Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel ; Kavramsal Olarak Milliyetçilik ve Türk Milliyetçiliği

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma

Kavramsal Olarak Milliyetçilik ve Türk Milliyetçiliği

-Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel


Millet, basit sosyal ve idarî yapı hâlinde yaşayan toplulukların tarihî süreç içerisinde sosyolojik, tarihî, ekonomik ve siyasî koşullar çerçevesinde bir araya gelerek oluşturdukları sosyal yapıya verilen isimdir. Yani bir başka deyişle ülke toprakları içerisinde farklı etnik kökenden gelen insanların, ortak bir geçmiş, dil ve kültür etrafında birleşmelerini ifade eden bir kavramdır. Milliyetçilik/Ulusçuluk ise belirli bir coğrafyada ortak kültürel ve/veya etnik kökene sahip toplulukların siyasî ve tarihî bağlarla yüceltilmesini hedefleyen siyasî, sosyal, kültürel, dinî düşünce ve yaklaşımlarla ideolojik anlamda millî devletin güçlenmesini en önemli hedef olarak kabul eden bir anlayışı ifade etmektedir. Milliyetçiliğin 1789 Fransız İhtilâli’nin ardından geliştiği kabul edilmektedir. Milliyetçiliğin kökeni ve ortaya çıkışı ile öne sürülen görüşlerde öne çıkan özellikle, yeni bürokratik devlet formunun meşrulaştırılmasına yönelik siyasal boyutla bir millete ait olma duygusu, din, dil, etnik yapı gibi kültürel ve iktisadî menfaat gibi maddî unsurlara sık sık vurgu yapılmasıdır. Milliyetçiliği besleyen duygu kanalları ve bunların önceliği şartlara göre değişmekle birlikte milliyetçiliğin meşruiyet zeminini oluşturmada vatan fikri, tarihî derinlik ve dinî aidiyet özellikle baskın bir özellik göstermektedir. İ. Kafesoğlu’na göre “Milliyetçilik her cephesiyle çağdaş, ileri, insanlara selamet istikametini gösterecek fikir unsurlarını sinesinde toplayan, cemiyetin kuruluşu, oluş ve yükselişinde rol oynayan tatbiki bir düşünce sistemidir. Kurtuluş yolları arayan milletler milliyetçilik izinde yürümeye mecburdurlar”. Yine O’na göre “Milliyetçilik, kendisine ebedilik vasfını sağlayan, ta¬mamiyle ilmî temellere dayanmakta olduğu gibi, tatbikat yönünden de cemiyetlerin kurtuluşlarında ve halle muhtaç meselelerinde kesin ve reel çözüm yolları gösteren en müsbet bir düşünce tarzıdır”.
Milliyetçilik, aynı kaderi yaşayan, aynı kültürden beslenen, ortak değerleri yaşatan, sevinç, tasa ve kederde birleşebilen kişilerin, yeri geldiğinde vatan ve milletleri için her türlü fedakarlığı yapmalarıdır. Bu yönü ile de milliyetçilik Kafesoğlu’nun ifadesi ile; “insana millî ve beşerî üstünlük sağlayan yüksek ahlâkın ta zirve¬sinde yer alan bir ruh halidir”. Dolayısıyla her koşulda milletine bağlı olmayı gerektiren milliyetçilik için millet kavramının anlaşılabilmesi çok önemlidir.


Milliyetçilik ile ırkçılık arasında önemli bir fark vardır. Milliyetçilik kişinin ait olduğu milleti sevmesi, sayması, ortaya koyduğu kültüre gönülden bağlı olarak yaşamasıdır. M. Erkal’a göre ırkçılık kendi soyu dışında bulunan diğer soy ve ırklara hayat hakkı tanımamak ve onların varlığını kendine tâbi bir köle olarak görme anlayışını ifade etmektedir. Sosyal olayları genetik ve biyolojik faktörlere bağımlı (endeksli) görmektir. Bu da üç şekilde olabilir; kan, renk ve kafatası ırkçılığı. Irkçılık, doğuştan elde edilen statüyü esas aldığı ve kazanılan statüyü ihmal ettiği için bizim kültürümüze uymamaktadır. Konuya biyolojik bakmaktadır.
Türk milliyetçiliğinin kökeni Türklerin tarih sahnesinde yer aldıkları andan (10 bin yıl öncesinden) itibaren kültürel kodlarla belirlenmiştir. Türklerin bozkır coğrafyasında güçlü bir kültür ortaya koymalarını sağlayan en önemli unsur “Türk töre’sidir (hukuk, sözlü anayas). Töre’den beslenen Türk milliyetçiliği adaletin öncelenerek, millî kültürün devamlılığının sağlanmasına ve dünya medeniyetinin yüceltilmesine olabildiğince katkı yapılmasını sağlayan bir anlayışa sahip olmuştur. Kültürel kodlarında merhamet, adalet, eşitlik, sevgi, hoşgörü, yardımlaşma, koruma gibi duygulara sahip olan Türkler, hâkimiyet tesis ettikleri her coğrafyada bu duygularla yönetimi sağlamışlardır. Bu yüzden de Türkler, milliyetçiliği hiçbir zaman kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmamışlar, çıkarcı olan siyasî görüşlerine alet etmemişlerdir. Zira daha milattan önceki dönemlerden itibaren bir millî birlik ve tarih bilinci oluşturmaları, Türk dili, Türk düşünce tarzı ve dünya görüşüyle bir sosyal yapı vücuda getirmeleri geniş coğrafyalara hükmetmelerine olanak sağlamıştır.

Türk milliyetçiliği her şeyden önce Türk milletine dar ve geniş anlamda mensup olma şuuru ve Türk kültürünü yaşama kararlılığıdır. Türk kültürünü bütün unsurlarıyla yaşayan, benimseyen ve dışarıya da kapanma ihtiyacı duymayan, evrensel değil, millî çıkarları daima ön planda tutan yeni emperyalizm olan küreselleşmenin olumsuz taraflarını gündeme getiren bir anlayıştır. Türk milliyetçiliğinin temel unsurları arasında hem korumacı hem de gelişmeci bir çizgi vardır. Milliyetçilik sınıfsal ayrımı olmayan, kuşatıcı ve bütünleştirici bir ülküdür. Böylece vatan olarak adlandırılan toprak parçası üzerinde ortak bir amaç ve çıkar doğrultusunda yaşayan bir milletin oluşmasını sağlamaktır. Yine Türk milliyetçiliği ırkları, etnik unsuları, dili, dini ve farklı görüşleri reddeden bir fikrî düşünce değildir. “Türklük” bir üst kimliktir. Bu üst kimliğin altında Türk milliyetçiliği, Türk topraklarında yaşayan faklı din, dil ve etnik unsura sahip kişileri kucaklayıcı bir anlayışa sahiptir. Bu düşünce kapsamında bile değerlendirildiğinde çağımızın hümanist anlayışına en uygun fikrî düşüncedir. Öte yandan Türk milliyetçiliği tembelliği, ümitsizliği, başıboşluğu, umursamazlığı ortadan kaldırabilecek, Türk milletini ayrılmaz bir bütün haline getirebilecek ve “muasır medeniyet” seviyesinin üstüne çıkarabilecek yegâne millî güç kaynağıdır. Bu millî güç kaynağının kuvvet ve feyzi doğrudan doğruya toplumsal gerçeklerdir. Bir fikir sistemi özelliğine sahip olan ve ideal vasfı taşıyan milliyetçilik temel olduğu toplumsal gerçeklikleriyle milleti hem maddî güç hem de manevî değerler yönünden en üst ve mükemmel seviyeye çıkarmayı da hedefler.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir