Mirza Elekber Sabir: Kalemini Halk İçin Keskinleştiren Türk Şairi

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
3 Dk. Okuma
3 Dk. Okuma

Gerçi zamanın bağlarının esirleriyiz

Gerçi cihanın belalarının düçarlarıyız

Ama zannetme ki bu zamanda ekmeğin peşinde geziyoruz

Evvel ne idiysek, şimdi de daima böyleyiz”

Mirza Elekber Sabir, yalnızca Azerbaycan edebiyatında değil, bütün Türk dünyasında millî uyanışın kalemle yürütülen cephesini temsil eden nadir şahsiyetlerden biri olmuştur. Yaşadığı dönemde Sabir, halkı uyandırmaya çalışan, Türk’ün Türk’e yabancılaştırıldığı bir çağda milletin yüzüne ayna tutan bir fikir adamı olarak sivrilmiştir.

Mirza Elekber Sabir, 30 Mayıs 1862 tarihinde Şamahı’da doğmuştur. O yıllarda Azerbaycan’ın yönetiminde Çarlık Rusyası hâkimdi. Azerbaycan Türkleri  Çarlık Rusya yönetimi tarafından sistemli bir şekilde asimile edilmeye çalışılmıştır. Bu ortamda ilk eğitimini yerel medresede alan Sabir, Arapça ve Farsça’yı küçük yaşta öğrenmiştir. Klasik Doğu şiiriyle tanışmış; Hafız, Sadi ve Fuzûlî onun gençlik döneminde en çok okuduğu isimler arasında olmuştur. Okuduklarıyla edebî ve fikir dünyasını geliştirmiştir.

Şiiri toplumu uyandırmak için bir araç olarak gören Sabir, genç yaşta şiir yazmaya başlamıştır. Hem şiir yazmış hem de ailesinin geçimini sağlamak için sabun üretip satmıştır. Bu yüzden ona halk arasında “Sabunçu Sabir” de denilmiştir. Zorlu hayat şartlarına rağmen şiir yazmaktan vazgeçmemiştir.  Yazdığı ilk şiirlerinde klasik tarz hakim olmuş, ancak zamanla hicve yönelmiştir. Çünkü toplumu sarsmanın, sömürüye ve cehalete karşı koymanın en etkili yolunun “alayı ve hakikati harmanlamak” olduğunu düşünmüştür.

1906 yılında Celil Memmedkuluzade tarafından kurulan Molla Nasreddin dergisi, o dönem Kafkasya’nın en etkili hiciv yayın organı olmuştur. Sabir bu dergiye şiirler göndermeye başlamış ve kısa sürede derginin başyazarlarından biri hâline gelmiştir.

“Bax bu da xalq! Qoy getsin, qoy ölsün acından; (İşte bu da halk! Bırak gitsin, bırak açlıktan ölsün;) / Milləti bu gündə qoyan bəylər sağ olsun!”(Milleti bu hale getiren beyler sağ olsun!)”  beyitinde görüldüğü üzere Sabir’in hicivleri; mollaları, yalancı aydınları, rüşvetçi bürokratları, sömürücü hanedanları, din kisvesi altındaki sahtekârları hedef almıştır. Kalemi keskin, dili cesur olan Sabir, halkın anlayacağı sade bir Türkçe kullanmış, kâfiye ve ritimle mesajlarını zihinlere kazımıştır. Ayrıca kadınların eğitimine önem vermiştir ki bir şiirinde ; “Qadınlar oxumasa, millət nə bilim nə olar!” (Kadınlar okumazsa, milletin hâli ne olur, kim bilir!) diyerek kadınların okumasının mühim olduğunu belirtmiştir.

Hicivleriyle zihinlerde yer edinen Sabir, hayata erken yaşta veda etmiştir. Yaşadığı hayat ve sağlık sorunları onun bedenini yormuş ve verem nedeniyle 49 yaşında vefat etmiştir. Ölümünün ardından yazdıkları kitaplaştırılmış ve esere “Hophopnamə” (Hop-hopname) ismi verilmiştir.

Bugün Sabir’in heykeli Şamahı’da yükselmekte, şiirleri okullarda okutulmaktadır. Onun asıl mirası olan “Türkçe düşünmek ve yazmak” ise yalnızca Azerbaycan’la sınırlı kalmamaktadır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir