Yazan: Doğukan Miraç DEMİRCAN
Türkiye, Somali’ye sadece yardım eden değil, coğrafyasının onurlu parçası olarak gören tek ülkedir. Diğer aktörler Somali’yi üs bölgesi, boru hattı ya da vekalet savaşlarının cephesi olarak kullanmaktadır. Türkiye ise onu bir “kardeş devlet” olarak görmüş ve asla mandacı veya sömürgeci davranmamıştır. Namütenahi bir şekilde ilerleyeceğini umduğumuz bu doğru duruş artık daha güçlü ve daha uyanık bir stratejiyle desteklenmelidir.
1. Üniter Devlet Modelinin İhracı
Batı’nın ve Körfez’in Somali’de savunduğu idari özerklik içeren “yerinden yönetim”, göründüğünden çok daha tehlikelidir. Bu model, aslında kabilelere dayalı fiilî bölünmüşlüğü meşrulaştırmakta ve Somali’yi etnik-federe yapılara ayırarak bir sonraki Suriye veya Libya haline getirmektedir. Dikkatinizi çeken bir husus oldu mu? Terörist elebaşı Öcalan’ın gündeme getirdiği “komünalizm” ve “demokratik modernite” başlıklı yeni oluşumların bölgede yayılmasına uğraşılmaktadır. Takrir edilmesinde sakınca olmayan mesele şudur: Yeni Dünya Düzeni diye adlandırılan bedbaht bir projenin ilk adımı olarak her üniter yapıyı bölme, parçalama ve anarşist bir konuma getirerek fiili ele geçirme imkanı elde edilmeye çalışılmaktadır (Söz konusu doktrin, Roma İmparatorluğu’nun böl-yönet doktrininin güncellenmiş halidir). Bu proje, Türkiye ve civarında etki alanı olan ülkelerde denenmeye çalışılmakta, sonuç alınması halinde tüm Dünya’ya uygulanma aşamasına geçilecektir. Son derece hassas bir müdahale ekseni gereken bu hususta Türkiye’nin izlemesi gereken yol şudur:
Türkiye, kendi üniter devlet tecrübesini model olarak sunmalı ve Somali’ye “bölgesel özerklik” tuzağına düşmeden tek bir devlet çatısı altında çoklu katılım modellerini geliştirme önerisi getirmelidir. Bu kapsamda:
- Somali anayasasının revizyon sürecinde merkezi bütünlüğü sağlayan hükümlere teknik destek verilmeli,
- Yerel yönetimlere hiçbir şekilde idari özerklik dahi tanınmadan askeri, mali ve adli yetkiler merkezî yapıya bağlı kalmalıdır,
- Türkiye’nin vali-kaymakam sistemi, Somali’nin bölge komiserliği modeline rehberlik edebilir.
Yani esas itibariyle kabile federasyonu değil, hizmet odaklı bütüncül devlet yapısı teşvik edilmelidir.
2. Devlet Kurumsallaşması İçin Stratejik Yardım
- T.C. Adalet Bakanlığı destekli hukuk akademileri kurularak Somali’de hâkim-savcı yetiştirme süreçleri desteklenmelidir. Böylece terör örgütü Eş-Şebab’ın “alternatif adalet sistemi” olarak kurduğu yapılar çökertilir.
- Tapu-kadastro sistemlerinin dijitalleşmesi, toprak anlaşmazlıklarını çözerken aynı zamanda devlete olan aidiyet duygusunu güçlendirir.
- Milli eğitim müfredatı hazırlanmasında Türkiye’nin katkısıyla, Arapça-Türkçe-Somalice üçlü dil modeliyle modern ve ahlaki değerleri taşıyan eğitim sistemi kurulabilir.
3. Güvenlik Sektörünün Milli Hale Getirilmesi
Türkiye’nin Somali’deki TURKSOM askeri eğitim üssü, şu anda Somali ordusunun bel kemiğini oluşturan birliklerin çoğunu yetiştirmiştir. Bu model daha da güçlendirilerek:
- Türkiye, Somali’nin askeri teşkilatlanmasında kabileye sadakat yerine devlet sadakatini esas alan bir eğitim doktrini inşa etmelidir.
- Sahil güvenlik, hava gözetleme ve kara sınır kontrolü için yerli savunma sistemlerimizin kullanıldığı ikili projeler hayata geçirilmelidir.
- Eş-Şebab gibi örgütlerle mücadelede Türkiye sadece istihbarat değil, ideolojik mücadele araçlarıyla da destek vermelidir. Radikalizmle mücadele eden imam eğitimi, medya desteği ve sosyal rehabilitasyon programları oluşturulmalıdır.
4. Ekonomik ve Sosyal Yapının İnşasında Türk Modeli
- Türk menşeili özel şirketler aracılığıyla liman kentleri (Kismayo, Berbera, Bosaso) altyapı yatırımlarına dahil edilmelidir.
- Kooperatifçilik modeliyle kadınların ve gençlerin iş gücüne katılımı artırılmalıdır. Somali’nin geleceği, kalkınmanın toplumsal tabana yayılmasına bağlıdır.
- Ziraat Bankası ve Tarım Kredi benzeri yapılarla mikro-tarım projeleri desteklenebilir. Somalili çiftçilere tohum, hayvan ve teknik bilgi sağlanmalıdır.
5. Dış Müdahalelere Karşı Somali’nin Egemenliğini Koruma
- Somali’deki BAE, Katar ve Çin etkisine karşı, Türkiye “tarafsız ama ilkeli” bir denge kurmalıdır. Somali içindeki dış müdahale rekabeti, yeni bir iç savaşın fitilini ateşleyebilir.
- Türkiye, Somali’nin bölgesel platformlarda (IGAD, Afrika Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı) bağımsız iradesini koruyan bir diplomatik destek sağlayıcı olmalıdır.
- Türkiye; Somali-Cibuti-Etiyopya üçlü işbirliği mutabakatını hızlandırarak Etiyopya’ya tatlı su ve limanlara erişim hakkı vererek karşılığında Somali’nin Somaliland’daki egemenliğini tanıması, Cibuti’nin Çin’in elinde olan limanlarındaki zorluğunu Somaliland kıyılarında daha ferah bir ortamda bulmasının sağlanması karşılığında Türk-Somali sahil güvenliğine ve Somali’nin egemenliğine olur vermesinin sağlanmasına çalışılabilir.
6. Sonuç
Türkiye Somali’de yerel özerklik değil, devlet egemenliği fikrini desteklemelidir. Kabile federasyonu değil, kurumsallaşmış üniter devlet esas alınmalıdır. Türkiye bunu sadece Somali için değil, tüm Afrika için bir örnek olarak ortaya koymalıdır. Tıpkı ABD’nin “demokratik moderniteyi” YPG/PYD terör örgütü üzerinden Suriye’de ortaya koymaya çalıştığı gibi.
Üniter devlet ilkesi bizim sadece kendi bekâmız için değil, yardım götürdüğümüz ülkelerin de iç huzuru için vazgeçilmezdir. Bugün Somali’de “yerinden yönetim” adı altında kabile devletçikleri kurulursa, yarın Anadolu’da da özerklik isteyenler daha fazla cesaret bulacaktır.
Türkiye Somali’ye sadece yardım etmemeli; onu topraklarında özgürce, barış içinde ve kardeşçe yaşatacak bir millet fikri ile donatmalıdır.
Türk, Kalbinde Ay Yıldız Taşıyandır.
-DMD

