ABD, Kongre Araştırma Merkezi’nin 2023 yılına ait ABD-Türkiye ilişkilerine dair raporu ile Mavi Vatan Doktrinine bir adım daha yaklaştı!

Turk DEGS
Yazan: Turk DEGS 3 Dk. Okuma
3 Dk. Okuma

ABD, Kongre Araştırma Merkezi’nin 2023 yılına ait ABD-Türkiye ilişkilerine dair raporu ile Yaycı Doktrinine bir adım daha yaklaştı!

Raporda; 1974 yılında Yunanistan bazı Ege adalarındaki askeri varlığını artırdığı, Türkiye’nin ise adaların askerileştirilmesine, Yunanistan’ın 6-10 deniz mili iddiasına ve Ege’deki Atina FIR’ına tepki göstermeye başladığı, Yunan askeri uçakları tarafından kışkırtıldığına yer verildi.

Türk uçaklarının egemenliği anlaşmalar yoluyla devredilmemiş adalar üzerindeki uçuşunu Yunan egemenliğini ihlal etmediğini çünkü adaların Yunanistan’a ait olmadığını, tartışmalı olduğu raporda kayda geçmiştir.

Bu husus da Yaycı Doktrininde “Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar’ın (EGAYDAAK) aidiyetinin belirlenmesini temel ve öncelikli şart kabul eder. Bu konu açıklığa kavuşmadan Yunanistan ile deniz yetki alanları ile ilgili hiçbir konu müzakere edilmemesi gerektiğini belirtir. EGAYDAAK’lar sorununun temel sorun olarak görülmesinin siyasi bir tercih değil hukuki bir zorunluluk olduğunu vurgular.” şeklinde belirtilmiştir.

Gazetede yayımlanan makalede ayrıca Kongreye sunulan raporda bulunan haritaya da yer verilmiştir. Pembe renkli gösterilen ada,adacık ve kayalıkların askerlerden arındırılması gerektiği, bunun sağlanmaması sebebiyle tartışmalı hale geldiği ve bahse konu bölgeler üzerindeki Türk uçuşlarının bu sebeple uluslararası hukuka aykırı olmadığı savunulmaktadır.

Bu hususa ilişkin, “Gayri askeri statüde bulunmak şartıyla Yunanistan’a 1923 Lozan Barış Antlaşması ve 1947 Paris Barış Antlaşması ile devredilen 23 adanın statülerinin bizzat Yunanistan tarafından bozulduğunu ve bu durumun adaların egemenliğinin Yunanistan’a devir şartını ortadan kaldırdığını ifade eder.” şeklindeki Yaycı Doktrini ise rapordaki diğer benzerliği ortaya koymaktadır.

Sunulan ikinci haritada ise Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgelere ilişkin ayrıma yer verilmiştir. Burada da görüleceği üzere uluslararası deniz hukukunun temel prensiplerine göre, ana karaların karşılıklı kıyılarının arasına bir adaya ait deniz alanının girerek ana karaların deniz yetki alanlarını kesemeyeceği, deniz yetki alanı sınırlarının çiziminde; karşılıklı kıyıların, ışıma ve başlangıç noktalarının ve ortay hatların belirlenmesinde dünyanın küre şeklinde olduğunu, Türkiye’nin güneydoğu ve güneybatı enlemleri arasında yaklaşık 1,5 derecelik enlem farkı bulunduğunu dikkate alır. Bu doğrultuda, deniz yetki alanlarının belirlenmesinde “diyagonal hatlar” yönteminin kullanılmasını esas alan Doktrinimize genel olarak uygun (İsrail, Filistin, Suriye, Lübnan ile olan deniz yetki alanları sınırlandırılması hariç) bir harita olduğu görülmektedir.

Yunanistan’ın Helenizm politikaları çerçevesinde Uluslararası Hukuku hiçe sayan uygulamalarına rağmen, Eretikos Gazetesinde raporu ve bu rapora karşı argüman üretemeyen Miçotakis hükümetine ağır eleştiriler getirilmiştir.

Türkiye’nin Kıbrıs’ta yaptığı haklı müdahaleyi “işgal” olarak tanımlayarak;

1)      Bu sebeple adaların askerileştirildiğini,

2)      ABD Kongresinin Türkiye’ye F-16 tedariki ve modernizasyonu konusunda ikna edilmesi için bu raporun yayımlandığını,

3)      Lozan andlaşmasında askerden arındırma için koşulların yer almadığı, sadece hafif kısıtlamalar getirildiği,

4)      Doğu Akdeniz ve Ege’nin Türkiye’ye bırakıldığı,

5)      Raporun bu kısmının Kongre’yi kandırmak amacıyla Yunanistan’ın sırtından Türk “Mavi Vatanını” oluşturduğu,

şeklinde yanıltıcı ve Lozan ile Paris Andlaşmalarına aykırı, uluslararası deniz hukukunun temel prensipleri olan “Hakkaniyet”, “Coğrafyanın Üstünlüğü”, “Oransallık” ve “Kapatmama” ilkelerine aykırı bilgiler içermektedir.

Bu Yazıyı Paylaş
Bir yorum bırakın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir