17 KASIM 1988: AZERBAYCAN MİLLÎ DİRİLİŞ GÜNÜ

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS
6 Dk. Okuma
6 Dk. Okuma

1980’lerin sonlarına gelindiğinde Sovyetler Birliği “Perestroyka” ve “Glasnost” politikalarıyla çözülme sürecine girmişti. Merkezî otoritenin zayıflaması, Sovyet topraklarındaki etnik gerilimleri yeniden alevlendirdi. Azerbaycan için en kritik sorunlardan biri, 1923’te Azerbaycan sınırları içinde oluşturulan Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi idi. Bölgenin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Ermeniler, Moskova’nın desteğini de arkasına alarak Azerbaycan’dan kopma girişimlerini hızlandırdı.

1988’in başlarında Ermenistan, Karabağ’ın Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’a bağlanmasını talep etti. Bu süreçte Ermenistan’da yaşayan yaklaşık 200.000 Azerbaycan Türk’ü evlerinden sürüldü, birçok kişi hayatını kaybetti ve köyler yakıldı. Ermenilerin Karabağ’daki Türk izlerini silme çabası, Tophane Ormanı’nın yok edilmesi gibi doğa katliamlarıyla da kendini gösterdi. Sovyet yönetimi ise çoğu zaman Ermenilerin yanında tavır aldı, bu da Azerbaycan halkında büyük bir öfke yarattı ve Sovyet sistemine karşı ilk ciddi toplumsal hareketin doğmasına zemin hazırladı. Artan baskılar aydınlar ve liderleri, özellikle Ebulfez Elçibey’in önderliğinde halkı harekete geçirdi. 17 Kasım 1988’de Bakı’nın merkezindeki Azadlık Meydanı’nda yüz binlerce insan toplandı. Protestolar kısa sürede tüm ülkeye yayıldı ve 17 gün boyunca kesintisiz sürdü. Başlangıçta sadece Ermeni saldırganlığı ve Sovyetlerin çifte standartlı politikasına karşı bir tepki olarak başlayan bu gösteriler, kısa sürede bağımsızlık ve özgürlük taleplerine dönüştü. Halkın talepleri arasında Azerbaycan hükümetinin Ermenistan’la ekonomik ilişkileri kesmesi, Karabağ’daki Sovyet ve parti organlarının kaldırılması, Azerbaycan’ın Karabağ’daki egemenliğinin yeniden tesis edilmesi ve talepler yerine getirilmezse mitinglerin süresiz devam ettirilmesi bulunuyordu. Göstericiler barışçıl bir tutum sergiliyordu; tankların namlularına karanfiller bırakıyorlardı ve askerlerle konuşarak kan dökülmemesini sağlamaya çalışıyorlardı. Meydanda atılan sloganlar arasında “Egemenlik!”, “Özgürlük!” ve “Karabağ bizimdir!” öne çıkıyordu. Sovyet bayrakları birkaç gün içinde 1918-1920 yıllarında var olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin üç renkli ay-yıldızlı bayrağıyla değiştirildi; bu, halkın Sovyet rejimine olan güveninin tamamen kaybolduğunu simgeliyordu.

Sovyet yönetimi, mitingin büyümesinden ciddi şekilde endişeliydi. 24 Kasım’da Bakı, Gence ve Nahçıvan’da olağanüstü hâl ilan edildi. 4 Aralık gecesi Sovyet ordusu, meydanı zorla boşalttı ve birçok gösterici tutuklandı. Ancak halkın direnci kırılmadı; takip eden günlerde grevler, protestolar ve dayanışma eylemleri devam etti. Bu olaylar, Azerbaycan’da millî bilincin yeniden uyanmasına ve halkın özgürlük arzusunun güçlenmesine yol açtı. 17 Kasım 1988, artık sadece bir protesto değil, Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinin kıvılcımı olarak tarihe geçti. Mitinglerin büyüklüğü ve barışçıl direniş biçimi dünya basınının da dikkatini çekti. Newsweek dergisi, 25 Aralık 1989 tarihli sayısının kapağında Bakı’nın Azadlık Meydanı’ndan bir fotoğraf kullanarak ‘Yılın İnsanları” başlığını attı. Dergi içeriğinde Azerbaycan’dan söz edilmese de kapağa yansıyan kalabalık görüntü, Azerbaycan halkının özgürlük mücadelesinin simgesi oldu.

