Oğuz Kağan Destanı, Türk kültürünün en önemli destanlarından biridir. Bu destan, Türkistan bozkırlarında yaşayan Oğuz Türklerinin tarihine ve kökenlerine dair birçok bilgi barındırır. Türklerin kökenlerine dair bilgilerin yanı sıra Türk bozkırlarındaki yaşam tarzlarını ve geleneklerini de yansıtır. Türk mitolojisi, inançları, aile bağları ve toplumsal ilişkileri, Türk dili ve edebiyatı, savaş aletleri ve savaş kültürü destanın yansıttığı bu unsurlardandır. Oğuz Kağan’ın evlilikleri ve bu evliliklerinden olan oğulları, dinî ve kozmik önem taşıyan unsurları simgelemektedir. Bunları örneklerle ele alacak olursak, Oğuz Kağan’ın insanüstü bir güce sahip olması, daha kırk günlükken konuşabilmesi, yürüyebilmesi veetle beslenmesi, cesareti ve yiğitliği; Oğuz Kağan örneğinde Türk liderinin güçlü, karizmatik bir figür olduğunu gösterir. Gökten ışıkla inen ve ağaç kovuğundan çıkan kızlarla evlenmesine dayanarak gücünü ve meşruiyetini ilahî bir zemine dayandırdığı ifade edilebilir. Ayrıca oğullarına Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz isimlerini vermesiyle Türk inancındaki tabiat unsurlarının kutsallığını ve önemini de yansıtır.
Destanın özünde, Oğuz Kağan’ın hayatı anlatılır. Oğuz Kağan, Türk tarihinin efsanevi liderlerinden biridir ve Türk toplumunda birçok değer ve erdemle özdeşleştirilir. Destan, Oğuz Kağan’ın doğumundan başlayarak onun hayatını, maceralarını ve liderliğini konu alır. Oğuz Kağan, Türk bozkırlarında hüküm süren bir liderdir. Onun liderliği altında Türk boylarının bir araya gelmesiyle güçlü bir devlet ortaya çıkar. Oğuz Kağan’ın liderliği sayesinde Türk bozkırları, güçlü bir siyasî ve askerî güç haline gelir. Oğuz Kağan’ın kimliği konusunda farklı fikirler mevcuttur. Gerçek bir tarihîkişilik mi yoksa yalnız destan karakteri mi olduğu tartışılmaktadır. Oğuz Kağan’ın Büyük Hun hükümdarı Mete/Mo-Tun Kağan olduğu ya da bir peygamber olduğu şeklinde görüşler vardır.
Destan öncelikle sözlü gelenek yoluyla aktarılarak nesilden nesile hatırda kalır. Sonraları birçok yazılı kaynakta bahse konu olmuş olsa da Şecere-i Terâkime ve Dede Korkut Kitabı’nın yanı sıra destanı anlatan başlıca iki kaynak vardır. Bunlardan biri 1300’lerde yazıldığı düşünülen Uygurca Oğuz Kağan Destanı, diğeri 14. yüzyılda Reşîdüddin’in yazıya geçirdiği Farsça Oğuznâme’dir. Bu iki kaynak arasındaki temel farklardan biri inanç ögesidir. Uygurca eserde İslamî unsurlar yer almayıp eski Türk inançları daha çok görülür. Bu Uygurca destanda Oğuz Kağan, Ay Kağan’ın oğludur. Reşîdüddin Oğuznâme’sinde ise destanın anlatımına İslamî ögeler dâhil olur. Bu versiyonda anlatılana göre Oğuz Kağan Hz. Nuh’un oğlu Yafes’in soyundan gelir. Ayrıca Mete Han ile özdeşleştirildiği noktalardan biri olarak babası ve amcalarıyla savaşması anlatılır. Bu savaşın sebebi de atalarının dinini kabul etmeyip onları Tanrı’nın birliğine inanmaya davet etmesidir. Her iki varyantta da ortak nokta Oğuz Kağan’ın cihan hakimiyeti ülküsüyle hareket etmesidir. Yine ikisinde de yiğitlik ve bilgelik ön plana çıkarılan karakter özellikleridir.
İki farklı nüshada inanç ögeleriyle birlikte görülen değişime rağmen Oğuz Kağan Destanı, Türk kültürünün ve mitolojisinin temel ögelerini anlatması bakımından günümüze dek ulaşmış önemli bir kaynaktır. Aynı zamanda bu unsurların,zaman içinde karşılaştıkları farklı coğrafyalar, farklı örf-adetler, farklı inanışlarla bütünleştirilerek Türk kültür, inanç ve değerlerinin yaşatıldığını gösterir.

