İpek Yolu’nun İncilerinden: Kâşgar Şehri

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
5 Dk. Okuma
5 Dk. Okuma

            Tarihî kayıtlarda “Şu-lı, Çia-şa, Şulig, Ordu-kent…” gibi adlandırılmalarla yer alan Kâşgar, Türk Dünyası’nın en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Çin’in batısında, Taklamakan Çölü’nün kenarında yer alan bu kadim şehir, İpek Yolu’nun üzerinde bulunmasıyla sadece ticaretin değil, kültür ve düşünce hayatının da merkezi hâline gelmiştir.

            Kâşgar’ın adı ilk kez Çin kroniklerinde,  Han Hanedanı dönemine ait Han-Shu (Han Tarihi) adlı eserde görülmüştür. Bu eserde Kaşgar, Batı Bölgeleri’nin (Xiyu) önemli şehir devletlerinden biri olarak gösterilmiştir. Coğrafi konumu sayesinde, doğudan batıya giden kervanların zorunlu uğrak noktası olmuştur. Arap ve Fars kaynaklarında ise Kaşgar, VIII. yüzyıldan itibaren sıkça kaleme alınmıştır. Coğrafyacı İbn Hurdazbih ve İstahrî, Kâşgar’ı Müslüman tüccarların uğradığı sınır şehri olarak yazmışlardır.

            Kâşgar şehrinin Türk tarihi açısından en parlak dönemi Karahanlılar devrinde olmuştur. Karahanlıların hâkimiyeti sırasında şehir, başkent olmasının yanı sıra ilim merkezi hâline de gelmiştir. Kaşgarlı Mahmud, ölümsüz eseri Divânu Lugâti’t-Türk’ü burada kaleme almış, Yusuf Has Hacib, devlet felsefesini anlatan Kutadgu Bilig’i Kaşgar’da tamamlamıştır. Ayrıca Edip Ahmed Yükneki tarafından kaleme alınan Atabetü’l Hakayık’ın sonunda bu eserin Kâşgar dilinde yazıldığı belirtilmiştir. Buradan da Kâşgar’da edebi dilin Türkçe olduğunu anlaşılmıştır.

            Karahanlıların XI. Yüzyılda zayıflamasıyla birlikte şehre Selçuklu Türk Devleti hâkim olmuştur. Döneminin iki büyük Türk- İslâm devletlerinin buraya hâkim olması sonucunda Arap Tarihçileri Kâşgar’ı “Türkistan’ın Ortası” ya da “Türkistan’ın başkenti” olarak tanımlamışlardır.

            Selçuklulardan sonra kısa bir süre Kıtaylar Kâşgar’a hâkim olmuş onları bu topraklardan çıkaran ise Çingiz’in komutanlarından Cebe olmuştur. Arap tarihçi Cüveyni’ye göre Kıtayların zulmünden sonra halk Moğolları kurtarıcı olarak görmüştür. Çingiz Han sonrasında burası Çağatay Hanlığının hâkimiyetinde kalmıştır. Ayrıca Hanlık zamanında bu şehri Müslüman Uygur valiler yönetmiştir.

Hanlıklar arasındaki çatışmalar neticesinde şehir istikrarsız bir duruma düşmüştür. Bu dönemde Türkistan’da güçlü bir figür olarak tarih sahnesine çıkan Timur, seferleri sırasında Kâşgar’ı kendi hâkimiyet alanına katmıştır. Şehir, Timurlular Devleti yönetiminde yeniden canlanmış; özellikle ticaret yolları güvenlik altına alındığı için Kâşgar’da ticaret ve zanaat hayatı gelişmiştir.

XV. yüzyılda Timurlu Devleti zayıflayınca buraya tekrar Çağatay Hanlığı hâkim olmuştur. Çağatay Hanlığı döneminden sonra şehir, XVI. Yüzyılda Doğu Türkistan’daki Yarkent Hanlığı yönetimine geçmiştir. Bu dönemde şehir, siyasî olduğu kadar dinî bir merkez hâline de gelmiştir. Özellikle Nakşibendî tarikatının güçlü temsilcileri Kâşgar’da faaliyet göstermiş, “Afak Hoca” olarak bilinen Hidayetullah Efendi, Kâşgar’daki dinî-siyasî hayatın en önemli figürlerinden biri olmuştur. Hanlık yönetiminde tarikat etkisi o kadar güçlenmiş ki şehrin siyasî geleceği doğrudan dinî liderlerin yönlendirmesiyle şekillenmiştir. Yarkent Hanlığı zayıflayınca, burası sık sık isyanlara, hanlık içi mücadelelere sahne olmuştur. XVIII. yüzyılın başlarına gelindiğinde ise bölgedeki siyasî parçalanmışlık, burayı Çin’in (Mançu Hanedanı) müdahalesine açık hale getirmiş, 1759’da Çin orduları tarafından şehir işgal edilmiştir. Bu dönemde şehir ağır vergi uygulamalarına, askerî denetimlere ve kültürel baskılara maruz kalmıştır. Kâşgar halkı, bu baskılar karşısında defalarca isyan etmiştir.

XIX. yüzyılda şehir, hem iç isyanların hem de bölgesel güç mücadelelerinin merkezinde yer almıştır. Özellikle Yakup Bey (1820–1877) döneminde Kâşgar büyük önem kazanmıştır. Yakup Bey, Hokand Hanlığı’ndan gelerek 1865’te Kaşgar’da hâkimiyet kurmuş ve bağımsız bir yönetim tesis etmiştir. Kâşgar, onun döneminde uluslararası diplomasinin de gündemine girmiş; İngiltere ve Çarlık Rusya gibi büyük güçler Yakup Bey’in yönetimiyle doğrudan ilişkiler kurmuştur. Fakat Yakup Bey’in ölümünden sonra şehir yeniden Çin hâkimiyetine geçmiştir.

1911 yılında Çin’de Mançu Hanedanı’nın yıkılmasıyla boşluk oluşmuştur. Bu durum, Kâşgar’a da yansımıştır. 1930’lu yıllarda şehir, Doğu Türkistan’daki bağımsızlık hareketlerinin kalbi olmuş, 1933’te Kaşgar merkezli olarak Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu cumhuriyet, kısa ömürlü de olsa Türk ve Müslüman halkların kendi devletlerini oluşturma çabasının simgesi hâline gelmiştir. 1944’te ise İli bölgesinde başlayan ayaklanmalar sonucunda İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuştur. Kâşgar şehri de bu cumhuriyetin içersinde yer almıştır.

1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Kâşgar, yeni komünist yönetimin kontrolüne girmiştir. Çin yönetimi, bölgede sıkı bir idarî sistem uygulamış ve bu durum Kâşgar’ın tarihî kültürel dokusu üzerinde ciddi etkiler yaratmıştır. Özellikle şehirdeki geleneksel Türk mimarisi ve kültürü asimile edilmeye çalışılmıştır.

Günümüzde Doğu Türkistan’ın içerisinde yer alan ve hâlâ Çin işgali atında olan kadim Türk şehri Kâşgar,’ın tarihî serüveni, bize şehirlerin yalnızca siyasî merkezler değil, bir medeniyetin kimliğini taşıyan hafıza mekânları olduğunu göstermektedir. Şehir bu yönüyle, tüm tahribatlara rağmen geçmişten geleceğe uzanan bir köprü olarak varlığını sürdürmektedir.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir