“Ey benim Türk halkım, özüne dön! Özüne dön! ve sen büyük olursun.”
XX. yüzyılın son çeyreği, Türk dünyası açısından tarihî bir dönüm noktası olmuştur. Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle birlikte Türk toplulukları kendi bağımsızlık mücadelelerini yeniden gündeme taşımış, bu süreçte öne çıkan bazı şahsiyetler yalnızca kendi devletlerinin değil, bütün Türk milletinin kaderinde etkili olmuştur. Bu şahsiyetlerden biri, Azerbaycan’ın ikinci Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’dir (1938–2000). Elçibey, gerek akademik kimliği gerekse siyasi liderliğiyle Türk milliyetçiliğini çağdaş dönemde somutlaştıran bir lider olmuştur.Ebulfez Elçibey, 24 Haziran 1938’de Nahçıvan’ın Keleki köyünde dünyaya gelmiştir. Babası II. Dünya Savaşı sırasında cephede hayatını kaybetmiştir. Küçük yaşta yetim kalması, Elçibey’in karakterinde bağımsızlık ve direnç duygusunu pekiştirmiştir. İlköğrenimini Nahçıvan’da tamamladıktan sonra Bakü Devlet Üniversitesi’nin Şarkiyat Fakültesi’nde eğitim gören Elçibey, burada Arap dili ve edebiyatı üzerine uzmanlaşmış, aynı zamanda Türk tarihi ve kültürü üzerine yoğun araştırmalar yapmıştır.Üniversite yıllarında Türk kimliği ve bağımsızlık fikrine duyduğu ilgi, onu hem akademik hem de siyasi anlamda farklı bir çizgiye yöneltmiştir. Mezuniyetinin ardından Mısır’da (1963–1964) tercüman olarak görev yapan Elçibey, Kahire’de bulunduğu süre boyunca Arap milliyetçiliğini yakından gözlemlemiş ve özellikle Cemal Abdünnasır’ın bağımsız olma söylemlerinden etkilenmiştir. Elçibey, Azerbaycan’a döndüğünde bu tecrübeyi Türk milliyetçiliği çerçevesinde yorumlamaya başlamıştır.1965-1968 yıllar arasında Elçibey bitirdiği üniversitede yüksek lisans ve doktora eğitimi almıştır. Elçibey 1969’da ise “Tolunoğulları Devleti (868-905)” başlıklı doktora tezini hazırlayarak tarih bilimdalında doktora derecesi almıştır. Elçibey, 1968-1975 yılları arasında Bakü Devlet Üniversitesi’nin Tarih Fakültesi Asya ve Afrika Ülkeleri Tarihi Kürsüsü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerine devam etmiştir. SSCB döneminde milliyetçi düşünce ve Türk tarihi üzerine açıkça konuşmak büyük bir risk taşımasına rağmen öğrencilerine Türk dünyasının ortak kimliği ve özgürlük ideallerini aktarmaktan geri durmamıştır. Bu nedenle Sovyet yönetimi tarafından sürekli gözetim altında tutulmuştur.,Siyasi Hayatı1980’lerin sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nde başlayan çözülme süreci, Azerbaycan’da da milliyetçi hareketleri güçlendirmiştir. 1988’de kurulan Azerbaycan Halk Cephesi’nin (AHC) kurucularından biri olan Elçibey, kısa sürede halkın güvenini kazanmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 7 Haziran 1992’de yapılan seçimlerde Azerbaycan halkı Elçibey’i Cumhurbaşkanı seçmiştir. Bu, halkın iradesiyle seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olması bakımından tarihî bir anlam taşımıştır. Cumhurbaşkanlığı döneminde en temel hedefi, Sovyetler Birliği’nin siyasî ve kültürel mirasını tasfiye ederek Azerbaycan’ı tam bağımsız bir devlet haline getirmek olmuştur. Bu amaçla attığı en önemli adımlardan