde verilerin depolanmasını sağlayacak güçlü veri
    merkezleri kurmalı ve bu verilerin yalnızca Türkiye tarafından
    erişilebilir olduğundan emin olmalıdır. Verilerimizin dışa
    bağımlı veri merkezlerinde saklanması, ulusal güvenliğimiz
    için büyük bir tehlikedir.
  4. Milli İstihbaratın Dijital Kapasitesini Artırmak: Türkiye’nin
    Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), dijital tehditlere karşı daha güçlü
    bir savunma hattı oluşturmalıdır. Büyük veri ve yapay zeka
    destekli analizler yaparak, dijital dünyadaki tehditleri önceden
    tespit edebilmelidir. Ayrıca, yerli dijital istihbarat teknolojileri
    geliştirilerek bu alandaki dışa bağımlılık en aza indirgenmelidir.
  5. Dijital Bağımsızlık İçin Bilinçlendirme: Türkiye’nin dijital
    dünyadaki bağımsızlığı, sadece teknoloji yatırımlarıyla değil,
    aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesiyle de mümkün
    olabilir. Bireyler, verilerinin nasıl kullanıldığını ve bu verilerin
    hangi amaçlarla toplandığını bilmeli. Türkiye, dijital bağımsızlık
    için geniş çaplı bir toplumsal uyanışı sağlamalıdır.
    Sonuç: Türkiye’nin Dijital Dünyadaki Geleceği
    2024 yılı itibarıyla, Türkiye’nin dijital dünyadaki konumu oldukça
    kırılgan. Verilerimizin kontrolü yabancı teknoloji devlerinin yani
    yabancı istihbarat servislerinin elinde ve bu durum ulusal
    güvenliğimiz için büyük bir tehdit oluşturuyor. Türkiye, dijital
    bağımsızlık için gerçek adımlar atmak zorunda.
    Sosyal medya platformlarını yani yabancı istihbarat servislerinin
    dijital silahlarını yasaklamak hiç bir zaman çözüm olmayacaktır.
    Kapatılanın yerini yine yabancı bir firma dolduruyorsa esirliğimiz
    devam ediyor demektir.
    Yerli teknoloji üretimi, milli veri merkezleri ve güçlü bir dijital
    istihbarat ağı kurmak, ülkemizin dijital dünyada bağımsız olabilmesi
    için şarttır.
    Bu yazı, Türkiye’nin dijital bağımsızlık mücadelesini anlamak ve bu
    konuda harekete geçmek için bir uyanış çağrısıdır. Gerçekten yerli
    ve milli olmak istiyorsak, dijital dünyada da bağımsızlığımızı
    kazanmak zorundayız.
    Sinan Gündoğdu
    Linkedin

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir