Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Denizaltıcılığının Doğuşu: İdris Üsteğmen ve İlk Torpido Serüveni

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma

Hüseyin Emre Adaklı yazdı;⁠

18. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı donanması her devlet gibi kereste ve ahşap gemilere sahipti. Küreklerle ve yelkenlerle yol kat eden, dökme toplara sahip bir donanmaydı. Gemiler “Reis” adı verilen, yıllarını denizlerde geçirmiş kaptanlar tarafından idare edilirdi. Personel yahut “Forsa” adı verilen ve zincirlerle gemilere bağlanmış olarak kürek çekmek üzere çalıştırılan esir yahut kölelerden oluşan gruplar da bulunurdu. Kadırga adı verilen, daha çok kürek gücü ile küçük ölçekli tekneler ve kalyon olarak bilinen ve yelkenle hareket eden gemiler de bulunmaktaydı. Ambarları bulunan bu gemiler daha çok top taşıyabilmekteydiler. Organizasyon olarak deniz ile alakalı her türlü askeri görev “Kaptan-ı Derya” rütbesi taşıyan ve divan üyesi olan baş kaptana aitti. Özellikle 1751 İnebahtı Deniz Savaşı’ndan sonra etkinliğini her geçen gün daha da kaybeden Osmanlı donanmasının İnebahtı’da kaybettiği gemilerden daha önemli olan unsuru yetişmiş denizci personeli olmuştur. Kurumsallaşmış bir denizcilik eğitimi bu dönemde bulunmamaktadır.


