Yüzyıllardır Korunan Türk Geleneği: 15.Yüzyıl Çukurova’sında Türk Kadınlarının Ekmek Yapımı

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
4 Dk. Okuma
4 Dk. Okuma

       GelenekselTürk yemek kültürünün önemli bir ögesi olan yufka ekmeği, hazırlanışı, doyuruculuğu, saklanması ve taşıma kolaylığı ile Türk bozkır kültürünün işlevselliğini ve sadeliğini yansıtmıştır. Türkler yufka ekmeği kuru hali ile saklarken, ihtiyaç halinde ıslatarak yemeğe hazır hale getirmişlerdir. Yufka ekmek yapımının çok eskilere gittiği anlaşılmaktadır: Dîvânu Lugâti’t-Türk ‘‘anâsı tewlüg yuwqa yapar, oglı tetig qoşa qapâr: anası kurnazdır yufkayı ince yapar, çocuk da uyanıktır yufkayı çift kapar’’ şeklinde geçen atasözü ile yufka ekmeğinden bahseden ilk kaynaklardan biri olmuştur. Avrupalı seyyah Bertrandon de la Broquière’in verdiği ayrıntılı bilgiler ise geleneğin ne kadar uzun bir süre boyunca değişmeden korunduğunu göstermiştir. Burgonyalı bir gezgin olan Bertrandon de la Broquière 1432 yılında hac için Kudüs’e deniz yoluyla gitmiş ve dönüşte karayoluyla Anadolu’ya uğramıştır. Güneyden gelerek Antakya’yı geçmiş ve Çukurova’ya ulaşmıştır. Burada, Adana yolunda misafir olduğu Türkmen çadırında gördüğü ekmek yapımını ayrıntılı bir şekilde tarif etmiştir. İlhan Arda tarafından Türkçeye çevrilen ‘‘Bertrandon de la Broquière’in Denizaşırı Seyahati’’ adlı kitapta bu bölüm, şu şekilde yer almıştır: 

      ‘‘Burada, daha önce bahsetmiş olduğum ekmeğin nasıl yapıldığını gördüm: bu ekmeği o şekilde hazırlıyorlar ki ekmek sanki güneşte pişmiş gibi oluyor ama gerçekte güneşte pişirilmiyor. Bunları hazırlayan iki kadın gördüm ve nasıl yaptıklarını seyrettim. Bu kadınlar yuvarlak biçimde, dümdüz bir hamur tahtası üzerine, pasta yapacaklarmış gibi bir miktar un koyuyor ve su katarak yoğuruyorlar; oluşan karışımı eze eze, oldukça yumuşak ve tam ekmek yapılacak kıvamda bir hamur haline getiriyorlar; sonra da bunu küçük küçük ve yuvarlak parçalara ayırıp bir oklava ile bu hamur parçalarından incecik yufkalar açıyorlardı ve bunu da şöyle yapıyorlardı: hamur parçasını oklavaya sararak tahta üzerinde yuvarlıyorlar ve çok ince bir hale gelinceye kadar bunu sürdürüyorlardı.

     Bu işte çok usta ve hızlıydılar; bizde buna benzer pasta işi yapanlardan daha eli çabuk kimselerdi. Sonra, dışa doğru hafif tümsek yapan bir sac levha getirdiler ve bunu bir sacayağı üstüne oturttular, altında da hafif bir ateş yaktılar; yufkaları sac levhanın üstüne yaydılar, alt üst ettiler; bunların pişmesi, bizim hamursuzun pişmesinden daha az sürdü.’’

      Seyyah Bertrandon de la Broquière’in tarif ettiği ekmek yapım şekli, köylerde ve yaylalarda günümüze kadar aynı şekilde uygulanmaya devam etmiştir. Bölgede “ekmek” sözcüğü geleneksel olarak yufka ekmeğini ifade etse de zamanla “somun ekmeği” şehir hayatıyla özdeşleşmiş ve yaygınlaşmıştır. Dolayısıyla günlük dilde bu sözcüğün işaret ettiği ekmek türü de değişmiştir. Yufka ekmeğinin Türkmenler tarafından nasıl tüketildiği ise seyyah tarafından şu şekilde aktarılmıştır:

       ‘‘Bu şatonun önünde Türkmenlerin barınaklarını gördüm; bunlar yaklaşık yüz yirmi tane kadardı ve görülebilecek en güzel çadırlardı; beyaz pamuklu kumaşla mavi keçeden yapılmışlardı. İçinde on beş on altı kişi kalabilecek kadar büyüktüler; evlerimizde neler varsa, ateş hariç olmak üzere, hepsi bu çadırların içinde mevcuttu. Buradan çıkınca, daha önce de bahsetmiş olduğum türden bir örtüyü önümüze serdiler; içinde ekmek, peynir ve üzüm vardı. Sonra da bize sütten yaptıkları ve yoğurt adını verdikleri bir yiyecekten bol bol ikram ettiler. Bizim hamursuz ekmeğimizden çok daha ince ve bir kadem genişliğinde yassı ekmeği kâğıt külah gibi kıvırarak o sütten yapılmış yiyeceği yiyelim diye bize sundular.’’

        Türk mutfak kültürünün zenginliğini ve devamlılığını yansıtacak şekilde, yiyecek ve ekmeğe dair terimlerin çoğu tarih boyunca Türkçe kökenli olmuştur. Bazlama, dürüm, börek, oklava, saç gibi pek çok sözcüğün Türkçe kökenli olduğu tespit edilmiştir. Türkler, gittikleri her yere zengin kültürlerini taşımış ve tarihte baskın sayılan kültürlerle temaslara rağmen bu devamlılığı sürdürmüşlerdir.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir