Türk kültürünün en köklü değerlerinden biri misafirperverlik olmuştur. Bu kavram, sadece “konuk ağırlamak” anlamına gelmemiş; insanı kutsal görmek, paylaşmayı erdem saymak olmuştur. Bozkırdan Anadolu’ya, Türkistan’dan Balkanlar’a kadar Türk topluluklarının yaşadığı her coğrafyada, misafire duyulan saygı ve sevgi ortak bir kültürel miras olarak karşımıza çıkmıştır.
Türklerin konargöçer yaşam tarzı, misafirperverliğin en güçlü dayanaklarından biri olmuştur. Geniş bozkırlarda yalnızlık, tehlike ve doğa koşulları içinde yaşamak, insanları dayanışmaya ve yardımlaşmaya zorlamıştır. Bu nedenle bir yabancıyı ağırlamak, sadece iyilik değil, kutlu bir görev sayılmıştır.
Orhun Yazıtları’nda, kağanların “milletine gece uyumadım, gündüz oturmadım” şeklindeki ifadeleri, yöneticinin halkına hizmet anlayışını yansıttığı gibi, toplumun genelinde var olan fedakârlık ve cömertlik kültürünün de göstergesi olmuştur.
Eski Türk inancında, misafir Tanrı’nın gönderdiği bir bereket vesilesi olarak kabul edilmiştir. Evine misafir gelen kişiyle birlikte “kut”un da geldiğine ve hanenin bereketin arttırdığına inanılmıştır. Bu yüzden kapıdan giren her misafir, hangi soydan ya da inançtan olursa olsun, baş tacı edilmiştir.
İslâmiyet’in kabulü, zaten güçlü olan misafirperverlik geleneğini manevî bir boyutla zenginleştirmiştir. Kur’an- Kerim’de ve hadislerde misafire ikramın önemi vurgulanmış, bu anlayış Türklerin ahlâk ve inanç dünyasına derinlemesine yerleşmiştir.
Ahilik teşkilatının temel ilkelerinden biri olan “Elini, kapını, sofranı açık tut” düsturu, Türk toplumunun şehir hayatında bile misafirperverliği sürdürdüğünün kanıtı olmuştur. Selçuklu kervansarayları da bu anlayışın somut örneklerinden olmuştur; Yolcu ister Müslüman ister gayrimüslim olsun, üç gün boyunca ücretsiz konuk edilip, yedirilip, içirilmiş, dinlendirilmiştir.
Modern hayat, şehirleşme ve dijitalleşme Türk toplumunun yaşam biçimini büyük ölçüde değiştirmiştir. Ancak misafire verilen değer hâlâ canlıdır. Köylerde kapılar hâlâ açıktır; büyük şehirlerde bile biri “Tanrı misafiri” olarak geldiğinde gönül sevinir.
Sosyal medya çağında bile Türk toplumu, yardımlaşma ve paylaşma refleksini korumaktadır. Depremler, doğal afetler ya da savaşlar sonrasında gösterilen dayanışma örnekleri, bu kültürel mirasın yaşayan gücünü kanıtlar niteliktedir.
Kısacası misafirperverlik, Türk kültürünün özünde insana verilen değerin bir yansıması olarak Türk kimliğinin bir parçası olmuştur.