Osmanlı Devleti’nde denizin altında seyredebilen araca dair ilk bilgiye 1720 tarihinde Sultan III. Ahmed’in şehzadelerinin sünnet düğününde yaşanan bir olayı kayda alan Seyid Vehbi Hüseyin’in Surname isimli eserinde rastlanmaktadır. Seyyid Vehbi, İbrahim Efendi isimli eski bir mimarın tasarladığı üç çift kürek ile çekilen timsah şeklinde bir araçtan bahsetmektedir. Eserde, timsah şeklinde bu aracın devlet ricalinin bulunduğu Sarayburnu sahilinde yarım saat boyunca dolaştığı ve halkı fazlasıyla etkilediğinden bahsedilmektedir. İnsanların gerçek bir timsah olup olmadığını düşündükleri sırada aracın sualtına dalış yaptığına, battığı düşünülerek yaşanan moral bozukluğunu telafi etmek ve eğlencenin devam etmesi için rakkasların oynatıldığına değinilmektedir. Bir saat sonrasında ise tekrar su yüzeyine çıkan bu aracın üst çenesini oynatmak suretiyle giriş kısmı açılarak “İçinde iş görmüş, sanki denizde tencere kaynatıp pilav ve zerde pişirmiş” olduğu düşünülen 5 kişinin tepsilerle araçtan inip eğlence alanına dâhil olduğu aktarılmaktadır. Seyyid Vehbi’nin eserini özel kılan bir başka husus, devlet ricali tarafından özellikle her detayın yazılmasının istenmesidir. Eserde Sadrazam İbrahim Paşa’nın: “Vehbi! Gördüğün garip şeyleri ve tuhaf halleri güzelce izledin ve dikkatle gözledin mi; gereği gibi kafanda şekillendirip olduğu gibi yazıya aktarabildin mi?” şeklinde sorması üzerine Seyyid Vehbi: “Gördüklerim arasında gece ve gündüz olan bitenden mühim bir şey değil, belki pek küçük ve değersiz bir şey bile kalmamıştır” cevabını vermiştir. Teknik anlamda aracın tasarımı; suyun altına ne şekilde dalış yaptığı ve hangi teknik kullanılarak tekrar su üstüne çıktığı, eserde detaylı ve bugünün bilimsel koşullarına yakın şekilde açıklanmadığından aracın bir hayal ürünü olma ihtimali yüksektir. Günümüzde ise eserde bahsedilen araca dair İbrahim Efendi’nin kaleme aldığı ya da devlet kayıtlarında yer alan somut bir kanıt yahut kalıntı bulunmamakla beraber Türk denizaltıcılık tarihi hakkında kaleme alınan eser ve çalışmalar bu olayla başlatılmaktadır. Bu tarihten sonra kayıtlarda yahut kaleme alınan eserlerde buna benzer herhangi bir girişim görülmemektedir. Osmanlı Devleti’nin de denizaltıcılık ile alakalı öğrendiği ve tecrübe ettiği ilk nesne bir denizaltı değil, torpidodur.
Osmanlı-Rus Savaşı esnasında, 27 Aralık 1877 tarihinde gerçekleşen Batum baskınında Ruslar Whitehead torpidosu kullanmıştır. Ancak fırlatılan torpidolardan birisi hiçbir gemi yahut koruma önlemine isabet etmeden doğruca sahile gitmiş ve bir gün sonra patlamamış halde sahilde durduğu Osmanlı donanması tarafından tespit edilmiştir. Dikkatli bir şekilde gemi yoluyla İstanbul’a taşınan torpido, Tersane komutanlığında bir ambara yerleştirilerek koruma altına alınmış ve kapısına kilit vurulmuştur. Bunun sebebi, ilk defa görülen bu torpidonun nasıl çalıştığı bilinmediğinden patlamasına dair duyulan endişedir. Bahriye Mektebi’nde yetişen, çalışkanlığı ve yüksek tahsili ile bilinen İdris isimli bir üsteğmen, gizlice bu ambara girerek 15 gün boyunca torpidonun parçalarını sökerek çeşitli incelemeler gerçekleştirmiştir. Elde ettiği bilgiler sayesinde Bahriye Nezaretine bu torpidolardan yapabileceğini söylemiştir. Teklifin ve gerçekleşen bu olayın basında yankı bulmasından sonra bizzat torpidonun mucidi Robert Whitehead İstanbul’a gelerek Üsteğmen İdris ile görüşmüştür. Torpidonun iç tasarımı çok yüksek meblağlar karşılığında devletlere satılırken ve bu meblağları ödemeyen devletlerin tasarıma bakması yasak olduğu halde Üsteğmen İdris’in tasarımının yerli bir proje olmadığını ve kendi tasarımını kopyaladığını öğrenince onu dava etmiştir.

Görülen dava sonucunda bir savaş ganimeti olan torpidonun haklarının kalmadığını ve Üsteğmen İdris’in haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Whitehead, kaybettiği bu dava sonucunda Bahriyeden izin alarak üsteğmeni, Fiume’de bulunan fabrikaya yanına yardımcı olarak götürmüştür. İdris Bey fabrikada çalışırken Bahriye Nezareti, tersane içerisinde bir torpido fabrikası kurma kararı almış ve torpido yapımına başlanmıştır. Sonuç olarak donanmanın kullanabileceği torpidolar envantere 1885 yılında girmeye başlamıştır. Bu örnekte görüldüğü üzere Osmanlı subaylarının denizaltına duyduğu yüksek bir alakadan bahsetmek mümkündür. Tek başına böylesine büyük bir girişime imza atmış olması da ne kadar istekli olduğunun bir başka göstergesidir. Teknoloji mücadelesinde ilerleme yarışı ve güçlü silahları etkili bir biçimde kullanma isteği yalnız İdris Üsteğmenle sınırlı kalmamış, sonrasında birçok genç subay torpido, torpidobot kullanımı ve denizaltı kullanımı konusunda öne çıkarak girişimlerde bulunmuşlardır. Türk subayının çalışkanlığı ve zekâsı, bu olayda da kendini göstermiştir. Denize âşık olan milletimiz ilerleyen yıllarda bağrından nice İdris Üsteğmenler çıkarmıştır ve çıkarmaya devam etmektedir.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir