Hakaslar; köken olarak Kırgızlara dayandırılan, zaman içerisinde Rusların uygulamış olduğu politikalar nedeniyle Hristiyanlaşan ancak geleneksel inanışlarını da devam ettiren ve günümüzde Doğu Sibirya’nın güneyinde varlığını sürdüren bir topluluktur. Topluluk diyoruz çünkü Hakaslar tek bir boyun ismi değil, birçok boyun bir araya gelerek oluşturduğu bir topluluktur. Tarihsel olarak kaynakların yetersizliği sebebiyle Hakasların tam olarak hangi zamanda ve nerede ortaya çıktıklarını bilemiyoruz. Yine de atalarını “Kırgızlar” olarak esas alırsak “Yenisey” bölgesinden neşet ettiklerini söyleyebiliriz. Türkistan coğrafyasında Köktürk ve Uygurlara bağlı olarak yaşayan bu topluluk (Hakaslar), zaman içerisine kuzeye göç etmiş ve bugünkü Hakasya topraklarına gelmiştir.
Hakasların Ruslarla ilişki kurması, Rusların yayılmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği üzere Rusların yükselmeye başladığı IV. İvan Dönemi (1547-1584) ile ortaya çıkan sonuç, Rusların varlığını Doğu’ya dayandırması ile farklı bir boyut kazanmıştır. Bu minvalde Kazan’ın işgali (1552) ile başlayan süreç, İtil ve Sibirya arasındaki bölgeyi kontrol eden Kossakların 1570-1580 yıllarında egemenlik altına alınması ile devam etmiş ve bu adım, Rusların Türkistan başta olmak üzere Sibirya ve başka cihetlere yönelik seferlerini kolaylaştırmıştır. Rusların ilerlemesini kolaylaştıran iki önemli faktör vardır: Bunlardan birincisi kale inşa ederek ilerlemeleri, ikincisi ele geçirdikleri bölgelere Rus milletinden olan insanları yerleştirmeleridir. Bunların yanında Doğu’da kendisine karşı koyacak etkin bir gücün olmaması da Rusların ilerlemesinde etkili olmuştur.
Ruslar, Hakasların varlığını sürdürdüğü bölgelere ilerlerken resmen bir “çevirme” taktiği uygulamışlardır. Yani Hakas toplumunun dış dünya ile bağlantısı kesilerek Hakaslara herhangi bir yardımın ulaşmasına engel olunmuştur. Rusların ilerlemesi ile birlikte hem erzak yetersizliği hem de askerî gücün zayıf olması nedeniyle Hakaslar, 1720’li yılların başında Ruslara boyun eğmişlerdir. Yukarıda da değindiğimiz gibi Rusların bu bölgeye gelmesi ile birlikte Rus milletinden insanlar derhâl Hakas topraklarına iskân edilmeye başlanmışlardır. Neticede Rusların Hakasları egemenlik altına aldığı 1720’lerden 1897’ye kadar Hakas nüfusuna oranla Rusların sayısı artmıştır ki bu durum, Hakas bölgesinin yalnızca askerî olarak değil, sosyal ve kültürel olarak da işgal edildiğini kanıtlamaktadır.
Ruslar ele geçirdiği topraklarda bölge halkının kendilerine karşı birlik oluşturmalarını engellemek ve hâkimiyetini sağlam temellere oturtmak amaçlarıyla asimilasyon politikasına başvurmuştur. Asimilasyonun en belirgin şekli bir topluluğun geleneksel yaşamına ve dinine karışmaktır. Ruslar da bölgeye geldikten sonra Hakas topluluğunu Hristiyanlaştırmaya başlamış ve sonuç olarak Hakaslar, 1876 yılında resmen Rus Ortodoksluğuna geçmişlerdir.