Mitinglerin bastırılmasının ardından halkın direniş isteği farklı bir boyut kazandı. Aydınlar, akademisyenler ve bağımsızlık yanlısı gruplar bir araya gelerek hareketi örgütlemeye çalıştı. Bu çabaların sonucu olarak Azerbaycan Halk Cephesi doğdu. 25 Şubat 1989’da yapılan toplantılarla temelleri atılan Azerbaycan Halk Cephesi, 16 Temmuz 1989’da resmen kuruldu ve başkanlığına daha sonra “Elçibey” lakabını alacak Ebulfez Aliyev seçildi. Cephe, Azerbaycan’ın bağımsızlığı, Karabağ’ın özel statüsünün kaldırılması, siyasî tutukluların serbest bırakılması ve millî devletin yeniden inşası gibi konularda önemli kararlar aldı. 1989 sonunda Azerbaycan Halk Cephesi, ülke genelinde büyük bir halk desteğine ulaşmış, mitingler, grevler ve eylemler tek merkezden yönetilmeye başlanmıştı. Sovyet yönetimi bu güçlü halk örgütünü tanımak zorunda kaldı ve 5 Ekim 1989’da Azerbaycan Halk Cephesi’ni resmen tescil etti.

Sovyetler, Azerbaycan’daki yükselişi durdurmak için 1990 Ocak’ında yeniden askeri güç kullandı. 20 Ocak 1990 gecesi Bakı’ya giren Sovyet birlikleri yüzlerce sivili katletti. Ancak bu katliam halkın kararlılığını kırmak yerine bağımsızlık isteğini daha da güçlendirdi. Yönetim defalarca değişse de Sovyet yanlısı yöneticilerin yerini halkın desteğini alan kadrolar aldı. 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan Yüksek Konseyi “Bağımsızlık Bildirgesi”ni, 18 Ekim 1991’de “Bağımsızlık Anayasası”nı kabul etti. 29 Aralık 1991’de yapılan referandum ile bağımsızlık halk oylamasıyla da onaylandı ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke Türkiye oldu.

Bağımsızlığın ilanından sonra 17 Kasım 1988 olayları, Azerbaycan’ın millî kimliğinin simgesi hâline geldi. Ebulfez Elçibey’in cumhurbaşkanlığı döneminde bu tarih resmî olarak ölümsüzleştirildi. Meydan Hareketi hem Elçibey’in siyasî mücadelesinin hem de Azerbaycan halkının özgürlük iradesinin başlangıç noktası olarak kabul edildi. Millî Meclis, 1992 yılında 17 Kasım’ı “Millî Diriliş Günü” ilan etti. Bu karar, Azerbaycan’ın yeniden doğuşunun, Sovyet esaretinden kurtuluşunun ve halkın birlik ruhunun resmî olarak tanınması anlamına geliyordu. Bu sebeple 17 Kasım, Azerbaycan’da sadece bir anma günü değil; millî dirilişin, özgürlük mücadelesinin ve bağımsız devlet bilincinin kutlandığı önemli bir gün olarak anılmaktadır.

17 Kasım 1988, Azerbaycan halkının Sovyet baskısına karşı sergilediği ilk büyük direnişin simgesi olarak tarihe geçti. Bu süreç, ulusal kimliğin yeniden canlanmasını sağlayan, halkın kendi kaderine sahip çıkma iradesini güçlendiren bir dönüm noktası oldu. Azadlık Meydanı’nda yükselen ses yalnızca haksızlıklara karşı bir itiraz değil, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin doğuşunu müjdeleyen ilk kıvılcımdı. Bu nedenle 17 Kasım, bugün de Azerbaycan’ın özgürlük arzusunu, millî diriliş ruhunu ve bağımsızlık idealini temsil eden en anlamlı tarihlerden biri olarak yaşatılmaktadır.

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir