Malazgirt Zaferi’nin akabinde Anadolu’nun neredeyse tamamını ele geçiren Türkler, batı sahillerine ulaştıklarında donanma kurarak denizlerde de faaliyet göstermelerine karşın Haçlı ve Doğu Roma orduları karşısında iç kesimlere çekilmek zorunda kaldılar. Türkiye Selçuklu Devleti, XIII. asrın başında yürüttüğü fetih hareketiyle Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında üsler elde ederek denizlere yeniden adım atmasına rağmen Türk ordularının Adalar Denizi’ne ulaşmaları için bir yüzyıl daha beklemeleri gerecekti. Mezkûr yüzyılın sonlarında Moğol idaresi altında gitgide sarsılan Türkiye Selçuklu Devleti’nin uç bölgelerinde neşet eden Türk Beylikleri, Batı Anadolu’yu Doğu Roma’nın elinden alarak Adalar Denizi’ne ulaştılar ve yetiştirdikleri Umur Bey gibi denizciler sayesinde denizlere hükmettiler.
Balıkesir merkezli kurulan Karesioğulları, Manisa merkezli olarak Gediz vadi ve ovasında kurulan Saruhanoğulları ve Birgi merkezli kurulan Aydınoğulları’nı durdurmak isteyen Doğu Roma İmparatorluğu önce Alan daha sonra Katalan paralı askerler kullanarak elinde kalan sahil yörelerini korumaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Karesioğulları Marmara’nın güney kıyılarına, Çanakkale Boğazı’na ve Edremit Körfezi’ne dek genişleyerek donanmalar inşa etti ve denizlere açıldı. Güneyde Aydınoğlu Mehmed Bey (h. 1308-1334), 1317’de Yukarı İzmir de denilen Kadifekale’yi fethettikten sonra Ayasuluk, Tire, Ödemiş gibi kentleri ele geçirdi ve nihayet 1326’da Cenovalıların elindeki İzmir Limanı/Aşağı İzmir’i zapt etti. Ayasuluk ve İzmir’de tersaneler kurarak donanma inşa eden Aydınoğulları, henüz 1319 yılında Sakız Adası’na 58 gemiyle baskın düzenlediler. Manisa’daki Türklerin denize açılan kapısı konumundaki Foça, Cenovalılardan alınamadığı için Saruhanoğulları ilk etapta zorluk yaşasa da Aşağı İzmir’in alınması onların da denizlere adım atmasını kolaylaştırdı.
Aydınoğlu Mehmed Bey, topraklarını oğulları arasında taksim ederken Umur Bey’in (h. 1334-1348) hissesine İzmir düştü. Henüz 20’li yaşlarının başında olan Umur, inşa ettiği donanmayla 1329’da Bozcaada’ya bir deniz akını düzenledi. Ada açıklarında bir de muharebe kazanan Umur Bey, dönüşte Sakız Adası’nı haraca bağladı. 1331’de Gelibolu’ya akın ettikten sonra ertesi sene donanmasını büyük gemilerle mücadele edebilecek kadırgalarla kuvvetlendirdi. Aynı yılın yaz ayında 150 gemiyle, ertesi seneyse 250 gemiyle denize açılarak Semadirek, Bozcaada, Sisam, Nakşa gibi birçok adayı ve Adalar Denizi’nin doğu kıyılarını yağmalayıp haraca bağladı. Attika Yarımadası’nın batısında bulunan büyük Eğriboz Adası’nın hâkimi olan Venedikli yöneticiler de bu saldırılardan nasiplerini aldılar ve haraç vermeyi kabul ettiler. Gazi Umur, 170 gemiyle de Mora Yarımadası’na hücum ederek iç kesimlerine değin uzanan akınlar yaptı.
Bu yıllarda Venedik ve Cenova güçleri Adalar Denizi’ne hâkim vaziyetteydi ve Doğu Roma İmparatorluğu kendi egemenliğini onlara karşı korumaya çalışıyordu. XIV. asrın ilk yıllarıyla beraber Türkler de bölgede bir aktör hâline geldi. Taraflar, çıkarları doğrusunda ittifak yapmaktan çekinmiyordu. Aydınoğlu Umur’un yükselmesi karşısında endişelenen Hıristiyan güçler Papa’nın önderliğinde bir Haçlı filosu meydana getirmeyi başardılar. Venedik, Papalık, Fransa, Rodos ve Kıbrıs gemilerinden oluşan filo 1334 yılında Adalar Denizi’ne girdi. Bu sırada vefat eden Aydınoğlu Mehmed’in yerini, kardeş ve amcalarının ısrarıyla Umur Bey aldı. Haçlılar ilk önce 1320’li ve 1330’lu yıllar boyunca Gelibolu ile Rumeli kıyılarını vuran Karesioğulları’nın donanmasını hedef aldı. Edremit Körfezi’nde gerçekleşen deniz muharebesinde mağlup olan 150 gemilik Türk filosu, İzmir yönünde kaçarak kentin limanına sığındı. Bahâeddin Gazi Umur Paşa, kendisine sığınan soydaşlarından da aldığı yardımla İzmir’e hücum eden Haçlı donanmasını püskürtmeyi başardı.
Türkler, Haçlı saldırısını püskürttükten hemen sonra akınları devam ettiler. 1335 yılında Saruhanoğlu Süleyman (ö. 1345) ile güçlerini birleştiren Umur Bey, 276 gemiyle Mora ve Teselya kıyılarına hücum etti. Ertesi sene Doğu Roma İmparatorluğu ile yakınlaşan ikili onların filosuyla birlikte hareket ederek Cenovalıların elindeki ada ve limanları ele geçirdiler. Midilli Adası ve Foça’da Roma idaresi tesis edilirken Sakız Adası Umur Bey’in eline geçti. 1336’da Adalar Denizi’ndeki birçok adayı sıkıştırıp ertesi yıl Doğu Roma İmparatorluğu içerisinde çıkan isyanların bastırılması için Rumeli’ye geçen Umur Bey, 1338 senesinde Mora üzerine bir harekât düzenledi. Bu sefer sırasında Korint Boğazı’nın kuzey yakasına geçmek için Mora’nın etrafını dolaşmaktansa gemilerini karadan yürütmeyi tercih etti. Bugün Korint Kanalı vasıtasıyla boğazın her iki tarafı arasında deniz ulaşımı sağlanıyorsa da geçmiş yüzyıllarda bu kanal bulunmuyordu. Takip eden yıllarda Karadeniz’e de açılan Gazi Umur Bey, Kili ve Eflak yörelerinde de faaliyet gösterdi.
1341 yılında Doğu Roma İmparatorluğu’nda bir iç mücadele baş gösterince Karesioğulları bu fırsattan istifade Gelibolu’ya sefer yaptılar fakat başarılı olamadılar. Lakin Güney Marmara’daki Roma kentlerini sıkıştırmaya devam ettiler. Aydınoğlu Umur ve Saruhanoğlu Süleyman ise savaşa müdahil olup Rumeli’ye geçtiler. Bu sıralarda Rumeli ve Adalar Denizi’ndeki faaliyetlerini de sürdürdüler. Bu yıllarda Türk deniz gücü doruk noktasına ulaştı, Umur Bey’in filosunun genişliği 380 gemiye ulaştı.
Türkleri bertaraf etmeyi hedefleri arasından çıkarmayan Hıristiyan dünyası bu sefer daha geniş bir ittifak kurdu. Doğu Roma İmparatorluğu’nun yardım çağrılarına kulak veren Papa; Venedik, Cenova, Rodos ve Kıbrıs gemilerinden oluşan bir Haçlı filosu meydana getirilmesini sağladı. 1344 senesinde Adalar Denizi’ne giren Haçlılar bir baskınla İzmir Limanı’nı ele geçirdiler ve bu esnada Türk donanmasını da yaktılar. Muhtelif Türk Beyliklerinden gelen yardımla İzmir’i sıkıştıran Umur Bey maalesef başarılı olamadı ve güç toplamak için mütareke yapmayı kabul etti. İzmir’in kaybı Türk denizciliği için bir dönüm noktası oldu ve uzun bir süre için Türklerin Adalar Denizi ile bağlantısını kopardı.
1345 yılında Batı Anadolu Beylikleri birleşip Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a yürüseler de Saruhanoğlu Süleyman’ın ölümü üzerine geri döndüler. İzmir’de konuşlanan Haçlılar ertesi sene Kadifekale’ye hücum ettiler. Haçlı saldırısını püskürten Umur Bey, sahil kesimlerini devamlı surette sıkıştırdı ancak bir türlü sonuç alamadı. 1347 yılında iki taraf arasında barış yapılmakla birlikte ablukayı devam ettiren Gazi Umur Bey, Rodos şövalyeleri tarafından savunulan İzmir’i kuşatırken askerleri içinde surlara tırmandığı sırada aldığı ok darbesiyle şehit düştü. Yerini alan kardeşi Hızır Bey ise Türkler aleyhine ağır şartlar içeren bir antlaşma imza etmek durumunda kaldı, buna göre Türk donanması karaya çekilecek ve Latinlere ciddi miktarda vergi indirimi uygulanacaktı.
Adalar Denizi’ni pençesinin içine alan Bahâeddin Gazi Umur Bey’in ölümü Hıristiyan dünyasına bir bahar yaşattıysa da bu çok uzun sürmeyecek ve Osmanlı Türk Devleti, Umur Bey’in Adalar Denizi’nde tesis ettiği Türk hâkimiyetini yeniden sağlayacaktı. Osmanlı dönemindeki Türk denizciler, Umur Bey’i hiçbir zaman unutmadıkları gibi onu kendi ataları bildiler, ettikleri yeminlerde “Gazi Umur Bey canı için” benzeri ifadeler kullandılar. Osmanlı tarih yazarları onun denizcilikteki maharetini anlatmanın yanında deniz gazilerini birçok kez “Umur Bey müridleri” olarak andılar.