biri, Azerbaycan Türkçesini devlet dili olarak güçlendirmek ve Latin alfabesine geçiş sürecini başlatmak olmuştur. Böylece hem Sovyet etkisinden uzaklaşmayı hem de Türk dünyasıyla ortak bir kültürel zemin oluşturmayı amaçlamıştır. Elçibey’in bu politikası, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nde uyguladığı dil ve alfabe reformlarından doğrudan esinlenmiştir. O, Atatürk’ün bağımsızlıkçı ve modernleştirici çizgisini Azerbaycan için bir yol haritası olarak görmüştür. Dış politikada Türkiye ile ilişkileri en üst düzeye çıkararak “tek millet, iki devlet” anlayışını resmîleştirmiştir ve bunu yalnızca diplomatik bir slogan değil, iki devletin geleceğini belirleyecek stratejik bir ilke olarak değerlendirmiştir. Aynı zamanda Türk Cumhuriyetleriyle iş birliğini artırmaya çalışarak Türk birliği idealine yönelik adımlar atmıştır. Bununla birlikte cumhurbaşkanlığı döneminin en ağır sınavı, Ermenistan’ın saldırgan tutumuyla tırmanan Dağlık Karabağ meselesi olmuştur. Elçibey, bu konuda tavizsiz bir politika izlemiş, fakat hem iç siyasi istikrarsızlık hem de Rusya’nın bölgedeki müdahaleleri Azerbaycan’ın direncini zayıflatmıştır. İç muhalefetin de etkisiyle iktidarı yalnızca bir yıl sürmüştür. Buna rağmen Elçibey’in kısa cumhurbaşkanlığı, Azerbaycan’ın millî kimliğini yeniden inşa etme yönünde köklü adımların atıldığı bir dönem olmuş, Atatürk’ten ilham alan milliyetçi vizyonu halkın hafızasında derin bir iz bırakmıştır. Türk MilliyetçiliğiOnun milliyetçilik anlayışı etnik temelde dar bir yaklaşım değil, kültürel ve tarihî bağlara dayanan bir “ortak Türk milleti” fikrini esas almıştır. Elçibey’in milliyetçilik anlayışında Mustafa Kemal Atatürk özel bir yere sahip olmuştur. Atatürk’ü yalnızca Türkiye’nin kurucusu değil, bütün Türk dünyasının bağımsızlık mücadelesinin ilham kaynağı olarak görmüştür. Onun şu sözleri, Atatürk’e duyduğu hayranlığı açıkça ortaya koymuştur: “Ben Atatürk’ü yalnızca bir Türk lideri olarak değil, bütün mazlum milletlerin kurtarıcısı olarak görüyorum.” Cumhurbaşkanlığı döneminde Azerbaycan’da Atatürk heykelinin dikilmesine öncülük etmiş ve gençlere daima Atatürk’ün yolunu örnek göstermiştir. Elçibey, Atatürk’ü çağdaş Türk milliyetçiliğinin en güçlü simgesi ve bağımsızlık mücadelesinin en büyük rehberi olarak görmüştür.Sürgün ve Son YıllarıGörevden uzaklaştırıldıktan sonra doğduğu köy Keleki’de uzun süre siyasi izolasyon altında yaşamıştır. Buna rağmen Azerbaycan gençliği ve aydınları arasında bir sembol olarak yaşamaya devam etmiştir. Onun düşünceleri, üniversite öğrencileri arasında milliyetçi dalganın güçlenmesine yol açmıştır. 1990’lı yılların sonlarında sağlık sorunları nedeniyle Türkiye’ye gelmiş ve “askeriyim” diyerek gurur duyduğu Atatürk’ün anıtının bulunduğu Ankara’da 22 Ağustos 2000’de hayatını kaybetmiştir. Vasiyeti üzerine doğduğu köy Keleki’ye defnedilmiştir.Elçibey, ömrünü bağımsızlık ve Türk milletinin birliği ülküsüne adayan bir dava adamı olarak Türk dünyasının sembol isimlerinden olmuştur. Elçibey, kendi ifadesiyle “Türksüz bir dünya yetimdir” diyerek, Türk birliği idealini gelecek nesillere miras bırakmıştır.

