1214 senesinde Sinop’un fethedilmesiyle Karadeniz’e adım atan Türkiye Selçuklu Devleti, inşa ettiği donanmayla kısa sürede denizlerde ve Kırım’da siyasî hâkimiyet tesis ettiyse de doğudan Anadolu’ya saldıran Moğolların tazyiki nedeniyle Karadeniz’deki egemenliğini kaybetti. Dış baskıların ve iç karışıklıkların devam ettiği sıralarda Türk donanmasının hareketsizliği, Trabzon Rum Devleti’ni cesaretlendirdi ve onların, önemli bir ticarî ve askerî liman olan Sinop başta olmak üzere Karadeniz kıyılarındaki Türk kentlerini ele geçirmelerine olanak verdi. Türkiye Selçuklu Devleti’ni yeniden istikrara kavuşturan Vezir Muînüddin Süleyman Pervâne (ö. 1277), 1259 yılında kaybedilen mezkûr kenti kuşatarak iki yıla yakın abluka altında tuttu. Deniz yönünden aldığı yardımlar sayesinde direnişi sürdüren Sinop’a karadan müdahalenin yetersiz kaldığını gören vezir, yaptırdığı gemilerle kentin dışarıyla tüm bağlantısını keserek nihayet 1266 yılında yeniden fethini gerçekleştirdi. Böylece Selçuklu Türklerini Karadeniz’de yeniden aktör hâline getirdi.
Gerçekleştirdiği fethin mükâfatı olarak Sinop’un idaresi tevdi edilen Süleyman Pervâne, kentte vekâleten oğlu Muînüddin Muhammed’i (h. 1277-1297) bıraktı. Pervâneoğlu Muhammed Sinop’ta teşkil edilen bu beyliği 1277 yılında babasının ölümü üzere asaleten yönetmeye başladı. Daha çok iç meselelerle ve Moğollarla uğraştığı yirmi yılın ardından vefat edince yerini kardeşinin oğlu Mühezzebüddin Mesud (h. 1297-1300) aldı. Kısa süren beyliği sırasında Samsun ve Bafra’yı ele geçirerek sınırlarını genişlettikten sonra bu yıllarda Karadeniz sularında bir hayli güçlenen Cenovalılar ile mücadele etmeye başladı. Ele geçirdikleri müstahkem mevkiler ve kıyı kentlerinde kurdukları koloniler ile ticarî ve askerî anlamda kuvvetlenen Cenovalıların bir baskını sırasında esir düşen Mesud ancak büyük bir fidye ödeyerek kurtulabildi. İtalyanların ani hücumu karşısında çaresiz kalan Pervâneoğulları bundan ders almayı bildiler.
1300 yılında babasının yerini alan Emîr Nasîrüddin Ahmed Gazi Çelebi (h. 1300-1322), Cenovalılardan intikam almak için deniz kuvvetlerine önem verdi ve kendisi gibi İtalyanların saldırılarından muzdarip olan Trabzon Rumlarıyla ittifak tesis etti. Sinop’taki Cenova kolonisini ortadan kaldırmakla başlayan mücadele denize taşındı. Sekiz kadırgalık donanmasıyla Karadeniz’in kuzey kıyılarına seferler düzenleyen Gazi Çelebi, Kefe yakınlarında Cenova donanmasını mağlup ederek Karadeniz’de Türk’ün gücünü hissettirdi. Trabzon Devleti ile ilişkileri bozulunca onları da hedefine alarak Rum kentlerini birer birer ateşe verdi.
Karadeniz’den vazgeçmek niyetinde olmayan Cenovalılar, 1322 yılında Sinop’a saldırdılar. Nefesini uzun süre tutabilen ve çok iyi yüzme bilen Gazi Çelebi, her zaman yaptığı gibi demir bir burgu alarak suya daldı ve İtalyan gemilerinin diplerini tek tek deldi. Sahip oldukları donanmanın kudreti karşısında başta Doğu Roma İmparatorluğu olmak üzere hiçbir siyasî teşekkülün direnemediği Cenovalı denizciler, Karadeniz’de ikinci kez Türk engeliyle karşılaştılar. Devam eden mücadele sırasında battıklarını hayli geç fark eden İtalyanlar, birçok gemiyi kaybetmenin yanında özgürlüklerinden de oldular.
O yıllarda uluslararası bir ticaret merkezi olan Sinop önlerinde kazandığı zaferden kısa süre sonra bir av kazası neticesinde dünyadan ayrılan Gazi Çelebi, sağlığında Karadeniz’i İtalyanlara dar etti. Yerini alan halefleri, devraldıkları denizcilik mirasını kendileri hakkıyla kullanamamış olsalar da az sonra Sinop’u topraklarına katan Candaroğulları Beyliği’ne aktarmayı başardılar. Gazi Çelebi’nin çocuklarının zayıf siyaseti nedeniyle Sinop yeniden Cenova tehlikesiyle karşı karşıya kalınca Kastamonu merkezli Candaroğulları, kentin kaybını önlemek adına bu Türk şehrini ele geçirdiler. Pervâneoğullarının denizcilik geleneklerini sahiplenerek Cenovalıların ve Venediklilerin Türk sularında rahatça hareket etmesine mâni oldular. 1341’de mezkûr İtalyanların donanmalarını mağlup ederek Türklerin Karadeniz’de söz sahibi olduğunu bir kez daha hatırlattılar.

