Orhon Yazıtları’nda adı geçen ve üzerinde çokça durulan; Türklerin geçmişine, anına ve geleceğine dair ışık tutan Ötüken’in yeri her zaman ayrı olmuştur. Yazıtların bir bölümünde “Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa ilde sıkıntı yoktur.” denilmiş, diğer bir bölümde ise “Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın.” denilerek aslında Ötüken’in Türkler için yalnızca bir bölge, bir yer adı değil ulaşılması amaçlanan bir ülkü olduğu kanıtlanmıştır.
Öteki bir parçada, Türkler’de, geçmişten gelen ve günümüzde de bazı aileler arasında varlığını sürdüren âdetlerden biri görülmektedir: “…Ben Türgeş kağanına kızımı pek büyük törenle alıverdim. Türgeş kağanının kızını pek büyük törenle oğluma alıverdim.” Bahsedilen evlilik, “berdel/bedel” olarak da adlandırılan karşılıklı kız alıp verme esasına dayanır. Bu aileler arası birliğe, bu birlik de devletler arası iş birliğine ve dostluğa olanak sağlar.
Orhun Yazıtları’nda geçen atasözleri ise Türk insanının hayata bakış açısını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Atasözleri, esasen bir toplumun aynasıdır. Zira bir insanı ve bir toplumu değiştirmek, değişime uğramasını istemek çok zor, hatta olanaksızdır. Yazıtlarda gördüğümüz atasözleri de günümüz Türk dünyasını anlamlandırma açısından fayda sağlar. Günümüz Türkiye’sinde ufak değişikliklerle de olsa Orhun Yazıtları’ndan geçen atasözlerini ruhumuzda hissederiz: “Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin.” sözü bize “Tok açın halinden anlamaz, aç doymam, tok acıkmam sanır” atasözlerini, “Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmesi zor imiş.” sözü bize “Birlikten kuvvet doğar, bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözlerini, “Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş.” sözü bize “Ölümden öte köy yoktur” atasözünü hatırlatmaktadır.
Orhun Yazıtları’nda başka bir unsur da Türk aile yapısıdır. Türk aile yapısının temel yapı taşı bilindiği gibi çekirdek aileden oluşmaktadır. Yazıtlarda ortaya çıkan kelimeler, Türklerin siyasî yapılanmasına ışık tutmakla kalmayıp Türklerin ne kadar zengin bir dil varlığına sahip olduğunu da ortaya çıkarmaktadır. Yazıtlarda, Bilge Kağan’ın seslenişi basit bir sesleniş değildir. Hitap olunan zümrenin ünvanları, belirli bir teşrifat dahilinde usûle uygun hâl içerisinde söylenmiştir.Teşrifatın belirleyicisi olan töre ise Türklerin hayatını her anlamda etkileyen ve yönlendiren kuralların, geçmişten gelip günün her anında hissedilen ve herkes tarafından bilinen kaidelerin tümüne verilen addır. Esasen töre, açıklanması zor bir konudur. Zira töreyi yalnızca bir cümle ile açıklamak Türklerin düşünce dünyasına ulaşılmasını müşkül kılmakla kalmayıp, dün ve bugün arasındaki bağı anlamamıza mâni olur. Divân-ı Lügâti’t-Türk ’te töre kelimesi atasözü eşliğinde verilmiş, aslında açıklamaya çalıştığımız durumu özetlemiştir: “el qalır törü qalmas (ülke terk edilir, ama töre terk edilmez). Orhun Yazıtları’nda “töre” kavramı 11 yerde, devlet ile alakalı konularda görülmektedir. Bu da bize devlet ile törenin ayrılmaz bir ikili olduğunu fazlasıyla kanıtlamaktadır. Netice itibariyle Orhon Yazıtları Türk tarihinin bütün konularını, her aşaması ele alan kıymetli bir eserdir.

