Geç Orta Çağ ve Erken Modern dönemde yaygınlaşan ateşli silahlar, savaşın geleceğini kökten değiştirmiştir. Türk ordusu da söz konusu teknolojileri süratle uygulamaya koymuştur. Ayrıca Türkler yalnızca mevcut teknolojileri uyarlamakla yetinmemiş, bunları geliştirmiş ve jeopolitik çıkarları doğrultusunda ihraç etmişlerdir. 13. yüzyılda ortaya çıkan el topları, sabit toplar, havanlar ve diğer ağır ateşli silahların kullanımı sınırlı olmuştur. Hantal ve tehlikeli olmaları nedeniyle bu silahlar genellikle kuşatmalarda tercih edilmiştir. Fitilli, yivsiz ve daha hafif olan arkebüzün icadı, savaş meydanlarında ateşli silah kullanımını artırmıştır. Tetik ve dipçiğe sahip olan arkebüz, talimli birliklerin yetiştirilmesini de mümkün kılmıştır. Yeniçeriler, arkebüzle atış ve düzen talimi yapan ilk askerî birliklerden birisi olmuştur. Türkler ürettikleri silahların ihracının yanı sıra, bu silahların kullanımı konusunda da eğitim vermişlerdir. Özellikle erken dönemde geliştirilen tabur cenginin ve sonraki dönemde geliştirilen toplu ateş taktiklerinin etkili olduğu keşfedilmiştir.
1500’lerin başında Osmanlı Devleti tarafından diğer Türk devletleri olan Buhara Hanlığı ve Babürlülere ateşli silah ve teknoloji ihracatı, stratejik gerekçelerle yapılmıştır. Safevîlere karşı silahlandırılan Buhara Hanı Ubeydullah Han’a çakmaklı tüfekler ve toplar ihraç edilmiştir. Silahların başarısı ve ilişkilerin sonraki dönemde gelişmesiyle Babür Han’a da silah yapımı ve talim için Mustafa Rumi ile Ali Quli adlı iki kişi gönderilmiştir. Bu kişiler, Hindistan’ın fethinde önemli roller oynamıştır. Osmanlı silahları ve talimleri, meydan savaşlarında Hintlilere karşı etkili olmuştur. Düşmanın merkezdeki hücumu ateşli silahlarla kırılmış, ardından süvarilerle kanatlardan çevrelenerek düşman imha edilmiştir. Türk devletleri olan Osmanlı, Safevî ve Babürlüler; ateşli silahların yaygın kullanımı dolayısıyla tarihçi Hogson ve McNeill tarafından ‘‘Barut İmparatorlukları’’ olarak adlandırılmışlardır.
Türk tüfekleri Çin’e kadar ulaşmıştır. Çinlilerin Türk tüfekleriyle ilk karşılaşmaları 1510’lu yıllar olmuştur. Türk tüfekleri, genel olarak erken dönemde Avrupa ve Japon tüfeklerine üstün kabul edilmiştir. 1598’de Çinli silah tasarımcısı Zhao Shizhen, çizimlerinde Türk silahlarıyla ve Türk usulü düzende talim ve atış yapan askerleri resmetmiştir. Aynı kaynak, Türk tüfeklerinde kremayer ve pinyon teknolojisinin bulunduğunu belirtmiştir. 1621’de askerî kitap Wubei Zhi’nin aynı bilgiyi vermesi bu durumu desteklemiştir. O dönemde Avrupa kökenli tüfeklerde bu teknolojinin mevcut olmadığı kaynaklar tarafından yazılmıştır. Daha sonraki dönemde Türk tüfekleri, teknolojik olarak Avrupa tüfeklerinin gerisinde kalsa da 1793 tarihli bir İngiliz raporuna göre Çinliler, Türk usulü tüfekleri ucuz ve basit olmaları nedeniyle tercih etmeye devam etmiştir.
16. yüzyılda Hint Okyanusu boyunca süren Osmanlı-Portekiz savaşları, Türk silahlarının yayılması açısından bir diğer fırsat olmuştur. Doğrudan çatışmaların yanı sıra bu iki güç, vekâlet savaşları da yürütmüştür. Savaşlar, Hindistan, Doğu Afrika ve Endonezya gibi geniş bir bölgeye yayılmıştır. Etiyopya-Adal Savaşı’nda Portekiz, Hristiyan Etiyopya’ya ateşli silahlarla destek verirken, Osmanlılar Müslüman Adal Sultanlığı’na yardım etmiştir. Bir başka çatışma ise Güneydoğu Asya’da yaşanmıştır. Portekizlilere karşı Açe Sultanlığı’na Türk ateşli silahları verilmiş ve bu sayede Portekizlilere karşı direniş gösterilmiştir. Türk silahları ve teknolojisi, bölgedeki devletlere yayılmış ve yüzyıllar boyunca kullanılmıştır. 1874’te Açe’nin Hollanda tarafından işgalinde Osmanlı silahlarının varlığı bunun bir kanıtı olmuştur. 1578’de gerçekleşen Kasrülkebîr Savaşı bir diğer önemli silah ve teknoloji ihracı örneği olmuştur. Fas Sultanlığı’nda gerçekleşen bu savaşta, Osmanlı Devleti destekli Abdülmelik, Portekiz güçlerini mağlup etmiştir. Faslı askerler, Türk usulü giyinmiş ve Türk düzeninde savaşmıştır. Kaynaklar, Türkler tarafından eğitilen ve donatılan bu askerlerden bahsetmiştir. Portekiz, savaşın sonucunda yenilmiş, kralını kaybetmiş ve İspanyol egemenliğine girmiştir. Bu bağlamda savaş hem Portekiz hem de Fas tarihi açısından büyük önem taşımıştır.
Türk ateşli silahları; Akdeniz, İran, Hindistan, Türkistan, Çin ve Güneydoğu Asya’da yüzyıllarca kullanılmıştır. Türkler, silah teknolojisini yalnızca iktisadi açıdan değil, stratejik açıdan da ihraç etmişlerdir. Bu bağlamda, ateşli silah ve teknoloji ihracı, dünyada Türk nüfuzunun önemli bir aracı haline gelmiştir.

